Johann Valentin Andrea tarafından 17. yüzyılda yazılan ve gizemli bir kraliyet düğününe davet edilen Christian Rosencreutz’un yolculuğunu anlatan “The Chemical Wedding” (Kimyasal Düğün), World Fantasy Award sahibi John Crowley tarafından, farklı bir şekilde tekrar kaleme alınıyor. Crowley’e göre kitap dünya tarihinde yazılmış ilk bilimkurgu romanı olma özelliğini taşıyor.
Kitap Almanya’da 1616 yılında ilk kez basıldığında kapağında yazar olarak, hikayenin ana kahramanı ve aynı zamanda gerçek hayatta da Rozikrusyen (Gül-haçlılar) örgütünün kurucusu olan Christian Rosencreutz’un adı yer alıyormuş. Fakat kitabın asıl yaratıcısı olan Andrea, sonradan yazdığı biyografisinde eserin ona ait olduğunu açıklamış. 400 yıl sonra yeniden, Crowley’nin yorumuyla raflardaki yerini alacak olan “The Chemical Wedding”i başarılı yazara tanıtan kişi de kitabın politik bir alegori olduğunu düşünen tarihçi Frances Yates’miş. Fakat Crowley onunla aynı fikirde olmadığını belirtiyor.
“Kitap bir politik makale değil, alegorik olduğunu da düşünmüyorum. Bence bu, dönemin en uç simya olasılıklarının alınıp gerçekten yaşanıyorlarmış gibi hikayeye yerleştirildiği bir “Peri Masalı.” Bilimkurgu da aynı şekilde işler; en uzaktaki bilimsel olasılıkları alır ve onları bir hikayenin içine yedirir.”
Crowley, simyanın bilimkurgunun neresinde yer bulabileceği konusunu biraz daha aydınlatıyor.
İlk Bilimkurgu Kitabı Geç Dönem Rönesans Simyası Hakkında
“Chemical Wedding’deki bilim, o dönemde okurlarını, bugün klasik bilimkurgunun işlediği bilimsel olanakların bizi büyülediği kadar büyüleyen geç dönem Rönesans simyasıdır.”
Fakat Crowley bugüne kadar gelirken içerisine yanlış ya da yetersiz bilgilerin de alınarak doğru sayıldığı dönemlerden geçen evrensel bilgi birikiminin sadece günümüzde yapılan katkılarını bilim olarak adlandırırsak simyanın bilim sayılamayacağını kabul ediyor.
Fakat The Chemical Wedding’i rakiplerinden ayrı bir noktaya koymakta ısrarcı davranan Crowley kitabın ön sözünde diğerlerinin aksine bu kitabın “kurgusal” yanının da ağır bastığına işaret ediyor.
Bu kitap bir kurgu çünkü bilimin olasılıklarından bahsediyor ve bir roman, çünkü alegori, hiciv yazısı ya da deneme olan diğerlerinin aksine müthiş bir macerayı konu alıyor.
1616’da yayımlanan “The Chemical Wedding,”in kökeni 1608’de yazılıp 1634’e kadar yayımlanmayan ve genelde ilk bilimkurgu romanı kabul edilen Johannes Kepler’ın Somnium’undan da daha erkene dayanıyor.
Bu alanın uzmanları ise yeni kitabın haberini mutlulukla karşılasalar da Crowley’le aynı fikirleri paylaşmıyorlar. Royal Holloway’de profesörlük yapan, aynı zamanda da bir bilimkurgu yazarı olan Adam Roberts bu teze katılmadığını şu şekilde dile getiriyor:
“Thomas Moore’un 1516’da yayımlanan Ütopya’sı gibi 16. yüzyılda, Chemical Wedding’den daha fazla bilimkurgu kabul edilebilecek pek çok ütopya ve distopya yazılmış. Simya bir bilim değil, bir sihir. Bu yüzden The Chemical Wedding’i bilimkurgu olarak nitelendirmek biraz zorlama kaçıyor. The Chemical Wedding ilk bilimkurgu hikayesi olmadığı gibi bu tarz bir sihri ele alan ilk hikaye de değil – orta çağdan, hatta öncesinden günümüze gelen pek çok simya ve sihir hikayesi bulunmakta.”
Peki siz ne dersiniz, simya bir bilimkurgu unsuru olabilir mi, yoksa fantastik evrene ait bir uygulama olarak görülmeye devam mı edilmeli? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.