Menu
in , , ,

Fantastik Dünyaların Fantastik Dilleri

Bilimkurgu ve fantastik evrenler o kadar gelişti ki artık kendi dillerine sahipler. Biz de bu dillerin en çok bilinenlerini sizler için derledik.

Yapay bir dil ortaya çıkarmak ilk çağdan beri insanların ilgilendiği bir konu olmuştur. Dünyadaki dil ve kültür çeşitliliği insanların gözünden kaçmamış, “Kafamızdan bir dil uydurabilir miyiz?” diye düşünmüşler. Antik çağda Yunanistan’da bazı dil bilgisi çalışmaları olsa da bunlar gerçek bir yapay dile dönüşmedi. MS 12. yüzyılda Avrupa’da yaratılan Lingua Ignota (Bilinmeyen Dil) ise bazılarına göre ilk yapay dil iken bazılarına göre basit bir çalışmadır. Dili kimin yarattığı bilinmiyor. Bazı mistik bilgileri gizlemek için yaratıldığı düşünülüyor. Latince ve Almancanın karışımı gibi görünmekte. Sınırlı sayıda sözcüğü var. Asıl ilgi çekici özelliğiyse tamamen kendisine ait 23 harflik bir alfabesi olması.

16. yüzyılda Osmanlı’da ise gerçekten de yapay bir dil olduğu kuşku götürmeyecek bir eser ortaya çıktı: Muhyî-i Gülşenî’nin Bâleybeleni. (Dilsizlere Verilen Dil) Muhyî, bu dili Sufi öğretilerini gizlemek için yaratır ama zamanla tüm Osmanlının ortak dili olması hayalini kurmaya başlar. Çünkü Osmanlı çok geniş bir alanda sayısız halka hükmetmektedir. İmparatorluk sınırları içinde çok sayıda dil konuşulmaktadır. Bu karmaşayı gidermek için bir ortak dil gerekir. Fakat Muhyî’nin bu arzusu gerçekleşmez ve dil Muhyî’den sonra unutulur. Bâleybeleni geçtiğimiz yıl yaptığımız şenliklerde sizlere tanıtmıştık.

19. yüzyıla gelindiğindeyse yapay diller bir ihtiyaca dönüşür. Ulaşım ve iletişimde yaşanan yeni teknolojik gelişmeler Dünyayı daha küçük bir yer hâline getirmiştir. Dünya üzerinde neredeyse bütün milletler az veya çok birbirleriyle bağlantılıdır ama dil çeşitliliği de olağanüstüdür. Tüm dünyanın ortak bir dili olsa bütün insanlık daha rahat kaynaşır düşüncesi gündeme gelir. 1879’da Johann Martin Schleyer Volapükü yaratır, fakat öğrenmesi zor bir dil olduğu için yeterince yaygınlaşamaz. 1887’deyse Ludwik Lejzer Zamenhof bugüne kadarki en popüler yapay dil olan Esperantoyu yaratır. Esperanto, Volapükten daha kolay bir dil. Çok az sayıda kuralı var ve bu kuralların istisnai durumları olmuyor. Bu da bu dili öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Öte yandan Esperantonun vadettiği bu şeyleri gerçekte sağlayamadığı eleştirileri de oldu ve bu dilin türevleri geliştirildi.

- Reklam -

Yapay dil çalışmaları onlardan sonra da devam etti elbette ama şu ana kadar hiçbir yapay dil insanlığın ortak dili olmayı başaramadı. Hatta yapay dillere bazı eleştiriler de yöneltildi ve onlardan biri son derece haklıydı. Diller yaşayan varlıklardır ve onları konuşan milletlerle ve kültürlerle birlikte yaşarlar. Her dilin arkasında bir tarih ve bir kültür vardır. Mesela Türkçenin arkasında Türk tarihi ve Türk kültürü vardır. Yapay dillerdeyse böyle bir şey söz konusu değildi. Bu nedenle yapay dilleri ölü doğmuş diller olarak görenler de vardı. Bu diller hiçbir milletin ve kültürün çocuğu değildi.

İşte bu noktada J.R.R. Tolkien sahneye çıktı. O hem bir dil bilimciydi hem de fantastik eserler yazan bir edebiyatçıydı. Yarattığı dilleri yine kendisinin yarattığı fantastik dünyalarla bir araya getirdi. Yapay dillere yapay milletler, kültürler ve tarihsel gelişim süreçleri ekledi. Elfçenin arkasında yüzlerce yıllık Elf tarihi, Elf kültürü ve Elf düşünce sistemi vardır. Khuzdul, Cüce tarihinin ve kültürünün çocuğudur. Böylece Tolkien yapay dillere yönelik çok önemli bir eleştiriyi bertaraf etmiş oldu. Madem ki her dilin arkasında bir kültür olması gerekiyor öyleyse kurgusal dillerin arkasında neden kurgusal kültürler olmasın?

Tolkien’den sonra da nice bilimkurgu ve fantastik eseri için diller yaratıldı. Hatta Tolkien bu işi hobi olarak yaptığı için insanlar tarafından konuşmaya kısmen müsait olan diller yaratmıştı ama ondan sonra yaratılan diller, her ne kurgusal evrenler için yaratılmış olsa da insanların da kullanması için düzenlendi. Bu yazıda mümkün olduğunca bu dilleri kısa kısa tanıtacağım. Aslında ben her biri için ayrı ve uzun bir yazı yazmayı ve kapsamlı bir yazı dizisi ortaya çıkarmayı hayal etmiştim ama işe başlayınca altından kalkamayacağımı anladım ve bu şekilde yapmak zorunda kaldım.

Bu yazıda söz edilen dillerin kimi gerçekten de dil olmanın hakkını veriyor ama kimileri de birkaç kelime ve basit kuraldan öteye geçmeyen çalışmalar. Bu nedenle iki kategoriye ayırdım.

(Dilerseniz sayfalar kısmından geçiş sağlayabilir, dilerseniz de hemen aşağıda bulunan isimlere tıklayarak dilediğiniz sayfaya göz atabilirsiniz.)

GELİŞMİŞ DİLLER

TASLAK DİLLER

GELİŞMİŞ DİLLER

Bu kısımdaki diller, gelişmesi için büyük çaba harcanmış ve neredeyse doğal dillerle rekabet edebilecek dillerdir. Günlük kullanım için uygun olsun ya da olmasın bu dillerin iyi kötü birer dil bilgisi var ve sözcük miktarları oldukça iyi seviyede. Sadece Heptapod Dili biraz farklı görünüyor, dil bilgisi ve sözcük sayısı hakkında pek bilgi olmasa da arkasında çok iyi düşünülmüş bir fikir var.

Elfçe

Tolkien’in kendi eseri olan Orta Dünya evreni için yarattığı bir dildir. Elfler tarafından konuşulur. Kulağa melodik gelmesiyle popüler olmuştur. Bir dil, kendi kültürüyle ancak bu kadar uyumlu olabilir. Elflerin bütün zarafetini kendi içinde barındırır. Elfler ne kadar hayranlık uyandıran canlılarsa kültürleri de o kadar öyledir. Ve tabii ki dilleri de.

Aslında Elfçe değil de Elf Dilleri Ailesi desek daha doğru olur. Çünkü Elfçenin yaklaşık 15 tane lehçesi var ve bu lehçeler arasında önemli farklılıklar mevcut. Hatta kimilerine göre bunların hepsi başlı başına birer dildir. Zaten gerçek dünyada da lehçe ve dil konusu hâlâ tartışmalı. Elf dilleri ailesine bağlı bütün diller Primitive Quendian olarak bilinen bir Elf dilinin torunlarıdır. Elfler farklı coğrafyalara yayıldıkça ortaya yeni şive, lehçe ve diller ortaya çıkmıştır. Hatta Elf Dilleri Ailesi Ağacı bile vardır ve bu dillerin akrabalık ilişkilerini gözler önüne serer. Bilinen Elf Dilleri Avarin, Quenya, Telerin, Nandorin, Sindarin, Goldogrin ve Ilkorindir. Özellikle Sindarin ve Quenya çok meşhurdur. Bütün bu dillerin kendi alt lehçe ve şiveleri de vardır. Tolkien ayrıca yedi farklı yazı sistemi geliştirmiştir ve üçü daha çok bilinmektedir: Sarati, Tengwar ve Cirth.

Sindarin, Beleriand’ın Gri Elflerinin dilidir. Quenya ise daha kadim bir lehçedir. Hatta Sindarin ondan kopmuştur. Denizin ötesindeki Elfler antik zamanda yaygın olarak Quenya konuşmuştur.

Quenyanın dil bilgisini biraz inceleyelim. Öncelikle şunu söyleyelim, bu dilin dil bilgisi tamamen oturmuş değil. Birtakım düzensizlikler söz konusu. Elfçede cümlelerin ögeleri tıpkı İngilizcedeki gibi özne+yüklem+nesne şeklinde diziliyor ama aynı zamanda çekimli bir dil olduğu için bu konuda esnekliğe biraz izin veriyor. Bu ögelerin yerini değiştirmeniz çok büyük sorun yaratmıyor. Türkçede de böyledir. Her ne kadar özne+nesne+yüklem doğru sıralama olsa da dilimiz esnek olduğu için diğer sıralamalar da göze çok batmıyor. Quenyada çoğullar ve tekillerin yanı sıra kısmi çoğullar ve çiftler de vardır. Sıfatların ise İngilizcede olduğu gibi hem düzenlileri hem de düzensizleri var. Fiillerin çekimleri ise her zaman oldukça düzenlidir.

Elfçe, söz varlığı alanında çok gelişmiş bir dildir. Dildeki bütün sözcükler Tolkien’in eseri olmadığı için kesin bir sayı vermek zor olsa da 2008 itibariyle dildeki sözcük sayısının 25.000’i geçtiği tahmin ediliyor.

Tengwar ise Feanor tarafından icat edilmiş bir yazı sistemi. Başta Quenya için kullanılsa da diğer dilleri konuşanlar da bu alfabeyi tercih etmişlerdir. Hatta Sauron Tek Yüzük’ün üstüne Kara Lisanda yazı yazarken Tengwar’ı tercih etmiştir. Tengwar 26 harften oluşur. Tıpkı Arapçadaki gibi sesli harfleri pek kullanmaz. Bu tür sesler özel işaretlerle gösterilir.

Buna rağmen insanların Elfçe öğrenme merakının nedeni kulağa çok hoş gelmesi ve Orta Dünya’ya duyulan hayranlık olsa gerek. Size Yüzüklerin Efendisi’nden Sindarin lehçesinde bir şarkı dinletelim ve bir sonraki dile geçelim.

Klingonca

Bilimkurgu ve fantastik eserler için üretilmiş diller arasında en güçlülerinden biri Uzay Yolu için yaratılmış olan Klingoncadır. Uzay Yolu’nun orijinal serisinde Klingonlar insandan çok farklı görünmüyordu ve kültürleri henüz yeterince ayrıntılandırılmamıştı. Daha sonraki dizi ve filmlerde Klingonlar iyice geliştirildi. Klingon kültürü, tarihi, sanatı, mutfağı, dini ve dili ortaya çıkarıldı. Klingonlar gerek savaşçılıklarıyla gerekse de mizahi yönleriyle Uzay Yolu hayranlarının kalbini kazandı. Hâl böyle olunca Klingoncayı öğrenmek isteyen insanlar da var.

Klingonca 1984’te yayımlanan The Search For Spock (Spock’ı Ararken) adlı film için Marc Okrand tarafından geliştirilmeye başlandı. 1992’de bizim TDK’ye benzer bir kurum olan Klingon Dili Enstitüsü de (KLI) kuruldu. Klingonca Uzay Yolu dizi ve filmlerinde zaman zaman kullanılmış olsa da en yoğun olarak Star Trek: Discovery (Uzay Yolu: Keşif) dizisinde kullanıldı.

Bu dil Klingon kültürünün savaşçı ve mizahi yönleri çok iyi yansıtıyor. Mesela Klingonlar çok kaba saba bir tür olduğundan dillerinde “merhaba” anlamında bir sözcük yoktur. Onun yerine “nuqneH” sözcüğünü kullanırlar ama bu sözcüğün asıl anlamı, “Ne istiyorsun?”dur. Bu dilin merkezinde ağırlıklı olarak Klingon kültürü, uzay ve savaş vardır. Elbette gerçek dünyada konuşulabilir ama Klingonca kendi dünyası için daha uygun. Yukarıda söz ettiğim dil ve kültürün uyumu konusunda çok başarılı bir örnek.

Klingoncadaki sözcük sayısı 250.000’den fazla ki bu sayı onu doğal dillerle rekabet edecek seviyeye getiriyor. Yapay diller içinde böyle geniş bir söz varlığına sahip bir dil bulmak kolay değil. Klingonca sadece söz varlığı olarak değil, dil bilgisi olarak da gelişmiş bir yapay dil. Elfçeden daha net kurallara sahip. Fakat Klingoncada cümlelerin ögelerinin dizilişi bildiğimiz hiçbir dile benzemiyor. Özneler cümlenin sonuna geliyor. Cümleler genel olarak nesne+yüklem+özne şeklinde kuruluyor. Bu da Hint-Avrupa dilleri konuşanların bu dili öğrenmesini zorlaştıran bir etken ama biz Türkçe konuşanlar için öyle değil. Sadece öznenin yeri değişik. Tabii ki bizim de işimizi zorlaştıran bazı şeyler yok değil. Eğer cümlelerde edat varsa nesnenin önüne gelir ama zarf varsa o, edatın bile önüne geçerek cümlenin en başına gelir.

Klingoncada pasif fiiller yoktur ve bunun için farklı bir dil bilgisi kullanılır. Zamirler, hareketli fiiller olarak da kullanılabilir. Sıfat diye bir şey de Klingoncada yok. Geçişsiz fiiller sıfat gibi kullanılabilir ve değiştirdikleri ismin arkasına gelir. Soru cümlelerinde ise cümlenin ögelerinin yeri değişmez.

Klingonca kulağa melodik gelen bir dil değil. Zaten buradaki amaç Klingonların kaba ve savaşçı yönünü göstermek. Son bir not: Klingonlar, Shakespeare hayranıdır. Onun eserlerinin gerçek anlamının İngilizcede değil, Klingoncada ortaya çıktığını ve biçimsel güzelliğinin de ancak Klingoncada görülebildiğini söylerler. Hatta onlara göre Shakespeare gizli bir Klingondur.

Bu arada Klingoncanın yirmi beş harften oluşan bir alfabesi var. Bunun yanı sıra rakamlar için de işaretler geliştirilmiş.

Aşağıdaki video Star Trek: Discovery dizisinin açılış sahnesi. Klingon lideri Tkuv’ma konuşma yapıyor.

Yüksek Valyria

Yüksek Valyria, Game of Thrones (Taht Oyunları) serisinde gördüğümüz bir dil. TV dizisi için dil bilimci David J. Peterson tarafından geliştirilmiştir. Tolkien’in aksine George R.R. Martin eserlerinde dil yaratmakla uğraşmamış, sadece valar morghulis (tüm erkekler ölmeli), valar dohaeris (tüm erkekler hizmet etmeli) ve dracarys (ejderhaya ateş saçması için verilen bir komut) sözcüklerini yaratmıştı. Daha önce bu dil hakkında açılmış bir kurs hakkında yazdığımız bir haber yazısında şu satırları yazmıştık:

Valyriayı bir dilden çok bir dil ailesi olarak tanımlamak gerekir. Valyria Dillerinin başlıca iki türü vardır. Birincisi Yüksek Valyria, diğeri ise Piç Valyria. Piç Valyria Dili dokuz özgür şehrin dilidir. Her bir şehrin kendi lehçesi vardır. Bunların dışında köle şehirlerinden Yunkai, Meeren ve Asthapor ise Ghiscari dilinden etkilenmiş olan kendi Piç Valyria Dillerini konuşurlar.

Yüksek Valyria Dili ise onlardan son derece farklıdır ve bu iki dili bilenler birbirlerini anlamazlar. Bu dil, gerçek Dünyadaki Latince gibidir. Pek fazla konuşan kalmamıştır ama hâlâ bu dilde yazılı eserler ve şarkılar vardır. Targaryenler bu dili konuşmuşlardı ve onların kendi Valyria isimleri vardı. Piç Valyria avam tarafından konuşulur ama Yüksek Valyria, adından da anlaşılacağı üzere soyluların, şiirin ve ejderhaların dilidir. Essos’un eski dilidir. Khaleesi bu dili akıcı bir şekilde konuşabilmektedir.

Yüksek Valyria oldukça yeni ve gelişme aşamasında bulunan bir yapay dil. Fakat dil bilgisi gelişti ve sözcük sayısı da hızla artıyor. Peterson; isim, fiil ve sıfat çekimleri hakkında ayrıntılı düzenlemeler yapmış ama cümlelerin kuruluşu hakkında henüz kesin bilgiler göremedim ama gördüğüm cümle örneklerine bakılırsa Hint-Avrupa dillerine benziyor.

Bu dilden bir cümle örneği verelim:

Nyke Daenerys Jelmāzmo hen Targārio Lentrot, hen Valyrio Uēpo ānogār iksan. Valyrio muño ēngos ñuhys issa.

Cümlenin Türkçe karşılığı:

Ben Eski Valyria’nın soyundan Targaryen Hanesinden Daenerys Fırtınadadoğan. Valyria benim ana dilimdir.

Aşağıdaki videoda Daenerys ile Kızıl Rahibe Yüksek Valyria dilinde konuşuyorlar.

Na’vi Dili

2009’da yayımlanan Avatar adlı sinema filmi her ne kadar 3B sinema devrimiyle anılmış olsa da yarattığı dünya ve kültürle de ilgileri üzerine çekmişti. Bu filmdeki yapay dil de bu dünyanın unsurlarından biriydi. Kısaca göz atalım. Bu arada on yıl olmasına rağmen ikinci filmi hâlâ bekliyoruz.

Avatar’ın konusu, gezegenimizden çok uzaktaki Pandora gezegeninde geçiyordu. Daha doğrusu Pandora bir gezegen değil, bir gaz devinin uydusudur. Bu gezegen çok gelişmiş bir ekosisteme ve Na’vi adlı zeki bir türe ev sahipliği yapmaktadır ama insanların ilgilendiği şeyse değerli madenlerdir ve gezegeni tahrip etmekten çekinmezler.

Na’viler doğayla uyum içinde yaşayan bir kültürdür. Hâliyle dilleri de buna göre düşünülmüştür. Aslında film için çok gelişmiş bir dil yaratılmamıştı ama filmin hayranları sanal âlemde bir araya gelip bu dili geliştirdiler ve ortaya gerçek bir dil çıktı.

Peki bu dil neye benziyor? Bu dilde bir sözcüğün cümle içinde oynadığı rol, cümlenin neresinde bulunduğuyla ilgili değildir. Sözcüğün sonunun nasıl değiştiğiyle ilgilidir. Yani özne nereye geliyordu, nesne ortada mıydı, yüklem sonda mıydı diye düşünmenize gerek yok. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Fakat bu, dili kolaylaştıran değil zorlaştıran bir şey. Çünkü sözcüklerin nasıl bittiği önemli olduğundan bu bitiş şekillerinin hepsini ezberlemek gerekiyor. Aşağıdaki üç cümlenin anlamı aynıdır ve üçü de tamamen doğru kabul edilir:

Nantangìl frìp tutet. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)

Frìp tutet nantangìl. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)

Tutet nantangìl frìp. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)

Tekiller ve çoğullar da bu dilde oldukça ilginç. Türkçe ve diğer pek çok dilde sadece tekiller ve çoğullar vardır. Na’vi Dilinde ise tekiller ve çoğulların yanı sıra iki kişi, üç kişi, dört ve daha fazla kişi için de çekimler var. Bunun için de başa ek geliyor. Örnekle açıklayalım.

Nantag hahaw: Bir engerekkurt uyuyor.

Menantag hahaw: İki engerekkurt uyuyor.

Pxenantag hahaw: Üç engerekkurt uyuyor.

Aynantag hahaw: Engerekkurtlar (dört veya daha fazla) uyuyorlar.

Fiiller bu dilin en karmaşık kısmı. Aslında bir cümlenin içinde asıl ekleri alan kısım fiillerdir. Cümlenin ögeleri nereye geliyor, bu önemsiz. Diğer sözcükler hiç ek almayabilir, bu da önemli değil. Gereken bütün anlamlar fiillere gelecek eklere yükleniyor.

Na’vi Dili en gelişmiş dil bilgisine sahip yapay dillerden biridir. Fakat bunu aşırı miktarda kural sayesinde değil, esneklik sayesinde başarmıştır. Avatar filminden Na’vi dilinde bir sahne izleyelim. Bu sahnede Jake Sully İngilizce konuşurken Tsu’tey onun söylediklerini Na’vi Diline çeviriyor.

Dothrakice

Taht Oyunlarındaki Dothrakilerin Türklerle olan benzerlikleri belki dikkatinizi çekmiştir. At sırtında göçebe yaşayan savaşçı bir millettir Dothrakiler. Türkler de yüzyıllar önce Orta Asya’da bu şekilde yaşıyorlardı. Onların dili de bazı konularda bizim dilimize benziyor. Dothrakice, birkaç dilden olsa da ağırlıklı olarak Türkçe ve Rusçadan esinlenilerek yaratılmış bir dildir. Dothraki doğasına uyumlu olarak sert bir dil olarak bilinmektedir.

Aslında George R.R. Martin böyle bir dil yaratmadı, o sadece birkaç sözcük ile dilin bazı ana hatlarını yarattı. Bu dil, TV dizisi için David J. Peterson tarafından geliştirildi. Dothrakice, birkaç ifade ile sınırlı bir deneme değil, kuralları olan ve iyi kötü söz varlığı olan bir dil. Mayıs 2015’te Dothrakicedeki sözcük sayısı 4000’i geçmişti. Şu anki durum bilinmiyor, çünkü oluşturulan pek çok sözcük henüz halka açıklanmış değil. Peterson sözcük sayısını 10.000’in üstüne çıkarmayı hedefliyor. Bu sayı size çok az gelebilir. Ne de olsa İngilizcede 1.000.000, Türkçede 600.000, Klingoncada 250.000’den fazla sözcük olduğu tahmin ediliyor. Fakat şunu unutmayın: Bir dildeki kelimelerden 3000 tanesini biliyorsanız aşağı yukarı bu dilin %98’ini bildiğiniz kabul edilir. Çünkü her sözcüğü gündelik olarak kullanmıyoruz.

Tekrar Dothrakiceye dönelim. Dothrakilerin kültürünün bir yansımasını bu dilde görebiliriz. Dothrakiler de tıpkı Klingonlar gibi pek kibar bir halk değildir. Mesela Dothrakicede teşekküre karşılık gelen bir söz yoktur. Karada yaşayan ve denizden korkan bir halk oldukları için bu dilde gemi gibi sözcük de yoktur. Khal Drogo gemilere hrazef ido (tahta atlar) diyor. Dothrakiler okuma yazmaya ihtiyaç duymadıkları için bu dilin bir alfabesi de yok. Dothrakicede 23 adet ünsüz ve dört adet ünlü harf vardır. Yani Dothrakilerin bir alfabesi olsaydı 27 harften oluşurdu.

Dil bilgisi bakımından en gelişmiş yapay dillerden biri de Dothrakicedir. İlk önce bu dilin tıpkı Arapça gibi çekimli bir dil olduğunu belirtelim. Kelimeler ön ek, son ek ve çevre ekleri alabilirler ama kelimenin kökündeki ünsüzler değişmez. İsimler canlı ve cansız olarak ikiye ayrılır. Fiiller geniş, geçmiş, şimdiki, gelecek, zorunluluk kiplerine katılırlar. Cümlenin ögelerinin sırası ise İngilizce ve diğer Hint-Avrupa dilleri gibidir. Yani özne+yüklem+nesne şeklindedir.

Peki bu dilin Türkçe ile benzerliği nerede? Aslında Türkçeden alınan sözcükler var ama bunlar biraz değiştirilmiş hâllerinde. Bu yüzden Dothrakice bir konuşma duyduğunuzda tanıdık gelen sözcük işitmek pek kolay olmayacaktır. İlk akla gelen örnek Khal unvanıdır. Bunun Khan(Han) sözcüğünden türetildiği düşünülüyor. Ayrıca Dothraki sözlüğünde Türkçeye tıpatıp benzeyen sözcükler yok değil ama onları da tamamen farklı anlamlarda kullanmışlar. Birkaç örneği parantez içinde Türkçe karşılıklarıyla verelim: At (Bir), dik (hızlı), efe (zincir), fakat (vurmak), has (keskin), kemik (müttefik), tat (yapmak), yeni (başarısızlık), yer (sen), zilli (genel)…

Aşağıdaki videoda Daenerys Dothrakice konuşuyor.

Heptapod Dili

Ted Chiang’ın Hayatınızın Hikâyesi adlı eserinden uyarlanan Arrival (Geliş) adlı film, tamamen dil üzerine kurulu bir bilimkurgu filmidir. (Yazının bu kısmı Arrival filmi ile ilgili ağır spoiler içerir, filmi izlemediyseniz bir sonraki dile atlayınız) Dünya dışı bir uygarlıkla tanışma sürecinde insanların, uzaylıların dilini çözme sürecini anlatır. Fakat bir farkla. Bu yazıda söz ettiğim pek çok dil, dilin kültürle olan ilişkisini kurgulamıştır ama Heptapodların dili, dilin zamanla olan ilişkisini ele alır.

Bazı diller sadece sözlüdür ve bazı diller de hem sözlü hem de yazılıdır ama Heptapod Dili sadece yazılıdır. Filmde Heptapodların ağızlarından bazı sesler çıkardıklarını ve sözlü bir dillerinin olmasının mümkün olduğunu gördük ama insanlarla iletişime geçerken sadece yazılı dil kullandılar. Dünyaya gelirken insanların dillerini öğrendiler ama kendilerine İngilizce sorulan sorulara sadece kendi yazılı dilleriyle cevap verdiler.

Heptapod yazı sistemi bir alfabe değildir. Çin yazısı ya da Mısır hiyeroglifleri gibi yüzlerce sembolden oluşur. Fakat hiyeroglifler de dâhil olmak üzere dünyadaki bütün yazı sistemlerinden ayrılan bir özelliğe sahiptir. Bu yazı soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya doğru yazılmaz. Bir çember şeklinde yazılır.

Bunun nedeni ise zamanla ilgilidir. Biz insanlar zamanı düz bir çizgi şeklinde algılıyoruz. Hatta ilginçtir, zamanı nasıl algıladığımız yazı sistemimize göre değişiyor. Soldan sağa doğru yazılan Latin Alfabesi kullanan ülkelerde zaman soldan sağa bir ok şeklinde betimlenirken sağdan sola doğru yazılan Arap Alfabesi kullanan ülkelerdeyse zaman sağdan sola bir ok şeklinde betimleniyor.

Heptapodlar ise zamanı döngüsel olarak algılıyorlar. Bu nedenle yazı sistemleri çember şeklinde. Bu dili öğrenen insanların da zamanı algılayışı değişiyor. Böylece zamanın ilerisini ve gerisi görebiliyorlar. Gelecekte olacak şeyleri olmuş gibi görebilirler. Filmdeki bu düşüncenin kaynağı, Edward Sapir ve Benjamin Whorf adlı dil bilimcilerin 1950’lerde duyurdukları ve Sapir-Whorf Hipotezi olarak bilinen hipotezdir. Bu hipoteze göre insanın düşünce yapısı, konuştuğu dilden yoğun olarak etkilenir. Tabii onların kastettiği şey zaman yolcuğu ya da geleceği görmek değildi.

Romulanca

Romulan Yıldız İmparatorluğu, Uzay Yolu evrenindeki bir uygarlıktır. Aslında Romulanlar ve Vulkanların kökeni aynıdır ama birbirlerinden ayrılmışlar ve farklılaşmışlar. Romulanca, Romulan Yıldız İmparatorluğunun resmî dilidir. Romulanlar kendi dillerini Rihan olarak isimlendirirler.

Romulanca hakkındaki bilgiler çoğunlukla Diane Duane’in The Romulan Way (Romulan Yolu) adlı romanında ortaya çıkmıştır. Vulkan gezegeninde Surak’ın başlattığı duygulardan arınmaya dayalı reformlara karşı çıkan ve eski yollara devam etmek isteyenler gezegenden ayrılmaya karar verdiler. Gezegeni terk edenler, Vulkancayı da gerilerinde bırakmak istiyorlardı. Bunun için Eski Vulkancayı kullanmaya başladılar ve bu dili bambaşka bir yönde evrimleştirdiler. Vulkanlar ise Surak liderliğinde Yeni Vulkancayı kendi dillerini mantık yolunda geliştirmeye çalıştılar. Böylece Romulanca ve Vulkanca birbirlerinden hızla uzaklaştı. İki akraba dil oldukları anlaşılamayacak kadar farklılaştı.

Romulanca, bırakın Klingoncayı, Vulkanca kadar bile popüler değildir. Üstelik Uzay Yolu yapımcılarından resmî destek almamıştır. Buna rağmen Vulkancadan daha başarılı olmuştur. Bir dil enstitüsü de Romulanca için vardır. İsmi: İmparatorluk Romulan Dili Enstitüsü. (IRLI) Uzay Yolu hayranları tarafından yürütülmekte olan Romulanca çalışmaları bu kurum sayesinde organize bir şekilde yürüdü. Benzer bir kurum Vulkanca için de vardır ama oradaki çalışmalar çok dağınık ve herkesin canının istediği şekilde farklı bir Vulkanca geliştirmeye çalışması Vulkancanın gelişmesini yavaşlattı. Hatta Vulkan Dili Enstitüsünün web sitesi yayından kalktı. Romulanca için de böyle bir dağınıklık söz konusu olsa da Vulkanca ile aynı seviyede değil.

IRLI, çalışmalarında ağırlıklı olarak Diane Duane’in romanını merkeze aldı. Geliştirdiği Romulancayı bu kitap üzerine inşa etti.

Peki Romulanca hakkında ne biliyoruz? Bu dilin üç lehçesi olduğunu biliyoruz, fakat bu lehçeler arasındaki fark aşırı büyük değil. Bütün Romulanca konuşanlar birbirlerini anlayabilirler. IRLI, Romulancayı geliştirirken bütün lehçeler için ortak sözcükler üretmeyi tercih etti. Ana dili Romulanca olmayanlarsa bu dili öğrenmekte çok zorlanacaklardır. Romulancanın Türkçe ile benzer bir özelliği var. O da sözcüklerin ekler alarak yeni anlamlar kazanmasıdır. Yani Romulancanın Türkçe gibi eklemeli bir dil olduğunu söyleyebiliriz. Uzay Yolu yapımcılarının desteği olmamasına ve Klingonca ile Vulkanca kadar popüler olmamasına rağmen Romulanca çok gelişmiş bir yapay dildir.

Romulancada sıfatlar isimlerin ardından gelir ve isimleri değişikliğe uğratırlar. Bununla birlikte sıfatların kendisi de değişmek zorunda kalır. İngilizcedeki gibi üç adet üçüncü tekil şahıs zamiri vardır (dii [erkekler için], rii [kadınlar için], æi [hayvanlar ve cansız varlıklar için]) ama İngilizcenin aksine ikinci tekil şahıs ile ikinci çoğul şahıs farklıdır. (hwi [sen], hrian [siz]) Cümlelerin ögeleri İngilizcedeki gibi özne+yüklem+nesne şeklinde sıralanır ama yüklem+nesne+özne sıralaması da kabul görür. Aşağıdaki iki cümle anlam olarak aynıdır:

Jhan færre ghan. (John topa vurur.)

Færre ghan Jhan. (John topa vurur.)

Dolaylı nesneler ise doğrudan nesnenin önüne veya arkasına konulabilir. Buradaki amaç neyi vurgulamak istediğinizdir. Romulanca cümlelerin nasıl kurulacağı ile çok sayıda kural var ama ben çok uzatmak istemiyorum. Bu sadece bir olumlu cümle örneğiydi. Soru cümleleri, karşılaştırmalar ve olumsuz cümlelere şu an girmeyeceğim. Kesin olan bir şey varsa dil bilgisi bakımından Romulanca bence en çok ayrıntılı kurallara sahip yapay dildir.

TASLAK DİLLER

Bu kısımdaki dillere tam anlamıyla dil diyemeyiz. Bazıları birkaç sözcük ve basit kuralla sınırlı, bazılarında o bile yok. Fakat az veya çok bir şeyler yapılmış ve ilgili eserlerde kullanılmış diller. Bunlara taslak dil demek daha doğru olur. Yine de burada anılmayı hak ettikleri için bu yazıda yer verdik.

Kara Lisan

Gelelim en sevdiğim yapay dile: Mordor’un Kara Lisanı. Aslında bu dil hakkında çok bilgi yok. Tolkien bu dil hakkında çok fazla bilgi vermedi ama daha sonra Hobbit filmleri için bu dil geliştirildi. Aslında Tolkien’den kalan tek şey yüzüğün üzerinde yazan yazılardır.

Orkların Sauron’dan önce Morgoth tarafından yaratılmış dilleri vardı ama Morgoth’un yerini alan Sauron, Kara Lisan adında bir dil yarattı ve ork dillerini yasakladı. Mordor’da sadece bu dil konuşuldu. Tabii Sauron’dan sonra bu dil sahipsiz kalınca bozuldu. Orkların 2500 yıl sonra konuştuğu Kara Lisan, Ork dilleri ile karışmış bozuk bir versiyondur. Bu dilin orijinal hâlini hatırlayanlar Dokuz Kara Süvaridir.

Tek Yüzük’ün üstündeki yazılar her ne kadar Elf alfabesi Tengwar ile yazılmış olsa da Kara Lisandır. Gelin o cümleleri hatırlayalım:

Ash nazg durbatulûk, ash nazg gimbatul,

ash nazg thrakatulûk agh burzum-ishi krimpatul.

Türkçe karşılığı:

Hepsine hükmedecek bir yüzük, hepsini o bulacak,

Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak.

Bu arada Kara Lisanın Türkçe ile bir ortak noktası var: Her ikisi de sondan eklemeli diller. Yani sözcükler, eklerle yeni anlamlar kazanabiliyorlar.

Kara Lisanın dile getirilmesi bile tehlikelidir. Gandalf Ayrıkvadi’deki konseyde yukarıdaki sözleri okuyunca (Yüzük Kardeşliği’nin kesilmiş sahnelerinde var) üstlerinden bir gölge geçmiş, yer yerinden oynamış, herkes olağanüstü bir tedirginliğe kapılmıştı. Böyle de büyülü bir dildir.

Kara Lisan hakkında bilinenler az. Aslında ortada olan birkaç cümle olduğu için bunun bir dil değil de olsa olsa taslağın taslağı olduğunu söyleyebiliriz. Yine de öğrenmek için internet âleminde kaynak bulabilirsiniz.

Sizi Hobbit filmlerinden bir sahneyle baş başa bırakalım. Sauron, Galadriel ile Kara Lisanda konuşuyor.

Çataldili

Harry Potter serisi de kendi içinde bir yapay dil barındırıyor. O da Çataldili. Yani yılanların dili. Bu dil de tıpkı Kara Lisan gibi büyülü ve lanetli bir dildir. Ron Weasley’in dediği gibi kulağa zehirli geliyor. Bu dili konuşabilmek için çatalağız olmalısınız, yani kalıtsal olarak bu yeteneğe sahip olmalısınız. Çok nadir bir yetenektir. Slytherin soyu hariç bu yetenek nadir görülür. Eğer bir çatalağızsanız bu dili sadece yılanlarla konuşmak zorunda değilsiniz. İnsanlar arasında da kullanılabilir. Kim Olduğunu Bilirsin Sen (ya da nam-ı diğer İsmi Lazım Değil) ailesiyle birlikte bu dili konuşabiliyordu.

Harry Potter ise bir çatalağız değil ama içinde Kim Olduğunu Bilirsin Sen’in hortkuluğu olduğu için bu yeteneğe sahipti. Yanlış anlaşılmasın, bu dili öğrenemezsiniz demiyoruz. Çok ileri derecede öğrenebilirsiniz ama sadece anlamaya yarar, konuşamazsınız. Mesela Albus Dumbledore Çataldilinin uzmanı olmasına rağmen konuşamıyordu. Çünkü kalıtsal olarak böyle bir yeteneğe sahip değildi. Çataldilini konuşmak mümkün olmasa da bazı anlamsız sesler çıkararak taklit etmek mümkün. Ron, bunu yaparak Sırlar Odası’nın kapısını açmıştı.

Dil bilgisine gelecek olursak, aslında üzerinde çalışılarak bir dil yaratılmış değil. Konuyla ilgili olsa olsa belirli ifadelerin kalıp olarak verildiği internet siteleri bulabilirsiniz. Bu yüzden bu dilin kuralları hakkında bir şey söyleyemiyoruz. Söz varlığı da geniş değil. Ne de olsa yılanların iç dünyası insanlarınki kadar geniş değil. Keşke Klingonca gibi şu dil üzerinde çalışan birileri olsa da biz de öğrensek.

Aşağıda Harry’nin bir yılanla konuştuğu bir sahne var.

Shyriiwook

Yıldız Savaşları serisini izleyenler Chewbacca’yı hatırlarlar. Chewbacca, Wookie türüne mensup bir arkadaşımız. Pek çok kişi, onun anlamsız sesler çıkardığını, uluduğunu düşünür ve Han Solo’nun onu nasıl anladığını çözemez. Hâlbuki Chewbacca anlamsız sesler çıkarmıyor. O, Wookilerin dili olan Shyriiwooku konuşuyor. Han Solo bu dili konuşamasa da anlıyor. Tabii konuşabilen insanlar da var.

Ne yazık ki Shyriwook hakkında verebileceğimiz bütün bilgiler bunlar. Ortada tümüyle tasarlanmış bir dil yok, sadece Wookilerin ulumaları var.

Elder Lisanı

Sıradaki dil bir bilgisayar oyunundan. The Witcher serisindeki Elder Lisanından bahsediyoruz. Bu dil aslında Aen Seidhe Elflerinin dili olsa da zaman içinde ortak dil olmuştur. Elbette standart bir Elder Lisanı yok. Bu dilin de birkaç lehçesi var. Elder Lisanının söz varlığı ağırlıklı olarak Galler, İrlanda ve İskoçya dillerine dayanmaktadır. Bunun yanı sıra Almanca, İngilizce, İtalyanca ve Latinceden ödünç alınan sözcükler de bulmak mümkün.

Aslında buna da tam bir dil diyemeyiz. Sadece belirli bir miktarda sözcük yaratılmış. Dil bilgisi yok.

Aşağıdaki videoda Elder Lisanının bir örneği var:

Khuzdul

Khuzdul, Tolkien tarafından yaratılmış olan dillerden biridir. Cücelerin dilidir ve Cücece olarak da anabilirsiniz. Bu dil, Eru tarafından yaratılmadı. Zaten Cüceler Eru tarafından değil Aule tarafından yaratılmıştır. Bu dil de Cücelere Aule tarafından öğretildi. Khuzdul, Elfçe ve diğer Orta Dünya dilleri ile bağlantısız olması nedeniyle Orta Dünya’daki diğer dillerden ayrılır. Bu nedenle Khuzdul izole bir dildir. (Herhangi bir dille akrabalığı olmayan ya da akrabalığı hakkındaki bilgilerin yetersiz olduğu dillere izole dil denir) Tolkien böylece bir dil bilimci olarak farklı bir dil bilim kavramına da (izole dil) eserinde yer vermiştir.

Cüceler Khuzdulu Cüce olmayanlara öğretmezler. Bu dilden hiç bahsetmezler. Çok az insan bu dili öğrenme şansına sahip olmuştur. Khuzdulun Cüceler tarafından sır gibi saklanması nedeniyle bu dil hakkındaki bilgilerimiz çok az.

Cücelerin dillerini gizli tutma tavrı her zaman bu kadar katı değildi. Orta Dünya’nın ilk günlerinde Cüceler ve İnsanlar arasındaki dostane ilişkiler nedeniyle insan dilleri Khuzduldan etkilenmiştir.

Tolkien, Cüceler ve Yahudiler arasında kültürel bakımdan bazı benzerlikler olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle Khuzdulu semitik bir dil olarak tasarladı. Yani Khuzdul, İbranice ve Arapça ile benzerliklere sahip. Tolkien bu dili bir ölçüde geliştirdiğini söylese de dil hakkında çok az şey biliniyor. Khuzdul dilinde olduğu kesin olarak bilinen bazı sözcükler Cücelerin savaş çığlıklarıdır.

Baruk Khazâd! Khazâd ai-mênu! (Cücelerin Baltaları! Cüceler Senin Üstünde!)

Balin Fundinul uzbad Khazad-dûmu (Fundin oğlu Balin, Moria’nın efendisi.)

Cücelerin kullandığı alfabe ise bir Elf alfabesi olan Cirth’den esinlenmiştir. Daha sonra bir ayrışma olmuş ve Erebor Cüceleri ile Moria Cüceleri bu alfabenin farklı versiyonlarını kullanmışlardır.

Khuzdul, izole bir dil olduğu için dil bilgisi yönünden diğer Orta Dünya dillerinden farklıdır. Yapı olarak semitik dillere benzer. Arapça bilen arkadaşlar bu dili öğrenmekte daha az zorluk çekecektir. Tabii dil hakkındaki bilgiler sınırlı olduğu için kaynak bulamayabilirsiniz.

Vulkanca

Uzay Yolu için yaratılmış olan ilk dil Klingonca değil Vulkancadır ama Vulkanca onun biraz gölgesinde kalmıştır. Zaten orijinal dizide ilk bölümden itibaren bir Vulkanlı olarak Spock varken Klingonlar daha sonra konuya dâhil oldular. Vulkanlar da Klingonlar gibi bütün ayrıntılarıyla tasarlanmış bir medeniyettir.

Klingoncanın icadından sonra Vulkancaya ilgi biraz azalmış görünse de Uzay Yolu hayranlarının bu dile ilgisi tamamen bitmemiştir. Aslında 1966’da Uzay Yolu’nun başlamasından itibaren Uzay Yolu hayranları Vulkancayı geliştirmek için çabalamışlardır. Yani bu dil, dizinin yapımcıları ya da onların isteği üzerine bir dil bilimcinin çabasından çok dizinin hayranlarının çabasının sonucudur. Dizinin yapımcıları başlangıç için birkaç kelime ve cümleyle yetindiler.

Ne yazık ki Vulkanca, Klingonca kadar gelişmiş bir dil değil. Uzay Yolu hayranlarının ilgisinin Klingoncaya kaymış olması nedeniyle bu dil üzerindeki çalışmalar sınırlı kaldı. Sözcükler ve cümleler kurallar olmadan yaratılmıştır. Yani dil bilgisi kısmı pek oturmuş değil. Dilin gelişmesinin önündeki bir başka engel de çalışmaların dağınık olması ve pek çok meraklının farklı bir Vulkanca geliştirmeye çalışmasıdır. Elbette bu işleri organize etmesi için Klingon Dili Enstitüsü gibi Vulkan Dili Enstitüsü de kurulmuş ama pek başarılı olamamış ve kapanmıştır.

Vulkancanın şu an geniş olmasa da bir söz varlığı mevcut. Bazı yazı sistemi örnekleri de var ama derli toplu bir şeyden söz etmek mümkün değil. Yine de Uzay Yolu dizi ve filmlerinde bu dile kısmen de olsa yer verilmiştir.

Alteran Dili

Yıldız Geçidi’ni de unutmayalım. En uzun soluklu bilimkurgu serilerinden olan Yıldız Geçidi, farklı dizi ve filmleri süresince tek bir yıldız geçidinden başlayıp kendi evrenini inşa etti. Farklı türler, uygarlıklar ve gezegenler yaratıldı. Hâliyle bir iki tane dil de yaratıldı.

Bu dillerden ilki, Kadimler ve Ori Medeniyetlerinin dili olan Alteran Dilidir. Dünya gezegeninde çok uzun zamandır unutulmuştur. Hatta Galakside pek hatırlayan kalmamıştır. Ayrıca Pegasus Galaksisindeki Wraithlerin dili de bu dilden türetilmiştir. SG-1 takımının bir üyesi olan Arkeolog Daniel Jackson bu dili çözmeyi başarmıştı.

Alteran Dili Latinceye çok benzer. Çünkü Yıldız Geçidi’nde anlatılan hikâyeye göre Latince bu dilin devamıdır. Bu da Alteran Dilinin neye benzediğine dair fikir veriyor. Birkaç örnek cümle verelim:

Nou ani Anquietas: Biz Kadimleriz.

Aveo amacus: Hoşça kal.

Onna matta netario: Bu gerçekten gereksiz.

Tua puta ego: Sana inanıyorum.

Alteran Dilinin 26 harften oluşan bir alfabesi var. Yani İngilizcedeki her harf için bir Alteran karşılığı üretilmiş.

Peki Alteran ne kadar gelişmiş bir dil? Ne yazık ki bu dil de tam anlamıyla bir dil değil. Dil bilgisi konusunda bir şeyler yapılmamış. Fakat asıl sorun sözcük sayısının çok sınırlı olması. Elimizdeki bütün sözcük ve cümleler farklı dizi bölümlerinden toplanmış ve sayısı çok fazla değil.

Orkça

Orkların da bir dili var ve burada anılmayı hak ediyor. Yüzüklerin Efendisi’ndeki Orklardan söz etmiyorum. Bu Orklar, Warcraft’taki Orklar. Konuştukları dil olan Orkça ise Horde’un resmî dilidir. Farklı kabilelerin farklı lehçeleri olsa da Ortak Orkça resmî olandır. Ortak bir lehçeye ihtiyaç duyulmasının nedeni ise bütün lehçeler arasındaki farkların, kabilelerin birbirleriyle anlaşmasını engelleyecek kadar büyük olmasıdır. Fakat ortada gelişmiş bir dil yok. Sadece belli başlı ifadeler var.

Evokça

Yıldız Savaşları: Jedi’ın Dönüşü filmindeki Evoklar avcı toplayıcı yaşam tarzına sahip son derece geri kalmış bir türdür ama böyle ilkel bir türün tüm galaksinin kaderini etkileyeceği kimin aklına gelirdi ki? Bu sevimli canlılar Asilerle ittifak kurup Galaktik İmparatorluk’a karşı korkusuzca taş ve sopa kullanarak savaştılar.

Evokların dili çok basit olduğu için protokol droidi 3PO tarafından çok çabuk çözüldü. Tüm Evokça sadece üç düzine kelimeden oluşuyor. Evoklar geri kalmış bir toplum olduğu için bu gayet normal. Onların dünyasında bilim, sanat (birkaç mağara resmi ve şarkı hariç), edebiyat, felsefe, siyaset vb. olmadığı ve hayatlarını ormanda avcılık ve toplayıcılık yaparak sürdürdükleri için dilleri basit düzeyde kaldı.

Muz Dili

Gelelim son yılların popüler animasyon karakterleri olan minyonlara. İlk önce Çılgın Hırsız filmlerinde görünen bu sevimli ve komik tipler çok sevilince kendi filmlerine de sahip oldular. Filmleri izlerken onların ne dediklerini pek anlamamamıza rağmen konuşmaları bize çok komik geliyor. Ne dediklerini anlamıyoruz, çünkü onların kendilerine ait bir dili var ve o dilin adı Muz Dili.

Muz Dili, aslında İngilizcenin bozulmuş hâli. İngilizcedeki bazı sözcükler bozularak komik hâle getirilmiş, bazılarının yerine ise çok değişik cümleler getirilmiş. İngilizcedeki birkaç sözcüğün Muz Dilindeki karşılıklarını verirsek benzerlik görülecektir.

Hello (Merhaba): Bello

Goodbye (Hoşça kal): Poopaye

I swear (Yemin ederim): Underwear (İç çamaşırı)

Aşağıdaki videoda yanlışlıkla İngiltere Kralı olan Bob adlı minyonun yaptığı balkon konuşması var:

İlahi Dil

Beşinci Element filmindeki Mondoshawan Dilini de anmamak olmaz. Bu dilin kaynağı İlahi Dil efsanesidir. Efsaneye göre İlahi Dil, insanlığa verilen ilk dildir. Adem ve Havva cennetten çıkarılmadan önce bu dili konuşmuşlar ama sonra bu dil onlardan alınmıştır.

Beşinci Element evrenindeki hikâyeye dönelim. Bu dilin evrendeki hiçbir dille akrabalığı yoktur. Mondoshawan’ın ana dilidir. İnsansıların ses tellerinin çıkarabileceği her türlü ses özelliklerine sahiptir ki bu da alfabesinde 78 adet harf olduğu anlamına gelir. İlahi Dil bütün insan dillerinin bir karışımı denilebilir.

İlahi Dil ya da Mondoshawan Dili, Beşinci Element filminin yapımcısı Luc Besson tarafından icat edildi ama filmde Leeloo’yu canlandıran Milla Jovovich tarafından son hâli verildi. Aslında bu dil üzerine fazla bir geliştirme yapılmadı. Yüzlerce ya da binlerce sözcük yok, dil bilgisi yok. Filmde kullanıldığı kadarıyla geliştirildi.

Kulağa çok ilginç gelen bir dil. Aşağıdaki videoda Leeloo’yu bu dili konuşurken görüyoruz.

Goa’uld Dili

Yıldız Geçidi’nden bir dil daha. Goa’uldlar tüm galaksiye hükmeden parazit bir ırktır. Ayrıca insanlara kendilerini tanrı olarak benimsettiler. Antik Çağdaki o çok tanrılı diller var ya, onlar Goa’uld ırkı ile ilgilidir. Kadimlerin yaptığı geçitleri kullanarak Dünya gezegenine gelen bu ırk, buradaki çok tanrılı dinlerdeki tanrıların karakterine bürünmüş ve insanlığı köleleştirmişlerdir. Pek çok insanı da geçitlerden götürerek işçi olarak kullanmışlardır.

Goa’uld Dili bu ırkın yanı sıra onlara hizmet eden ve onları koruyan Jaffa adlı insanlar tarafından da konuşulmuştur. Goa’uldların ilk konakçısı olan Unas Irkının dili bu dilin kökenidir ama o zamanlar sınırlı kalmıştı. Goa’uld ırkı, konakçı olarak insan bedenini kullanmaya başlayınca bu dil de iyice gelişti, insan dillerinden pek çok ögeyi kendi içine aldı ve tüm galakside bir ortak dile dönüştü.

Goa’uld Dili, tıpkı İngilizce gibi özne+yüklem+nesne şeklinde cümlelere sahiptir. Fakat dil bilgisi olarak daha fazla bilgi yok. Çok fazla geliştirilmiş bir dil değil. Sözcük sayısı da sınırlı ama bir sözcük var ki joker gibi bir şey: Kree! Bu sözcük çok geniş bir anlamda kullanılabiliyor. Yazı sistemi ise Mısır Hiyerogliflerinden devşirilmiştir. (Dizide her ne kadar aksi iddia edilse de!)

Ev Sahiplerinin Dili

China Miéville’ın Elçilik Kenti adlı romanı dil üzerine bir bilimkurgu romanıdır. Arieka gezegenine gelmiş olan insanlar bu gezegenin yerlisi olan Ev Sahipleri adını verdikleri sıra dışı bir uzaylı türüyle karşılaşırlar. Bu türle iletişim kurmak için Elçilik Kenti’ni inşa ederler ve Ev Sahiplerinin Dilini konuşması için ikiz elçiler görevlendirirler. Çünkü bir insan tek başına bu dili konuşamaz. Ev Sahiplerinin Dili çok değişiktir. Aynı şekilde onların iç dünyası da öyle. Daha ayrıntılı bilgi için Kayıp Rıhtım’daki bu incelemeyi okumanızı tavsiye ederim.

Baştan sona dil üzerine yazılmış bir eser olmasına rağmen bu romandaki dilin belli başlı ifadelerin dışına çıkamamış olması, yazarın onu geliştirip gerçek bir dile dönüştürmemiş olması üzücü.

Iconian Dili

Uzay Yolu’ndan son bir örnekle bu dosyayı sonlandıralım. Uzay Yolu’nda pek çok ırk olsa da en çok merak edileni esrarengiz Iconian ırkıdır. Çünkü diğerlerinin aksine haklarında çok fazla bilgi yok. Iconianlar, günümüzden yaklaşık 200.000 yıl önce ana gezegenlerinin yörüngeden bombalanması neticesinde yok oldular. O zamanlar insanlar ve galaksideki pek çok ırk taş devrinde yaşıyordu. 24. yüzyılda dahi Iconian seviyesine çıkabilmiş teknolojik medeniyet bulmak çok zor. Iconianları kimin yok ettiği ise belirsizdir.

Iconianlar yok edilmeden önce ise galaksinin baskın türüydü. Fakat evrene yayılmak için yıldız gemileri yerine Yıldız Geçidi dizisindekine benzer bir şekilde geçitleri kullanmışlardır. Uzay Yolu dizilerinde haklarındaki bilgiler sınırlı tutulmuştur. Iconian ırkının üzerindeki giz perdesi onları Yıldız Geçidi dizisindeki Kadimlere benzer bir pozisyona sokuyor.

Büyük bombardımandan kurtulan Iconian var mı bilinmiyor. Bazıları bunu iddia ediyorlar ve bu spekülasyonların kaynağı da dil. Kaptan Picard komutasındaki Yıldız Gemisi Atılgan 2365 yılında Iconian ana gezegenini keşfetti. Binbaşı Data ise arkeolojik verilerden yola çıkarak Iconian dilini kısmen çözdü. Böylece Dewa, Dinasia ve Iccobar dillerinin atasının Iconian Dili olduğu ortaya çıktı. Bu da akıllara Iconianlardan hayatta kalan olduğu düşüncesini getirdi.

Iconian Dili hakkında Uzay Yolu’nda çok fazla bilgi verilmiyor. Birkaç sözcük ve ilgi çekici bir hikâye dışında bir şey yok. Belki de bunu bilerek yapıyorlardır. Belki de Iconianların hep böyle esrarengiz kalmasını istiyorlardır. Fakat Star Trek Online oyununda Iconianları görebilirsiniz.

Okan Akıncı

1986’da Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde doğdu. 1998’den beri ailesiyle birlikte Adana’da yaşıyor. 2010’da Mustafa Kemal Üniversitesi Muhasebe Önlisans bölümünden ve 2013’te Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünden mezun oldu. Katı bilimkurguya bayılıyor, kendi çapında öyküler yazıyor. Şu sıralar en büyük hobisi yeni diller öğrenmek ve bir gün tüm dünyayı görebilmek istiyor.

Yorum Yap

Exit mobile version