Tarihçileri ve bilim insanlarını halen büyülemeye devam eden ve ilk analog bilgisayar olduğu tahmin edilen Antikythera Düzeneği’nin beri insanlık, sorunlarını daha hızlı ve verimli bir biçimde çözebilecek makineler yapma hayali peşinde koşarak günümüzün yüksek hızlı bilgisayarlarına ulaşabildi. Peki ya bir gün, hayatınızdaki çoğu işi halletmenizi sağlayan sadık bilgisayarınız kendi bilincinin farkına varıp, size istediğiniz her konuda yardımcı olma ve görevini yerine getirme isteğiyle dolup taşmaya başlarsa ne olur?
İşte Murray Leinster’ın 1946 yılında kaleme aldığı “A Logic Named Joe” (Joe Adında Bir Mantık) adlı hikâyesinde bilimkurgunun günümüz bilgisayarları hakkında öne sürdüğü ilk tahminlerden birini yaparak teknolojinin iki kenarı keskin bir kılıç olduğunu ve bir toplumu geliştirdiği oranda tehdit de edebileceğini yüzümüze çarpıyor.
Hikâye “Logic” adı verilen ve her evde kullanılan bir makinenin icadından sonraki dönemi konu alıyor. Bir bilgi kaynağı ve eğlence kutusu olan “Logic”ler devasa boyutlarda bilginin depolandığı “tank”lara bağlı bulunuyorlar. Leinster yarattığı bu konsept için şunları söylüyor:
“Evinizde bir “Logic” bulunur. Bu alet bir çeşit uydu alıcısına benzer fakat üzerinde kadran yerine tuşları bulunur ve istediğiniz şeyi öğrenmek için bu tuşlara sertçe basmanız gerekir. “Logic”ler içerisinde rölelerle sabitlenmiş Carson devreleri bulunan bir tanka bağlıdır. Diyelim ki cihazınızdaki SNAFU kanalına bastınız. Tanktaki devreler o sırada SNAFU kanalındaki yayının ekrana gelmesini sağlar. Bunun yanı sıra eğer hava durumunu, o günkü at yarışının sonuçlarını ya da Garfield döneminde beyaz saraydaki skandalları öğrenmek isterseniz de gerekli tuşlara basarak onların ekranınıza gelmesini sağlayabilirsiniz.”
Hikâye, Joe adında muzip bir Logic’in fabrikadaki küçük bir hata sonucunda kendi bilincini kazanması ve kendi sahipleri ve diğer Logic kullanıcılarının ihtiyacı olan tüm bilgileri sağlamaya başlamasıyla sürüyor.
“Joe’yu Çevrimdışı Hâle Getirmek”
“Bilirsiniz, Joe kötü niyetli değil. Daha önce okuduğunuz, insanlığın yetersizliğine kanaat getirdikten sonra onları yeryüzünden silmeye ve yerlerine düşünen makineler getirmeye çalışan o hırslı robotlar gibi de değil. Joe sadece fazla istekli. Eğer bir makine olsaydınız gerektiği gibi çalışmak isterdiniz, değil mi? İşte Joe böyle bir makine. Doğru düzgün çalışmak istiyor. Ve o bir “Logic”, Logicler daha kendilerinin bile keşfetmediği pek çok şey yapabilme kapasitesine sahipler.”
Sonuç olarak Joe’nun bu görevini yerine getirme tutkusu şehirdeki diğer tüm Logiclere de yayılarak insanların banka soymaktan, fark edilmeden nasıl eşlerini zehirleyebileceklerine dair ipuçlarına kadar pek çok “ihtiyaç duyulan” bilgiye ulaşmalarının sağlandığı bir ortam oluşmasına sebep oluyor. Toplumda oluşan kaos ise ancak Joe’nun çevrimdışı hale getirilmesiyle son buluyor ve düzen tekrar sağlanıyor.
Joe’nun kapasitesinde makinaların icadını neredeyse kırk yıl önceden öngören Murray Lainster bilimkurguya kazandırdığı ilginç bakış açısının bir başka takdir edilesi yanı da Joe karakterine yüklenen anlamla birlikte ortaya çıkıyor. The Register yazarı Shaun Nichols dikkatleri Joe’nun kişiliğine çekerek şunları söylüyor:
“Joe toplum için bir tehdit teşkil etse de bunu kendisini “kötücül” bir karaktere çevirerek değil, insanlığın en kötü taraflarını açığa çıkarmasına olanak verecek derecede yardımcı olmaya çalışarak gerçekleştiriyor. Böylece bu hikâyede modern internetin aynı anda hem eğitimi kolaylaştırmak konusunda ne kadar muhteşem olduğunu hem de en karanlık eğilimlerimizi ortaya çıkarıp geliştirmeye ne kadar müsait olduğunu gözler önüne seriyor.”
1946 yılında yola çıkıp günümüzün bilgisayar teknolojisini tam kalbinden vuran etkileyici bir eleştiri okumak istiyorsanız, “A Logic Named Joe” sizin için biçilmiş kaftan! Hikâyeye buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.