Scott Snyder ve Greg Capullo, Yeni 52 dizisinde Batman tarihinin en muhteşem hikâyelerinden bazılarını kaleme aldılar hiç şüphesiz. Batman: Rebirth serisiyle bayrağı onlardan devralan Tom King’in şanssızlığı da bu olabilir. Ensesinde uzun soluklu, muhteşem işlerin olması… Dahası, Rebirth serisinin diğer birçok sayısı da çok güzel gitmekte. Peki Tom King neden bunların arasında ortalama kalıyor?
Batman, DC’nin en önde gelen karakterlerinden biri desek yanlış olmaz. Ancak Rebirth kendisi için pek hayırlı olamadı. Hikâyeleri çok sallantılı gitmekte. Flash’a ve Superman’e baktığımızda tarihlerinin en verimli dönemlerinden birini yaşadıklarını görüyoruz. Green Arrow bile uzun süreli durgunluğunu kırarak etkileyici bir hikâyeye atıldı. Ancak Batman’in çizgisi bir iyi, bir kötü gidiyor. Serinin ilk cildi olan Ben, Gotham’ı sevmedim diyemem. Ancak okuduğum en iyi Batman hikâyesi değildi. Yazarın öyküye girişte sıkıntılar çektiği fazlasıyla belliydi. Serinin ikinci cildi Batman: Ben, İntihar ise umut vadediyor.
“Batman Cilt 2: Ben, İntihar” İncelemesi – Bu Gece Karakolluk Olabilirim
Bu cilt esasen iki hikâyeden oluşmakta. İlki tam olarak görmek istediğimiz Batman. Zekasını herkesten daha ince kullanabilen, her türlü zorluk karşısında yeni bir taktik oluşturabilen yarasa. İkincisi ise daha dar bir kesime hitap eden, Catwoman ile olan ilişkisinin işlendiği bir bölüm.
Cildin başından itibaren Batman’in kafasındaki planı çözmek zor. Orada burada küçük detaylarla verilen bilgiler, Catwoman’ın hareketleri gibi, yıllanmış okuyucuların bu problemi çözmesinde yardımcı oluyor elbette. Ancak Batman’in planları dahi istediği gibi gitmeyebiliyor (ya da gidiyor mu?). O yüzden neler olacağını tahmin edemediğinize üzülmeyin. Bu planın sonu kimileri için etkileyici olabilir ancak yıllanmış okuyucuların pek tat alabileceğini sanmıyorum. Kesinlikle kötü bir son değildi ancak yükseltilen beklenti için zayıf kalmış.
Batman ve Catwoman İlişkisi
Batman ve Catwoman ilişkisi benim için ilginç bir bölge. Hikâyelerdeki romantizmi hiç sevmediğim için çoğu zaman atlarım. Bu ikisi arasındakiler hakkında da külliyat dışında neredeyse bir şey okumamıştım. Bu sefer ise konuyu atlamadım ve pişman değilim. Hatta ikili arasındaki ilişkiyi daha fazla görmeyi istedim diyebilirim. Romantizmi sevmememin nedenlerine gelirsem, kesinlikle ikili diyalogların saplama olması! Bu cildin tamamı da ne yazık ki bu zorlama diyaloglardan mustarip.
Çizgi romanların avantajlarından biri de zaman zaman diyaloglara gerek bile olmadan konuyu anlatabilmeleri. Ancak çoğu zaman yazarlar bir konuşma koymak zorunda hissediyorlar. Bunu güzel bir şekilde kotarabilen çok yazar var ancak Tom King onlardan biri değil. Örneğin, Batman’in siniri için kelimelere gerek yoktur. Bu tip şeyler çeviriler için de sıkıntı oluyor, etkileyici giden bir hikâyeyi bir anda Kanal D gece kuşağı filmlerine döndürüyor. Batman ve Catwoman arasındaki diyaloglarda beni etkileyen şey ise Öldüren Şaka‘ya yaptıkları gönderme oldu. Ancak her şeye rağmen ilk ciltten daha çok beğendiğim bir hikâye oldu.
Yar Ben Belanın ta Kendisiyim
Çizgiler bu serinin kesinlikle en güçlü yanı. Cildin ilk yarısının çizimleri Mikel Janin, diğer yarısının çizimleri ise Mitch Gerads’da. İkisi biraz farklı idealler izleseler de birbirlerini tamamlayan çizgilere sahipler. Özellikle Mikel Janin’in detaycılığına bayıldım. Mitch Gerads’ın Yarasa’ya fazlasıyla uyan gece çizimleri ise beni benden aldı.
Çevirmen Hasan Süpürgeci ve editör Aslı Dağlı da işlerinin üstesinden gayet güzel bir şekilde gelerek bizlere tatlı bir okuma deneyimi sunmuşlar. JBC’nin bu ekonomik koşullarda baskı kalitesinden hâlâ ödün vermemesi de şaşırtıcı ve takdire şayan.
Özetle, serinin ikinci cildi Batman: Ben, İntihar ilkinden daha çok sevdiğim ancak hâlâ eksikleri olan bir cilt oldu benim için. Serinin üçüncü cildinin incelemesini de kısa sürede sizlere ulaştıracağım.