Menu
in ,

Children of Morta: Keyifli Bir Aile Hikâyesi

Rogue-lite türünün büyük övgü toplayan piksel sanatı harikası örneği “Children of Morta” oyununu inceledik.

Oyun piyasasının gittikçe büyümesiyle birlikte iyi hikâyelere ve anlatıcılığa sahip oyunların azaldığı son yıllarda sıkça dile getirilen bir sorun. Bu durumun bir arz/talep meselesi olduğu konuşulsa da, arz mı talebe göre şekilleniyor yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu belli değil. Bağımsız ya da yarı-bağımsız firmalarsa grafiklerden çok oynanışa, en az onun kadar da hikâyeye ve anlatıma değer veren oyuncuların yüzünü güldürmeyi başarıyor. This War of Mine ve Frostpunk gibi kült oyunlarla tanıdığımız Polonya menşeli 11 Bit Studios tarafından desteklenen Dead Mage tarafından oyunculara sunulan “Children of Morta” hem sanat yönü hem de hikayesiyle dikkat çekmeyi başarıyor.

Nasıl Oynanıyor?

Oyun mekaniği açısından pek çok türü bir araya başarıyla getiren Children of Morta, rol yapma ögeleriyle süslenmiş, aksiyon ve macera soslu izometrik bir rogue-lite oyunu. Ancak oyunu benzerlerinden ayıran şey, tek bir karakteri değil bir aileyi yönetmemiz.

- Reklam -

Rastgele oluşturulan zindanlarda gezindiğimiz oyunda, Bergson ailesinin altı farklı üyesini kontrol ediyoruz. Her biri farklı özelliklerle donatılmış olan aile üyeleri zindanda yaptıklarınızla gelişirken, geliştikçe diğer fertleri de etkileyen özellikler de ediniyorsunuz.

Oyuna ailenin babası John ile başlıyoruz. Kılıç ve kalkan kullanan John’dan sonra ekibimize ailenin büyük kızı, ok ve yay ustası Linda katılıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, tüm karakterler farklı özelliklere sahip ve oyun ilerledikçe kullanım için açılıyorlar. Tekme ve yumruklarını şiir gibi kullanan yakın dövüş ustası Mark; çift vurup tek sayan suikastçı küçük kardeş Kevin; ateş büyücüsü bıcırık Lucy ve yüreği kadar devasa çekiciyle adeta dans eder gibi dövüşen Joey. Oynanabilir karakterler dışında sıkça adını duyduğumuz Büyükbaba Adam; ailenin en kuvvetli direği Büyükanne Margaret; John’un cefakar ama bir o kadar güçlü eşi Mary ve çocukların kıymetli amcası Ben de hikâyeye büyük katkı sağlıyor.

Farklı Yaratıklar, Standart Düşmanlar

Oynanabilir karakterlerden birini seçerek girdiğimiz zindanlar, az önce de belirttiğim gibi, her seferinde rastgele oluşturuluyor. Birden fazla kattan oluşan her zindanın sonundaysa bizi bir “bölüm sonu canavarı” bekliyor. Zindanlarda kazandığınız paralarla açtığınız genel geliştirmelerle birlikte gittikçe güçlendiğiniz için, çoğu zaman bu son canavarları tek seferde öldürmeniz mümkün.

İlk girdiğimiz zindanlar Caeldippo Mağaraları olarak geçiyor. Mağaraların 3 farklı bölümü, haliyle ikisi küçük birisi büyük toplamda üç bölüm sonu canavarı bulunuyor. Tabii her bölüm de kendi içinde katlara ayrılmış durumda. Caeldippo’nun karanlık ve gergin ortamından sonra sıra Barahut’a geliyor. Eskiden büyük bir ticaret kenti olan Barahut, ihtişamlı günlerini yitirmiş ve hırsızlara yuva olmuş hâlde. Burası da farklı katlara ayrılmış üç ayrı zindan içeriyor. Daha sonraysa ailemizi TerraLava kenti bekliyor. İleri teknolojisiyle bir zamanlar adından övgüyle söz ettiren kent de ne yazık ki yozlaşmaya teslim olmuş. Barahut’un güneli atmosferinden sonra yine yeraltına ve mağaralara iniyor, TerraLava’nın iki ayrı zindanında patır kütür canavar öldürüyoruz.

Saydığım üç zindanın da farklı tipte yaratıkları olduğu gibi, baştan sonra oyunun her yerinde karşımıza çıkan standart tipte de düşmanlar var. Ayrıca zindanlarda rastgele olarak karşınıza çıkan yan görevler ve ek işler de oyuna renk kattığı gibi, bazıları ufak da olsa kendi hikâyelerini de anlatıyor.

Peki, oyunun kendi hikâyesi bize ne anlatıyor?

Bana Bir Masal Anlat

Kutsal Morta dağının bekçileri olan Bergson ailesinin evi, kutsal bir tapınağın üstüne edilmiş. Nesillerdir dağın ve tapınağın koruyuculuğunu üstlenen Bergsonlar, dağın eteklerindeki ormanlarda bir aksilik fark eder. Hayvanlar ve bitkiler eskisi gibi değildir, her şey yozlaşmaya ve çürümeye başlamıştır. Tuhaf ve bozulmuş yaratıklar ormanları ele geçirmeye başlamıştır. Bu yozlaşmanın tek bir kaynağı olabilir: Dağ’ın Tanrısı Ou.

Hızla yayılan yozlaşma ormanı ele geçirdiği gibi, yukarıda bahsettiğim üç bölgedeki çeşitli canlıları da ele geçirmiş, her tarafa yıkım hükmeder olmuş. Hâliyle dağın ve tapınağın koruyucusu Bergsonlar dışında bu işe müdahale edebilecek kimse yok. Ailenin dağın üç ruhunu uyandırması ve onların yardımıyla yozlaşmayı durdurması gerekmektedir.

Eh, hikâye böyle anlatınca son derece basit ve alışıldık geliyor. Ancak oyun, bu hikâyenin detaylarını o kadar güzel bir şekilde ve dokunaklı veriyor ki, kendinizi kaptırmadan edemiyorsunuz. Zindandan her döndüğünüzde evde bir şeyler oluyor mesela. İlla kötü şeyler değil, bazen oturup ailenin birlikte yemek yediğini ve aralarındaki sohbeti görüyorsunuz, bazen çocukların birbirleriyle oynamasını. Oyun bu aile bağlarına o kadar değer veriyor ve bunu o kadar güzel aktarıyor ki, ortaya harika bir hikâye çıkartıyor. Bu hikâye, oyunun deyişiyle, “İyiler, kötüler veya kahramanlar hakkında değil, birbirine tutunmaya çalışan bir aile hakkında.”

Oyunlar Sanat Eseri Sayılır mı?

Başlıktaki sorunun cevabı “Her oyun olmasa da bir kısmı sayılır,” olmalı.

Children of Morta da kesinlikle bu oyunlardan birisi. Sadece basit bir hikâyeyi son derece güzel bir şekilde anlattığı için değil, bu sırada güzel müzikler dinlemenizi sağladığı ve kendine has güzel görselliği için de öyle.

Oyunun elle çizilen piksel grafikleri, kare kare animasyonla hareketlendirilmiş karakterleri, modern ışıklandırma teknolojisinin imkanlarıyla bir araya gelince ortaya gerçekten de harika bir iş çıkmış. Son zamanlarda özellikle bağımsız yapıcıların sıkça tercih ettiği piksel grafik tarzının en önemli özelliklerinden birisi de bu: İyi uygulandığında harika, kötü uygulandığında çamur gibi görünüyor olması. Children of Morta kesinlikle ilk grupta anılmayı hak ediyor.

Oyunda bölümlere göre değişen müziklerin yanında oyunda duyduğumuz tek insan sesiyse “Anlatıcı”ya ait. Hikâye anlatımına önem veren oyunun böyle bir yöntem seçmesi tabii ki çok doğal. Üstelik hikâyenin şiirsel metni Ed Kelly’nin davudi sesiyle birleşince ortaya harika bir iş çıkmış.

Sonuç Olarak…

Bir Kickstarter projesi olarak yola çıkarak oyuncuların beğenisine sunulan Children of Morta, Steam’de ₺40 gibi uygun bir fiyata satılıyor. 20 saate yakın bir oynanış süresi sunan senaryonun dışında, oyunu bitirdikten sonra da zindanlara inmeye devam edebiliyorsunuz.

Ayrıca oyunun Türkçe desteği de mevcut. Çevirisi genel olarak güzel olsa da yer yer yazım hataları görmek mümkün, ancak hikâyesiyle ön plana çıkan bir oyunu anadilde oynamak son derece keyifli.

Rogue-lite türündeki oyunlardan sıkılıyorsanız bile Children of Morta’ya bir şans verebilirsiniz. Sürekli değişen zindanları sayesinde “hep aynı şeyi yapma” hissiyatını azaltan oyun, mutlaka bir şans verilmesini hak ediyor. Türü çok da sevmiyorsanız indirim dönemi bekleyebilirsiniz.


* Ancestors: The Humankind Odyssey – Belgesel Tadında Evrim

* Misadventures of Laura Silver: Nezaket Beraberinde Masumiyeti Getirmez

Türker Beşe

Müzmin arkeolog adayı. 4 yaşında atari oynamakla başlayan oyunculuk macerası şiddetle devam etmektedir. Okuma zevki günden güne değişmekle birlikte, tuhaf kurgu, büyülü gerçeklik ve tekinsiz korkudan aldığı keyfi hiçbir türden alamaz.

Yorum Yap

Exit mobile version