Menu
in ,

Londra Nehirleri: Büyü ve Bilimin İç İçe Olduğu Şehir Fantastiği

Şehir fantastiği okumak isteyenler burada mı? Öyleyse son dönemlerde öne çıkan, ilk kitabıyla da aynı ada sahip Ben Aaronovitch’in kaleme aldığı serinin ilk halkası Londra Nehirleri incelememize buyurun.

Benim yerimde başka biri olsaydı ne olurdu? Yoksa bu kaderin bir cilvesi miydi? Böyle düşüncelere dalıp gittiğim esnalarda babamın bir keresinde benimle de paylaştığı bilgece bir lafını anımsarım: “Neyin ne sikim yüzünden olduğunu bilen var mı ki?”

Bazı kitaplarda köy, kasaba, şehir, yani yaşanan bölge çok önem arz eder. Hayali ya da gerçek olabilir. Yazarı o yerin dokusunu âdeta kitabın kalbi hâline getirmiştir. Canlılar yaşar ve ölür; ancak kültür değişmeye devam eder. Yaşanan yerin dokusu; tarihi, mimarisi, insanları, konuşma şekilleri, ekonomisi vesaire birçok etmeni kapsar. Ve bu şekilde eserin bir diğer baş karakteri olur.

Örnek vermek gerekirse aklıma ilk olarak Italo Calvino’nun kaleme aldığı alışılmışın dışında eser Görünmez Kentler geliyor. Baş karakteri Marco Polo, hap hikâyeler aracılığıyla Kubilay Han’a ve okuyuculara gezdiği hayali, birbirinden enteresan kentleri anlatıyordu. Başka bir örnekse gelmiş geçmiş en ünlü çizgi roman karakterlerinden birisi ve onun kasvetle ve kederle dolu şehrinden: Batman ve Gotham. Bu şehrin aslında ne kadar önemli olduğunu her Kara Şövalye okuyucusu çok yakından bilir. Doğrusu şehir karakterlerini var etmiştir.

- Reklam -

Yakın zamanlarda okuduğum ve Kayıp Rıhtım’da incelediğim uzaylılar ve zihin okuma gibi bilimkurgu etmenleriyle dolu Nijerya’da geçen Wormwood Üçlemesi’nin ilk ayağı Rosewater İstila da şehrini ve kültürünü kurgusuna yedirmeyi amaçlayan bir eserdi. Yoruba başta olmak üzere Nijerya’ya has söylemleri, yemekleri ve kültürünü barındırıyordu. Ama ne yazık ki yazarı Tade Thompson, bu konuda o kadar da başarılı olamamıştı. “Farklı kültürün eseri,” hissini okuyucuya iyi geçiremiyordu.

Bugün incelememe konu olan eserse, yukarıda bahsettiklerim gibi şehir dokusunun büyük öneme sahip olduğu Ben Aaronovitch’in Londra Nehirleri adlı şehir fantastiği ve polisiye türündeki romanı. İnandırıcılığı ip üstünde yürümek gibi sallantılı olan, ince işlenmesi gereken zorlu bir tür. Kötü olunca ne gibi tehlikelere gebe olduğunun Netflix yapımı Bright’taki gibi göstergesi çok.

Nedir ve nasıl olmuş bakalım. Tabii önce yazarı tanıyalım.

Londra Nehirleri’nin Yazarı Ben Aaronovitch Kimdir?

Ben Aaronovitch

İngiliz roman ve senaryo yazarı 1964 doğumlu Aaronovitch, Doctor Who ve Jupiter Moon gibi televizyon yapımlarında yaptığı senaristliğin yanı sıra asıl olarak ilk kitabıyla aynı adı taşıyan Londra Nehirleri (Rivers of London) adlı hâlâ devam eden uzun soluklu serisiyle tanınıyor. Öyle ki 2011’de başladığı seri; roman, novella, öykü ve grafik romanlar olmak üzere onun üzerinde esere sahip. Biz de Epsilon Yayınları aracılığıyla bu uzun maceraya ilk kitabıyla dahil olduk.

Evlerin fiyatları yedi basamaklıydı ve eğer burada sessiz bir çaresizlik varsa kesinlikle paranın satın alamayacağı şeyler yüzünden olmalıydı.

Gizemli Nehirler

Kitap merkezine baş karakterimiz Peter Grant’in maceralarını alıyor. Grant, Londra’da yeni polisliğe adım atan genç bir memur, babasının deyimiyle aynasız. İşinde pek de becerikli değil, dalgın bir kişiliğe sahip. Kariyer basamaklarını tırmanmak, parlak bir geleceğe sahip olmak istese de ne yazık ki üstleri benzer düşüncelere sahip değil. Onu masa başı, geri planda kalacağı bir göreve vermek istiyorlar.

Ta ki Grant’in asıl becerisi su yüzüne çıkana kadar… büyü becerisi! Yaşanan bir olayın ardından hayaletle karşılaşmasından sonra ne kendisinin ne de dünyanın hiç de bildiği gibi olmadığını öğreniyor. Polis teşkilatında da hiç bilmediği, doğaüstü ve büyüyle ilişkili olaylarla ilgilenen bir birimle tanışıyor. Ve bu birimin tek üyesi, dedektif ve üstat büyücü Thomas Nightingale tarafından çırak olarak yanına alınıyor. Beklentisinden çok farklı bir hayata da yeni amiri sayesinde adımını atmış oluyor.

Amiri, en yakın arkadaşı yetenekli polis Lesley May ve kendisi başta olmak üzere İngiltere’de garip olayların yeniden vuku bulmasıyla birbirleriyle ilişkili vakalarla sarmalanıyorlar. Sıradan insanları ele geçiren gizemli bir ‘şey’ var. Ne olduğunu bulmalı ve çözmeliler. Eserin polisiye tarafı da burada başlıyor. Ayrıca Thames Nehri’nin iki mistik varlığı arasında arabuluculuk da yapıyoruz. Tüm bunların üstüne Grant en az 10 yıllık temel büyücülük eğitimini de sürdürmeye çalışıyor.

Dili esprili. Kurgusu ve içeriği geniş, katmanlı. Ancak yazarı bunun üstünden başından sonuna kadar kalkmayı başarıyor. “Ne güzel bağlamış,” diye düşündüm bitirdiğim zaman. Aynı zamanda Peter Grant adlı güzel bir karakter kazandırıyor edebiyat dünyasına. Zira bu karakterin gelecekteki maceralarını merak ederken buluyoruz kendimizi. Kitabı onun gözünden okumak da oldukça keyifli.

Şehri Yaşamak

Londra Nehirleri romanında Thames Nehri başta olmak üzere Londra’nın dokusu çok ön planda. Yazar şehri yapılarından doğasına, sokaklarından caddelerine kadar neredeyse her yönüyle kitabına yedirmiş. Resmen Londra’yı yaşıyoruz. O kadar fazla yer ayırmış ki âdeta şehir bir karakter hâline gelmiş. Çok başarılı.

Anlıyoruz ki Aaronovitch bu şehri en kuytu köşesinden, ünlü mekânlarına kadar çok iyi biliyor. Çünkü bu eserde yaptığı basit olarak bir şehri bilmenin ötesinde, kimsenin görmediği şekilde özümsemiş diyebiliriz. Tabii ki sadece anlattığı zamanı değil, aynı zamanda tarihi ve mitolojik arka planıyla da besleyerek sunduğunu da belirtmek gerekli.

Thames Nehri’nin Beverly Brook, Lady Ty, Oxley, Lea, Effra, Ash, Brent ve Crane gibi kolları aynı zamanda kitaptaki büyü güçlerine sahip varlıklar. Ve nehrin kuzeyi ve güneyi olmak üzerine iki araları bozuk çeteye sahipler. Evet, garip! Ama eğlenceli.

Çeviri, Editörlük ve Kapak

Kitabın çevirmenliğini Aslı Dağlı, editörlüğünü de Tuğçe Nida Gökırmak üstleniyor. Kitabın orijinal dilinin zor ve ustaca kullanıldığını biliyorum. Bu açıdan değerlendirecek olursak gayet iyi bir iş çıkardıklarını söyleyebilirim. Arada bir eksik kelime ve hataya rastlasam da bu gerçekten çok nadir. Zaten gözden kaçanlar olabilir, bunu dert etmeye gerek yok. Sonuçta okumayı etkilemiyor.

Orijinal kapağın uyarlamasının seçilmesi hoşuma gitti. Çünkü hem yazı stili hem de arkada kullanılan Londra haritasıyla içeriğiyle uyumlu güzel bir tasarıma sahip. Estetik açıdan da güzel görünüyor. Tek olumsuz eleştirim yazarın adının üzerindeki övgü yazısının olması. Diğer yandan kitabın Amerika edisyonundaki berbat kapağı seçmemelerinden de memnun oldum. Çünkü o ne öyle!

Sayfa tasarımıyla ilişkili sayfa altı notlarını gösteren simgelerin çok küçük olmasını beğenmedim. Bazen sayfayı bitirdiğim zaman bir not olduğunu gördüm ve nerede olduğunu aramaya koyuldum. Gelecek baskılarda biraz daha büyük yaparlarsa harika olur.

Son Olarak

Güçlü ve sıkı işlenmiş hikâyesi, katman katman kurgusu, Londra’yı tüm detaylarıyla âdeta bir karakter gibi konumlandırması, sürükleyici anlatımı, büyü ve bilimin paralel ve ustaca işlenmesiyle Londra Nehirleri seriye harika bir başlangıç olmuş.

Roman serisinin yanı sıra grafik roman, novella ve öykülerinin de olduğunu söylemiştim. Dileriz ki tüm bunları dilimizde okuma şansına erişiriz.

Sizler de kitap ve yazar hakkındaki görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilirsiniz.


* Rosewater İstila: Wormwood Üçlemesi Başlasın!

* Kanadı Kırık Melekler Evi: Güçlü Bir Aile Destanı

Cem Altınışık

1993 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun bir kısmını İzmir’de geçirdi ve şu an İstanbul'da yaşamakta. Psikoloji bölümünde eğitim gördü. Edebiyat, sinema, bilgisayar oyunları, müzik ilgisi ve bunları paylaşma sevgisiyle çeşitli kültür-sanat sitelerinde yazdı.

Yorum Yap

Exit mobile version