in ,

Kanadı Kırık Melekler Evi: Güçlü Bir Aile Destanı

Melek olmayı amaçlasa bile hayatın o kadar siyah beyaz olmadığını, saf iyiliğin çoğu zaman nasıl sözde kaldığını anlayanların hikâyesi bu. Kanadı kırılan, yine de yükseğe uçmaya çalışan bir ailenin destanı Kanadı Kırık Melekler Evi’ni inceledik.

Kanadı Kırık Melekler Evi
- Reklam -
- Reklam -

Anne, ölmemen gerekiyordu. Şimdi değildi vakti. Zaten yeterince zor, biliyorsun. Ne var ki annesi cevap vermiyordu. Tam onun yapacağı şey, diye düşündü. Sessizlikle terbiye ediyordu onu.
Bazı eserler anlattıklarıyla sizi hem sıcacık bir hikâyenin içine sokuyor hem de yüreğinizi parçalayacak kadar keder barındırabiliyor. Evet, bu ikisi aslında çoğu zaman kol kola olabiliyor. Ailenin bireyler üzerindeki etkisini, aralarındaki ilişkileri etraflıca özümsüyor ve değerlendiriyorsunuz. Herkesin aile yaşamı değişiyor, ancak kesin olan bir şey var ki kan bağı olmasının ötesinde ‘aile’ neredeyse herkes için geçerli ve önemli bir kavram. Ne etkisinden kurtulabilir ne de inkâr edebiliriz.

Yakın dönemde benim için bunu en iyi işleyen bir video oyunu olmuştu. Bergson ailesini yönettiğimiz rogue-lite oyunu Children Of Morta başarılı hikâyesiyle oyuncular için ilginç deneyime imza atan bir işti. Aile olarak tehlikeye karşı birlikte ayakta durmayı vurguluyordu.

Şimdiyse sizi son okuduğum ve incelememe konu olan Luis Alberto Urrea’nın “Kanadı Kırık Melekler Evi” (The House of Broken Angels) adlı romanıyla tanıştırmak istiyorum. Pulitzer finalisti yazarın Çınar Yayınları’ndan çıkan, Türkçeye çevrilen ikinci romanı yakınlarda raflardaki yerini aldı. Daha öncesinde 2006’da dilimizde şu anda stoklarda bulunmayan Sinekuşu’nun Kızı (The Hummingbird’s Daughter) romanı yayımlanmıştı.

- Reklam -
Luis Alberto Urrea Kanadı Kırık Melekler Evi
Luis Alberto Urrea

Arkasındaki Kalem Luis Alberto Urrea Kimdir?

Kitaba geçmeden önce biraz yazarından söz etmek istiyorum. Luis Alberto Urrea, 1955 yılı Meksika doğumlu bir yazar. Ebeveynleri San Diego’da çalıştığı ve yaşadıkları için aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı. Urrea’yı yazmaya iten çok önemli bir yaşam olayı başından geçiyor: Babası oğlunun kolej eğitimi için doğduğu kasabaya gittiğinde bir cinayete kurban gidiyor.

Sonrasında yazmayı hiç bırakmıyor, roman ve öykünün yanı sıra şiir ve anı gibi türlerde de eserlere sahip. Ayrıca birçok üniversitede ders veren usta kalem, şu anda yaratıcı yazarlık alanında dersler vermeye devam ediyor. Hayatı edebiyatla içli dışlı.

Kanadı Kırık Melekler Evi’nin arka planında da yazarın hayatından birçok iz var. En büyük abisi ölümcül bir hastalıkla mücadele ettiği son ayında kendi annesini gömmek durumunda kalıyor. Kendi anlattığı üzere abisinin son doğum gününden önceki gün annesinin cenaze töreni oluyor. Ve bu komedi ve trajedinin birleştiği doğum günü aslında uğurlama tadında bir cenaze şöleni. Tüm bunlar da kitabın konusunun çatısını oluşturuyor. Buradan hareketle roman ne anlatıyor göz atalım.

Yaşam ve Ölüm Bir Arada

Yazarın abisi gibi burada da hayatının son günlerini yaşayan, kendisini sık sık kitapta Büyük Angel takma adıyla okuduğumuz Miguel Angel de La Cruz’un ailesi, ailenin reisi için bir son doğum günü partisi ve parti yaklaşırken anneleri vefat ettiği için bir gün öncesinde cenaze töreni düzenlemek durumunda kalırlar. Tabii ki bu aile için tuhaf bir hafta sonu olacaktır.

Ailenin bu acayip hafta sonu; birbirleri arasındaki ilişkilerin, sevinçlerin ve hayal kırıklıklarının, hatıraların yâd edildiği detaylara boğulduğumuz bir cümbüş. Çok kısa zamanda geçen, ancak on yılların ortaya döküldüğü, saatlerin yıllara dönüştüğü uzun bir yolculuk.

Gözlem Cambazlığı

Luis Alberto Urrea Kanadı Kırık Melekler EviBu kitapta odak noktası Büyük Angel olsa bile, her aile üyesinin hayatına dokunduğumuz, derinlemesine öğrendiğimiz ve günümüzde hepsinin ağzından olayları okuduğumuz bir aile destanına tanık oluyoruz. Birçok insanın kendi üzüntüleri ve sevinçlerini, diğerleriyle ilişkilerini 400 sayfalık bir eserde sunabilmek ve kurguyu da bağlantıyı koparmadan sürükleyici şekilde yürütebilmek hakikaten çok zor.

Unutmadan geçmeyelim, tüm bunların yanı sıra ırkçılık, siyasi olaylar, günümüz popüler kültür göndermeleri, Amerikan rüyası ve daha birçok unsuru hikâyeye dahil ediyor.

Peki bu yükün altından yazar kalkabilmiş mi? Neil Gaiman’ın Urrea övgüsüyle cevap vereyim, “Güzellikle canınızı acıtmayı başaran zarif bir yazar,” diyor. Bu kitabın konusu bile aslında bu tanımın hayat bulmuş hâli, işleyişi zaten okuyucunun ağzını açık bıraktıracak ustalıkta.

- Reklam -

Kitabı okuyacaklara şu uyarıyı da geçmeliyim. Romanda çooook fazla karakter var ve bu insanların çoğunun kendisine özel bir bölümü var. Çoğu birden fazla kere hikâyeye dahil oluyor ve okuyucu için önem arz ediyor. Yani doğum günü partisinin yanı sıra kendinizi karakter şöleninin içinde de buluyorsunuz.

Ailenin yapısına alışana kadar “Bu kimdi?”, “Şu kimin kızı/oğlu/annesi/babası/kardeşiydi?” gibi sorulara boğulmuş hâldeyiz. Yani alışana kadar biraz yorulabilirsiniz. Bu ön bilgiyle okumaya başlamanızı tavsiye ederim. İyice öğrendikten sonraysa tadını çıkarıyorsunuz.

Çeviri, Editör ve Kapak

Kitabı okurken hissettiğimi hemen söyleyeyim, bu çeviri için zor bir metin. Çok fazla karakter olmasının yanı sıra edebî temeli de çok güçlü ve bunun iyi aktarılabilmesi gerekiyor. Gamze Bulut, Kanadı Kırık Melekler Evi kitabının çevirisinin altından kalkmış. Editörlüğü de yayınevinin çoğu eserindeki gibi Yankı Enki üstleniyor. Böyle önemli bir eseri dilimize iyi bir şekilde kazandırdıkları için ellerine sağlık diyorum.

Kapak olarak Çınar Yayınları her zamanki gibi ne yazık ki zayıf bir iş çıkarmış. Kapak tasarımı gözü rahatsız edecek biçimde karışık. Neil Gaiman’ın övgü yazısı belki arka kapağa konulsa daha iyi olurdu.

Son…

Kitabın adı hem çok güzel hem de içeriği ne kadar güzel yansıtıyor…

Melek olmayı amaçlasa bile hayatın o kadar siyah beyaz olmadığını, saf iyiliğin çoğu zaman nasıl sözde kaldığını anlayanların hikâyesi bu. Kanadı kırılan, yine de yükseğe uçmaya çalışan bir ailenin destanı.

Sizler de kitap ve yazar hakkındaki görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.

İyi okumalar.

Cem Altınışık

1993 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun bir kısmını İzmir’de geçirdi ve şu an İstanbul'da yaşamakta. Psikoloji bölümünde eğitim gördü. Edebiyat, sinema, bilgisayar oyunları, müzik ilgisi ve bunları paylaşma sevgisiyle çeşitli kültür-sanat sitelerinde yazdı.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Ücra Adalar Atlası

Ücra Adalar Atlası: Gidilmeyen, Görülmeyen Yerler Rehberi

Can Evrenol Peri

Can Evrenol Yeni Filmi “Peri: Ağzı Olmayan Kız” ile Geliyor