Menu
in ,

The Toys That Made Us: Oyuncakların Hikâyesi

Netflix yapımı The Toys That Made Us belgeseli incelemesi ile karşınızdayız. Çocukluğunu özleyenler, nostaljik bir geziye var mısınız?

Netflix belgeseli olarak karşımıza çıkan The Toys That Made Us, dünyayı kasıp kavurmuş oyuncakların üretim aşamaları, pazarlama stratejileri, yaratıcıları, tasarım serüvenleri ve nostaljik havası ile birlikte seyirciyle buluşuyor. Star Wars, Barbie, He-Man ve G.I Joe gibi oyuncak pazarında dünyayı etkilemiş oyuncakların hikâyelerini anlatan belgesel, keyifli anlatımı ve röportajlarıyla harika bir seyir keyfi sunuyor.

Star Wars

1947’de Cincinati’de kurulan Kenner oyuncak şirketi, üzerinde koca bir ekiple çalıştığı lisanslama projesi sayesinde kendi kaderini kökünden değiştirdi ve Star Wars figürlerini görücüye çıkardı. 80’lerin sonuna kadar oyuncak piyasasının lideri konumunda bulunan Kenner, 90’ların başında Hasbro tarafından satın alındı. Figürlerin boyu başlangıçta 9,5 cm boyunda tasarlandı.

- Reklam -

Satışlar sayesinde elde edilen hasılat, filmden elde edilen hasılat ile kıyaslanıyordu. Lisanslı ürünler akıl almaz şekilde tükenmiş ve tüm dünyayı kasıp kavurmuştu. Belgeselde Türkiye’ye de yer verildi. Konu, 80’lerde Türkiye’de üretilen Star Wars ürünleriydi. Lisans konusunu pek kafaya takmadan, karakter isimleriyle oynayarak ve aslında var olmayan, birkaç adım geriden ve gözlerinizi kısarak baktığınızda Star Wars karakterlerini andıran figürler satışa sunulmuştu.

Barbie

Benim için en keyifli bölüm oldu diyebilirim. Sebebi Barbie’nin aslında oldukça karışık ve akıl oyunlarının bol olduğu bir sürecin biricik ürünü olmasıydı. Barbie’nin hikâyesi yaratıcısı Ruth Handler ile başlıyor. Ruth Handler, erkek çocukları için piyasada bulunan oyuncakların çeşitliliği ve yaratıcılığını gözlemlerken, kız çocukları için yalnızca kartondan bebeklerin olmasını eleştiriyordu. Gittiği İsviçre gezisinde bir oyuncakçının rafında gördüğü Alman bebeği Lilli’yi oldukça beğeniyor ve kafasında tasarladığı üç boyutlu bebeğin ilham kaynağı olarak tanımlıyordu. Alman bebek Lilli, Alman Bild Zeitung gazetesi için 1951 yılında Reinhard Beuthin’in çizmiş olduğu yetişkinlere yönelik ve 1955 yılında oyuncak haline gelen bir bebekti.

Aslen roket tasarımcısı olan fakat Mattel’de Arge Bölüm Başkanı olarak çalışan Jack Ryan’ın yardımlarıyla Barbie, her yıl düzenlenen New York Oyuncak Fuarı’nda görücüye çıktı. İstenilen sonuçları alamayan Barbie, tüketici tarafından da istenmiyordu. Göğüsleri olan bir oyuncak bebek fikri, aileler tarafından hoş karşılanmıyordu. Barbie her anlamda bir devrimdi. Durum böyle olunca, pazarlama stratejisini değiştirmeye karar veren Ruth, araştırmaları George Orwell’in ürpertici dünyasına benzetilen psikanaliz uzmanı Dr. Ernest’ı  pazar araştırması ve odak grupları çalışması yapmak üzere görevlendirdi. Çalışmalar sonucunda bir dönüm noktası keşfedildi ve satış stratejisi tamamen değişti.

Anahtar Kelime

Anahtar kelime “Bakımlı bir Barbie” idi. Eğer bir çocuk annesine, “Barbie gibi bakımlı olmak istiyorum,” derse, bu iyiydi. Çünkü Barbie, her kız çocuğunun ileride olmak istediği bir rol model görevi görüyordu. Bakımlı olmak ise 50’li yıllarda evlenememe ihtimalini azaltıyordu. Evlenmek, geçim kaynağı kazanmak demekti. Dönemin ihtiyaçları ve şartlarına göre oluşturulan bu satış stratejisi doğrultusunda ilk reklam yayınlanmıştı. Barbie beyaz gelinlik içerisinde boy gösteriyordu. Bu, endişeli annelere Barbie’nin tam olarak ne işe yaradığını hatırlatmak içindi. Strateji işe yaramıştı.

Şirkete ısrarla mektuplar gelmeye başlamıştı. Gelen mektuplar ise Barbie’nin bir partneri olması gerektiği ile ilgiliydi. Bunun üzerine Ken bebek tasarlandı. 1961 yılında kız çocuklarını motive etmek adına Barbie için her meslekten giysiler tasarlandı. Bu konsept, “Bakımlı olun ve beyaz gelinliği hakedin,” diretmesi yerine, “Kız çocukları her alanda başarılı olabilir!” mesajıyla çok daha insancıl bir girişimdi.

2000’lerin başında MGA adlı şirket Bratz bebekleri satışa sundu ve dört yıl içinde pazarın yüzde 40 pay sahibi oldular. Bu Barbie için büyük bir tehditti. Bratz, tasarımı ve yayınladıkları reklamlarla Barbie’ye göre çok daha dinamik, genç ve özgür bir çizgi yaratmıştı. Bunun üzerine Barbie, kız çocuklarının rol modeli olarak kusursuz vücut ölçüleri, beyaz ten ve sarı saç üçlemesinden uzaklaşarak çeşitlendi. Böylece gerçekten her kız çocuğunun Barbie’de kendinden bir parça bulmasına imkan tanıdı.

He-Man

He-Man ve baş düşmanı İskeletor’un yaratılış süreçlerini inceleyen bu bölümde, He-Man’in televizyon ekranından piyasaya sürülen bir oyuncak serisi değil, oyuncak serisinden televizyon ekranına taşınan bir serüvene sahip olarak ezber bozduğunu görüyoruz. Barbie ve Hot Whells ile tanıdığımız Mattel 70’li yılların sonlarına doğru aksiyon figürü eksikliği çekiyordu. Star Wars teklifi ilk kendilerine gelen ve ellerinin tersiyle bu fırsatı iten Mattel yeni bir figür arayışına girmişti. Star Wars ile rekabet edebilecek bir kahramana ihtiyaçları vardı. Bunun sonucunda araştırmalar başladı.

Yapılan araştırmaların sonunda, çocuklarının aksiyon figürleri ile oynarken gücün kendilerinde olduğunu hissetmeleri, aileleri veya öğretmenleri tarafından yönetildikleri alanın dışında kendilerine bir alan yaratıp, kendi istekleri doğrultusunda hareket ettirebilecekleri o güce sahip olmak istedikleri gözlemlendi. Bunun sonucunda anahtar kelime olan “güç” çocukların eline verilmeliydi.

Diğer aksiyon figürlerini çelimsiz ve güçsüz gösterecek barbar bir karakter yaratmak fikri Mattel için bir çıkış yoluydu. Bunun sonucunda yapılı ve göz alıcı kaslarıyla gücün beden bulmuş hali He-Man, Star Wars katili olarak ekip tarafından oldukça beğenildi.

G.I Joe

G.I Joe 50 yılı aşkın süre boyunca zirvede kalmış ve kahramanlık duygusunu alevleyen asil askerleri evlere girmişti. Yaratıcıları tarafından söylenene göre erkek çocukların doğasında bulunan düşmanı yenmek, kazanmak ve kahraman olmak hislerinin yarattığı coşku baz alınarak tasarlandı. Fakat en büyük düşmanı sevgi, barış ve mutluluk oldu. Barış atmosferinin hakim olduğu yıllarda artık savaştan söz edilmiyordu. Bunun sonucunda G.I Joe ordularını geri çekmek zorunda kaldı. G.I Joe artık bir ahtapotla savaşıyordu. Hâlâ kendisiydi fakat artık cephede değildi.

70’lerin sonunda politik iklimin tekrar değişmesi ile eski konsepte geri dönüldü ve kahramanlık kavramı yeniden alevlendi. Marvel’ın işin içine girmesiyle G.I Joe tekrardan Amerika’nın kahramanı olmuştu.

Serinin bu bölümü değişen politik iklim doğrultusunda markanın dalgalanmalarını ve gelinen son noktayı ortaya koyuyor.

The Toys That Made Us Hakkında Son Sözler

Evlere giren ve çocukların en iyi arkadaşı olan, zamanında dünyayı kasıp kavurmuş ve film endüstrisini sollayacak kadar büyük bir potansiyele sahip olan oyuncak piyasasını derinlemesine inceleyen, tasarımcıları, fikir babalarını ve tanıkları keyifli röportajlarla bir araya getiren, yer yer canlandırmalarla hikâyenin içine dalmanızı kolaylaştıran, oyuncak sektöründe tasarımlara yön veren rekabet savaşlarıyla ve anlatımıyla akıp giden bu seride, cansız oyuncakların her birinin bir nefese sahip olduğuna tanık oluyoruz. Herkese keyifli izlemeler!

Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.


* The Joker: Put on a Happy Face Belgeseli Yayınlandı

Seren Şapcılar

3 Nisan 1995 tarihinde İzmir’de doğdum. Yaşar Üniversitesi Endüstriyel Tasarım öğrencisiyim. Yaklaşık iki yıldır yurtdışına el işi ürünler satmaktayım. Fantastiğe olan ilgim, çocukluğumu izlemekle geçirdiğim Jurassic Park serisine olan hayranlığım ve dinozorlara olan yoğun sevgim ile başladı. Bunu fantastik seri kitaplar takip etti ve kendim de birkaç deneme yazmakla uğraştım. Anime dünyasına girişim yoğun tavsiyeler üzerine Fullmetal Alchemist ile başladı ve ardından neredeyse tüm türlerden bolca anime izledim. İleride oyun, oyuncak tasarımı alanında çalışmak istiyorum.

Yorum Yap

Exit mobile version