Menu
in , ,

Ottomania – Erim Şişman | Yazarının Kaleminden

Erim Şişman, bilimkurgu alt türü Ottopunk’ın ilk örneği olan “Ottomania” adlı romanının yazım macerasını Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.

Erim Şişman, Ottopunk olarak adlandırdığı bilimkurgu alt türünün ilk romanı olan Ottomania ile geçen aylarda okurların karşısına çıktı. Şişman, kitabının yazım macerasını ve Ottopunk türünün neleri içerdiğini detaylarıyla anlattı.


Ottopunk, 1890 – 1910 İstanbul kültürü ve fütüristik teknolojinin harmanlandığı bir evrendir.

Steampunk, Dieselpunk, Cyberpunk, Biopunk gibi bilimkurgu alt türlerinden ilham alarak yarattığım bu evrenden karanlık bir distopya olarak bahsetmek doğru olacaktır.

- Reklam -

1681 yılındaki İkinci Viyana Kuşatması ardından, her geçen yıl daha da karanlığa gömülen İstanbul’un, 1890’lı yıllarda adeta günah şehri haline geldiğini fark ettim. Ulusal arşivlerden, seyahatnamelerden, anılardan ve çeşitli kitaplardan yararlanarak birçok figür ve olayı keşfetme fırsatı buldum. Dışişleri Bakanlığı’nın, Avrupa’daki arşivlere erişim sağlamam adına muazzam bir şekilde destek olduğunu da söylemem gerek. Tüm bunların dışında; çeşitli koleksiyonerlerden, sahaflardan ve antikacılardan satın aldığım yüzlerce mektubu inceleyerek, sıradan insanların yaşadığı sıra dışı olaylara da şahit olmuş oldum.

Ottopunk sayesinde kültürel ve sosyal tarih alanına yönelişimin ardından, ülkemizin; özellikle diğer ülkelere nazaran bu alanda üzücü derecede geride olduğunu fark ettim. İstanbul’la ilgili çoğu bilgiye Reşad Ekrem Koçu, Ahmet Refik Altınay gibi tarihçiler sayesinde ulaşıyoruz. Örneğin; İstanbul sokaklarını haraca bağlayan külhanbeyleri hakkında çok az bilgiye ulaşılmaktaydı. Öyle ki; Ebüzziya Tevfik Bey, Rodos hapishanesinde sürgündeyken tanıştığı Sami isimli eski bir külhanbeyiyle sohbet etmeseydi, ya da bu sohbeti kaleme almasaydı, İstanbul sokaklarının en önemli dokularından biri olan bu teşkilat hakkında çok az bilgi sahibi olacaktık.

Ottopunk: Tek Bir Hayata Sığmayacak Bilgiler

Yaptığım araştırmalarda keşfettiğim külhanbeylerinin hepsinin ayrı ayrı inanılmaz yaşam hikâyeleri var. Bu insanların unutulmuş olması, hatta yok olmaya yüz tutmuş olması inanılmaz korkunçtu. Şans eseri, bir Fransız gazetesindeki ara sayfaların birinde karşıma çıkan haber sayesinde “Karagöz” adında bir seri katilden haberdar oldum. Beyoğlu’nun ara sokaklarında bulunan cesetler, bölgedeki insanları uzun bir süre huzursuz ediyor. Sonunda, içki yasakları sonrasında ortaya çıkan ayaklı meyhanelerden birinin vatandaşları zehirlediği ortaya çıkıyor. Tabi ölümlerin nedeni ortaya çıkana kadar Karagöz adında bir cinin Beyoğlu’na musallat olduğu düşünülüyor ve bir nevi bu korku cadı avına bile dönüşüyor. Umumhanelerdeki onlarca güzel gözlü fahişe ve ateş oğlanı, “karagöz” olmakla suçlanarak işkence ediliyor, öldürülüyor. Bunun gibi yüzlerce hikâyeyle dolu bu sokaklarda daha kim bilir ne hikayeler saklıydı.

Ottopunk’ın bir diğer özelliği de fütüristik teknoloji. Biyoloji, kimya, fizik, kuantum mekaniği, makine, yazılım gibi birçok farklı alan hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Temel bilgi yeterli olmadığı gibi, oldukça hızlı şekilde ilerleyen bilim ve teknoloji hakkındaki bilgiler sürekli güncelleniyor, bu yüzden de öğrenim süreci hiç bitmiyor. Bazen öyle şeyler öğreniyorum ki, “insanlar bunu öğrenmeden ölmemeli” diye düşünüyorum ve bu durum neredeyse paniklememe sebep oluyor. Elimde yüzlerce bilgi ve onlarca hikâye var. Tüm bunları yazmama ömrüm yetmeyecek diye korkuyorum –ki muhtemelen korktuğum başıma gelecek. Çünkü uyuması, dinlenmesi gereken ve sınırları olan bir organik yapı olarak; tek bir insan ömrüne bunları sığdırmak ne yazık ki pek mümkün olmayacak. Öte yandan; Ottopunk’ın açmış olduğu kapılar sayesinde her gün yeni “şeyler” öğrenmeye devam ediyorum.

İsterim ki Ottopunk; yazarlara, ressamlara, senaristlere, yönetmenlere; kısacası kreatif üretim sağlayan insanlara ilham olur ve bir “tür” haline gelerek daha da gelişir. Ottopunk isimli podcastimin bir milyonu aşkın dinleyiciye ulaşması da aslında bu hayalin çok da imkânsız olmadığını gösteriyor. Ottomania adlı romanım, bu türün ilk örneği ve aslında evrenin yaradılış hikâyesi oldu. Neslihan Yeşilyurt için yazmış olduğum “Rental Mom” isimli film de aynı şekilde bu türün sinemadaki ilk örneği olacak. Gaye Su Akyol’un, Bubituzak ve Lalalar’ın şarkıları da aslında Ottopunk’a muhteşem şekilde uyuyor.

Ottomania Ne Anlatıyor?

Ottomania’da; yakın gelecekte şahit olacağımıza üzülerek inandığım su savaşlarının ve biyoterör saldırılarının ardından harap olmuş bir dünyada çürümeye yüz tutmuş bir medeniyetle tanışıyoruz. Teröristlerin bölgesel otoriteler haline geldiği Anadolu coğrafyasında orta sınıf tamamen yok olmuş, zengin ve yoksul arasındaki “duvarlar” somutlaşmıştır. Okyanuslarda ve dünya yörüngesinde inşa edilen kentlerde yaşayan zenginler; yoksul halkı görmezden gelerek ölüme terk etmiştir.

Aslında günümüzde olan da bu. Benim yaptığım yalnızca görünmez duvarları görünür hale getirmek oldu. Kitapta yer alan sosyal ve ekonomik adaletsizlik günümüzdekinden farklı değil. İşlenen cinayetler ya da katliamlar da tamamen kurgu değil. Kitabı okurken dehşete düşen insanlar; tüm yazılanların gerçek olduğunu fark ederek tekrar dehşete düşeceklerdir diye düşünüyorum.

Irak ve Afganistan’da, rezalet binalarda çocukların organları alınarak Avrupa, Asya ve Amerika’ya satıldığını tüm dünya gördü. Fakat medya; organları için öldürülen çocukları değil, bu organlar sayesinde yeniden hayata tutunan prens ve prensesleri gösterdi. Yaban domuzlarına yem edilen savaşzedelerden kimse bahsetmedi.

Hitler’in toplama kamplarındaki katliamlar hakkında onlarca film, belgesel yapıldı; yüzlerce kitap yazıldı. Şu anda bu yazı okunurken Çin’deki toplama kamplarında katledilen insanlar kimsenin umurunda değil. Bu ikiyüzlülüğe, karşı çıkmanın bir sorumluluk olduğuna inanıyorum.

Özetlemek gerekirse; Ottomania romanında, günümüz toplumlarına bir eleştiri, unutulmuş kültürleri ve olayları hatırlatma, sıradan hayaletlere çağrı ve geleceğe dair tahminler yer almaktadır. İlk fırsatta devamını getirmeyi amaçlıyorum.

Umarım açmış olduğum bu kapı, çok daha fazla insana ilham olabilir.

Erim Şişman


Erim Şişman’ın eserine dair görüşlerinizi ve Ottopunk türü hakkındaki fikirlerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: info@kayiprihtim.com

Yorum Yap

Exit mobile version