Rüyalar istihbarat toplamak için kullanılabilse ve casuslar kafamızın içine girip rüyalarımızı görebilse… ne olurdu? İşte Lindsay Smith’in 2015 yılında kaleme aldığı, genç-yetişkin türündeki fantastik casusluk romanı Düşgezer tam olarak bu konuyu ele alıyor.
Livia’yla tanışın; kendisi Barstadt İmparatorluğu için çalışan ve çok özel bir yeteneğe sahip olan bir casus. İnsanların bedenlerine girip rüyalarını görebiliyor, hatta kısa bir süreliğine onları kontrol bile edebiliyor. Çünkü o bir Düşgezer…
Pegasus Yayınları tarafından dilimize kazandırılan kitabın arka kapak yazısı şu şekilde:
Rüyaların, Siyasi İstihbaratın Son Durağı Olduğu Bir Dünya
Livia bir düşgezerdir. Uykudaki insanların bedenlerine girip bir süre o bedenlerle hareket etme yeteneğine sahiptir ve bu yeteneğini, ülkesi Barstadt için casusluk yapmakta kullanır. Partneri Brandt’in ondan gitgide uzaklaştığını hissettiği sırada komşu krallıktan gelip ekibe katılan Marez, Livia’ya hayallerindeki özgür hayatı önerir. Livia bir yandan bu öneriyi düşünüp bir yandan casus grubuyla istihbarat toplarken düşmanları da hızla harekete geçerek Karabasan’ı yeniden diriltmeye çalışır. Ancak İmparatorluk’a yönelik olduğu anlaşılan ve hem düşler âlemini hem uyanık dünyayı acı ve öfkeyle tüketeceğe benzeyen bir komplo ortaya çıktığında, Karabasan’ın dirilmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu anlayacak ve özgür bir hayat ile ülkesini kurtarmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Rüyaların siyasi istihbarat toplama aracı haline geldiği bir dünyada Livia’nın hayatta kalmasının tek yolu yeteneğine tutunmaktır.
“Düşlerin ve kâbusların olağanüstü ve canlı anlatımına casusluk eklenince heyecan ve aksiyon kaçınılmaz oluyor. Gerilim yüklü sahneleri ve zengin dünyasıyla nefes kesici bir okuma deneyimi.”
-Kirkus Reviews-
Konusuyla olduğu kadar son derece şık kapağıyla da ilgi çeken kitabın çevirisi Berk Göbekçioğlu‘na ait. Rüya ve casusluk meraklılarına duyurulur.