Menu
in ,

Azizler İncelemesi: Yeni Bir Çocukluk Bulmak Gerek

Azizler incelemesi sizlerle. Taylan Biraderler imzalı, Engin Günaydın ve Haluk Bilginer’li yeni Netflix Türkiye filmi hakkında ilk yorumlar.

Netflix Türkiye ekranlarına gelen, Engin Günaydın ve Haluk Bilginer’li yeni yerli yapım hakkında ilk yorumlarımız sizlerle. İşte Taylan Biraderler’in yeni filmi için kaleme aldığımız Azizler incelemesi!

Okul ve Vavien gibi filmleri ve Muhteşem Yüzyıl, Vatanım Sensin, Yabancı Damat gibi televizyon dizileri ile yönetmen koltuğunda gördüğümüz Yağmur ve Durul Taylan kardeşler (tanınan isimleriyle Taylan Biraderler) yeni filmleri Azizler ile karşımızda.

Okul filminde korku komedi, Vavien filminde kara komedi gibi türleri deneyen Taylan Biraderler Azizler filmi için de bu çizgilerini koruyarak, komedi dram evreninde yeni bir hikâye anlatma çabası içindeler. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Trajikomik halleri, yer yer absürtlüğe varan mizah arayışı ve karakterleri karikatürize etmede cesur tercihlerin yanı sıra film iyi niyetli bir denemeden öteye gidemiyor.

- Reklam -

Azizler: Yüksek Beklenti, Zengin Oyuncu Kadrosu, Modern Anlatı

Vavien gibi müthiş bir yapımın üzerinden geçen tam 12 yılın ardından Taylan Biraderler’in son filmi Azizler hem olumlu hem de merak uyandırıcı bir hava yarattı. Engin Günaydın, Haluk Bilginer, Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Fatih Artman ve İrem Sak gibi zengin bir oyuncu kadrosu barındırması da beklentiyi oldukça yükseltti.

Taylan Biraderler hikâyelerinde daha önceden denedikleri türleri devam ettirirken oyuncular ve görüntü ekibi konusunda da aynı yolu izleyip daha önceden çalıştıkları kişileri tercih etmişler. Çoğu oyuncu zaten onların dizilerinden veya filmlerinden tanıdığımız kişiler. Aynı şekilde filmin görüntü yönetmeni Burak Kanbir de Muhteşem Yüzyıl’ın görsel tasarımını yüklenen kişiydi. Bu da aslında Taylan Biraderler’in hem hikâye anlatımı hem diğer tüm unsurlar açısından bir adım daha ileriye atmak için ne kadar temkinli olduklarını gösteriyor.

Azizler, Yağmur ve Durul Taylan’la birlikte son dönemin gözde isimlerinden Berkun Oya’nın birlikte yazdığı orijinal bir senaryoya sahip. Taylanlar bu hikâye ile birlikte uzun dizi maratonlarından sonra dişlerine göre bir atmosfer bulmuş ve onu modern bir yapıda anlatmaya çalışmış gibi duruyor.

Aziz’in Dünyası

Aziz (Engin Günaydın), milyonlarca insanla beraber yaşadığı halde yalnızlık içinde boğulan tipler arasında, kendine birkaçış yolu, özel bir alan yaratmaya çalışan ve bunları yaratırken trajikomik durumlar içinde kalan şehirli bir karakter.

Söz sahibi bir reklam ajansının belki de en yaratıcı elemanı. Kurgu ve görsel efekt uzmanı. Bu kariyerin yanı sıra görece güzel bir kadınla da (İrem Sak) ilişkisi var. Olumlu görünen tüm bu etmenler onun için sadece bir baskı unsuru. birkaçış nedeni. Aziz yalnız kalmak istiyor ve bu yalnızlığı yaşayabileceği bir mekan bulmaya çalışıyor. Ancak bir türlü çevresindeki tipler buna izin vermiyor. Sevgilisinden bir türlü ayrılamıyor. Kendi evinde bile ablasının ailesi ile birlikte yaşıyor.

Üstelik sürekli üzerine atlayıp ona şiddet uygulayan, uyumasına bile izin vermeyen canavar gibi bir yeğeni de var. Diğer tiplerin hepsi de yapıya uygun şekilde yalnız bir hayat sürüyorlar. Ajansın patronu Alp koskoca malikanesinde tek başına yaşayan bir tip. Eski reklamcı Erbil (Haluk Bilginer) karısını kaybetmiş ve yalnızlıktan aklını da kaybetmek üzere. Yan masadaki Cevdet insanlara karşı duygularını kaybetmiş cevap bile vermeyen umarsız bir tip. Aziz yalnız kalmaya çalıştıkça tüm bu tipler Aziz’in yalnızlığına bir türlü izin vermiyor.

Özelikle patron Alp, Aziz’in sürekli yanında olmasını istiyor. Aziz de bir oyuna girişip yalan söyleyerek Alp’in bu duygularını sömürüyor ve ondan malikanesinin anahtarlarını istiyor. Alp bunu kabul edince Aziz her yalnız kalmak istediğinde gidip malikane de gününü gün ediyor. Ta ki kanser hastası Erbil ölüp evini Aziz’e bırakıncaya kadar.

Erbil’in Dünyası

Erbil belki de yıllarını reklamcılığa vermiş entelektüel bir karakter. Kendine göre birçok birikimi var. Ancak bu birikimleri sağlamak için harcadığı yıllarıyla birlikte çevresindeki insanları da kaybetmiş. Yanı başında kalan tek varlığı karısı da kanserden kurtulmak için intihar edince Erbil bir başına kalakalmış. “Yalnızlık zor be Aziz. Hayat uzun bir yürüyüş yarı yolda kesilmemek için yeni bir çocukluk bulmak gerek,” sözü onu özetliyor.

Erbil yalnızlıktan kurtulmak için yeni bir aşka yelken açma çabası içene de girse bir türlü başaramıyor. Mutfağında asılı olan karısının vesikalık fotoğrafı buna izin vermiyor. Karısı öldüğü yerden ona engel oluyor. Tüm bu durumlar onu çevresinden koparıp kendi dünyasına hapsetmiş. Bu dünyada onun için tek arkadaş arada sırada gelip onu ziyaret eden Azizden başkası değil. Yani Aslında Erbil, Aziz’in gelecekte yaşayacağı hayat için bir prototip.

Taylan Biraderler’in kurmaya çalıştığı bu çoklu evreni kısaca özetleyelim. Yalnız kalmaya çalışan Aziz, Aziz’in hayal ettiği yalnız dünyayı yıllardır yaşayan Erbil, yalnızlığı kaldıramayan zengin patron Alp, Aziz’den ayrılıp yalnız kalmak istemeyen sevgilisi Burcu, duyarsız Cevdet ve hayatımızın merkezinde sürekli yer edinen ailelerimiz. Bunun yanı sıra hikâyede pek yeri bulunmayan fenomen bir çocuğun ailesi.

Yalnızlık ve Kaçış İsteği Yollarında Yürüyüş

Aslında Taylan Biraderler hepimizin en temel dertlerinden olan yalnızlık, kaçış isteği gibi temaların üzerine güzel bir yoldan yürüyor. Üstelik yer yer yaratıcı fikirler sunuyor. Ancak bunu yapış biçimleri soru işareti uyandırıyor. En başta söylenmesi gereken film klasik bir dram örgüsü üzerinden yürümüyor. Aziz ve Erbil olarak ayrılan iki parça üzerinden daha çok durum öykücülüğü kullanılıyor. Bu da takip edilmesi güç bir film haline getiriyor. Yani tamam Aziz’in çabasını, Erbil’in yalnızlığını görüyoruz ancak bunu tekrar tekrar değişik biçimlerde anlatmak banal ve sıkıcı bir atmosfer oluşturuyor. Yani yönetmenlerin bizi yani seyirciyi umursamadığını anlatmak istediği şeyi kendi bildiği yoldan anlatmayı tercih ettiğini düşünüyoruz.

Hikâye takibinin zorlu olmasının yanı sıra film kendi içinde bir çok durum barındırıyor. Yani yarattığı her karakter için bir dünya var. Evdeki aile, Erbil’in kendi evindeki dünyası, Alp’in malikanesindeki kız kovalamacaları, Cevdet’in evinde yemek siparişi verirken yaşadığı sinir krizi gibi. Yani aslında film bize birçok durum sunuyor. Üstelik bunu bazen parlak fikirlerle yapıyor. Ancak o kadar çok fikir arasında ana hikâye sebze çorbasına dönüyor. Sadece komedi yaratmak için kullanmak demek aslında kullanmasan da pek bir şey fark etmeyecek demek oluyor. Komedi atmosferini yaratmak için kullanılan sahneler ana öyküde bize hiçbir şey katmıyor. Bizi alıp götürmesi gereken yere götürmüyor. Yerli komedi filmlerinde eleştirdiğimiz skeçleri art arda dizip film yapma mantığına kaymaya başlıyor.

Azizler, İzleyiciyi Filmden Uzaklaştıran Unsurlarla Dolu

Bunun yanı sıra bizi filmden uzaklaştıran başka unsurlar da var. Özellikle yaratılan dünya bizim yaşadığımız dünya gibi hissettirmiyor. Yani film yerellikten uzaklaşıyor. Evet bu dünyayı yaşayanlar elbette ki var. Ancak bu kişiler Taylan Biraderler ve veya benzer çevrelerde yaşayan insanlar. Ancak bunun bizdeki karşılığı ne derecede var sorgulanır. Karakterlerle, öyküyle özdeşim kurmak zaten yaratılan durumlar yüzünden zorken filmin atmosferi de özdeşim kurabileceğimiz dünyadan epey uzakta gibi duruyor. Elindeki malzemelerden süslü püslü bir makine yaratıyor ama bu makine hiçbir işe yaramıyor.

Özetle Taylan Biraderler Aziz’in dünyası üzerinden bize Erbil’i işaret ederek bir mesaj vermek istiyor: “Hepimiz mutlaka yalnız kalacağız.” Önce Aziz’dik sonra bir şekilde Erbil’e dönüşeceğiz. Bu engel olamayacağımız bir döngü. O yüzden: “Hayat uzun bir yürüyüş yarı yolda kesilmemek için yeni bir çocukluk bulmak gerek.”

Peki siz Azizler filmini nasıl buldunuz? Yapıma dair yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.

Necat Temizkan

1992’de doğdum. 5 yaşında yüksekten düştüm. Her seferinde daha yüksekten düşmeye çalıştım. 15 yaşında âşık oldum. 17 yaşında bara gittim. 20 yaşında para kazanmaya başladım. Yazarım, çekerim, çizerim, müzik yapmaya çalışırım. Sanatçının her şeyi yapabileceğine inanırım. Zorunda değilse sanatçı olmaması gerektiğini de.

Yorum Yap

Exit mobile version