Menu
in , ,

Neden Okuyabileceğimizden Daha Fazla Kitap Alırız?

“Önüm, arkam, sağım, solum kitap,” mı diyorsunuz? Bu makale, gereğinden fazla kitap alıyor oluşunuzu dert etmemenize yardımcı olabilir! Gelin nedenlerine hep birlikte göz atalım.

Dolup taşan bir kitaplık, zihniniz hakkında iyi şeyler ifade eder.

Uzmanlar ömürlük bir öğrenim sürecinin, kişiye mutluluk, kazanç ve hatta sağlık getirmede önemli bir unsur olduğunu söyler. Bunun yanı sıra Bill Gates’ten Elon Musk’a, pek çok parlak isim de daha zeki olmak için gereken yolun, okumaktan geçtiğini belirtmiştir. Bunun için yapılacak şey nedir peki? Pek meşakkatli görünmüyor: Çıkarsınız ve kitap satın alırsınız, onlarcasını.

Ne ki hepimiz birbirinden yoğun bir hayatların ayrı hengâmesinde koşturuyoruz; dolayısıyla niyetler bir kulvarda, gerçekleşenlerse başka istikametlerde ilerliyor. Sonunda ise raflarımız, günün birinde okumaya niyetlendiğimiz, yahut başta birkaç sayfasını karıştırdıktan sonra bir kenara bıraktığımız başlıklarla dolup taşıyor. Peki bu daha zeki, bilgili biri olma yolundaki planlarınız için bir felaket çanı mı?

- Reklam -

Raflarda yer alan kitaplarınızın henüz hiçbirine dokunmadıysanız, bunun yanıtı evet. Yoğun yaşantı temponuzun arasına daha çok kitap sıkıştırma yolları ve bunun, haftada sadece birkaç saatlik eğitime karşılık geldiği üzerine bir şeyler okumak isteyebilirsiniz. Ama eğer yalnızca okuma hızınız, kitap satın alma hızınıza hiçbir şekilde yetişemiyorsa size iyi haberlerim var: Ağzına kadar dolu kitaplığınız, başarısız ya da bilgisiz olduğunuzu göstermez; aksine bir onur kaynağıdır.

Neden bir “anti-kitaplık” gerekir?

Bu, yazar ve istatistikçi Nassim Nicholas Taleb’in, çok satanlar listesindeki romanı The Black Swan’da öne sürdüğü bir tartışma. Taleb, konuyu İtalyan yazar Umberto Eco’nun ağızları açık bırakan 30.000 kitaplık efsanevi kütüphanesi hakkında bir anekdotla başlatır.

Eco, bu kitapların hepsini okumuş muydu hakikaten? Elbette hayır; ama etrafını bunca potansiyele sahip olan fakat henüz fark edilmemiş bilgiyle donatmasının anlamı bu değildi. Ona sürekli bilmediği şeyleri hatırlatan bir kütüphane oluşturarak Eco, aslında entelektüel açlığını ve merakını daima canlı tutuyordu. Okumadıklarınızdan oluşan durmak bilmez bir kitap koleksiyonu da sizin için aynı işlevi görebilir. Taleb, bu konuda şöyle diyor:

Özel kütüphaneler, birer ego yükseltme aracı değil, araştırmalarda yardımcı unsurlardır. Okunmuş kitaplar, henüz okunmayanlardan çok daha değersizdir. Ekonomik durumunuz, ipotek oranlarınız ve mevcut gayrimenkul piyasası izin verdiği ölçüde kütüphaneniz, mümkün olduğunca bilmediklerinizden oluşmalı. Yaşınız ilerledikçe daha çok bilgi ve kitap biriktireceksiniz. Kütüphanenizin raflarınızda, sayısı gittikçe artan okunmamış kitaplarsa size tehditkâr bakışlar atacak. Aslında daha çok bilgi sahibi oldukça daha fazla okunmamış kitap birikir. Bu okunmamış kitaplar koleksiyonuna “anti-kütüphane” diyelim biz.

Bir anti-kütüphane, sınırlarınızı size hatırlatacak güçlü bir unsurdur –hiç bilmediklerinizin, yarım bildiklerinizin, yahut bir gün yanlış bildiğinizi fark edeceklerinizin enginliğine ayna tutar. Her gün bu hatırlatıcıyla yaşamak, kendinize karşı entelektüel bir yetersizlik algısı oluşturarak karar verme yetinizi geliştirebilir, sizi öğrenmeye teşvik edebilir.

İnsanlar ne üzerine çalışmadıkları ya da neyi deneyimlemediklerini anlatan işaretlerle ortalıkta dolaşmaz (bu, rakiplerinin görevidir zira); ama öyle yapsalardı daha iyi olurdu,” der Taleb.

Neden peki? Belki yetileri konusunda kendine en çok güvenenlerin, en yetersiz kişiler olduğu veya en zekilerinse kuşkularla dolu olduğu bilgisine dayanıyordur bu (psikolojide Dunning-Kruger etkisi olarak bilinir). Her koşulda şu bir gerçek ki bir şeyi bilmediğinizi kabul ederseniz, onu daha hızlı öğrenirsiniz.

O hâlde çok fazla kitap alışınızı ya da hayat boyu asla tamamlayamayacak bir okuma listeniz oluşunu dert edinmeyin. Okumadığınız bunca kitap, bilgisizliğinizin bir göstergesidir. Ama Sokrates misali, ne kadar bilgisiz olduğunuzu bilirseniz, çoğu insandan çok daha önde olduğunuzu da unutmayın!


Siz bu makalede yazılanları ne kadar doğru buluyorsunuz? Görüşlerinizi forumlarımızda bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Bu yazının orijinal hali Jessica Stillman tarafından inc.com için kaleme alınmıştır ve Türkçeye Rabia Elif Özcan tarafından aktarılmıştır.


Kitaplığınızdaki Okunmamış Kitaplar İçin Suçluluk Duymayı Bırakın

Rabia Elif Özcan

1995 yılında, dünyaya ilk defa dokunduğundan bu yana okuyor gözlerim, ellerim, kulaklarım ve hislerim. En çok doğayı okuyorum, sonra müziği, renkleri; ve edebiyat okuyup çeviriler yapıyorum, başka gözlerin bakışlarına dokunabilmek için. Dimağımın heybesinde biriktirdiğim kelimelerden masallar fısıldıyorum. Hayatı satır aralarına katık ediyorum; yağmurlu gökte vicdanı arıyor, mum ışığında güneşi buluyorum. Sabah günümü aydın eden kahve kokuları gece gözüme uyku sürüyor. Küçücük bir kutuda azıcık yaşıyorum, yetinmekle doyuyorum.

Yorum Yap

Exit mobile version