Bram Stoker hayatında hiç Transilvanya’ya gitmedi, ama anlaşılan o ki Drakula’yı yazarken Londra Kütüphanesi’nin kapısını epey aşındırdı. Kitaplar vasıtasıyla kütüphane istasyonundan çıktığı yolculuk onu Karpat Dağları’na kadar götürdü; coğrafyaya, yemek kültürüne ve batıl inançlara dair bilgisini tazeledi. Drakula’yı bir edebî kahraman olarak yeni baştan yaratan bu yolculukta, yazar, kütüphanedeki kitaplara araştırmacılığın somut izlerini de bıraktı.
Stoker, Londra Kütüphanesi’ne 1890 yılında, eşsiz vampir romanını yayımlatmadan yedi yıl önce üye oldu. Araştırma sürecinde kitaplara göz gezdirirken özenle notlar aldı. Onun, Sabine Baring-Gould’un bir kurt adam hikâyesini anlattığı The Book of Were-Wolves’u (“Ufka karşı âdeta devasa bir yabanıl, dili sarkmış ve yangın yeri gibi kızgın bakışlı”) incelediğini uzmanlar bu sayede anladı. Stoker, sarp tepelere kurulmuş tenha kaleleri tasvir etmek için An Account of the Principalities of Wallachia and Moldavia gibi kitapları da inceledi. Stoker’ın notları 1913’te yeniden gün ışığına çıkarıldı ve 2008’de Robert Eighteen-Bisang ile Elizabeth Miller tarafından Bram Stoker’s Notes for Dracula adlı bir kitapta derlendi. Kütüphane müdürü Philip Spedding bu vesileyle yeni baştan çalışmaya karar verdi ve bahsi geçen kitapların hâlâ koleksiyonlarında bulunduğunu gördü. Spedding, Stoker’ın notlarından izler içeren 26 kitap buldu. Bu izler —bir deneme sınavı kitapçığına sınava çalışırken düşülmüş notlar gibi— çoğunlukla çizgilerden, çarpılardan ve uçları kıvrılmış sayfalardan oluşmaktaydı.
Kitapların kimi sayfalarında bir de küçücük el yazıları vardı ki, kütüphanenin iletişim sorumlusu Julian Lloyd’un belirttiği üzere, bunların Stoker’a ait olup olmadığını anlamak daha zordu. Yazara ait olduğu kesin tespit edilen notlar hariç, muallakta kalan bu gibi değerlendirmelere Notes for Dracula’da yer verilmemişti.
Her şeye rağmen, kütüphane personeli, Stoker’ın Transilvanya efsanesinin bir kökünün de Londra’da olduğuna artık kesin gözüyle bakıyor. Spedding, bir basın duyurusunda dediği gibi:
“Bram Stoker’ın Transilvanyalı ölümsüz kahramanın efsanevi hikâyesinin kökenlerinin St. James Meydanı’na dayandığını öne sürmek kuruntudan ibaret değil.”
Stoker’ın Londra Kütüphanesi’nde bıraktığı kıymetli izler artık hemen herkesçe bilindiğinden, kütüphane, olası hırsızlıkları önlemek adına bahsi geçen kitapları raftan kaldırdı. “Kitapları çoktan korumaya aldık!” diye de açıkça belirtti üstelik.
Sizlere kütüphaneden aldığınız kitapları Stoker gibi “karalamayı” önermesek de, kimi zararsız izlerin, okuma eyleminde okura imkân tanıyan ve yazarları üretkenliğe teşvik eden keyifli birer yol gösterici olduğunu yadsıyamayız. Umarız daha birçok yazar, Stoker’ın araştırmacılığını örnek alıp kendi başyapıtlarını yaratırken ilham kaynağı olarak kütüphanelerden yararlanır.
Philip Spedding’in bu inanılmaz keşfin hikâyesini anlattığı videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz:
Söz konusu kitapların listesine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Yazar: Jessica Leigh Hester
Kaynak: Atlas Obscrua
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!