Experiment 101 tarafından geliştirilen ve geçen günlerde piyasaya sürülen Biomutant hakkında kaleme aldığımız inceleme sizlerle.
Yakınlarda insana özgü niteliklerin hayvanlara aktarıldığı, hayvanların kişileştirildiği farklı mecralarda iki eser tükettim. Bunlardan ikisi de kendine özgü tarzıyla dikkat çeken, antropomorik unsurlara sahip eserlerdi.
Birisi yıllardır beklenen, “Acaba çıkmayacak mı?” şüphesiyle yaklaştığımız ve nihayet piyasada kendine yer bulan, İsveç menşeli Experiment 101’in geliştirdiği açık dünyada geçen üçüncü şahıs aksiyon rol yapma oyunu Biomutant, diğeriyse İthaki Yayınları’nın son dönemde başlattığı spekülatif novella eserlerinin yer aldığı İthaki Kapsül dizisinin üyelerinden Daniel Polansky’nin Kurucular adlı kitabı. Bu iki örneği vermemin sebebi de basit; çoğunlukla masallarda yahut genç yetişkin fantastik eserlerde rastladığımız hayvanları kişileştirmeye odaklanan edebî yaklaşımın çok daha farklı ve sert biçimde ele alınması.
Niye farklı? Eh… birisi westernvari intikam hikâyesinde geçiyor, diğeriyse kıyamet sonrası kabile savaşlarının görüldüğü bir ortamda. Başka söze gerek var mı?
Biomutant: Korkutucu ve Kesinlikle ‘Şirin’ Olmayan Hayvanlar
Tabii bu iki eseri yakın zamanlarda arka arkaya bilerek oynama/okuma gibi bir amacım yoktu. Tamamen şans oldu diyebilirim, ikisini de merak ediyordum, çıkışları da yakın zamana gelince durum böyle oldu. Hâl böyle olunca eksiklik ve güçlü yönleri aracılığıyla bazı karşılaştırmalar yapmam da takdir edersiniz ki kaçınılmazdı.
Kurucular; kakım, baykuş, semender, köstebek ve buna benzer farklı canlıları westernvari kanın gövdeyi götürdüğü ilginç bir hikâyenin içine sokuyor. Polansky tamamen kendini ciddiye almayan bir anlatı tasarlamış, içerisine Kurosawa ve Leone gibi önemli isimlerden sos katmış, basit ve kolay okunan hikâyesiyle eski çerezlik filmleri andıran keyifli bir işe imza atmış. Kakım ve baykuşla gibi canlılarla derin olmasa bile, hikâyenin ve yazarın vadettiği ölçüde eğlenceli bir bağ kuruyorsunuz.
Oyun Kendinin Farkında Değil
Diğer yandan Biomutant… Geldik niye Kurucular örneğini verdiğime ve Biomutant’ın en temel sorunlarının ne olduğuna. Doğal olarak bir anlatının kendini ciddiye alıp almaması hiç önemli değil, ne var ki ciddiye aldığında bunu bütünlüklü olarak nasıl anlatıyor yahut almadığı zaman eseri çevreleyen mizahı kendine nasıl yer buluyor.
Biomutant’ta görsellik, karakter tiplemeleri daha baştan oyuncuya eğlenceli bir yapıyı vadediyor. Hatta bazı yönleriyle yakın dönemde çıkan, sitede de incelemesini yaptığım başka açık dünya rol yapma oyunu Immortals: Fenyx Rising örneğini de akla getiriyor. Fakat Biomutant’ın ne hikâyesi çekici ne karakterlerinin mırıldanarak konuşması işlevli ne de atmosferiyle üslubu örtüşüyor. Üstelik bulamaç haline gelmiş mekanikleri de bu eksiklerle birlikte çöpe gidiyor. Hepsi havada, kısacası Fenyx Rising’in güvensiz anlatıcısın keyifli hâli, eğlenceli görsellerle iyi bir yapı oluşturmuştu, mekanikleri de bunu destekleyince başarılı demiştik. Verdiğim novella örneğinin de kendisini ciddiye almayan ve çerezlik yapısıyla kendi ayakları üzerinde nasıl durduğundan söz ettim zaten. Biomutant’sa ne yazık ki duramıyor.
Peki Ne Anlatıyor?
Oyun, bazı bölgelerde solunamayan zehirli gazların, petrolle kirlenmiş toprakların olduğu, bazı yerlerinse yeşilliğiyle büyülediği bir kıyamet sonrası dünyada geçiyor. Kirlenenlerden birisi de yaşayanlar ve dünya için oldukça önemli olan Hayat Ağacı. Bu ağacın dünyaya hayat veren beş kökü, onu yok etmek isteyen beş yaratık tarafından yavaş yavaş ele geçirilmekte.
İşlerin ilginçleşmeye başladığı kısımsa, oyundaki kabile ve aura sistemiyle ortaya çıkıyor. Şöyle ki dünyada 6 farklı kabile var ve bunlardan üçü Hayat Ağacı’nı iyileştirmek ve dengeyi tekrar sağlamayı amaçlarken, diğerleriyse güçlerini genişletmek için karanlık tarafta yer alıyor. Hangileriyle ittifak kuracağınız, aura sistemi dahilinde karanlık yahut aydınlık tarafta mı yer alacağınızsa sizin kararınız. Hayat Ağacı’nın kaderi kısacası bizim kararlarımız doğrultusunda sonuçlanacak.
Kaçan Potansiyel
Birçok oyuncuyu çektiği gibi kendine has, gayet hoş da görünen görselliğiyle, fragmandaki keyifli görünen oynanış mekanikleriyle çok ilgi çekiciydi. Belki hem uzak hem de yakın dövüş kısmı yavan, ama görselliği vadettiğini veriyor. Oyunun mekanikleriyse tek kelimeyle bulamaç. Sanki oyunun başındaki Stefan Ljungqvist, “Bunu da ekle, şu da olsun,” şeklinde geliştiricilerin omzuna yük üzerine yük bindirmiş. Bu sadece tahmin, Ljungqvist’i suçlamaktansa yönetilmesindeki olası problemler üzerine fikir yürütmek amacım. Sırf içeriği zengin göstermek adına bilumum mekanik, sistem eklenmiş oyuna. Neden eklendiği, neye hizmet ettiği, hepsinin ötesinde iyi işleyip işlemediğiyse, sorgulanmamış.
Karakterin görünümünün yanı sıra, dövüş biçimleri, özellikleri vesaire çok detaylı bir tasarlama aşamasıyla karşılaşıyoruz. Gayet hoş. Oyunda seçtiğimiz karakterin sınıfı doğrultusunda beceri sistemi, kullandığımız silahlarla alakalı beceriler, büyü odaklı 3 beceri yolları, pasif özellikler… Oyundaki zehirli bölgeler, mech kullanabilme, yakın ve uzak dövüş saldırı seçenekleri, çok detaylı craft sistemi, silahlarımızı tek tek özelleştirme, kabile ve aura sistemi… O kadar çok şey eklemişler, “Vay be,” diyebilirsiniz. Fakat hikâyenin anlatımı ve diyalogların kalitesi sorunlu olunca kabile ve aura sistemi hiç ilgi çekmiyor, vereceğiniz kararları umursamıyor ve konuşmaları hızlıca geçiyorsunuz. Oyundaki yan görevler uğraşmaya değmeyecek kadar keyifsiz ve boş, ana görevler keza öyle. Daha en başından tekrara biniyor. O kadar mekanikle doldurmalarına rağmen savaşlar sıkıcı ve yavan. Düşman çeşitliliği böyle bir oyuna göre oldukça zayıf, sık sık aynı sayıda ve tipte düşmanla karşılaşıyorsunuz. Yani oyuna akla gelen her şeyi eklemişler, fakat bunların nasıl iyi işleyeceğine hiç uğraşmamışlar. İlginç.
Son Olarak Biomutant Hakkında
Zengin görünen tüm detaylarına rağmen oldukça sığ ve yarım kalmış, her yanından tamamlanmadığının sezildiği, üzülerek belirtmeliyim ki potansiyelini hiç değerlendirememiş zayıf bir oyun olmuş Biomutant.
Steam’de 300 TL olması da iyice sınıfta kalmasına sebep oluyor. Yurt dışı fiyatının da 60 dolar olduğunu ekleyelim. Fiyatından bağımsız yarım oyun olduğu düşünüldüğünde değmeyeceği iyice ortaya çıkıyor.
Biomutant oyunu hakkındaki yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!