in ,

Garson: Görkemli ve Tarihi Oslo Restoranının Keyif Veren Telaşlı Anlatımı

Timaş Yayınları’ndan çıkan tuhaf ve keyifli anlatıma sahip Matias Faldbakken imzalı “Garson”u inceledik.

Garson inceleme
- Reklam -
- Reklam -

Oslo’da tarihi çok eskilere dayanan, aile mirası bir restorandaki telaşlı, esrarengiz ve meraklı garsonuyla tanışmak ister misiniz? Matias Faldbakken yarattığı gizemli garson karakteriyle sizi bir anda bu restoranın müdavim okuru yapmayı başarıyor. İlk sayfasını açtığımdan beri tarihi bir Oslo restoranında geçen günlerimin ardından sizlerle Timaş Yayınları’ndan çıkan tuhaf ve keyifli anlatıma sahip “Garson” adlı kitap hakkında konuşmanın doğru olacağını düşündüm.

Falbakken ve “Garson”

“Garson” 1973, Danimarka doğumlu, Norveçli sanatçı ve yazar Matias Faldbakken’in dilimize yeni çevrilmiş romanı. Zengin hikâyenin ardındaki yalınlığın beni götürdüğü yerden başka türlü kolay kolay dönemeyecektim. Faldbakken Bergen’deki Ulusal Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve Frankfurt-Main’deki Städelschule’de okudu. Yazar Knut Faldbakken’in oğlu ve film yönetmeni Stefan Faldbakken’in kardeşidir. Edebiyat dünyasına girişini 2001 yılında “Scandinavian Misanthropy” serisinin ilk parçası olan “The Cocha Hola Company” ile yapmıştır. Kitap, eleştirmenler tarafından her şeyin ne kadar “pis” olduğunun nadiren söylendiği bir yer olarak gösterilmiş, Faldbakken’in bunu komik ve tuhaf bir dille ele aldığının altı çizilmiştir. Yazarın üslubu konusunda yeniden ikna olduğum bu bilgi, diğer kitaplarının çevirileri konusunda heyecanlanmama da yol açtı. Seriyi ikinci kitap olan “Macht und Rebel” devam ettirdi ve üçüncü kitap olan “Unfun” ile tamamladı. Bu seri çağdaş Norveç edebiyatının en heyecan verici projelerinde biri sayıldı. Salomonson Agency tarafından yayımlanan bir inceleme çalışması  Faldbakken’in bu serisi hakkında derinlemesine düşüncelere yer veriyor.
“Faldbakken Norveç’in eleştirel beğeni toplayan görsel sanatçı ve yazarlarından biridir. Paula Cooper Galerisi (New York), Simon Lee Galerisi (Londra), Galerie Eva Presenhuber (Zürih), Galerie NEU (Berlin) ve Standart (Oslo) gibi dünyanın en önemli çağdaş sanat galerileri tarafından temsil edilmektedir. Kendi adıyla yayımladığı ilk romanı olan Garson (Hills) Brage Ödülü’nün finalistleri arasına girmiş ve yayımlandığı ülkelerde dünya çapında övgülerle karşılanmıştır.”

Tarihi Oslo Restoranı

garsonHills, eski, zamana meydan okurken kendini kolaylıkla modern Avrupa’ya kabul ettirmiş, büyük bir mekâna ve şahane yemeklere sahip bir restoran. Garson ise onun heyecanlı anlatıcısı. Her şeyden çok değer verdiği kusursuz garson üniforması, itinayla masaları temizlediği daimî dostu küreği ve müdavim müşterileri Garson’un sahip olduğu her şeyi temsil ediyor.

- Reklam -

Gittiğiniz herhangi bir restorana ya da kafeye garsonunun gözünden baktınız mı? Restoranın müdavimi olmuş müşterilerin geliş gidiş saatlerinden, menünün yazı karakterine kadar tüm detayları bilen Garson kitap boyunca onun gözlerinden olup biten her şeyi görmemizi sağlıyor.

“Hills Restoranı, domuzun domuz hınzırın da hınzır olduğu zamanlardan kalma, der hep bizim Şef Garson; başka bir deyişle kökü 1800’lerin ortalarına dayanıyor. Üstümde garson üniformamla ben de tam burada dikilmiş duruyorum, bundan yüz-yüz elli yıl önce de olsa yine aynen böyle dururdum. Oysa yetişkin insanlar her gün aşırı uç şeyler yapıyor, ama ben öyle değilim.

Ben bekliyorum. Memnun ediyorum. Masaların etrafında dolaşıp sipariş alıyorum, bardakları dolduruyorum, boşları kaldırıyorum. Hills, insanların geleneksel açıdan zengin bir ortamda tıka basa doymasını mümkün kılıyor. Burada herkes istediği gibi keyfine bakabilir ama nerede olduğunu unutacak kadar da değil.”

Hills, Norveç’in Oslo kentinde bulunan asırlık bir Avrupa restoranı olarak karşımıza çıkıyor. 1800’lerin başından beri aynı yerde, aşağı yukarı aynı dekorla yer alan restoran, günümüzde kuzeyin geleneksel çizgilerini yansıtan eşyalara ve atmosfere sahip. Kitap barındırdığı geleneksel çizgilerle modern Avrupa’nın kendi geçmişiyle çeliştiği anları da bize sunma görevi üstleniyor.

Restoranın Tuhaflıklar Silsilesi

Garson, görevini layığıyla yapmaya kendini adamış, küçük dünyasındaki birkaç kişi ve restoranın sınırları hariç herhangi bir konu hakkında konuşmayan, telaşlı ve alaycı bir adam. İşiyle gurur duyuyor. Kendini tarz sahibi ve disiplinli buluyor. Etrafında olup biten her şeye hâkim. Bar Sorumlusu da bu konuda ona epey yardımcı oluyor. Müşterilerin her biri ile arasında farklı diyaloglar ve mevzular gelişiyor. Edgar ve onun küçük kızı Anna Garson’un restoran dışından olan tek dostları. Aşçı, Şef Garson ve Bar Sorumlusu ve piyanist ihtiyar Johansen ise Garson’a tuhaf hikâyesinde eşlik eden restoran sakinleri.

Hills’in Tarihi ve Bugünü

Hills, asırlar öncesinde Hill Ailesi tarafından kurulmuş. Daha sonra bir defa el değiştirmiş, Hill’lerin oğlu işleri toparlayıp tekrar restorana sahip olduktan sonra ise bir daha aile dışına çıkmamış. Faldbakken, asırlık restoranın modern Avrupa’da antik çizgisini bozmamak için nasıl dalgalanarak dengede durmaya çalıştığını ustalıkla resmediyor. Resmediyor demeyi tercih ediyorum çünkü Oslo’nun tarihi eskilere dayanan Hills Restoranı’nın anlatıcı aracılığıyla aklıma işlendiğini söyleyebilirim. Bar, mutfak, aynalar, kiler ve misafirlerin ağırlandığı bölüm, hatta girişteki mermer masalar…

Hills’in müdavimleri olan Hınzır ve arkadaşları ve Sellers ve ekibi, Dul Knipschild’tan sonra, restoranın tüm dengesini değiştiren genç ve güzel hanımefendi, Garson’un deyimiyle “Hanım Kız” restorandan içeri adımını attığından beri yolunda giden çok az şey oldu. Garson’un bu kadına karşı duyduğu tuhaf ilgi ve merak, onun restoranda her öğleden sonrayı sabırsızlıkla beklemesine ve Hanım Kız’ın beklenmedik tüm gelişlerinde nabzının yükselmesine yol açıyor.

Güzel ve cazibeli genç kız, restoranı modern dış dünyadan ayıran geleneksel çizgiyi adımlarının altında ezerek restoranın müdavimlerinden biri olmaya başlıyor. Zamanla Hanım Kız restoranın geleneksel ruhunu oraya attığı her adımda ezmeye başlıyor ve Garson’un tanımlarıyla modern ve zamane hâlleriyle Hills’te sonu gelmez bir çelişkiye sebep oluyor. Garson, bu genç kızın Hınzır’ın ve Sellers’ın masalarındaki tüm ileri gelenleri ve ayyaşları davetkâr kıkırdamasıyla nasıl cezbettiğinden telefonda neye baktığına kadar her anını öğrenmek istiyor.

- Reklam -

Faldbakken’in Garson’u Avrupa’nın şimdi ile eski arasında sıkışmış restoranı Hills ile zamanın çelişkilerini içinde barındıran bir kurgu sunuyor. Kitap boyunca her an, deyim yerindeyse diken üstünde, “Şimdi ne olacak,” tedirginliğiyle satırları aşarken sona geldiğinizde aslında her an nasıl hareketli olayların içinden geçtiğinizi fark ediyorsunuz.

Matias Faldbakken garson

Garson Kitabı Hakkında

İlk baskısını Timaş Yayınları ile Mayıs, 2019’da yapmış olan “Garson” kitabı Ayşe Tuba Aman editörlüğünde ortaya çıkmış nahif bir iş. Böyle bir sıfat tercih etmemin sebebi, bazen okuru olaydan koparan ayrıntılarına, tek mekân kurgusunun yer yer kaçınılmaz sıkıcılığına rağmen kitabın rüzgârda çiçeğindeki tüyleri uçacak bir karahindiba gibi kırgın duruşudur. Kitaplar da durur. Şöyle ki, dili, kapak tasarımı, iç sayfa düzeni, ki bu konuda da Sefer Koçan’ın hakkını teslim etmeli, çok sade ve tok. Faldbakken, merak duygusunu sürekli yüksekte tutan, ayrıntılı (bazen biraz fazla), neşeli, ansızın hüzünlenen ama bolca telaşlı anlatımıyla Hills’i ellerinizin arasında yaşatıyor. Bu keyifli anlatımı Mehmet Emin Baş’ın tutarlı ve temiz çevirisiyle okuyoruz. Timaş Yayınları’ndan çıkmış olan ve henüz raflardaki yerini geçtiğimiz haftalarda alan “Garson” bir restoran serüvenini sayfalarında barındırıyor.

Kitapları kapaklarına göre yargılamak doğru değil. Fakat Garson kitabının kapağının karmaşadan uzak, bir o kadar da düzensiz tasarımı, tam ortasında kırmızı saçlarıyla olacaklardan habersiz size bakan garsonuyla beğenimi topladı. Barış Şehri’nin ellerinden çıkan kapak tasarımı için buradan kendisine teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum.

Garson otel

237 sayfalık bir roman olan “Garson”, yazarın kaleminden ileri geldiğini düşündüğüm bir durağanlığı kitabın en heyecanlı yerinde bile elden bırakmıyor.

Kısıtlı zaman ve mekânda geçen metinlerde görülebilecek en yüksek aksiyon ne olabilir ki, diye soracak olabilirsiniz fakat bu noktadaki eleştiri kurgunun özelliklerine değil Faldbakken’in diline. Çeviri metinlerde yabancı yazarın dili hakkındaki eleştirileri kimi zaman yerli yerinde bulamam. Fakat Faldbakken ahşap bir masayı anlatacaksa önce ağacın fidan olduğu günlerden başlıyor. Uzun, meşakkatli ve kimi zaman yorucu anlatımı, hayatımda tanıdığım en ilgi çekici garsondan bazı sayfalarda kopmama yol açtı.

Faldbakken karakter ve diyalog konularında ise kaleminin sınırlarını zorlamış gibi görünmüyor. Kitapta ve Faldbakken’in yazarlık geçmişinde ön plana çıkarılan genellikle Norveç, Oslo ve tarihi yapıdır. Fakat “Garson” özelinde düşünecek olursak biz Hills hakkında değil Hanım Kız ve diğer müdavimlerin aşırıya kaçan temelsiz ilişkileri hakkında konuşuyoruz Faldbakken ile. O ise bize restoranın girişteki mermer masalarından iç kısımda karşılıklı asılan aynaların işçiliğine değil her noktayı anlatırken karakterlerin nereden gelip nereye gittiklerini bir türlü aklımızda oturtamıyoruz. Bu nedenle diyalogları yalnızca restorandaki müşterilerin rollerince okuyabiliriz. Bu durum bende bazen Hanım Kız’ın kurduğu cümleyi diğer herhangi biri kursa, farkı anlamazdım, düşüncesine itti. Karakterleri tanımayı, özellikle böyle derinlikli romanlarda, hep önemli ve öncelikli bulmuşumdur.

“Garson” kitabı bitirdikten sonra gittiğim tarihi mimariye sahip her mekânın içinde yaşayan bir kitap olarak hep aklımda kalacak. Teşekkürler sevgili Matias Faldbakken ve Timaş Yayınları.


Kendi Ritmiyle Hareket Eden Bir Dünya: Matias Faldbakken’in Kaleminden “Garson” [Ön Okuma]

Elif Şeyda Doğan

Eylül 1994’te Ankara’da doğdum. İzmir’de büyüdüm. İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında doktora yapmaktayım. Öykü yazıyorum. İki kişi olarak CosmicZion Zine (czz) adlı fantastik edebiyat, uzay ve mitoloji fanzinini çıkartmaktayız.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Toy Story 4 İnceleme

Toy Story 4 Beyinlerimize Füze Attı (Spoiler’lı İnceleme)

Akbabaların Ağıdı çekiliş

ÇEKİLİŞ: Lila Bowen’dan “Akbabaların Ağıdı”