Menu
in ,

Hızlı ve Öfkeli 9 İncelemesi: Ne Kadar Kötü, O Kadar İyi! (mi?)

Hızlı ve Öfkeli 9 incelemesi sizlerle. Koronavirüs sonrası ilk gişe canavarı F9: The Fast Saga oldu. Yapım hakkındaki ilk yorumlarımız ile karşınızdayız.

Hızlı ve Öfkeli 9 incelemesi sizlerle. Orijinal adı F9: The Fast Saga olan yapım, uzun Koronavirüs ertelemelerinin ardından Türkiye dahil birçok ülkede vizyona girdi. Merakla beklenen gişe canavarı yapım hakkındaki ilk değerlendirmelerimiz sizlerle.

Yönetmenliğini Annapolis, Star Trek Beyond ve bazı The Fast and the Furious yapımlarından tanıdığımız Justin Lin’in üstlendiği yapımın oyuncu kadrosunda Vin Diesel, Michelle Rodriguez, Jordana Brewster ve Tyrese Gibson gibi isimler yer alıyor. Yapım, ilk haftasında gişe rekorları kırarak salonlardaki performasına adeta bıraktığı yerden devam ediyor.

F9: The Fast Saga – Hızlı ve Öfkeli 9 İncelemesi: Geçmişten Günümüze Gişe Sineması

Normalde poetik sinemadan asla şaşmam. 2015’te Furious 7 1.5 milyar dolar kazanarak gişeleri alt üst ettiğinde Pulp Fiction ve Fight Club gibi hiç duyulmamış(!), kaliteli filmler izleyen gerçek bir sinefil olarak bu saçma yapımlara para kazandıran insanlardan ve bu filmleri yapan stüdyolardan nefret etmiştim. Bugünse, ailenin her şeyden önce geldiğini biliyorum…

- Reklam -

Emeli sizin gerçekleri öğrenmenizdense kendisinin ne kadar iyi bir sinema izleyicisi olduğunu düşünmeniz olanlara sakın inanmayın. Hollywood, Citizen Kane’in değil, güreş filmlerinin sırtında yükselmiştir. Amerika’da 1930’lar hatta 40’lar boyunca en azından bir güreş filminin gösterilmediği salon yoktu.

En güzel tarafıysa, filmler aynıydı. Gişe canavarları kendisiyle benzer ama bir tık daha iyi güçlere sahip düşmanlarıyla savaşan ana karakterlerin hikâyesini anlatıyordu. İyiliğin ve güzel olan her şeyin simgesi kahramanımız şeytanın vücut bulmuş hâliyle dövüşünde kaybetmek üzereyken içindeki gerçek gücü yani arkadaşlık ve sevginin dünyadaki en önemli şey olduğunu hatırlayıp, kötülüğü mağlup ediyordu.

Bu yüzden The Fast and the Furious’un sinema salonlarının geri dönüşünü simgelemek için en iyi yapım olduğuna inanıyorum. Sinemanın geçmişten beri olduğu ve gelecekte de olacağı şey Hızlı ve Öfkeli. Stüdyoların belki maliyetini çıkartamayacak sanat filmlerine kaynak ayırmak için gişe filmlerine ihtiyacı var. Seyircilere sinema deryasına giriş kapısı olarak kullanılacak yapımlar gerekiyor.

Bir The Fast and the Furious filmi izlemek için ideal zamandayız. İki koltuktan birisinin boş bırakılması gerektiği fakat herkes birlikte geldiği grubuyla oturmak istediği için kimsenin hangi koltukta oturması gerektiğinden emin olmadığı bir kargaşa. Salonda maske şartına rağmen açılış gününde ücretsiz mısır dağıtılan bir anarşi. Umarım sadece benim başıma gelir ama o kadar güzel bir rastlantı ki, projeksiyonda sorun yaşanması yüzünden filmin sonunu izleyememek…

İnsanlarla etkileşime girmenin nasıl büyük bir kaos ve keyif olduğunu unuttuktan sonra böyle bir yere fırlatılmak daha filme girmeden tecrübeyi başlatıyor. Hızlı ve Öfkeli de zaten kaos ve keyiften ibaret. Arabayla bungee-jumping yapıldı filmde; başka nasıl tanımlanabilir ki?

Post İroni Sinemaya Uyarlanabilir mi?

Yazının ilk yarısını Hızlı ve Öfkeli’nin neden genel sinemayla karşılaştırılamayacağını, ciddi bir incelemeden muaf olduğunu ve sadece kendi içinde yorumlanabileceğini anlatmaya ayırdıktan sonra F9’a ve serinin içindeki konumuna değinelim.

2001’deki ilk filmden sonra seriden uzak durmuş bir insanın The Fast and the Furious’u bugün tanıması imkânsız. Universal’ın istediği dev markaya dönüşme potansiyeli olmayan bir yarış ve suç filminden, ciddi ciddi seyircilerin karakterlerle bağ kurmasını isteyen bir ekibin hikâyesine dönüşmüştü. Seri milyar dolarlar kazanadursun, izleyiciler o bağı asla kurmadı. Dom’un duygusal olması hedeflenen aile sevgisi internette dalga konusu oldu. Filmlerdeki fütursuz aksiyon etkileyici değil komik olduğu için seviliyordu.

Hızlı ve Öfkeli 9, gençlerin yanında olduğunu göstermek için video oyun referansı yapan yaşlı siyasetçi gibi eğlencenin bir parçası olmaya çalışıyor. Film boyunca dönen, “Ya biz nasıl hiç ölmüyoruz ama,” geyikleri sadece can sıkıyor.

Hızlı ve Öfkeli absürtlüğünü bir üst noktaya taşıyan yapım bunu eleştirileri filme yedirerek yapıyor. Bu dördüncü duvar yıkma noktasına varan farkındalık filmden alınan zevki düşürüyor. Gelecek filmlerde de kullanılacağını şimdiden öngörüyor ve yıkılıyorum. Biz seriyi bütün ciddiliği ve niyetsiz komedisiyle kabullenmiştik. Yaptıkları akıl almaz aksiyondan önceki hiç komik olmayan tek satırlık esprilere yüz ekşitip, araba nükleer patlamanın içinden sıyrıksız atladığında gülüyorduk.

Tek satırlık esprileri karakterlerin durumun gerçek dışılığını kabullenmekte kullanmaları eğlenceyi baltalıyor. Roman ve Tej karakterleri de kendilerinin karikatürü hâline geliyor. Gelecek filmlerde internette The Fast and the Furious’la dalga geçen ne varsa hepsini bu ikilinin yapacağına ve filmin, “Nasıl da ciddiye almıyoruz kendimizi, post-ironi genç dostum en sevdiğinden,” diyeceğine şimdiden emin olabilirsiniz.

Hızlı ve Öfkeli 9 Senaryosu, Olduğu Kadar

Karakterler demişken, filmde karakterler hiçbir şey yapmıyor. Dom ve Betty’yi emekli olarak buluyoruz ve bu emeklilik hissi bütün filme yayılıyor. Bütün aksiyon sahneleri kim olduğu belli olmayan figürler veya deus ex machina’lar tarafından yaratılıyor. Filmin ilk uzun sekansı isimsiz bir ada ülkesinin ordusuyla yaşanıyor. Kaçtıkları an, o ülke yok oluyor. Filmin kötüsü olması gereken Jacob hiçbir şeyi kendisi yapmıyor. Cipher ve Otto kötülük uğruna kötülük yapıyor, Jacob durumların esiri oluyor. Bir aksiyon alması gereken tek an o da ailenin ve arkadaşlığın gücünü anlayıveriyor.

F9’ın büyük sürprizi olması gereken Han, doğru tahmin ettiniz, hiçbir şey yapmıyor. Geliyor, ölmedim ya, diyor. Duruyor sonra öylece. Sung Kang’ın, “15 yıl önce kariyerimde yeni bir basamak olarak görüp aldığım rol hâlâ üstüme yapışık, asla en üst seviyede çalışan bir aktör olamayacağım,” düşüncesiyle yorulmuş surat ifadesi bütün sahnelerinde yardım çığlığı atıyor.

Yapım bol bol 20 yıllık külliyatına odaklanarak geçmişe yönelik flashback sahneler ile izleyiciyi nostalji diyarına çekmeye çalışıyor. Sokak yarışlarıyla başlayan maceranın bugün geldiği nokta ise gerçekten akıl almaz. F9’ın roket motoru ile uzaya çıkan bir Pontiac Fiero içerdiğini belirtmek, konsept anlayışın ne denli değiştiğini göstermek adına yeterli olacaktır. Bu meydan okuma da diğer birçok sahnede olduğu gibi sınıfta kalıyor.

Gelecekte Universal’ın planladığı iki Fast filmi daha var. Macera 11. yapım ile noktalanacak. Büyük stüdyolar bir seri bitti dediği zaman biter, bu yüzden tamamen güvenebiliriz. Bu yapım seriyi o son halkalara bağlamak için bir geçiş bölümü görevi görüyor. Aynısını dördüncü ve yedinci filmler de yapıp, seriyi yeni kabuğuna sokmuştu. F9: The Fast Saga ise ironik alınan zevki baltalayarak yeni filmlere pek de hevesli bakmamama sebep oldu.

Fast & Furious 10 için hazırlıklar ise hâlâ devam ediyor. Yeni filmin beklenmedik karakterleri geri getirebileceği söyleniyor.

F9: The Fast Saga ile ilgili düşüncelerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.

Mehmet Çakıcı

1999'da Balıkesir'de doğdu. Küçük yaştan beri fantastik edebiyata ilgi duydu, büyüdükçe diğer edebiyatlara da yaklaştı. Şu sıralar İstanbul Üniversitesi'nde bu ilginin üstüne iyice düşüyor. Uzun bir süre araknofobinin nasıl yazıldığını öğrenemedi.

Yorum Yap

Exit mobile version