in ,

Blood: The Last Vampire Film İncelemesi

Blood: The Last Vampire incelemesi sizlerle. Chris Nahon imzalı fantazi ve aksiyon yapımına yeni bir bakış atıyoruz.

Blood: The Last Vampire Film İncelemesi
- Reklam -
- Reklam -

Anime yapımlarında en çok ele alınan temalardan biri de hiç şüphesiz vampirlerdir. Popüler anime film ve dizilerinin vampirlerle ilgisi olması, konuya olan ilgiyi gösterir nitelikte. Hiroyuki Kitakubo’nın ünlü vampir animesi Blood: The Last Vampire da vampir odaklı anime furyasında kendine has, özel bir yer edinmiş olan yapımlarından birisi.

Aslında bu anime gençler arasında o kadar tutuldu ki, sonunda ana kahraman Saya’nın hikâyesi hakkında sanal ortamda birçok şey yazılıp çizilmeye başlandı. Bunun üzerine kültleşmeye başlayan anime filmde eksik olan karakter analizlerinin ve saklı kalmış bilgilerin ortaya çıkarılmasına karar verildi ve bir süre sonra efsaneleşecek olan Blood+ adlı 50 bölümlük anime dizisi ortaya çıktı.

Blood: The Last Vampire İncelemesi – “Blood+” ile Doğan Macera

Uzun bir dönem boyunca Japon gençliğini ekranlara kilitleyen Blood+ furyası, üzerinden bu kadar zaman geçmişken hâlâ dinmemekle beraber meyvelerini vermeye de devam etti. Böylece Saya’nın ilk kez tanınmasına sebep olan Blood: The Last Vampire’ın live action formatta filme aktarılması kararı alındı.

- Reklam -

2009 yılında vizyona giren film tam da anime filmin geçtiği o karanlık dönemde geçiyor. Zaten film başlarken de küçük bir açıklamayla bize izleyeceğimiz zaman diliminin son durumundan bahsediliyor. Uzun yıllar önce Japonya’da başlayan savaşla birlikte ortaya çıkan insan görünümlü iblislerin -ki burada kastedilen vampir türü oluyor- insan ırkına karşı bir kan avı başlattığını ve onlara karşı savaş veren Japon savaşçıların teker düştüğünü anlıyoruz filmin başında yapılan küçük açıklamadan. Ve elbette ki bir noktada gizemli bir savaşçının çıkıp tüm bu iblis ırkına karşı savaşacağını anlıyoruz açıklamanın sonunda.

Blood: The Last Vampire Film İncelemesi 2009

Filmimiz, animede olduğu gibi bir metro sahnesiyle açılıyor. Siyahları çekmiş oturan Japon bir kız görüyoruz ilk önce. Ve bir de gazetesini okuyan bir adam… Biraz daha dikkatle baktığımızda elbetteki adamın ter döktüğünü ve Japon kızımıza sık sık bakış attığını fark ediyoruz. Ve gizemli bir görüntü sergileyen Japon kızın gözlerinde, bir an için görünüp kaybolan kırmızı bir ışıltıyla birlikte, an itibarıyla Saya ile tanıştığımızı anlıyoruz. Bunu fark etmemizle birlikte de aksiyon başlıyor zaten.

Macera ilerlerken ve olayları çözerken Saya hakkında da bazı bilgiler ediniyoruz. Araya serpiştirilmiş bazı ipuçları bize onun kimliği hakkında az da olsa bilgi veriyor. Bu bilgilerin olduğu dakikalar, özellikle de anime filmi ve anime diziyi izlememiş olanlar için önem taşıyan anlar… Sonuçta Saya’nın kim yada ne olduğunu bilmeyen bir izleyici için, aceleyle çantasını karıştırdığı ve içi kan dolu şişeye ulaştığında da büyük bir susuzlukla şişeyi kafasına diktiği an, şaşırtıcı ve bir o kadar da önemli bir an olsa gerek…

Blood: The Last Vampire Hikâyesi

Hikâyeye gelirsek… Saya’nın bu iblislerin başı olan Onigen’e ulaşmak ve onu yok etmek istediğini, filmin ilk birkaç dakikası içerisinde anlıyoruz zaten. Ana amaç bu diyebiliriz. Ana hikâye ise, Onigen’in iblislerinin Amerikan Hava Üssü’ne acımasızca saldırılar düzenleyerek birçok askeri katletmesi üzerine CIA’in, Japonya’dan Saya’yı getirtmesi diyebiliriz.

Elbette Saya’nın olayların ortasına bir anda dalmasının söz konusu olamayacağından dolayı, kimliğini gizlemesi gerekiyor. Bu yüzden de askeri üssün içerisinde bulunan liseye, Japonya’dan gelen bir değişim öğrencisi olarak giriş yapıyor. Askeri üssün en yetkili kişisi olan komutanın kızının da aynı okula gitmesi ve Saya’yı, okulda öğrenci gibi görünen iki vampiri öldürürken görmesiyle işler oldukça karışıyor ve elbette ki bir o kadar da ilginçleşiyor.

Blood: The Last Vampire İncelemesi

Filmi izlerken ister istemez anime filmi ve dizisi ile karşılaştırma konusunda kendinize engel olamıyorsunuz. Bu açıdan bakarsak, Saya’nın animelerdekinden çok da mükemmel bir dövüş performansı sergilemiş olması gözden kaçmıyor. Özellikle de Alice’i kurtarmak için onlarca vampirin arasına girdiği dövüş sahnesi, filmin unutulmaz anlarından… Ayrıca, akrobatik dövüş hareketlerinin ve animelerden alışkın olmadığımız türden, korkutucu çığlıklar atma, duvarları yıkarak ilerleme ve hatta uzun mesafeli aralıklardan kolaylıkla atlama gibi bazı ekstra özelliklerin yüklenmesi Saya karakterini olduğundan daha başarılı bir hale getirmiş.

- Reklam -

Saya’nın anime filmde gördüğümüz sert karakterinin filme de yansıtılması, vampirlerin dönüşümlerinin son evresi olan Chiropteran denen yaratığa dönüşme evresinin, animedeki birebir görüntüyü yakalayamasalar da yine de kullanılması, Saya’nın vampirlerle olan dövüşlerinden önce bir an için de olsa gözlerinin kırmızıya dönmesi ve Saya’nın kanının, aynı animelerdeki gibi Chiropteran’lar üzerinde ölümcül bir etkisi olması filmin artılarından… Aynı şekilde bazı noktalarda animeden sapması –özellikle de Saya’nın geçmişi hakkındaki konularda- ve kötü kan efektleri filmin eksilerini oluşturmakta…

Ayrıca her ne kadar Saya’nın kanının Chiropteran’lar için ölümcül olması kısmı filme aktarılsa da, Saya’nın efsaneleşmiş hareketi olan kanını kılıcına sürerek savaşması kısmının filme aktarılmaması da benim açımdan büyük bir hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Kamyonetin uçuruma düştüğü sahnenin biraz(!) fazla uçuk bir sahne olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Filmde ana karakterimiz olan Saya’yı, Güney Kore sinemasının parlayan yıldızı Gianna Jun canlandırıyor. Güney Kore sinemasının romantik komedi dalında tartışmasız en iyilerinden ve en bilinenlerinden biri olan My Sassy Girl’ün ve devam filmi Windstruck’ın başrolünde oynayan ve Daisy adlı filmle ününe ün katan Gianna Jun filmde, Saya karakterini canlandırma konusunda hiç zorluk çekmiyor. Oldukça başarılı bir performans sergileyen Jun, tam da bu sebepten dolayı Saya’ya beyazperdede hayat veren kişi olarak animenin hayranlarının çoğu tarafından kabul gördü ve büyük bir beğeni ile karşılandı.

Blood: The Last Vampire Film İnceleme

Aslına Sadık Bir Yapım

Blood: The Last Vampire, büyük oranda animesine sadık kalmış, aksiyonu yüksek, Japon film klişelerinden az çok nasibini almış, mükemmel olmamakla beraber güzel uyarlanmış bir film diyebilirim. Garip bir kız olan Saya’nın, görevi uğruna insanların arasına karıştığında başına gelenleri izlemek eğlenceli olsa da az çok tahmin edilebilir sonuçlar karşımıza çıkıyor. Aynı CIA ajanı Luke’un da dediği gibi…

“Yaşının hepimizinkinin toplamından fazla olduğunu düşünürsek, Saya’yı liseye gönderdikten sonra ne olmasını umuyordun ki?”

Dipnot: Saya ve Alice’in askeri araçla kaçtıkları sahnelerden birinde, boş bir dağ yolunda ilerlerken birden arabanın önüne kanatlı bir Chiropteran’ın çıktığı sahnenin, Underworld: Revolution’da kanatlı bir vampir olan Marcus’un, dağlık yolda Selene ve Michael’ın kamyonetlerinin önüne çıktığı sahnenin neredeyse aynısı olduğunu düşünmeden edemedim.

Merve Sarıoğlu


İlginizi çekebilir: İzleme Listenize Eklemek İsteyeceğiniz Vampir Temalı En İyi 20 Anime

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

inklingler

İnklingler: J.R.R. Tolkien ve Arkadaşlarının Kurduğu Büyülü Edebiyat Kulübü

Kerem Beyit ile Röportaj

Kerem Beyit ile Röportaj