in ,

Hatırla: Ruhu Kemiren Duyguların Nahif Sorgusu

Yeniden doğ. Başka biri ol. Artık olmadığın kişinin hayatını miras al. Seran Demiral’ın “Hatırla” adlı kitabını inceledik.

Hatırla - Seran Demiral
- Reklam -
- Reklam -

Seran Demiral’ın Tudem Yayınları etiketiyle yayınlanmış Hatırla kitabı incelemesi sizlerle.

Çocukların ve genç yetişkinlerin bilişsel kabiliyetleri ya çok hafife alınıyor ya da haddinden fazla zorlanabiliyor. Bu nedenle, yaş gruplarına adanmış edebiyat bile içeriğin niteliği, üretimi ve tüketimi aşamasında hedef kitlenin kapasitesinin karşılamakta hatalar yapabiliyor. Böyle bir tutumun iki versiyonu mevcut.

İlk tutumda, ilgili yaş grubuna minik erişkin muamelesi edilir. “Küçük dediğin sünger gibi, ne verirsen onu alır,” kanısıyla hareket edilir. Bu sayede, biçemsel ve entelektüel manada erişkinlere hitap eden içeriklere sahip hikâyelerle (mitlerle, söylencelerle, masallarla, vs.) içli dışlı olabilir.

- Reklam -

Diğer tutumda, ilgili yaş grubunun henüz erişkinliğe ulaşmadığı gerekçe gösterilir. “Yaşı gereği şu an için aklı kesmeyebilir,” kanısıyla hareket edilir. O anlayış sayesinde, anlamak için yetişkin performansı ve birikimi gerektirmeyen anlatımlar üretilir.

Bu tabloda ilkinde umursanmayarak, ikincisindeyse kılı kırk yaracak seviyede umursayarak ıskalanabilen muhatabın ta kendisi. Çocuk ve genç yetişkinlerin bilişsel kapasitelerini, korkularını, arzularını, dünyayı kavrama kabiliyetlerini vs. hesaba katarken hikâye anlatımındaki ölçüyü tutturmak elzem. Kavrayışlarını aşan bilgiler içeren hikâyeler anlatılacaksa sabır ve dikkatle açıklanmaları gerek. Onlara, onların kavrayış sınırlarında yaklaşan hikâyelerin de zekâlarını, duygularını ve dünyayı algılama biçimlerini hakir görmeyen niteliklere sahip olması şart.

Bu iki şartı yerine getiren örnekler yok mu? Elbette var. Sayıları da az değil. Öne çıkan, akılda kalan veya zamanla klasikleşen eserler bu iki şartı aynı anda yerine getirmeye çalışanlar arasından çıkıyor.

Bu sentez Seran Demiral’ın çocuk ve genç yetişkinler için kaleme aldığı hikâyelerinde kendini ziyadesiyle hissettiriyor. Filozof Çocuklar Kulübü serisi (Final Kültür Yayınları; seri 2020’de yenilenerek “Kafası Karışıklar” adıyla Tudem Yayınları’na geçti), gündelik dertleriyle pek meşgul gençlerin yeni keşfettikleri felsefeyle birlikte “Ben kimim?” ve “Biz kimiz?” gibi soruların peşinden gitmelerini konu ediniyordu. Parmak Uçları (Tudem Yayınları), farkındalığın niteliği ve niceliği kapsamında kendini, başkalarını ve dünyayı yeniden tanıyıp keşfetme yolculuğuydu. Likya’nın Şarkısı (Tudem Yayınları), miras olgusunu hediye ve hatırlanma olgularıyla ilişkilendirerek, yaşama ve yaşatmaya olanak tanıyan bağlara dair bir hikâyesiydi.

Yazarın Tudem Yayınları’ndan çıkan son romanı Hatırla isimli kitabında da aynı çizgi sürdürülüyor. Bu sefer hafıza, hatırlanma ve hatırlan(a)mama temaları çerçevesinde kimliğin oluşumu, kazanımı, kabulü ve reddi üzerine sorgulamalar yaptıran bir hikâyesi var.

Yeniden Doğan Kahraman Tanımadığı Eski “Ben”in Hayatına Buyur Edilir

Genç kız gözlerini açtığında ne konuşabilir ne de hareket edebilmektedir. Yabancı olduğu bir yerde, yabancılarla çevrelenmiştir. Konuşmanın ve hareket etmenin ne olduğunu bilir. Ancak bedenine söz geçiremez. Üstelik kim olduğunu ve neden orada bulunduğu hakkında en ufak fikri dahi yoktur. Zamanla bedeninin hâkimiyetini geri kazanmaya başlar. Geri getiremediği şeyse hafızası ve kim olduğudur. Hal ve tavırlarından annesi olduğunu tahmin ettiği kadından adının “Anı” olduğunu öğrenebilmiştir. Ancak ne o isim ne de annesi olduğunu tahmin ettiği kadın kendisine bir şey ifade etmez.

Zaman geçer, bedeni ve yetileri iyice kuvvetlenir. An gelir, annesi olan kadının refakatinde, Anı adlı kızın evine gitme vakti gelir. Ve böylece, Yeni Anı Eski Anı’nın geride bıraktıklarını miras alır. Genç kız için her şey yenidir; tanımadığı bir aile, huyunu suyunu bilmediği yakın arkadaşlar, yeni yeni tanımaya başladığı eski çevre, vs… Yeni Anı olarak tüm bunlara alışmaya çalışır. Bu süreçte Yeni Anı, Eski Anı’nın başına ne geldiğini merak etmeden duramaz. Neticede yeni varlığını eski varlığını sonlandıran gizeme borçludur.

Hatırla - Seran Demiral

Hatırla: İyi Bir “Hafızamı Kaybettim” Hikâyesi

Hafıza kaybı teması, avantajlarının çokluğu sebebiyle çok kullanılmış, o yüzden çabucak klişeleşmiş temalardan. Tek seferde ana karakteri hızlıca tanıtmak, amaç edindirmek ve maceraya çıkmasını sağlamak bu temada bir hayli pratik. Buna “İşin aslı…” tarzında gizemler yapabilmenin kolaylığını, karakter gelişimini sıfırdan başlatabilmenin rahatlığını vs. eklemek de gerek. Kısacası, yazar için de okur için de bir hayli hoşluğa sahip.

Hatırla kurgusunda bunların hepsi var. Fakat temanın sağladığı avantajların rehavetine kapılmak söz konusu değil. Tüm tema, başına sıra dışı bir iş gelen sıradan birinin sıradan hayatındaki kesitler içerisine işlenmiş. Okuru büyük gizemlerin peşinden sürükleme hevesi yok. Heyecanı had safhada tutan gerilimler yok. “Sıradan biri hafızasını kaybederse ne olurdu?” sorusunun sınırları içerisinde, karakter çatışmalarını ve polisiye tatlı gizemi savsaklamadan ilerleyen bir hikâye var.

Hatırla kitabında hafıza kaybı ve yaşatabileceği deneyimler hep ön planda. Ana karakterin hafıza kaybı yaşadığı ve bu yüzden sorunlar yaşadığı asla unutturulmuyor. Bu hikâyedeki “hafıza kaybı” hikâyeleştirmeyi kolaylaştıran yardımcı tema değil, hikâyenin hemen hemen her şeyi. Okur da romanın başından sonuna kadar, ana karakterin, “Ben olsaydım, aynısı –ya da ona yakın bir şeyi– yapardım,” dedirten deneyimleriyle muhatap oluyor.

- Reklam -

Örneğin, hafızasını kaybetmiş Anı’nın bilişsel becerilerini kazanma süreci. Hafızanın çevresel deneyimle, bilişsel yeteneklerle ve kişilikle olan sıkı bağı unutulmamış. Hafızasını kaybetmiş biri gözünü ilk defa açtığında ne tecrübe eder, eski kişiliğinin yaşadığı çevreye ne tepki verir, varlığıyla iz bıraktığı kişileri ve nesneleri nasıl gözlemler, kendisiyle ilişkilendiremedi her şeyi nasıl yorumlar; hepsi de ikna edici sebep ve sonuç ilişkisi çerçevesinde işlenmiş.

Roman, sadece bu yönüyle bile hafıza kaybı temalı örneklerin “hikâye bu ya…” temsilcilerini geride bırakarak çok rahat “dikkate değer” temsilci kategorisine girebilir. Elbette romanın vasıfları bir temanın iyi örneği olmakla sınırlı değil.

Herkesi İlgilendiren O Çok Kişisel Hikâyelerden

Hatırla çok kişisel bir hikâye. Olay örgüsü de kişisel hikâyenin sınırlarını geçmeden ilerliyor. Ana karakter için gidişatın önemi değişmiyor. Ancak deneyimleri arttıkça hafıza kaybıyla ilişkili deneyimlerin kişisel anlamı da değişime uğruyor. Olay örgüsü ilerledikçe deneyimlerin anlamı birike birike geneli ilgilendiren meseleciklere dönüşüyor.

Ana karakterin kendine yönelttiği her soru bir bakıma okura da yöneltiliyor. “Ben kimim?”, “Geçmiş ilişkilerim ve bağlarım mıdır beni tanımlayan?”, “Kimlik nedir?”, “Bana uygun görülen kimlik başkalarınca tanınmazsa var olmaz mıyım?” gibi temel sorular bunlar. Sorular doğrudan yöneltilmiyor. Önce, sonu soruyla bitecek olay yaşanıyor. O esnada da ana karakter sıcağı sıcağına tecrübe ettiği durumu anlamlandırmaya çalışıyor. Sonundaysa ana karakterin kendi durumunu sorgulamasına bağlanıyor.

Hafıza kaybı temasıyla yoğrulmuş hikâye ile bu gibi sorular yan yana gelince Anı’nın kişisel yolculuğu metaforik yan anlamlar da kazanıyor. Örneğin, Anı’nın hafızasını kaybederek uyanması, doğuş; bilişsel yeteneklerini geri kazanması, zihinsel ve fiziksel gelişim; Yeni Anı’nın Eski Anı’nın ailesi ve yakın çevresiyle yaşamaya çalışması, içinde yetişilen ailenin ve sosyal çevrenin seçilemediğini ve aynı şekilde onların da yetişen kişiyi seçememesi… gibi gibi hikâyeleştirmeler var. Hepsi de herkesin deneyimlediği temel şeylere işaret ediyor.

Küçük Karmaşalar Vesilesiyle Sürüp Giden Sıradan Hayat

Hikâyeyi var eden her şey “olabilir” ya da “olur mu olur” hissiyatı yaşatıyor. Bu da yazarın “hikâyeyi, altında türlü fırtınalar barındıran bir dinginlikle anlat” anlayışından ileri geliyor.

Yazarın teknik tarzındaki bu inceliğin sırrı, “beş adımda güzel çizim” esprisi örneklenerek açıklanabilir. Bahsi geçen espriye göre diyelim ki bir kedi çizmek istendi. Bunun için ilk dört adımda çöpten adam tarzında kediyi andıran bir taslak çizmek gerekir. Yuvarlak kafa, uzun elips gövde, kuyruk ve bacaklar gibi şeyler. Beşinci aşamadaysa çöp adamdan hallice kedi taslağına küçük ayrıntılar eklemek gerekir. Gerçek bir kediyi andıracak gözler, kulaklar, kürk, kürkteki desenler, ışığın geldiği yöne göre gölge ve parlaklık gibi uzayıp giden ayrıntılar listesidir bu. Nasıl bir kedi resmi çizilmek isteniyorsa taslağa da o liste içerisinden ayrıntılar eklenir. Çünkü taslağı kedi resmine dönüştürecek yegâne şey o ayrıntılardır. Taslakta kedi patilerinin olması gereken yerde sincap elini anımsatan ayrıntılar kullanmak -amaç sincap elli kedi çizmek değilse- hatalı olacaktır.

seran demiral
Seran Demiral

Seran Demiral da hayatın içinden çekip çıkardığı taslağını aynı gerçeklikte karşılığı bulunabilecek ya da anlamlandırmakta güçlük çekilmeyecek ayrıntılarla şekillendiriyor.

Örneğin, Anı’nın aralarındaki aile bağını hatırlamasının anne için önemi. Eski güzel günlere dönmek isteyen ebeveyn için o bağın canlanmasının istenmesi normal. Bunun nasıl olacağı, olursa her şeyin gerçekten eski haline dönüp dönmeyeceği meçhul elbette. Ancak bu çok da sıra dışı bir istek gibi gelmiyor. Hayatımızda önemli yere sahip birinin hafızasından silinmiş olsa, çaresizlik içerinde düşünecek ilk şey aşağı yukarı aynısı ya da bir benzeri olurdu.

Romandaki her ayrıntı öyle veya böyle bu türden hak verilesi, üstüne düşününce “olabilir” dedirten ayrıntılarla işlenmiş. Bunlar aynı zamanda hikâyeyi var eden soruların da kaynağı konumundalar. Ana karakterin düşünceleri, iç gerginlikleri ve bu ikisinin meyvesi olan eylemleri üzerinde etkiye sahip. Üstelik ana karakterin kendisi de deneyimleri açısından soru üreticisi konumunda. Ayrıca, hikâyenin gidişatı tamamen ana karakterin ne yapacağıyla ilişkilendiğinden doğal olarak o ayrıntılar hikâyenin ilerleyişinde de söz sahibiler.

Bitirirken

Seran Demiral’ın Hatırla eseri böyle. Yazarın önceki işlerindeki gibi yine farklı bir konuda okurunun kendi kendisine sorular yöneltmesi amaçlamış. Okurlarının farkında olduğu ama uygun örnek yoksunluğundan ötürü tam anlayamadığı ya da ifade edemediği şeyler, Anı’nın yolculuğu vesilesiyle örneklenmiş.

Sizler de esere veya yazara dair yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz.


* Kaosun Kalbi: Alternatif Tarih, Fantastik Dünya ile Buluşuyor

Cemalettin Sipahioğlu

1986 İstanbul doğumlu. Bilimkurgu, korku ve fantastiği uzun süre televizyondan takip edebilmiştir. Ailesinden habersiz aldığı ucuz VCD oynatıcıyı saklayıp, onlar yokken kullanarak, bu konularda film açıklarını kapatmaya çalışmıştır. Edebiyata sonradan bulaşması; bilgisizliği; bilgisizlik de, "Raftaydı ve ben onu alıp okumadım zamanında." pişmanlıkları getirmiştir. Lem ile Küvette Bulunan Günce'yle tanışması; okumaya yeni başlayan biri için hem talih, hem de talihsizlik olmuştur. Film, kitap, animasyon, çizgi roman olsun; kendi sınırlı bilgisiyle, eserleri iç dinamikleri içinde değerlendirmeye çalışır.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Spider Man 3 Daredevil Charlie Cox

Spider-Man 3 Filminde Charlie Cox’lu Daredevil Umutları Suya Düştü

Disney Hercules Herkül

Hercules Disney İmzasıyla Beyaz Perdeye Geliyor