Kariyerine başladığı Following filmiyle 1998 yılında Hollywood’a giriş yapan Christopher Nolan, o günden bu yana başarısının ve popülaritesinin üzerine ekleyerek devam etti. Yıllar boyu birçok filme imza atan yönetmen, elbette bazı filmlerden etkilendi. Mesela Dunkirk’de F. W. Murnau, Interstellar filminde ise 2001: A Space Odyssey gibi sevdiği filmlerden ve yönetmenlerden ilham aldı.
Bu sıralar uluslararası bir casusluk hikâyesi olacağı söylenen Tenet üzerinde çalışan ve Robert Pattinson, John David Washington, Dimple Kapadia gibi isimleri bir araya toplamayı başaran Nolan’ın, bizlere önerdiği filmlere hep birlikte göz atalım.
İşte Christopher Nolan’ın Sinemaya Bakış Açısını Değiştiren Filmler
2001: A Space Odyssey, 1968
Stanley Kubrick’in bilimkurgu başyapıtı 2001: A Space Odyssey, çocuk yaştaki Nolan üzerinde büyük bir etki yarattı. Yönetmen, Entertaiment Weekly’ye yaptığı bir açıklamada filmi sinemada gördüğünde aklının uçup gittiğini belirtti.
“Başka dünyalara götürülmüş gibi hissettim, sıra dışı bir tecrübeydi. Filmin size gösterdiği dünyadan bir an bile şüphe etmiyorsunuz. Kalite olarak çok üstündü.”
12 Angry Men, 1957
Nolan, Criterion’a çok az filmin erkekler arasındaki dinamikleri Sidney Lumet’in 1957 yapımlı filmi 12 Angry Men gibi inceleyebileceğini söyledi. Henry Fonda ve Lee J. Cobb’un da oynadığı film, tamamen erkeklerden oluşan bir jürinin babasını öldüren bir genci mahkum edip etmeyeceğini konu alıyor.
Alien, 1979
Ridley Scott da Nolan üzerinde büyük etkiler bırakan yönetmenlerden biriydi. Nolan, bu konu hakkında Media Company’ye şunları söyledi:
“Her zaman Ridley Scott’ın büyük bir hayranı oldum. Ailen, Blade Runner gibi filmler beni resmen uçurdu, çünkü yarattıkları sıra dışı dünyaların içine dalıp bulunduğunuz mekandan tamamen uzaklaşabiliyordunuz.”
All Quiet On The Western Front, 1930
Nolan, All Quiet on the Western Front filminin savaşın insanları nasıl canavarlaştırdığına dair çekilmiş ilk ve en iyi film olduğunu söyledi.
“Bu başyapıtı izledikten sonra şiddet ve korkunun daha iyi anlatılamayacağı konusunda ihtilafa düşemeyiz. Benim için bu film, dayanmanın gücünü ve bir gelenek olarak kişinin kaderde anlam ve mantık arayışını gösteriyor.”
Bad Timing, 1980
Nicolas Roeg’in yönetmenliğini üstlendiği Bad Timing, 1980 yılında gösterime girdi. Bir psikoloji profesörünü oynayan Art Garfunkel ve Amerikan bir kadını oynayan Theresa Russell’ı inişli çıkışlı bir ilişkinin iki tarafı olarak konu edinen bir psikolojik korku filmiydi. Nolan Critetion’a şunları söyledi:
“Nic Roeg’in filmleri yapısal yenilikler içermeleriyle bilinir, ama ekranda fotografik mükemmelliklerini görmek de çok harika.”
The Battle of Algiers, 1965
The Battle of Algiers filmi Dunkirk’ü yaparken Nolan’ı oldukça etkilemişti. Nolan, Gillo Pontecorvo’nun 1966 tarihsel draması hakkında şöyle konuştu:
“Anlatım olarak zamanın ötesine geçen ve etkileyici bir gerçekçiliğe sahip. Sizi oldukça abartısız karakterleriyle empati kurmaya zorluyor. Basitçe filmdeki insanları önemsiyoruz çünkü onların gerçekliğinin içine çekiliyor, yüzlerindeki umudu görüyoruz.”
Blade Runner, 1982
Ridley Scott’ın bir diğer filmi olan 1982 yapımı Blade Runner, Interstellar filminin nasıl görüneceğini düşünürken Nolan’ı oldukça etkiledi.
Close Encounters Of The Third Kind, 1977
Nolan IndieWire’a Spielberg’ün Close Encounters of the Third Kind filminin Interstellar filmini geliştirirken onun için büyük bir ilham kaynağı olduğunu söyledi. Yönetmen şunları da ekledi:
“Close Encounters gibi filmlerde uzaylılarla karşılaşma konusuna ailevi ve insani bakış açısıyla yaklaşılıyor, bugünkü izleyicilere bu deneyimi benzer bir senaryo ile aktarma düşüncesinden hoşlandım.”
First Man, 2018
Nolan, Damien Chazelle’in 2018 yapımı filmi ve bir uzay draması olan First Man filmi hakkında övgü dolu konuştu.
“Amerikan uzay programının; ustalık, saygı uyandıran fiziksel detaylarla, Chazelle’in sıra dışı, oldukça subjektif bakış açısı ve insanı içerisine çeken sinematik sahneler ile yeniden canlandırılışı.”
For All Mankind, 1989
Al Reinert’ın 1989 yılında çıkan uzay belgeseli For All Mankind, NASA’nın Apollo programındaki orijinal görüntülerin üzerine kurgulandı. Nolan ise şunları söyledi:
“Bu film, insanlığın en büyük çabalarının bir belgesidir.”
Daha sonra Nolan, uzay filmlerine hayran olan kişilerin Interstellar ve For All Mankind filmlerini kesinlikle izlemesi gerektiğini söyledi.
Foreign Correspondent, 1940
Alfred Hitchcock’un da büyük hayranı olan Nolan, BFI’ya şöyle söyledi:
“Hiçbir görsel anlatıcılık ve sinematik geciktirim incelemesi Hitchcock olmadan tamamlanamaz. Hitchcock’un Foreign Correspondent’ta suya çakılan uçağı portre edişindeki teknik ustalığı bize Dunkirk filminde denediğimiz şeylerin büyük kısmında ilham verdi.”
Greed, 1924
Nolan’a göre Erich von Stroheim’in 1924 yapımı sessiz filmi Greed, mutlak bir dahinin işi. Von Stroheim, bu drama için lotoyu kazanan üç arkadaşın nasıl perişan olduklarını ve birbirlerine düştüklerini anlatan 85 saatlik görüntü kaydetti.
The Hit, 1984
“Çok az film çaresiz adamların arasındaki münakaşayı gösterme riskini alır,” diyor Nolan, Stephen Frears’ın 1984 yapımı İngiliz suç filminden övgüyle bahsederken. Filmde Tim Roth ve kamera karşısına tekrar dönen Terence Stamp, bir suçluyu infaz etmek üzere Paris’e götüren iki tetikçiyi canlandırıyor.
Koyaanisqatsi, 1983
Nolan, Godfrey Reggio’nun 1982 yapımı deneysel belgeseli hakkında şu şekilde konuştu:
“İnsanlığın en büyük çabalarının nasıl da can sıkıcı sonuçlara yol açabileceğinin bir kanıtı. Sanat, propaganda değil, duygusal, eğitici değil, size ne düşüneceğinizi değil, ne hakkında düşüneceğinizi söylüyor.”
Lawrence of Arabia, 1962
Hepimizi yakından ilgilendiren bir hikâye, David Lean’in Lawrence of Arabia (Arabistanlı Lawrence) filmi. Dijital filmciliğin acımasız saldırılarına rağmen geleneksel film çekim tekniklerini korumaya çalışan Nolan, Lean’in bu filmini eski yöntemlerin eşsiz bir tecrübe yarattığını kanıtlamak için örnek gösterdi. Nolan, 2015 London Film Festival’inde Lawrence’ı selüloit filmleri savunmak için kullandı ve Lean’in görüşü sayesinde ortaya çıkan hoş gölgelerle, gök yüzündeki özgün tona dikkat çekti. Nolan, ayrıca selüloit filmdeki detayların Blu-Ray’eden çok daha iyi olduğunu söyledi.
Merry Christmas Mr. Lawrence, 1983
Nolan, sihirbazlık üzerine bir gerilim filmi olan The Prestige’de müzisyen ve aktör David Bowie’ye yer vermişti. Elbette bu iş öyle birden olmadı. David Bowie, Nagisa Oshima’nın 1983 yılında yayınlanan savaş filmi Merry Christmas Mr. Lawrence’daki rolü ile Nolan’ın ağına yakalandı. Nolan, David Bowie’nin karizmasını gerçekten yakalayabilen çok az film olduğunu ama Merry Christmas Mr. Lawrence’ın Bowie için biçilmiş kaftan olduğunu söyledi.
Metropolis, 1927
Fritz Lang’ın 1927 yapımı sessiz filmi Metropolis, Nolan tarafından sinema tarihi için önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirilmekte. Lang’ın dışavurumcu sinamatografisi ve karakter dizaynı bugün bile değişik türlerde filmler çeken büyük bir yönetmen kitlesine ilham vermektedir.
Mr. Arkadin, 1955
Orson Welles’in Mr. Arkadin adlı filmi onun diğer işlerine göre hep gözden kaçan bir yapım oldu. Fakat Nolan, Welles’in yaratıcılığından parçalar taşıdığı için bu filmi methediyor.
The Right Stuff, 1983
Nolan, IGN’e Philip Kaufman’ın uzay draması The Right Stuff hakkında şunları söyledi:
“Interstellar filmini yaparken 2001: A Space Odyssey yokmuş gibi davranamazsınız fakat üzerinde durmak istediğim bir diğer film de The Right Stuff. Interstellar’ı çekmeye başlamadan önce bu filmden bir çıktı alıp çalışma arkadaşlarıma dağıttım çünkü bu, sinemada yeterince insanın göremediği bir film. Neredeyse mükemmel yapılmış bir film. İnsanların genellikle ne kadar iyi olduğunu anlayamadıkları harika Amerikan filmlerinden biri ve bu muhtemelen film dört saat sürdüğü için olabilir!”
Saving Private Ryan, 1998
Nolan, Saving Private Ryan’ın öyle büyük bir hayranı ki Dunkirk filmi için Steven Spielberg’e danışmış. Nolan, film hakkında şunları söylüyor:
“Film gücünden hiçbir şey kaybetmedi, korkunç bir açılış ve devamında oturup izlemesi çok daha endişe veren sahneler. Bu öyle büyük bir başarı ki bununla yarışmayı istemedik.”
The Spy Who Loved Me, 1977
James Bond serisi de Nolan’ın favorilerinden biri, bu yüzden de ne zaman yeni bir Bond filmi çıkacak olsa internet aleminde adı hep muhtemel yönetmenler listesinde yer alıyor. Nolan 2012’deki bir soru-cevap etkinliğinde şöyle konuştu:
“Hatırladığım kadarıyla, gördüğüm ilk filmlerden biri The Spy Who Loved Me’ydi. Bond filmleri büyük ölçekli görüntülerdeki çekim tekniklerinin en güzel örnekleri olarak aklımda yer etti. Seni başka yerlere götürüşü, eğer inanırsan, Lotus Esprit’in bir deniz altıya dönüşmesi ve bunun ikna edici oluşu, tüm bunların işe yaraması ve senin ‘Vay canına, bu inanılmaz.’ demen…”
Ryan’s Daughter, 1970
David Lean’in 1970 yılında çıkan romantik filmi Ryan’s Daughter, Nolan’ı etkileyen bir diğer film. Nolan bu film için şöyle diyor:
“Rüzgarın süpürdüğü sahiller ve kıyıyı döven dalgalar… Coğrafyanın görünüşü, anlatımla temanın ilişkisi sıra dışı ve ilham verici. Saf sinema.”
Star Wars, 1977
Star Wars, o zamanlarda film yapan herkesi etkilediği gibi Nolan’ı da etkiledi ve genç bir çocukken onu film yapımına yönlendirdi. Nolan bu konu hakkında şunları söyledi:
“70’lerde Super 8 filmlerini kullanarak denemeler yapıyordum ve o zamanlarda Star Wars’ı gördüm. Her şey uzay gemileri ve bilimkurguydu.”
Street of Crocodiles, 1986
Nolan, stop-motion animasyoncular Stephen ve Timothy Quay’ı öyle çok seviyor ki, onların üç kısa filmini 35 mm formatında bir araya getirerek, 2015 yılında ülke içinde bir tura çıkardı. İkilinin 1986 yılında yayınlanan Street of Crocodiles adlı kısa filmi Nolan için bir mihenk taşı olarak kaldı. Nolan filmden övgüyle bahsetti:
“Filmden bir görüntü görür görmez gözlerinizi ondan alamıyorsunuz, şimdiye dek fotoğraflanmış en sıra dışı şeylerden bazılarını içeriyor.”
Sunrise, 1927
Nolan, George O’Brien ve Janet Gaynor’ın oynadığı F. W. Murnau’nun 1927 yılında yayınlanan sessiz romantik komedisinden şu şekilde bahsediyor:
“Film, görsel hikâye anlatıcılığının sunduğu sonsuz imkanların bir kanıtı.”
Sunrise’ın konusu her ne savaşa kadar uzak olsa da Murnau’nun görsel hikâye anlatıcılığı Nolan’ın savaş filmi Dunkirk’ü etkiledi.
Superman – The Movie, 1978
Nolan, The Dark Knight serisi ile süper kahraman filmleri dünyasında kendi izini bıraktı, onu bu türe asıl çeken şey ise Richard Donner’ın 1978’de yayınlanan Superman filmi idi. Nolan, Christopher Reeves’in oynadığı bu filmin, yönetmen olarak üzerinde büyük bir etki bıraktığını söyledi.
The Testament of Dr. Mabuse, 1933
Fritz Lang, Nolan’ın favorilerinden bir diğeri. Yönetmen, Alman film ikonu Lang’ın The Testament of Dr. Mabuse filminde çılgınlığın ve eğlendirmenin en tepesinde olduğunu söyledi. Ayrıca Nolan, filmin bir kötü adam yazmak için araştırma yapan herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu da belirtti.
The Thin Red Line, 1998
Nolan, Terrence Malick’in 1998 yılında yayınlanan İkinci Dünya Savaşı filmi The Thin Red Line’ı, savaşa sıra dışı bir bakış olarak nitelendirdi. Başarısı giderek büyüyen drama, en iyi görüntü ve yönetmen dalları da dahil olmak üzere 7 Akademi Ödülü’ne aday gösterildi. Thin Red Line, Dunkirk’ü yaparkan Nolan için bir ilham kaynağı olmuş olabilir. Dunrkirk de ayrıca en iyi görüntü ve en iyi yönetmen dallarında aday olmuştu.
Topkapi, 1964
Sırada memleketimizden bir parça var. Nolan, Jules Dassin’in Technicolor soygun filmi Topkapi hakkında şunları söyledi:
“İçerikten çok tarza önem veren filmler arasında bu film, şaşılacak derecede eğlenceli. Sadece sarhoşçacına çekilen soygun sekansını değil ayrıca Peter Ustinov’un komik performansını da çok sevdim.”
The Tree of Life, 2011
Nolan, Terrence Malick’i o kadar seviyor ki The Tree of Life filminin özel yorum kısmında yer almayı kabul etti. Nolan Malick hakkında şunları söyledi:
“Terrence Malick sayabileceğim tüm film yapımcılarından daha fazlası, onun yaptığı bir işi anında tanıyabilirsiniz. Filmleri birbiriyle aşırı bağlantılı ve yaptığı işin kendisine ait olduğu belli oluyor. Yine de gördüğünüzü kavrayabilmek çok zor. Kullandığı teknik kendini hemen belli etmiyor.”
* * *
* Christopher Nolan Sinemasına Dair
* Heath Ledger, Nolan’la Tanışana Kadar Süper Kahraman Filmlerinden Nefret Ediyormuş!
Kaynak: Indie Wire
Merry Christmas Mr. Lawrence? Bayılırım! Filmin tek kusuru, Japon kumandanın “Amanın! David’im öptü beni!” havası veren çıldırma anıdır.
Lawrence of Arabia, Stephen Spielberg’in de favori filmi; her sene izlermiş. Spielberg filmlerinde aşina olunan aynalı sahnelerin kökeni o filme dayanıyor.