Ted Chiang, ülkemizde MonoKL etiketiyle yayınlanan, Geliş ve Nefes isimli iki öykü derlemesi ile tanınıyor. Chiang, aynı zamanda Arrival (2016) filmine ilham olan hikâyenin de yazarı. Electric Literature editörlerinden Halimah Marcus, Chiang’e Koronavirüs salgınının ardından dünyanın normale dönüp dönemeyeceği üzerine bazı sorular yöneltmiş. Marcus’un yazısını ve Chiang’in verdiği cevapları sizler için Türkçeye çevirdik.
* * *
Karantinada iki haftadan fazla zaman geçirmemin ardından, bir daha dışarı çıkıp çıkamayacağımı merak etmeye başladım. Yasal olarak çıkmama izin verilmesinden bahsetmiyorum, çıkan insanın kim olacağını merak ediyorum. Daha durgun, belki daha sessiz; umarım ki günlük hayatın basit zevklerini daha fazla takdir eden. İşimi korumayı başarsam ve sevdiklerim hayatta kalsa bile, hayatı esasen normale dönen şanslı azınlıktan biri olsam bile, evde yemek pişirmeye ve anne babamla haftada birkaç defa Facetime görüşmesi yapmaya devam edecek miyim? Yemeğimi dışarıda yemeye ve görüşmeler arasındaki süreyi uzatmaya başlamam ne kadar zaman alacak? Ne kadar zaman sonra metrodan ve yapacak çok fazla işim olmasından şikâyet etmeye başlayacağım ve genel olarak özgürlüğüme alışmış olacağım?
Neyin değişeceği sorusu, günlük hayatın sıradanlığından tarihin biçimine dek her şey için geçerlidir. Neyin tehlikede olduğunu bilmemize rağmen yine dikkatsiz, beceriksiz bir lider seçecek miyiz? Aramızdaki en savunmasız olanların zararına hareket etmeye, bilimin ve istatistiklerin sunduğu gerçekleri aşağılamaya devam edecek miyiz? Ve yapılan ya da yapılması tartışılan pozitif değişikliklere gelince –tarafsızlık, doğrudan devlet yardımı, ücretli hastalık izni– hangileri kalacak, ve hangileri unutulacak?
Bu soruları cevaplamak için, çoğu zaman yaptığım gibi, yüzümü kitaplara ve onları yazan insanlara çevirdim. Ve spekülasyon yaptığımı düşünürsek, bu sefer yüzümü spekülatif kurgunun bir ustasına, Ted Chiang’e döndüm. Tam olarak iki defa Ted Chiang’in konuştuğunu duydum ve iki seferinde de sonraki yıllar boyunca ondan alıntı yaptım, belki de onu yanlış alıntıladım. Cömertçe davranarak bana e-posta ile cevap vermeyi kabul etti.
Gerçek bilimkurgu hikâyelerinde dünya tanıdık bir yer olarak başlar, yeni bir keşif ya da icat her şeyi bozar ve dünya sonsuza dek değişmiştir
Halimah Marcus: Bu haftanın başlarında, Brooklyn Kitap Festivali’nde Mart Doten ve N.K. Jemisin ile beraber yaptığınız bir panelden bir hatıramı paylaştım. Hatırladığım kadarıyla, muhafazakâr anlatılarda bir felaket/sorun/savaş olduğu fikrini öne sürmüştün. Bu çözüme kavuşurdu ve her şey normale dönerdi. Yenilikçi anlatılarda ise bir felaket olurdu, çözüme kavuşurdu ve hiçbir şey eskisi gibi olmazdı. Bunu açıklayabilir misin? Bana öyle geliyor ki yenilikçi bir anlatının içindeyiz ve bu salgın toplumumuzu temelden değiştirecek.
Ted Chiang: Panelde geleneksel “iyi kötüye karşı” hikâyelerinin belli bir modeli takip ettiğini söyledim: Dünya iyi bir yer olarak başlar, kötülük müdahale eder, iyi kötüyü mağlup eder ve dünya iyi bir yer olmaya geri döner. Bu hikâyeler tamamen statükoyu yeniden eski haline getirmekle ilgilidir, bu yüzden dolaylı olarak muhafazakârdırlar. Gerçek bilimkurgu hikâyeleri farklı bir model izler: Dünya tanıdık bir yer olarak başlar, yeni bir keşif ya da icat her şeyi bozar ve dünya sonsuza dek değişmiştir. (Bu gözlem bana özgü değil, bilimkurgu araştırmacılarının uzun zamandır kaydettiği bir şey.) Bu, distopyaların bilimkurgudaki rolü üzerine yapılan bir tartışma bağlamındaydı. Bazı distopik hikâyeler kıyametin kaçınılmaz olduğunu ileri sürerken diğerlerinin ikaz edici öyküler olarak tasarlandığını söyledim, bu da istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için bir şeyler yapabileceğimiz anlamıma geliyor.
HM: Bozulma ve kıyamet arasındaki ilişki nedir? “Bozulma çözüme kavuşur ve hiçbir şey eskisi gibi değildir”i bir kıyamet anlatısı olarak nitelendirebilir miyiz? Veya kıyamet, bozulmanın asla çözülemediği üçüncü türden bir hikâye midir?
TC: Birçok distopik öykü, yağmacıların çorak topraklarda cirit attığı bir Mad Max dünyasının varyasyonlarını önerir. Bu kimsenin görmek istemediği türden bir değişim. Bence bunlar kıyamet olarak nitelendirilebilir. Bozulmayla kastettiğim medeniyetin sonu değil, ama belli bir yaşam şeklinin sona ermesi. Fransız Devrimi esnasında feodalizm kaldırıldığında aristokratlar dünyanın sona erdiğini düşünmüş olabilirler, ama dünya sona ermedi; dünya değişti. (Eleştirmen John Clute, Fransız Devrimi’nin bilimkurgunun yükselişini sağlayan birkaç şeyden biri olduğunu söylemişti.)
Ted Chiang: “Statükoyla en çok mutlu olan insanlar ondan en fazla fayda sağlayanlardır”
HM: Kendilerini politik olarak yenilikçi kabul eden insanlar için, özünde yenilikçilik olan bir anlatının aynı zamanda bir şekilde daha entelektüel bir hikâye olması gerektiğini fikrini sarsmak zordur. Ama birçoğumuz, statükoya geri döneceğimiz fikrine sıkıca tutunuyoruz –geçmişe bakıldığında bu seferki hikâyenin böyle olmayacağı açık olsa bile kendimize anlattığımız hikâye bu. Dolaylı olarak muhafazakâr diye tanımladığın anlatılarda özü itibarıyla rahatlatıcı bir şey mi var? Ve kendimizi bu rahatlığı reddetmek için zorlamalı mıyız?
TC: Tanıdık olan her zaman rahatlatıcıdır. Fakat gerçekten arzu edilen ile basitçe alışkın olduğumuz şey arasında bir ayrım yapmamız gerekiyor; bazen bunlar aynıdır ve bazen de değildir. Statükoyla en çok mutlu olan insanlar ondan en fazla fayda sağlayanlardır. Bu yüzden zenginler genellikle muhafazakârdır; var olan düzen onların yararına çalışmaktadır. Mesela şu anda öğrenci kredi borçlarını iptal etmek üzerine bir tartışma sürüyor ve ilişkili bir tartışma da neden bireylere yapılan finansal yardımlarla dev şirketlere yapılanlar arasında böyle bir fark olduğu hakkında var. Mevcut borç sistemimize geri dönmekten en çok mutlu olacak insanlar ondan faydalananlardır ve onları rahatsız etmek iyi bir fikir olabilir.
HM: Koronavirüs salgınında bilimkurgusal (senin veya diğerlerinin çalışmaları) yönler görüyor musun, nasıl başa çıkıldığında veya nasıl yayıldığında?
TC: Salgınlar üzerine yazılmış bir hayli kurgu olsa da bence o senaryolarla gerçekliğimiz arasındaki en büyük fark devletimizin bununla ne kadar kötü bir şekilde başa çıktığı. Eğer amacınız bilinmeyen bir virüsün ortaya çıkardığı tehlikeyi dramatize etmekse, görevdeki yetkilileri beceriksiz olarak tasvir etmenin bir avantajı yoktur. Çünkü bu tehlikeyi en aza indirir; okurların eğer becerikli insanlar görevde olsaydı virüsün tehlikeli olmayacağı sonucuna varmasına sebep olur. Bunun gibi bir salgın hikâyesi “ahmak planı*” diye bilinen anlatılara benzer, eğer başkahramanın bir ahmak olmasaydı çok hızlı bir şekilde sonuca bağlanacak planlara. Şu an içinde yaşadığımız yalnızca kısmen bir felaket romanı; aynı zamanda –ve belki de çoğunlukla– grotesk bir politik hiciv.
Her şeyin her zamanki haline dönmesini istemiyoruz
HM: Bu salgın bir bilimkurgu değil, ama bir distopya gibi hissettiriyor. Koronavirüs salgınını nasıl ikaz edici bir öykü olarak anlayabiliriz? İyi/kötü anlatılarına olan kişisel eğilimlerimizle ve bunun sonrasında her şeyin normale döneceği beklentimizle nasıl mücadele edebiliriz?
TC: Bir şeylerin normale dönmesi üzerine konuşurken neyi kastettiğimiz hakkında açık olmalıyız. Hepimiz karantinada olmamayı, işe gidebilmeyi, sosyalleşmeyi ve seyahate çıkabilmeyi istiyoruz. Ama her şeyin her zamanki haline dönmesini istemiyoruz, çünkü bu krize yol açan da her zamanki haliydi zaten. COVID-19, federal olarak zorunlu tutulan ücretli hastalık iznine ve evrensel sağlık hizmetlerine ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösterdi, yani bunların olmadığı bir statükoya dönmek istemiyoruz. Mevcut yönetimin yaptıkları, gerçek liderler yerine demagogları seçmenin tehlikeleri üzerine ikaz edici bir öykü görevi görmeli, ancak seçmenlerin buna kulak vereceğinin bir garantisi yok. Bu deneyimden öğrendiklerimize bağlı olarak, bazı şeylerin çok farklı şekillerde ilerleyebileceği bir noktadayız.
Söyleşi: Halimah Marcus
Çeviri: Burak Mermer
Kaynak: Lit Hub
*: İngilizcede “idiot plot” olarak bilinen deyiş.
Ted Chiang ile gerçekleştirilen bu söyleşiyi nasıl buldunuz? Yazarın Koronavirüs sonrası dünya tanımına katılıyor musunuz? Kayıp Rıhtım Forum’da yorumlarınızı bizimle paylaşabilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!