in ,

Isaac Asimov İmzalı Bu Makale Günümüze Işık Tutmayı Sürdürüyor: “Bir Cehalet Dini”

Bilimkurgunun usta ismi Isaac Asimov imzalı bu makale, 1980’de yayımlanmış ve aslında o dönemin Amerika’sını eleştirmiş olmasına rağmen günümüze dair önemli dersler içermeye devam ediyor.

Isaac Asimov
- Reklam -
- Reklam -

Isaac Asimov geçmişten günümüze ışık tutmaya devam ediyor. Usta yazarın Ocak 1980 tarihinde Newsweek’te yayınlanan ve “Bir Cehalet Dini” başlığını taşıyan bu makaleyi sizler için Türkçeleştirdik.

hr

Özgür basının ezeli savunmasıyla tartışmak zor: “Amerika’nın bilmeye hakkı var.” Açık sözlü bir şekilde sormak neredeyse zalimce görünüyor: “Amerika’nın neyi bilmeye hakkı var acaba? Bilim? Matematik? Ekonomi? Yabancı diller?”

- Reklam -

Bunların hiçbiri değil elbette. Hatta popüler düşünceye göre Amerikalıların bu saçmalıkların hiçbiri olmadan çok daha iyi olduğunu varsayabiliriz.

Birleşik Devletler’de bir cehalet dini var ve her zaman da vardı. Anti-entelektüalizm gerginliği politik ve kültürel hayatımız içerisinde sürekli yolunu bulan bir konu oldu, demokrasinin “benim cehaletim de en az senin bilgin kadar iyi” anlamına geldiği yanılgısıyla beslendi.

Politikacılar, Shakespeare ve Milton’un dilini mümkün olduğunca dil bilgisi kurallarına uygun olmadan konuşmak için uğraşmayı alışkanlık haline getirdiler çünkü eğitimli gibi görünerek seyircilerini küstürmek istemiyorlar. Bu yüzden, konuşmalarında zekanın, ilimin ve nüktenin görünmesine dikkatsizce izin veren Adlai Stevenson, İngilizcenin tamamen kendisine ait bir versiyonunu icat eden bir başkan adayına Amerikan toplumunun akın ettiğini keşfetti. O günden beri hicivcilerin çaresizliği oldu bu.

George Wallace konuşmalarında esas rakiplerinden birine “sivri kafalı profesör” dediğinde, bu ifade sivri kafalı izleyiciler tarafından her zaman onay kükremeleriyle karşılandı.

Isaac Asimov
Isaac Asimov

Moda Kelimeler

Şimdilerde gericilerin tarafında yeni bir sloganımız var: “Uzmanlara güvenmeyin!” Bu on sene önce “30’un üzerinde kimseye güvenmeyin.” idi. Ama o sloganın çığırtkanları fark ettiler ki takvimin kaçınılamaz kimyası onları 30 yaş üstünün güvenilmezliğine evirdi ve anlaşılan bu hatayı bir daha asla yapmamaya kararlılar. “Uzmanlara güvenmeyin!” tamamen güvenli. Hiçbir şey, ne geçen zaman ne de açığa çıkan yeni bilgiler bu çığırtkanları herhangi bir konuda yararlı sayılabilecek bir uzmana dönüştüremeyecek.

Liyakata, bilgiye, ilime ve yeteneğe hayranlık duyanlar ve bunu dünyada yaymak isteyenler için kullanılan yeni bir moda kelimemiz daha var. Böyle insanlara “seçkinci” deniyor. Bu şimdiye kadar icat edilmiş en komik kelimelerden biri çünkü entelektüel seçkinler arasında olmayan insanlar bir “seçkinci”nin ne olduğunu veya nasıl telaffuz edileceğini dahi bilmiyorlar. Birisi “seçkinci” diye bağırır bağırmaz o kişinin okula gitmiş olmaktan utanç duyan gizli bir seçkinci olduğu belli oluyor.

Tamam öyleyse, açık sözlü sorumu unutun. Amerika’nın bilme hakkı bilgiyi ya da seçkinci konuları kapsamıyor. Amerika’nın bilme hakkı bizim belli belirsiz “neler oluyor” diye ifade edeceğimiz şeyi içeriyor. Amerika’nın mahkemelerde, Kongre’de, Beyaz Saray’da, endüstriyel kurullarda, düzenleme ajanslarında, işçi sendikalarında -genel olarak kudretlilerin koltuklarında “neler olduğunu” bilmeye hakkı var.

Çok iyi, bunu ben de destekliyorum. Ama insanların bütün bunları bilmesine nasıl izin vereceksiniz?

Bize özgür bir basın ve bağımsız, korkusuz, sesini çıkaran araştırmacı muhabirler topluluğu verin, biz de insanların bileceğine emin olabilelim.

Evet, eğer okuyabiliyorlarsa!

- Reklam -

Aslında okumak daha önce konuştuğum seçkinci konulardan biri ve Amerikan toplumu genel anlamda, uzmanlara olan güvensizlikleri ve sivri kafalı profesörleri hor görmeleriyle, okuyamıyor ve okumuyor.

Isaac Asimov hakkinda
Isaac Asimov

Şüphesiz ortalama bir Amerikalı iyi ya da kötü okunaklı bir imza atabilir ve spor manşetlerini anlayabilir -ama kaç tane seçkinci olmayan Amerikalı, bir dokümanın satır arasındaki bazıları belki de üç heceli olan binlerce art arda küçük kelimeyi okuyabilir?

Dahası durum gittikçe kötüye gidiyor. Okullardaki okuma puanları düzenli olarak düşüyor. Eskiden ilkokullarda okuma derslerinde kullanılan otoyol işaretleri, uluslararası okunabilir olmaları ve araba kullanmayı bilen ama sivri kafalı profesör olmayanların da okuyabilmelerine yardımcı olmak için küçük resimlerle değiştiriliyor.

Ayrıca televizyon reklamlarında sık sık yazılı mesajlar çıkıyor. Pekala, gözlerinizi onlardan ayırmayın ve göreceksiniz ki hiçbir reklamcı nadiren denk gelecek bir seçkinci dışında birinin o yazıyı okuyacağına inanmıyor. Bu azınlık dışındakilerin de mesajı anlayacağına emin olmak için her kelimesi bir de spiker tarafından seslendiriliyor.

Dürüst Çaba

Eğer durum böyleyse, Amerikalıların nasıl bilmeye hakkı var? Kabul edelim ki halka bilmeleri gerekeni söylemek için dürüstçe çaba gösteren bazı yayınlar var. Ama gerçekten kaç kişinin onları okuduğunu kendinize bir sorun.

Hayatlarının bir kısmında okul sıralarını işgal etmiş ve okumayı bildiklerini kabul edecek (isimlerini kullanmamaya ve onları komşularının önünde utandırmamaya söz vermeniz şartıyla) 200 milyon Amerikalı var, ama en güncel süreli yayınlar yarım milyon tiraj yaptıklarında inanılmaz derecede başarılı olduklarına inanıyorlar. Amerikalıların yalnızca yüzde 1’i -belki de daha azı- bilme hakkını kullanmayı deniyor. Ve eğer bu temelde bir şey yapmaya çalışırlarsa büyük ihtimalle seçkinci olmakla suçlanacaklar.

Cahil bir nüfusa sahip olduğumuzda “Amerika’nın bilmeye hakkı var” sloganının anlamsız olduğunu ve neredeyse hiç kimse okumadığında özgür basının işlevinin de gerçekte sıfır olduğunu iddia ediyorum.

isaac asimov
Isaac Asimov

Bu konuda ne yapmamız gerekiyor?

Cehaletin neticede bu kadar harika olup olmadığını ve “seçkinciliği” feshetmenin mantıklı olup olmadığını kendimize sorarak başlayabiliriz.

Fiziksel olarak normal bir beyne sahip her insan evladının çok şey öğrenebileceğine ve şaşırtıcı derecede entelektüel olabileceğine inanıyorum. Öğrenmenin sosyal olarak kabulüne ve öğrenmeye yönelik sosyal mükâfatlara şiddetle ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum.

Biz hepimiz entelektüel seçkinlerin bir üyesi olabiliriz ve sadece o zaman “Amerika’nın bilmeye hakkı var” gibi bir slogan veya herhangi bir doğru demokrasi kavramı, gerçekten de anlam taşıyabilir.
Çeviri: Burak Mermer
Kaynak: Aphelis


* Benim Robotlarım – Isaac Asimov

* Isaac Asimov’un İnterneti ve Daha Pek Çok İcadı Öngördüğü Makale

* Playboy: Bilimkurgu, Fantazi ve Korkunun Ustalarını Ağırlamış Bir Deli Dergi

Burak Mermer

1993’te Sivas'ta doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikası Çalışmaları'nda yüksek lisans öğrencisi. Edebiyatı, sinemayı ve bilgisayar oyunlarını çok sever. Hayatın anlamının Radiohead şarkılarında gizli olduğuna inanmakta, başka dünyalara duyduğu tutku sayesinde yaşamayı sürdürmektedir.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Davram Davram dedi ki:

    Galaksi!! Bu ne güzel bir yazı böyle.
    “Cehalet mutluluktur” ile Orwell öngörmüş, Asimov uyarmış, Le Guin teslim bayrağını çeken çoğunluğa umut vermeye çalışmış. Bu üç söylemin arasında kaç yıl var acaba? ABD -ve elbette üzüntüyle neredeyse tüm dünya- toplumu nereden nereye?
    İnsanlar üzerinde baskı, psikolojik şiddet, para ve bu aralar tanrıların en yücesi tüketim tanrısı eliyle hüküm sürmekte olan kapitalizmin bizi topluca getirdiği nokta: “Neredeyse” cehalet mutluluktur.
    İftihar etsinler, yetmiyorsa kına yaksınlar ne diyeyim…

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

One Punch Man

One-Punch Man Serisinde Parodi ve Gönderme Yapılan Animeler

hurda eren ersoy

Seçkide 122. Sayı: “Hurda Öyküleri”