in ,

Yayınevlerine Sorduk: “Ne Olacak Bu Ekonominin Hâli?”

Türk lirasının dolar ve avro karşısındaki değer kaybıyla kitap fiyatları can yakan seviyelere ulaşmaya başladı. Biz de yayınevlerine, bu tatsız gidişin nerelere varabileceğini sorduk. Ortaya bu yürek daraltan tablo çıktı.

yayınevlerine sorduk ekonomi
- Reklam -
- Reklam -

Gün geçtikçe kitap fiyatlarındaki artış, okurun yüreğini sızlatmaya, cebini biraz daha seri bir şekilde boşaltmaya devam ediyor. Özellikle son günlerde Türk lirasının dolar ve avro karşısında değerini yitirmesiyle, üretiminde dışarıya bağlı kaldığımız diğer pek çok ürünle birlikte, kitap fiyatları da iyice el yakmaya başladı.

Bizler de bu durumun yayıncılık dünyasındaki etkilerini, kısa ve uzun vadede çözüm olanaklarını ve işlerin nerelere varabileceğini birbirinden değerli yayınevlerine sorduk. Onlar da bizleri kırmayıp cevapladı!

Gerekli Şeyler Genel Yayın Yönetmeni Alişan Cengiz, İthaki Yayınları Satış ve Pazarlama Müdürü Coşkun Ören, JBC Yayıncılık Genel Yayın Yönetmeni Ertan Ergil, Maya Kitap Yayın Yönetmeni Tahir Malkoç, Palto Yayınevi Editörü Özge Uysal ve Pegasus Yayınevi Editörü Kemal Küçükgedik‘e, sorularımıza içtenlikle yanıt verdikleri için bir kez daha huzurlarınızda teşekkür ediyoruz.

- Reklam -

Türk lirasının değer kaybı yayın dünyasını ve bu sektörün çalışanlarını nasıl etkiliyor?

Gerekli Şeyler: En çok kağıt fiyatları üzerinden yayın sektörünü etkiledi dövizdeki artışlar. Örneğin bu ay içerisinde kağıda zam gelmemesine rağmen kitap kağıdı genelde avro üzerinden alındığı için yüzde otuz bir fiyat artışı gösterdi. Ayrıca telif hakları yüzünden yurt dışına ödemesi olan firmalar kur farkı kadar parayı sokağa attı gibi bir durum oldu. Bu durum daha çalışanları etkilemedi ama eğer böyle giderse yakın zamanda etkileyeceğine emin olabilirsiniz.

İthaki Yayınları: Kitabın fiziki üretiminde kullanılan kâğıt, tutkal vs. malzemelerin neredeyse tamamı döviz ile ithal ediliyor. Bununla birlikte çeviri kitapların avans veya satış ödemeleri de döviz üzerinden belirlenmekte. Bu şartlar altında biz de kitap üretimi konusunda hafif bir frene bastık. Yeni kitap üretimini durdurmuyoruz fakat tekrar baskı konusunda da aceleci davranmıyoruz. Kurun bu düzeyde devam etmesi bizi yeni tasarruf noktalarına itebilir, ana çabamız mevcut çalışan kadromuza zarar vermeden bu süreci atlatmak olacak.

JBC Yayıncılık: İnanılmaz kötü bir şekilde etkilediğini söyleyebiliriz. Öncelikle bu düşüş bizleri en çok tahsilat yaparken etkiliyor. Piyasada dönen vadeler çok uzun, bir eserin fiyatını belirlerken o günkü maliyetlere göre hesaplamalar yapılıyor ve satışı ona göre yapıyorsunuz. Fakat tahsilat günü geldiğinde paranız %15-20 değer kaybetmiş olabiliyor. Bu tüm hesaplarınızı alt üst olmasına, yayınladığınız kitabın baskısı tükense bile zarar etmenize yol açabiliyor. Çünkü fazlasıyla dışarı bağlı bir sektörüz, harcadığınızı bile yerine koyamıyorsunuz.

Hani sosyal medyada sıkça paylaşılan ‘Biz ekmeği dolarla mı alıyoruz? ‘veya ‘Ben kiramı Türk lirası ödüyorum, bana ne dolardan?’ gibi söylemlerde bulunanlar kadar şanslı değiliz. Kağıt, boya, telif, tutkal vs. bunların hepsi dövizle ödeniyor. Döviz arttıkça bunların da fiyatı artıyor. Yayıncılık piyasası imalat aşamasında neredeyse %95 dışarıya bağlı bir sektör. Eğer zaten yabancı eserler basan bir yayıneviyseniz geçmiş olsun.

Daha detaylı bir örnek vereyim, diyelim ki yeni bir anlaşma yapıyorsunuz. Bu yapılan anlaşma o günün dolar kuru olan 3.85 den yapıldı. Anlaşma bedelleri şu şekilde hesaplanır. Öncelikle yayının dijital dosya bedelleri hesaplanır. Bu rakamlar bellidir. 1,000 – 2,000 veya 3,000 dolar olarak sabitlenir her eser başına. Telif ücreti de eserlerin etiket fiyatı üzerinden belli bir yüzde belirlenerek yapılır. Yani siz ben bu yayını 38.5 TL’ye satacağım dersiniz, bu rakamın dolar karşılığı 10 dolar olarak esas alınıp baskı sayısı ile çarpılıp çıkan sonuçtan belli bir yüzde ile hesaplanır. Şimdi diyelim ki yayınevi olarak 100,000 dolarlık bir anlaşma imzaladınız. Daha anlaşmaların imzalı kopyaları bile elinize gelmeden dolar oldu 4.6. Bu ne demek? 75,000 TL zarardasınız demek. Genelde bu şekilde büyük anlaşmalar taksitler halinde ödenir, 2. taksitiniz geldiğinde dolar 6 liraysa zararınız katlanarak artar.

Kur artışı hem geçmiş 6-7 aylık gelirinize hem de önünüzdeki 1-2 yılınıza çok ciddi zararlar verebilir.

Kısacası döviz artıkça zarar edersiniz, zarar ettikçe lanet edersiniz, sizi böyle gören sektör çalışanlarınız da çok üzülür.

Maya Kitap: Kitabın ana maddesinin kâğıt olması, kağıdın da tamamen yurt dışından gelmesi, üstelik dövizdeki yükselişe bir de kağıda zam yapılması elbette kâğıt maliyetini neredeyse %60 oranında artmasına neden oldu. Bir de çeviri kitaplarda telif ücretini katarsanız, kitabın 6 ay öncesine göre baskı maliyetinin %50 artığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii ki bu artışın tamamını fiyatlara yansıtamadığımız için üzerimizdeki mali baskıyı hesaplamak çok zor olmasa gerek.

Bunun yanında Türkiye’de 10+10 yayınevi dışındaki yayıncılar hep sıkıntılı olduğu için, sanırım bağışıklık kazanmışlar. Kitabevinden çok yayınevinin olduğu bir ülkede hâlâ birçok yayınevinin ayakta kalması gerçek bir muamma. Kimsenin çözemediği bir denge var. Bakalım süreç ne gösterecek.

Mali tablodaki bu olumsuzlukların henüz direkt bir etkisini görmesek de, elbette çalışanlara da yansıyacaktır. Çalışan açısından da çok dar olan yayıncılık dünyası daha da küçülebilir.

Palto Yayınevi: Türk lirasının değer kaybı yayınevlerinin yaşamasının temeli olan okurun kesesini doğrudan etkilediği için tasarruf edilen ilk yer de kültür harcamaları olacak maalesef.

Yayınevinde tam zamanlı çalışanların da serbest zamanlı çalışanların da çalışma tempoları oldukça yüksek ancak çalışmaları karşılığında aldıkları ücretler hayli düşük. Büyük yayınevlerinin daha iyi şartlar sunmasını bekliyorsunuz ancak herkesin dilinde bir ‘Böyle gelmiş, böyle gider; bu sektör böyle, n’apalım’ türküsü var. Kimse koşulları iyileştirmek için sorumluluk da almadığına göre öngörüm şu: Yayınevi çalışanlarının ücretleri ‘döviz yükselmesi’yle bağlantılı olarak daha da düşürülecek ve yayıma hazırlanma sürecinde niteliğinden çok şey kaybeden kitaplar okuma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.

Pegasus Yayınları: Türk lirasının değer kaybı, ihracat hariç tüm sektörleri olumsuz etkiledi. Ülkemizdeki yayın sektörü de çoğunlukla dışa bağımlı olduğu ve çok nadiren ihracat yaptığı için kaçınılmaz olarak olumsuz etkilendi.

dolar kitap dunyasi

Son dönemdeki krizle birlikte okurları gelecekte neler bekliyor?

Gerekli Şeyler: Çok güzel fiyat artışları geliyor. Çoğu yayınevi geriye dönük fiyat artışı da yapabilir. Ayrıca kaliteden ödün verildiğini de görebiliriz. Gerekli Şeyler olarak şimdilik böyle bir şey düşünmüyoruz ama.

İthaki Yayınları: Kişisel fikrim krizin henüz başında olduğumuz. Aslında kitap piyasası (özellikle de edebiyat yayıncıları) için seçim dönemleri ve yaz ayları pek verimli geçmez. Bu dönemin yaklaştığını görmüştük ve gerekli önlemleri aldık. Fakat kurun bu kadar yükselmesi kaçınılmaz olarak okurlarımızı biraz daha pahalı kitaplarla karşılaştıracak. Yine de elimizden geldiği kadar fiyatlandırmada okur odaklı davranmaya çalışıyoruz.

JBC Yayıncılık: Fiyat artışı. Ama merak etmesinler Türkiye’de hiçbir yayıncı ettikleri zararın yüzdesi kadar fiyatlara zam yapmaz. Yayıncılar kâr yüzdelerine dibe vurdurur ama yine de okuru mağdur durumda bırakmaz. Baskı kalitesi düşürürler, sabit giderleri düşürürler, bir şekilde yolunu bulurlar. Okur kaybetmek kötüdür. Okur kaybedeceğimize para kaybetmeyi yeğleriz.

Maya Kitap: Türkiye’de okuma oranın kişi başına yılda bir kitap olduğu söylense de, ben bunun hâlâ çok altında olduğunu düşünüyorum (yılda birkaç sayfa). Ayrıca, düzenli kitap okuyan insanların, genelde orta ve üst gelir seviyesinde olduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla kitap kişisel bütçelerde ciddi bir yer tutmadığından, dövizdeki artışa bağlı olarak kitap fiyatlarının artmasının direk bir etkisi olacağını sanmıyorum. Olsa olsa psikolojik etkisi olur. Yani genel gidişatın kötü olacağını düşünüp, başta kitap olmak üzere bazı şeylere zaman ve para harcamak istemeyebilirler.

Palto Yayınevi: Bu konuda çok da umutlu şeyler söyleyemeyeceğim maalesef. Umarım bir çözüm bulabiliriz ancak görünen o ki bağımsız yayınevlerinin birçoğu aramızdan ayrılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Palto Yayınevi yaz tatilini erken başlattı ve sonbahara kadar kitap basımını durdurduk mesela. Diğer yayıncı arkadaşlardan duyduğum kadarıyla bazı matbaalar ellerinde kâğıt stoku olmasına rağmen yine de fiyatlara hızlıca zam yapmışlar; bir kısmı da döviz daha da artar diye kitap basmayı durdurmuş.

Dolayısıyla kitap satış fiyatları da artacak, yoksa yayınevlerinin bu işi sürdürmeleri mümkün değil. Büyük ihtimalle yayınevleri ellerinden geldiğince kendi web sitelerinde kitap satışına başlayacak. Burada okura önemli bir sorumluluk da düşüyor; eğer yayın dünyasındaki bu çeşitliliğin devam etmesini istiyorsak özellikle bağımsız yayınevlerine destek olmaları gerekiyor.

Pegasus Yayınevi: Döviz kurunun artmasının ve ekonominin yalpalamasının yabancı eserlerin basımını nasıl etkileyeceğini tahmin etmek çok güç. Öncelikle yerinde birkaç müdahaleyle ekonomideki dalgalanma sakinleşebilir. Ancak bu şekilde devam ederse piyasanın daralması (basılan kitap çeşidinin azalması) kaçınılmaz olur. Bu durumda da yüksek telifli ancak satış potansiyeli yüksek kitaplara yönelim artabileceği gibi düşük telifli (hatta telifsiz) kitaplara da rağbet olabilir. Her halükârda yayınevleri riski mümkün olduğunca azaltmaya çalışacaklardır. Bu durumda da olan “potansiyeli olan” yazarlara ve kitaplara olur. Ekonomik sıkıntıların daima orta sınıfı vurması gibi yayıncılık sektöründeki bir daralma da maliyet/getiri açısından görece ortada duran veya riskli görülen kitapları etkileyecektir.

avro1

Döviz kurunun artması yabancı eserlerin dilimize kazandırılmasını nasıl etkiler? Eskiye göre nasıl değişiklikler göreceğiz?

Gerekli Şeyler: Sonuç olarak yayıncılık bir ticaret ve dövizdeki dalgalanmalar riski daha da arttırıyor. Bu durumda yayınevleri risk oranını minimuma indirecektir. Bu da çeşitliliği düşürecektir.

İthaki Yayınları: Çeşitli etmenlerle ülkemizde çeviri kitapların telif bedelleri realitenin zaten üzerinde bir süredir. Bu nedenle zaten telif bedelleri konusunda dikkatli davranan yayınevleri bu süreçte bir miktar daha dikkatli davranacaktır. Piyasanın hayrına oluşabilecek yeni bir denge noktası bile sağlanabilir. Bununla birlikte tabii ki telif süresi dolmuş çeviri kitaplarına rağbet artabilir.

- Reklam -

JBC Yayıncılık: Biliyorsunuz, 2014 yılında Türk çizgi roman piyasası Batman, Deadpool, Flash ve İç Savaş gibi eserlerinin basılması ile birlikte korkunç bir büyüme yaşadı. Eskiden, senede en iddialı yayın 600-700 zor satarken bazı popüler yayınlar senelik 10,000 – 15,000 gibi satış rakamlarına ulaştı. Tabii bu çizgi roman yayınlayan bazı yayınevlerinin iştahını kabarttı ve bu da beraberinde yayın çeşitliliğine neden oldu. Çeşitlilik satışa yansımadı. Bence çoğu seri yarım kalacak, yeni yayın alınırken (hem yayıncı hem de okur) çok daha dikkat edilecek, bu da seçeneğin sınırlanmasına neden olacak.

Maya Kitap: Tabii telif ücretlerinin yükselmesi çeviri kitapların sayısını azaltabilir. Yayıncılar çok daha fazla seçici davranıp, kendilerince en uygun kitabı seçmeye çalışabilirler. Örneğin biz geçmişte zarar edeceğimizi bile bile, sırf Türkçeye kazındırmak için birçok kitabı yayınladık. Belki artık bu kadar rahat hareket edemeyebiliriz. Burada iş biraz da telif ajanslarına düşüyor. Haklarını temsil ettikleri yurt dışındaki yayıncılara ve yazarlara bu durumu çok iyi anlatıp, fiyat dengesi kurmaya çalışabilirler.

Palto Yayınevi: Özellikle son dönemde bağımsız yayıncılar çok iyi kitaplar yayımlamaya başladılar, Türkçede daha önce okuma fırsatı bulamadığımız birçok yazarla tanışıyoruz. Sanırım bu süreç sekteye uğrayacak çünkü yayıncılıkta sektörel açıdan çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların aşılmasının önündeki engellerden biri, birçok okurun, yayınevlerinin sorunları hakkında pek bir fikre sahip olmayışı. Yayıncıların tek sorunu dövizin yükselmesi sebebiyle kâğıt ve matbaa masraflarının artması değil ki… Bizim gibi dünya edebiyatından kitaplar yayımlayan yayınevlerinin bir diğer sorunu telif ödemeleri; bugün bir kitap için en az 700 EURO/USD teklif verebiliyorsunuz. 1,000 EURO/USD’den aşağısı genellikle kabul görmüyor. Telifi ödediniz, kâğıt-matbaa işini de borç harç bir şekilde hallettiniz; dağıtımcı tekeli karşımıza çıkıyor. Bazı dağıtımcılar, yayınevlerinden %40-50 indirim ile kitap satın alıyor. Yani yayınevi kitap satış fiyatını 20 TL olarak belirlediyse, dağıtımcıya bunu 10-12 TL’ye satabiliyor. Yayınevi kendi cebine kalan %50-60 ile kitap haklarını satın alıyor, çevirmen telifi ödüyor, serbest zamanlı ya da tam zamanlı çalıştığı editör-düzeltmen-grafiker ücretlerini ödüyor; üstüne bir de kâğıt ve matbaa masraflarını ödüyor. Tüm bu sürece rağmen bu dağıtımcıların bir kısmı yarı fiyatına aldığı kitapları tüm kitapçılara dağıtmıyor. Bu sefer okur hoop dönüyor, yayınevine ‘Kitaplarınızı bulamıyoruz’ diye sitem etmeye başlıyor. Halbuki çözüm, yayınevine sitemde değil, kitapçıdan ısrarla o kitapları istemeleri lazım.

kutuphaneci

Yabancı eserlerin telif ücretlerinin Türkiye için giderek artmasıyla birlikte yerli kitaplara yönelim artar mı?

Gerekli Şeyler: Birçok yayınevi özellikle çocuk kitaplarında yerli üretimi tercih etmeye başladı bile. Yerli kitaplara yönelim belli tarzlarda mutlaka artacaktır.

İthaki Yayınları: Türkçe edebiyat eserleri son birkaç yılda görülmediği kadar çok yayımlanıyor bu dönemde. Kur yükselişi öncesinde de böyleydi zaten. Ben şahsen büyük yayınevlerinin genel yayın programları dışına çıkıp sırf döviz kuru sebebiyle böyle bir yayıncılık türüne ağırlık vereceklerini düşünmüyorum.

JBC Yayıncılık: Sanmıyorum. Çoğu yayınevi yerli bir eseri, satış ihtimali daha yüksek olan yabancı bir eser yerine tercih etmez, edemez. Maalesef çok üzücü bir durum ama şu an için yapılacak bir şey gibi.

Maya Kitap: Muhtemelen artar ama ne yazık ki özellikle nitelikli kitap üretmekte çok ama çok zayıf olduğumuzu söylemek zorundayım. Kurulduğumuz günden bu yana, bize gönderilen her dosyayı incelememize rağmen, birkaç tane dışında yayınlamaya değer kitap bulamadık. Aslında yerli kitap ya da yazar oranı okuma ve okur oranıyla paralel diyebiliriz. Elimize geçen kitap dosyalardan, ben yazarım diyen birçok kişinin belki de hiç kitap okumadığı sonucunu çıkarabiliyoruz.

Palto Yayınevi: Aslında son birkaç yıldır Türkçe edebiyat alanında yayımlanan kitap sayısında önemli bir yükseliş var. Özellikle son 3 yıldır çok nitelikli ilk kitaplar okuyoruz; bu kitapları takip edebileceğimiz 5-6 yayınevi var; ilk kitapları ve Türkçe edebiyatı destekliyorlar. Hatta daha geçen hafta, genellikle kurgu dışı ve çeviri kitaplarıyla tanıdığımız bir yayınevi daha Türkçe edebiyat alanına adım attıklarını duyurdu. Türkçe edebiyattaki bu destek çok kıymetli ancak salt Türkçe edebiyata yönelmek yayınevlerini ve yayınevi çalışanlarını kurtaracak bir çözüm değil.

Pegasus Yayınevi: Yaklaşık bir beş-altı senedir yerli yazarların kitaplarına artan bir ilgi olduğunu düşünüyorum. Yani halihazırda yerli yazarlara yönelik, giderek artan güzel bir trend var bence. Bu trend devam edebilir ama bu hiçbir zaman yerli yazarların ilk kitaplarının eskiye nazaran daha kolay basılacağı anlamına gelmeyecek. Maliyetler arttığı için ilk kitabını çıkaracak bir yazarın işi daha da zorlaşacak. Şimdi olduğu gibi yerli yazarlardan kendi tanıtımlarını yapmaları istenecek ve reklam konusunda riskli görülen yazarların şansı daha da az olacak. Bu noktada sosyal medyanın gücü daha da ön plana çıkacak ve belirli bir kitlesi/takipçisi olan isimler daha fazla şans bulacak. Öykü ve şiir konusunda yeni ve esaslı bir ses çıkmadığı sürece geleceği durağan görüyorum.

avro2

Ekonominin böyle devam etmesi durumunda edebiyat dünyası için ne gibi çözümler düşünülebilir?

Gerekli Şeyler: Ekonominin böyle gitmesi durumunda yayınevleri satışlarını artırmak ve olabildiğince vadeyi düşürmek yoluna gidebilir. Risksiz yatırımlar ile nakit akışının düzenli hale getirilmesi bu dönem için bir önlem olabilir. Ama uzun vadede okuyucunun alım gücündeki azalış zaten Türkiye için gözde bir sektör olmayan yayıncılığı mutlaka olumsuz etkileyecektir.

İthaki Yayınları: Ekonomi böyle devam ederse bir süre sonra yayıncılıktan söz edemeyebiliriz. Kriz durumunun devamlılığını aylar ile değil de yıllar ile düşünecek olursak, birçok küçük ve orta ölçekli firma bu süreci taşıyamayacaktır. Kapitalist argüman gereği birçoğu büyük yayınevleri tarafından yutulacaktır. Uzun vadede büyük bir işsiz kitle yaratabilir, satış beklentileri üzerinden birçok yayın yayımlanmayabilir. Bu istemeyeceğimiz bir durum. Biz yayıncılığın tüm renkleriyle var olmak istiyoruz. Çözüm önerimiz şu olabilir; okurlar sevdikleri, var olmalarından mutlu oldukları yayınevlerine sahip çıkmalılar.

JBC Yayıncılık: E-kitap, geçici de olsa bir çözüm gibi duruyor ama bence ekonomi böyle devam ederse edebiyat dünyasının kimsenin umurunda olacağını sanmıyorum.

Maya Kitap: Amaç yayıncılık dünyasını kurtarmaksa zaten yaşadığımız hızlı dönüşüm bu konuya da el atmış durumda. Eninde sonunda basılı kitap yerini tamamen e-kitaba bırakacak. Bu kaçınılmaz. Ayrıca şu an bile çok yaygın olan okur-yazar siteleri var. Birçok “yazar” kitaplarını oraya yüklüyor ve yine birçok “okur” istediği kitabı seçip yazarına hayran oluyor, kitabını da biraz okuyor, sanırım. Yani bu konuda endişelenecek bir şey yok. Edebiyata gelecek olursak, kendi küçük dünyasında yaşamaya devam eder. Ekonomideki kötü veya iyi gidişatın etkileyeceğini sanmıyorum.

Palto Yayınevi: İlk akla gelen e-kitap sayısının artırılması oluyor ancak bunun çözüm olarak konuşulması bile bana komik geliyor. Basılı kitabı terk etmeyi çözüm olarak görmüyorum. Burada çözümün ana oyuncusu tabii ki okurlar. Kendilerine sunulanı değil, kendi seçtiklerini okuyan okurların sayısı arttıkça çözüme yaklaştığımızı düşünebiliriz. Bu süreçte ikinci çözüm de yayınevlerinin kitaplarını yine indirimli olarak kendi web sitelerinde satması olabilir. Böylelikle dağıtımcının aldığı büyük pay da yayınevine kalacağı için yayınevi ticari olarak daha iyi bir duruma kavuşabilir (En azından borçlarını düzenli ödeyebilir). Ancak burada da okurun mevcut alışveriş alışkanlıklarını bırakması ve bu süreci desteklemesi gerekiyor.

Pegasus Yayınevi: Yayın dünyasını ve okurları ekonominin durumu kadar, hatta belki de daha fazla, etkileyebilecek iki önemli gelişme var önümüzde: Birincisi Amazon’un Türkiye’ye gelmesi. İkincisi de Türkiye’nin en büyük kitap mağazaları zincirinin el değiştirmesi. Artan baskı maliyetleriyle birlikte daralmaya gidebilecek yayıncılık sektörü için Amazon’un internet satışları ve hatta e-kitap satışları bir cansuyu işlevi görebilir. Örneğin farazi ama mümkün bir senaryo olarak, Amazon Kindle satışlarını artırmak için bir çalışma yaparsa ve Türk yayıncılar bu trende ayak diremezlerse (akılcı fiyat politikaları ve satacak yazarların kitaplarını e-kitaplaştırarak) Türkiye de en sonunda e-kitaba geçebilir. Böylece baskı maliyetleri sıfırlanır, ulaşılabilirlik artar, daralan sektör tekrar genişleyebilir. Kitabın içeriğinden çok kokusuna vurgun olan arkadaşlar da dilerlerse aynı kitabı 4-5 katı fiyatına alıp koklayabilirler.

Perakende kitap mağazalarının el değiştirmesi ise önümüzdeki bir belirsizlik. Bu mağazalar şu andaki politikalarla da devam edebilir, “serbest piyasa serttir” diyerek kültür kitaplarından ziyade ders/çocuk kitaplarına yönelebilir ve kırtasiye/oyuncak mağazalarına da dönüşebilir. Kültür kitaplarının giderek raflardan silinmesi durumunda da internet satışları ve e-kitap yine ön plana çıkacaktır. Elbette bu noktada yayınevleri kadar okurun da muhafazakâr davranmaması ve teknolojiye mesafeli durmaması gerekir.

kutuphane

Yayınevleri, yerli yeni yazarların eserlerini yayımlama riskini göze alır mı? Öykü ve şiir gibi, romana göre rağbet görmeyen türler raflardaki yerini ne ölçüde kaybeder? Yayınevleri eskisine göre daha güvenli oynamak zorunda mı kalırlar?

Gerekli Şeyler: Kesinlikle daha güvenli oynamak zorunda kalacak yayınevleri. Farklı tarzlarda yeni yerli yazarlardaki artış farklı oranlarda ve farklı sürelerde artacaktır ama mutlaka bir artış öngörülebilir.

İthaki Yayınları: Türkçe edebiyat konusunda kıstasımız metnin içeriği. Editörlerimiz o kısımda bir sorun görmüyorlarsa zaten biz onu risk olarak algılamıyoruz. Öykü ve şiire yönelik ayrılan raf payı zaten çok fazla değil. Daha da düşeceğini düşünmüyorum. Son sorunuza da şöyle yanıt vermek istiyorum. İyi edebiyat, iyi kitap her zaman güvenlidir. Bir yayınevinin en çok güveneceği kıstas da bu nitelik olmalıdır.

JBC Yayıncılık: Hâlâ şiir kitabı yayınlayan kaldı mı? Biz zaten sanata ve edebiyata dair çoğu şeyi kaybettik, bence raflardaki yerlere yoğunlaşmak yerine üretime yoğunlaşmalıyız. Edebiyata olan ilgiyi arttırıp, insanların okumasını sağlamalıyız. Amatör de olsa yeni kütüphanelerin açılmasına destek vermeliyiz. İnsanlarımız okursa, okumaya ilgi duyarsa en azından bizden sonraki nesiller bizim uğraştıklarımız ile uğraşmaz.

Güvenli oynamak bu sektör için fazlası ile iddialı bir terim. Parası çok olanlar piyasayı şekillendirecektir.

Maya Kitap: Roman üretme konusundan yaşadığımız kısırlığın çok daha fazlasını öykü ve şiir konusunda yaşıyoruz. Daha önce söylendiği gibi şiir okurundan çok şair var bu memlekette. Her gönül acısı çeken hemen kaleme sarılıyor, peş peşe sıralıyor manileri. Sonra da niye kimse yayınlamıyor veya okumuyor diye isyan ediyor. Eminim yazdıklarını yayıncılara göndermeden önce ne kendisi okuyor ne de yakınlarından birine okutuyor. Neyse ki buna da çözüm bulundu. Çok isteyen parasını verip kitabı bastırabiliyor. Bunun yanında iyi bir romanı, edebi eseri birçok yayıncı her türlü riski göze alarak hiç tereddüt etmeden yayınlar. En azından biz öyleyiz. Yeter ki şöyle keyifli, lezzetli bir şeyler yazılsın. Neden “Puslu Kıtalar Atlası” gibi bir kitap yazılamıyor. Bütün şartlarda elverişli aslında.

Palto Yayınevi: Yayınevleri bir süredir bu riski göze alıyor, almaya da devam edeceklerini düşünüyorum. Bana kalırsa son yıllarda öykü de okur tarafından ilgi görmeye başladı. Şiir ve deneme gibi okurun daha az ilgisini çeken alanlarda, ismini bildiğimiz kişiler dışında yeni yazarların kendine yer bulabileceğini sanmıyorum. Hatta bir çözüm bulamazsak birkaç yıl içerisinde raflarda sadece çok satan, büyük yayınevlerinin kitaplarını görebiliriz. Biraz karamsar senaryolarmış gibi görünebilir ancak umutlanacağımız bir gelişme olmadığı sürece, ne eksik ne fazla durumumuz tam olarak böyle.

46 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for crusherma crusherma dedi ki:

    Çoğu kitaplarda ki önsözleri, boş sayfaları, ithaf gibi şeyler yazan tek cümlelik sayfaları kaldırsalar, kitap içi bölüm aralarında yeni bölümü yeni sayfadan başlatmak yerine altına ekleyerek verseler, kitapların son sayfalarına yeni çıkacak romanların reklamlarını koymasalar aslında o kadar çok sayfa tasarrufu yaparlar ki… Madem bu kadar pahalı ve temini zahmetli bir şey bu kağıt denen meret…

    Ama bunları yapmıyorlar… Fiyatları zamlıyorlar, sonra vay efendim okuma düzeyi düşük vs. dolar arttı, euro bozdu.Halbuki önlem dediğin böyle alınmalı.

    Bu yüzden düşüklükte biraz olsun yayınevlerinin de payı var bence.

  2. Avatar for Muhammed_Deger Muhammed_Deger dedi ki:

    Merdivenler kenti -2018 -472 sayfa -fiyat 38Tl

    Kan yemini -2015 -486 sayfa - fiyat 25 Tl

    aradaki sayda fark sadece 12 sayfa fiyat farkı 13 Tl

  3. Avatar for magicalbronze magicalbronze dedi ki:

    Sevgili @crusherma, aslında @Muhammed_Deger güzel bir örnek vermiş. +3 sayfa eksildi diye kitap fiyatları düşmez. Çok yüzeysel bir eleştiri sunmuşsunuz. Kitap fiyatlarındaki artışın nedeni yazıyı okuduysanız oldukça bariz.

    Kitapta en önemli şeylerden biri önsöz benim için ve siz bunlara “ne gerek var, kaldırsınlar” diyorsunuz. Bir kitabın dizaynı, sayfa tasarımı o kitabı okumada önemli bir etki sağlar. Dediğiniz şeyler keyfi yapılmıyor, okur odaklı düşünülerek tasarlanıyor. Tasarruftan anladığınız şey bunlar mı gerçekten? Keşke sığ bir bakış açısıyla eleştiri sunmadan önce kağıt kesimi nasıldır, bir kitapta sayfa sayısı kesimine göre mi fiyat belirlenir kalıba göre mi gibi soruların cevabına göz atarak yorumlasaydınız.

  4. Avatar for fortknoxt fortknoxt dedi ki:

    Harika bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Konumuza dönecek olursak öncelikle telif bedellerinin düşürülmesi, en azından toparlanana kadar makul seviyeye çekilmesi gerekmekte. Yayınevleri zaten yeterince masraf yapıp biz okurlara ellerinden geldiğince uygun fiyata kitap ulaştırmaya çalışıyor. Malesef ürünlerde yurtdışına bağımlılık her sektörde olduğu gibi bu sektörü de etkiliyor. Ben elimden geldiği kadar almaya devam edeceğim ama fiyatlar yükselmeye devam ederse yayınevleri hem okuyucu kaybeder, kitap basımını kısıtlar, yukarıda dedikleri gibi küçük ve orta olçekli yayınevleri zor duruma düşer ki ben kesinlikle istemem. Ama Türkiye de yayıncı ve yazar olmak gerçekten de zor. Hükümetten zaten bu konuda hiçbir desteği göremiyorlar
    Gerçekten yayınevlerine Allah kolaylık versin

  5. Avatar for crusherma crusherma dedi ki:

    Ben yayınevi çalışanı değilim, baskıcı veya matbaacı da değilim,kağıt kesimi, kağıt kalitesi gibi şeylerden de anlamam. Röportajı okuyorum, buna göre yorum getiriyorum, dolayısıyla bakış açım da buna göre şekillenmektedir. Bütün yayınevleri de genelde bu değer artışından ötürü kağıt fiyatlarının, tutkal fiyatlarının, boya fiyatlarının artışından dem vurmuş, konuyla ilgili fiyat güncellemelerine gidebileceklerini söylemişler. Bu minvalde işi daha ucuza getirmek varken pahalılaştırmak bana garip geliyor açıkçası.

    Önsöz işine gelince… Siz ve ben aynı romanı aldığımızı varsayalım. Amacımız hikayeyi okumak değil mi? 30 sayfa önsöz bizi karşılıyor. ikimiz de okumak için aynı kitaba x parayı verdik. Ama ben kitap başlarında olan ve açıkçası genellikle umrumda bile olmayan 30 sayfalık bir önsöze de ekstra para vermiş bulundum. Adalet mi bu şimdi? Önsöz okumak sizin hoşunuza gidebilir ama bu tarz şeyleri okumak istemeyip parasını veren yoğun bir kitle var.

    Kitabın içeriği dışında sayfalarca şeyler ekleyip, içine reklamlar koyup kitap kalınlığını yükseltmek için bir takım süslemelere girdiğinizde, kağıt fiyatı, mürekkep fiyatı çok yükseldi fiyatlar güncellenebilir derseniz alınması gereken önlemler bunlardır bence.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

41 cevap daha var.

turk dunyasi masal arastirmalari ust

“Türk Dünyası Masal Araştırmaları” Bizlerle

365 gun 365 cinayet ust

“365 Gün 365 Cinayet” Ön Siparişte