Tunç Çağı’ndan Kalma Altın ve Değerli Taşlarla Dolu: Akdeniz’in En Zengin İnsanlarına Ait Mezarlar Bulundu

Kıbrıs’ın güney kıyılarında, Akdeniz coğrafyasının en zengin insanlarına ait olduğu düşünülen hazinelerle dolu mezarlar keşfedildi.

Uzmanlara göre bu zenginlik, bölgedeki bakır üretimi sayesinde mümkün olmuştu. O dönemler bakır madeni, tunç yapımında kullanıldığı için oldukça revaçta olan bir ticaret ürünüydü.

Tunç Çağı’ndan kalma mezarlarda saf altından saç bantları da dahil olmak üzere yüzlerce antik eser gün gün yüzüne çıkarıldı.

Mezarlardan çıkarılanlar, bakır ticareti sayesinde bölge sakinlerinin eriştiği zenginliğin boyutunu gözler önüne serdi.

Bulunanlar arasında Girit’teki Minos, Yunanistan’daki Miken medeniyetleri ve Antik Mısır’dan adaya getirilmiş parçaların varlığı göze çarpıyor.

İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nde onursal profesör olan arkeolog Peter Fischer, adaya dışarıdan getirilmiş objelerin Tunç Çağı’nın geç dönemlerinde Akdeniz ticaretinin sınırlarını ortaya koyduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Ağırlıklı olarak Minos motifleri barındıran ancak Mısır’dan gelmiş olması muhtemel çok sayıda altının bulunması, Mısırlıların altın karşılığı bakır ticareti yaptığını gösteriyor.”

Akdeniz’in En Zengin İnsanları Ticaretle Uğraşıyordu

Arkeologlar bu mezarlarda Nil levreği kılçığı gibi günlük eşyalara da rastladılar. Fischer, bu bulguları şöyle değerlendiriyor:

“Ya Mısır gemileriyle ya da oradan geri dönen Kıbrıslı mürettebatla adaya gelmiş olmalılar. Bu da iki kültür arasında yoğun bir ticaretin varlığına işaret ediyor.”

Fischer ve meslektaşları, 2010’dan bu yana Kıbrıs’ın güney kıyılarında bulunan Larnaka kentindeki Hala Sultan Tekkesi’nde yer alan bir Tunç Çağı pazar yerini kazıyor. Habere konu olan mezarları da burada, 2023’ünbaşlarında keşfettiler.

Keşfedilen iki mezardan 500’ün üzerinde parça elde edildi. Bunlar arasında Girit, Yunanistan ve Sardinya’dan çanak çömlekler; Baltık bölgesinden kehribar süs eşyaları; Afganistan’dan lapis lazuli (lacivert taşı, mücevher olarak kullanılan değerli bir taş) ve Hindistan’dan kırmızı akik taşı gibi parçalar bulunuyor. Aynı zamanda tunç aynalar, hançerler, bıçaklar ve mızrak başları da mezarları süsleyen eşyalar arasında.

Gothenburg Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, çıkarılan bazı parçalar fildişinden oluşuyor ve Antik Mısır’dan bölgeye getirilen fayans adlı özgün bir tür sırlı seramikten yapılmaydı.

Mezardan çıkan en dikkat çekici parçalar arasında ise boğa, ceylan, aslan ve çiçek kabartmalarıyla süslenmiş taçlar yer alıyor. Bu taçlar her ne kadar Minos yapımı gibi görünüyor olsa da muhtemelen Mısır’da, 18. Hanedan döneminde (MÖ 1550-1295 arasında, muhtemelen Firavun Akhenaten ve Kraliçe Nefertiti’nin hükmü sırasında) üretilmişti.

Fischer, adanın seçkinlerinin zenginliğini Kıbrıs’ın batısındaki Trodos Dağları’nda bulunan bakır cevheri madenlerini kontrol etmeleriyle açıklıyor. Bakır, tunç yapımında kullanılırdı, bu yüzden büyük talep görüyordu.

Araştırmaya konu olan iki mezar, Akdeniz bölgesinde bulunmuş en zengin mezarlar arasında yer alıyor. Bu konuda Fischer şunları söylüyor:

“Mezarlardan çıkan değerli parçalar, M.Ö. 1500 ile 1300 yılları arasında bakır ticaretinin merkezi olan şehri bu mezarlarda yatanların yönettiğini gösteriyor. -o zamanlar- Kıbrıs, büyük olasılıkla Doğu Akdeniz ticaretine hâkim olan bir kültür potasıymış.”

Manyetometreler Kullanıldı

Araştırmacılar, jeomanyetik alanı ölçen manyetometreler kullanarak Hala Sultan Tekkesi’ndeki geniş antik kentin hemen dışında yer alan bu “seçkin” mezarları keşfetti.

Her bir mezarın yüzeye dar bir geçitle bağlı birkaç odası vardı ve 1 yaşlarındaki bir bebeğin yanı başına gömülmüş bir kadın cesedi gibi bazı insan kalıntıları içeriyorlardı.

Fischer, mezarların kraliyet ailesine ait olabileceğini ancak o dönemde Kıbrıs’taki yönetim biçimi hakkında çok az şey bilindiğini belirtiyor:

“Bunların aile mezarı olduğu aşikar… aileyi öbür dünyada bir arada tutuyorlar.”

Fischer, son olarak araştırmacıların mezarlarda gömülü insanların ne tür bir akrabalık düzeyine sahip olduğunu belirlemek için DNA analizi yapacağını ve kemiklerde görülecek farklı stronsiyum izotopu (nükleer formlar) oranlarının ise bu kişilerin coğrafi kökenlerine ışık tutabileceğini söyledi.

Siz o dönemin insanları hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google Haberler’den takip edebilirsiniz.

Kaynak: Live Science