Kara Ölüm, ya da diğer bir adıyla Kara Veba, 14. yüzyılda Avrupa nüfusunun neredeyse yarısını yok etti. Veba salgını sırasında, insanların o zamanki bilgisi dahilinde birçoğu Tanrı’nın kendilerine böyle bir lanet getirebileceğini düşünemiyordu. Haliyle o zamanki insanlar tüm bu salgının ve ölüm sebebinin Şeytan’ın işi olduğuna karar kıldılar.
Araştırmacılar, hastalığın getirdiği salgın ile dini aşırılıklardaki artış arasında bir bağ olduğunu ve bunun özellikle veba sırasında yaygınlaştığını dile getirdi. Bilim insanları, insanların hastalığı açıklamak için din ve doğaüstü güçleri kullandıklarını ve Afrika, Asya, Avrupa, Kuzey Amerika gibi bölgelerde bu durumun örneklerinin bolca bulunduğunu belirtti.
Bir akademik yayın olan Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, bu tür salgın zamanlarında muhafazakar dini ideolojilerde bir artış olduğu gözlemlendi.
Dini Yöntemler Hastalığın Yayılmasına Engel Oldu
Ancak, her ne kadar sorunlu gözükse de bu uygulamanın bazı yararlarının olduğu da biliniyor.
Kara Ölüm ortaya çıktığı andan itibaren, hastalık belirtileri gösteren insanların şeytan tarafından ele geçirildiği düşünüldü. Bu sebeple kınandılar, izole edildiler ve hatta öldürüldüler.
Sonuç olarak din adına yapılan bu uygulama bir bakıma hastalığın yayılmasını da önledi. O zaman için yapılan bu dinsel ritüellerin işe yaradığına ve gerçekten de Şeytan’ı uzaklaştırdıklarına kanaat getirdiler. Bu da dini inançların pekişmesine sebep oldu.
Dergide yazan araştırmacı ekip, insanların söz konusu hastalığa karşı davranışsal bağışıklık sistemi olarak adlandırılan bir psikolojik yanıt sistemi geliştirmiş olabileceklerini söyledi. Ayrıca, ahlaki vitalizmin, davranışsal bağışıklık sisteminin kilit unsurlarıyla ilişkili olduğunu, yakın çevrede patojen işaretlerin önlenmesini pekiştirdiğini ve geleneksel normlara ve etnik kökenciliğe bağlı kalmayı güçlendirdiğini belirttiler. Araştırmacılara göre ahlaki vitalizm, insanlar hastalığın yayılmasını açıklamaya çalıştıkları ve ısrar ettikleri için ortaya çıktı. Bu durum, patojenler tarafından tehdit edilen gruplara uyarlanabilir bir avantaj sağlıyor olabilir.
Yazarlar, bilimin hastalığı ve köklerini açıklayabileceği bir dünyada bile, bu tür düşüncelerin birçok modern toplumda belirgin olduğunu söylüyorlar. Sağlık konusunda şikayetlerin bazen Tanrı’nın iradesine ya da şeytanın işine atfedildiğini ve manevi çarelerin de aynı şekilde devam ettiğini ekliyorlar.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!