İthaki Yayınları’nın yeni kurgudışı serisi minima, yine bu türde kitaplar yazan Lydia Pyne’ın Kitaplık isimli eseri ile bizlere merhaba diyor.
Lydia Pyne bir antropolog ve tarihçi. Yaptığı araştırmalar neticesinde bizleri kitaplığın tarihine götürerek hayatımızda büyük yer tutan kütüphanelerimize dönüp bir kez daha bakmaya ve onlar hakkında düşünmeye sevk ediyor. Antik Roma çağından başlayarak günümüzde pek çok kişinin evinde bulunan kişisel kitaplıklara kadar uzanan bir geniş bir alanı ele alan Pyne, anlatısını edebiyat alanından örnekler ve anekdotlarla zenginleştiriyor. Pyne ayrıca bizlere kitaplığımızın sadece bir nesne olmadığını, aslında kitaplarımızı nasıl dizdiğimizin ya da kitaplığımızın nerede bulunduğunun da bir önemi olabileceğini, onun hayata dair bakış açımızı ve değerlerimizi yansıtan, zaman içinde evrilen bir araç olduğunu anlatırken sizleri de kitaplığınıza farklı bir gözle bakmaya davet ediyor.
Kitabın basın bülteni ise şu şekilde:
Kitaplarınız evinizin hangi kısmında? Neye göre sınıflandırıyorsunuz kitaplarınızı? Başkalarının veya büyük kurumların kitapları nasıl düzenlediğine hiç dikkat ettiniz mi peki? Bu soruları cevaplarken başvuracağımız temel bir nesne var ki o da kitaplık. Buna benzer suallerin insanlık tarihi boyunca hep sorulageldiğini belirten antropolog ve tarihçi Lydia Pyne, “ince şeylerin hatırını gözetmeye çalışan” minima kurgudışı dizimizin ilk kitabı olan Kitaplık’ta, okuma kültürünün maddi bir nesnesi olarak kitaplık aracılığıyla bizi kısa bir gezintiye çıkarıyor. Antik Roma dünyasından başlayarak Ortaçağ katedrallerindeki zincirli kitaplıklara, 20. yüzyıl başında New York’ta inşa edilen muazzam halk kütüphanesinin devasa raflıklarından günümüzde pek çoğumuzun evine girmiş çeşitli tarzdaki kişisel kitaplıklara kadar uzanan geniş bir sahayı ele alan Pyne, bu anlatısını edebiyattan örnekler ve ilginç anekdotlarla zenginleştiriyor. Kitaplığın sadece saklamaya, tutmaya yarayan bir nesne olmadığını, hayata dair bakış açımızı ve değerlerimizi de yansıttığını, zaman içinde biçimsel olarak evrilen bir araç olduğunu anlatıyor. Dijital aygıtların ve kaynakların yaygınlaşmasına rağmen, gerek bir mecaz gerek somut bir nesne olarak önemini devam ettiren kitaplık üzerinde düşünmeye çağırıyor bizi.
Yalnızca kitap kültürüne ve tarihine merak salan tutkunların değil, kitap okuyan herkesin sayfalarını ilgiyle karıştıracağı, kitapla kurduğu ilişkiyi düşünmek için faydalanabileceği bir çalışma bu. Kitaplık’ı okuduktan sonra onları sakladığınız yerlere, yani kitaplıklara farklı bir gözle bakacaksınız.
Çevirmenliğini Ümid Gurbanov’un üstlendiği 120 sayfalık kitap 2 Mart 2019 tarihinde raflardaki yerini alacak. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.
Serinin diğer kitapları şimdilik çok ilgimi çekmedi ama bu kitabı okumak için sipariş ettim, 3-4 Mart gibi gelmiş olur herhalde.