in ,

Felanties Serisi – Sessiz Şarkılar: Epik Bir Destanın İlk Adımları

Hem Felanties Serisi’nin hem de Anıl Teryaki’nin ilk kitabı olan, epik fantastik türündeki Sessiz Şarkılar’ı detaylıca inceledik.

felanties 1 inceleme
- Reklam -
- Reklam -

Uzun zamandır kitap incelemesi yazamıyorum. Buna rağmen, Anıl Teryaki‘nin kaleminden çıkan Sessiz Şarkılar‘ın incelemesini yazmak istedim çünkü yazarı Türk diye es geçilmesinden çok korktum. Çok korktum çünkü okurken “İşte uzun zamandır aradığım Türk Epik Fantazi kitabı bu,” diyebildim. Bu konuda bir süredir arayıştaydım. Birçok Türk epik fantastik kitabını yarıda bıraktım ki bunun sebebi bazen konunun Orta Dünya evreninde geçen bir hikâyeymiş izlenimi verecek kadar çok esinlenmesi – ki esinlenmeyi geçmektir bu – bazen de iç konuşmaların büyük harflerle veya diyalogların tırnaksız, sadece virgülle ayrılarak verilmesi gibi moral bozucu değişik deneyler görmem oldu.

Konunun detayına inmeden önce bu kitap hakkında söyleyebileceğim en genel ifade: Ayağı yere basan, yani vaat ettiği epik fantazyayı verebilen; günümüz popüler kitap konularından etkilenerek tribünlere oynama ihtiyacı duymayan; gereksizce uzatılmış aşk, cinsellik ve dram sahneleri barındırmayan; vurucu sahnelerle şaşırtayım derken klişelere düşmeyen; içinde savaş barındırdığı kadar politika da içeren destansı bir iyi-kötü savaşı.

Felanties Serisi – Sessiz Şarkılar Hikâyesinden Bahsedelim

Felanties Serisi‘nin ilk kitabı olma özelliği taşıyan Sessiz Şarkılar‘ın dört ana karakteri bulunuyor ve her birine ait bölümler var. Sürprizleri bozmadan (spoiler vermeden) hikâyeden biraz bahsedeyim. Hikâyemiz Gezgin Voladhe’nin hem Vaergi Loncası’nın kurucusu hem de dostu olan Tromhar’ın ölümüyle onun oğlunu güvenli bir yere götürmeye çalışmasıyla başlıyor. Voladhe’nin kendisi de diyarı koruma misyonunu üstlenmiş bir cemiyet olan Vaergi Loncası’nın önemli bir üyesi. Voladhe ile Tromhar’ın oğlu Freagan’ın ilk amaçları güvenlik için Lonca’nın merkezinin de bulunduğu Vorluex Şehir Devleti’ne gitmek. Burada yine ana karakterlerden ve Vaergi Loncası’nın yöneticisi konumunda bulunan Üstat Avande ile görüşüyorlar.

- Reklam -

İki Lonca üyesi hem dostları hem de kurucu liderleri olan Tromhar’ın ölümünün ardındaki sırrı bulmaya çalışıyor çünkü Tromhar, kara büyünün merkezi olan Newuen Krallığı‘nın dünyaya yayılmasını engelleyen, çok güçlü bir lider. Ayrıca kitapta birçok yerde Tromhar’ın bu karanlık gücün, Karanlıktakiler diye adlandırılan Newuen İmparatorluğu’nun amaçlarını ve yöntemlerini anlayabilen nadir, hatta belki de tek kişi olduğu vurgulanıyor. Bunun da temel sebebi Tromhar ile Newuen İmparatorluğu arasındaki bağ. Spoiler vermemek adına bu bağdan söz etmiyorum.

Voladhe bir süre sonra şehrin artık kendisi ve Freagan için güvenli olmadığını düşünüp oradan ayrılıyor. İkilinin yolları ihtiyar Vethvala ile kesişiyor. Veth manastırında yetişmiş ve ormandaki bir kulübede yaşayan bu gizemli adam kötü havadislere sahip. Bu havadisten sonra tüm planlar değişiyor ve hikâye bu şekilde başlıyor. Tamamen tesadüf eseri Vethvala da işin içine bulaşmış oluyor ve hem merakla hem de biraz söylene söylene hikâyenin parçası haline geliyor.

Dördüncü ve son karakter olan Bramegey benim en sevdiğim karakter oldu. Kendisi Bualin Krallığı tarafından aranan bir suçlu. Neden arandığıyla ilgili bir bilgi verilmese de kendisi Bualin kralının acımasızlığı ve zalimliğiyle ilgili ifadelerde bulunduğundan dolayı sanki bir asi izlenimi veriyor. Ancak birkaç talihsiz olaydan sonra Bramegey kendini diyarın en acımasız bölgelerinden biri olarak tasvir edilen Geliarth düzlüklerinde, Yabanın Gözleri adlı yağmacı bir dağ kabilesine katılmış buluyor. Hata ve günahları sebebiyle ceza çekmek için orada bulunduğuna inanan Bramegey, kabilenin yağmalarına katılarak karşı durduğu zulme ve acımasızlığa ortak olurken kendi içinde bir savaş veriyor ama aynı zamanda kendini kabilenin lideri Kimel Rasha’ya da ispatlama arzusu taşıyor. Bramegey’in iç çatışmaları bu karaktere daha fazla ısınmamı sağladı ve okurken diğer karakterlerin birbirleriyle yolları daha en başta, ilk bölümlerde kesişirken Bramegey ile yolları ne zaman kesişecek diye merak ettim.

Hikaye bu şekilde dallanıp budaklanıyor ama ne yazık ki yarıda kesilmiş gibi bitiveriyor. Kitabın sonu beni tatmin etmedi. Giriş-gelişme var ama son yok, sanki ikinci cilde geçmek gerekiyor hissiyatı veriyor.

Haritalar ve Krallıklar

Kitabın arka sayfalarında güzel ve detaylı çizilmiş bir harita bulunuyor ancak güzel olan detay bu değil. Güzel olan detay bu haritanın dört adet de büyük ölçekli halinin bulunması. Haritada dokuz veya on tane ülke olduğunu hatırlıyorum. Bu kitap, serinin ilk cildi olduğu için sadece 5-6 tanesini doğrudan veya dolaylı olarak görüyoruz. Bu da zaten derin bir evrene girdiğimiz hissini veriyor bize. Diğer ülkelerde neler var, daha neler göreceğiz hissi yaşıyor insan çoğu epik fantastik kitapta yaşadığı gibi. Çünkü hikâyenin geçtiği bölgenin çok daha uzağında bulunan ülkeler var ve kötülüğün yayıldığı krallık en kuzeyde yer alıyor.

İlk kitapta kötü tarafın bakış açısından pek bir şey göremiyoruz; daha çok onların eylemlerinin etkilerine ve buna bağlı olarak ana karakterlerin uğraşlarına şahit oluyoruz. Bu da bir “kıyamet geliyor, hazırlanalım” havası yaratıyor ve kötü tarafın gücüne ve amaçlarına karşı merakı arttırıyor. Ancak şunu söylemem gerekir ki kötü tarafla, yani Newuen Krallığı ile ilgili daha çok şey verilebilir, hatta verilmeliymiş. Kitap boyunca ana karakterlerin büyü güçlerini görebilirken (ki onlar hakkında da derinlemesine bilgi yok) kötü tarafın büyü güçlerini sadece bir iki yerde görebiliyoruz. Daha çok karanlıkla alakalı bir güçleri olduğu çıkarımına kapıldım ama bu spoiler değil çünkü ilk sayfalarda zaten böyle bir sahne var.

Epik Fantazyanın Kalbi: Büyü

Gelelim epik fantazyanın en önemli unsuru olan büyüye. Başlangıçta bildiğimiz “büyülü sözler kullan veya asa salla büyü yap” tarzı bir büyü sistemi varmış gibi gelmişti bana ama kitabın ilerleyen sayfalarında böyle olmadığı anlaşılıyor. Yazar büyü sistemi hakkında çok detaylı bilgi vermese de yazılanlardan çıkarımım büyü güçlerinin bir kaynaktan alındığı veya ruhsal bir kaynağı olduğu yönünde. Kaldı ki tüm ana karakterlerin büyü yapma tarzları aynı değil; bazılarının yöntemi diğerlerini bile şaşırtıyor ki okurken onun aslında başka bir şey kullandığını, onlardan bağımsız olduğunu anlıyor insan. Spoiler olmasın diye detayına girmiyorum ama klasikleşmiş bir büyü sistemi olmadığını söyleyebilirim. Ancak Sanderson tarzında, tamamen matematiksel bir büyü sistemi de yok.

- Reklam -

Ayrıca büyü sistemi filan dediğime bakmayın, karakterlerin büyü kullanımları oldukça kısıtlı ve anladığım kadarıyla büyü gücü sınırlı ve dengeli. Yani dur manamı doldurup ordunun sağ kanadını yok edeyim gibi durumlar söz konusu değil. (Karanlık taraf belki yapabilir.) Karakterler büyülerini sadece çok gerektiği zamanlarda yapıyorlar ki sınırlarının farkında oldukları için bazen bundan tamamen kaçınıyorlar. Bu da işi politikaya bırakıyor. Kitaptaki belki de en önemli unsur olan Lonca, politikanın kaynağı. Ayrıca diğer ülkelerin felaket kapılarını çalarken hala siyasi güç için manevralar yapması da cabası.

Kitabın Artıları ve Eksik Yönleri

sessiz sarkilarTüm bunlar içinde Anıl Teryaki kitabın akıcı ve anlaşılır bir şekilde sürmesini sağlıyor. Kitap baştan sona kadar beni hiç duraksatmadı, bu ne şimdi dedirtmedi veya kafamın karıştığı bir sahne olmadı. Bu da beni tatmin etti ve Türkler de güzel bir epik fantazya yazabilirmiş dedirtti. Gerçekten okurken aklıma hep neden biz de bir Jordan veya Sanderson çıkartmayalım ki sorusu geldi. Tabii kendisi şu anda onlarla kıyaslanamaz ama unutulmamalı ki bu yazarın ilk kitabı ve dilimizde fantastik konusunda yeterli bir birikimimiz yok; ancak şunu söyleyebilirim ki bu romanı Margaret Weis & Tracy Hickman, Michael Moorcock, Raymond E. Feist gibi yazarların kitaplarının arasına koysanız inanın ki sırıtmaz. Teryaki’nin tecrübeyle daha da iyi yazacağından en ufak bir şüphem yok.

Hiç mi eksik yönü yok peki? Elbette var, hatta birkaç tanesinden bahsettim aslında. Dediğim gibi, bunu yazarın ilk kitabı olmasına istinaden normal karşılıyorum. Sonuçta Elantris ile Fırtınaışığı Arşivi arasında bence dağlar kadar fark var. Gelelim eksik yönlere. Bir defa kitap kısa. Ekleri saymazsak 240 sayfa kadar. Bölümler karakterlerle beraber değişiyor ve her karaktere yeterince bölüm ayrılarak dengeli tutulmuş ve aynı bölümde farklı karaktere geçerse bile kitabın kapağındakine benzer bir sembolle ayrılarak okuyucu bilgilendiriliyor. Ancak yine de kitap epik bir fantastik destana göre çok kısa. Bu yüzden bazı noktalarda anlatmak istediklerini kısa tutmak veya o topa hiç girmemek zorunda kalmış.

Kitap boyunca evren hakkında bilgiler kırıntılar şeklinde veriliyor. Evet, insan az çok anlıyor ama o dünyanın kafalarda daha net oluşması için kitabın daha çok bilgi ve betimleme vermesi lazımdı. Ancak bu durumun artı tarafı romanı okuduğum en akıcı 20 kitabın filan içine sokuyor olması, ki ben bir kitaba ilk 100 ile 200 sayfanın arasında bir yerde alışabilen biriyimdir; ancak bu kitabın içine ilk bölümden sonra hemen girebildim ve 240 sayfa su gibi akıp geçti. İlk bölümde takılan olursa şöyle yapsın, çok fazla anlamasa da o bölümü geçsin; o bölüm Zaman Çarkı’ndaki Lews Therin ile Ishamael’in karşılaşması gibi ileride okudukça netleşen bir prolog.

Kapak, Edisyon ve Yazarın Dili

Kent Kitap etiketiyle bizlerle buluşan eserin kapağı sade ve güzel, hatta ben bayıldım diyebilirim çünkü tam benim tarzıma hitap ediyor. Kötü illüstrasyonlar yok, ergen kitapları gibi kız-erkek resimleri yok. Sade ama merak uyandırıcı. Kitabın arkasında fazlasıyla yeten bir sözlük bulunmakta. Ülkeler bile yazıyor orada. Kitabın edisyon açısından pek bir sorunu yok. Noktalama hatası az, kelime hatası ondan da az, ben 5-6 tane rastladım sadece. Dili de güzel. Ne gereksizce uzatılmış, süslü, ağdalı cümleler var ne de telsiz konuşması gibi iki kelimede bir nokta. Yazar süslü cümleler kurmaktan çoğu zaman kaçınmış ki bu da akıcılığı yine olumlu etkilemiş. Devrik cümlelere de yer vermemiş. Diyaloglar çoğu yerde oldukça gerçekçi.

Sadece bazen konuşma sırasında kullanılan “falan” kelimesi hoşuma gitmedi, bir de ana karakterlerden birinin kadın karakterle konuşmasını hafif yapay buldum. Onun dışında konuşmalar karakterlerin gerçekliğini arttırmış. Hatta çocuk karakterin konuşmaları bile gerçekçi ki bence çocuk karakter yazmak zor iş. İç konuşmalar da var ama ben bu tür diyalogları çok sevdiğim için keşke daha fazla olsaydı dedim. Anlatım da güzel ve yeterliydi. Çoğu zaman da tutarlıydı.

Son Söz

İncelemeyi sonlandırmadan önce şunu rahatça söyleyebilirim ki Felanties Serisi beni kazandı. İkinci kitabı merak ettirdi ve Türk bir yazarın yarattığı epik bir evrene ilgi duymamı sağlayabildi. Bu konudaki ön yargılarıma rağmen beni etkiledi. Epik fantastik için söylüyorum bunu, yoksa fantastik hikâye anlamında çok güzel örnekler var. Türk bir yazara destek çıkalım tarzı duygu sömürüsüne gitmeyeceğim çünkü bu kitap yazara destek çıkmayı değil, kendi dilinde yazılmış epik fantastik bir evreni görmek isteyen her okuyucunun alıp okuyabileceği ve her sayfada keyif alabileceği bir eser olmuş. Hak ettiği değeri görmesi beni mutlu eder.

Daha fazla uzatmadan Sessiz Şarkılar’ı öneriyorum. Beğenmeseniz bile sıkılmayacağınızın garantisini veriyorum.

E. Can “Ishamael” Altürk

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

10 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Agape Agape dedi ki:

    Güzel bir inceleme olmuş. Kitabı aldım ama henüz okuma fırsatı bulamadım. İlk fırsatta önceliğimi bu kitaba vereceğim. Eline sağlık. :blush:

  2. Avatar for Melkor Melkor dedi ki:

    Bu güzel ve samimi inceleme için Can’a çok teşekkür eder, herkese keyifli okumalar dilerim :slight_smile:

  3. Avatar for Kitsune Kitsune dedi ki:

    Bilgilendirici ve güzel bir incelemeydi. Okurken, kitabı epey merak ettim. Zevklerimiz benzer diye ben de beğeneceğimi düşünüyorum. :slight_smile:
    Kalemine sağlık. :blush:

  4. Avatar for Aviendha Aviendha dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık :slight_smile:
    Anıl’ın kaleminin iyi olduğunu kitap öncesinden başka bir sitede yazdığı kısa öykülerden, hikayelerden biliyordum ve kitap yazdığını duyduğumda çok sevinmiştim :slight_smile:
    Güzel ve merak ettiren bir hikayesi var. Karakterler de ilgi çekici ve okunası :slight_smile: Bende yazıdaki gibi bazı olayların hızlı geçilmesine, ülkelerle ilgili çok fazla bilgi verilmemesine ve kitabın kısalığına takılanlardanım ama yazarımızın ilk kitabı olmasına bağlıyorum bu durumu :slight_smile: Kitaplar ilerledikçe hikayenin daha da güzelleşeceğine eminim. Umarım Newuen imparatorluğuyla ve amaçlarıyla ilgili daha çok şey öğreniriz hatta kitapta o ülkeyi görmek bile istiyorum çok ilgimi çekti :slight_smile:

  5. Avatar for Ishamael Ishamael dedi ki:

    Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için her birinize. :slight_smile:

    @Aviendha Sen yoksa zç ve got forumlarındaki Aviendha mısın? :smiley:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

5 cevap daha var.

mahser stephen king

Mahşer’in Yeni Dizisi Yolda

tolkien fragman

J.R.R. Tolkien’in Hayatını Anlatan Filmden İlk Fragman Yayınlandı!