in ,

Brave New World 1. Sezon Oyuncu Söyleşileri: Kylie Bunbury, Sen Mitsuji ve Nina Sosanya

Brave New World 1. Sezon oyuncuları Kylie Bunbury, Sen Mitsuji ve Nina Sosanya ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi dizisi sizlerle. Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sına davetlisiniz!

Brave New World 1. Sezon Röportajları: Kylie Bunbury, Sen Mitsuji ve Nina Sosanya
- Reklam -
- Reklam -

NBCUniversal’ın dijital yayın platformu Peacock’ta yayınlanan Brave New World, 1. sezon bölümleri ile izleyici ile buluştu. Aldous Huxley’nin meşhur distopya romanı Cesur Yeni Dünya’dan uyarlanan dizi, ülkemizde de beIN CONNECT üzerinden izlenebiliyor.

Karanlık bir gelecek tasarısının işlendiği, Kara Dörtleme olarak anılan distopya kitaplarından birisi olan Cesur Yeni Dünya; yıllar içinde klasik haline gelmiş bir eser. Grant Morrison, Brian Taylor ve David Wiener tarafından diziye uyarlanan kitabın oyuncuları ile özel bir söyleşi dizisi gerçekleştirdik.

Yapımda Frannie karakterini canlandıran Kylie Bunbury, Henry Foster’ı canlandıran Sen Mitsuji ve Mustafa Mond’u canlandıran Nina Sosanya söyleşimize konuk oldular.

- Reklam -

Brave New World 1. sezon kadrosunda yer alan bu üç değerli oyuncu ile gerçekleştirdiğimiz röportajları hemen aşağıdan okuyabilirsiniz!

Brave New World 1. Sezon Kylie Bunbury Röportajı

Karakterin Frannie’yi anlatır mısın? Pitch ya da When They See Us gibi dizilerde canlandırdığın karakterlere hiç benzemiyor.

Bu işi bu yüzden kabul ettim çünkü canlandırdığım tüm karakterlerden farklıydı. Frannie ortama uyum sağlamayı seviyor ve bu durum kişiliğimden çok farklı. Ben normalde kendi gerçeklerini bulmayı isteyen, kendi güçleriyle ilgilenen ve onu bulmaya çalışan karakterleri tercih ederim. Frannie’de bana ilginç gelen onun hayat dolu ve neşeli olmasıydı, karanlık tarafıyla hareket eden bir karakteri canlandırmak benim için harikaydı. Bir nevi kendi zayıf yanıma da dokunmuş oldum ki bir sanatçı olarak bence bu her zaman için çok eğlenceli.

Sence Frannie’de ne gibi insani özellikler var?

Neşeli, ilgi odağı olmayı çok seviyor. Gürültücü, iri, bu şartlara dayalı hayatı seviyor ama bunlar hep arkasına saklandığı şeyler çünkü kendini keşfetmek istemiyor, bir şey hissetmek istemiyor.

Frannie’nin Lenina’yla (Jessica Brown Findlay) olan arkadaşlığından bahseder misin? Arkadaşının değiştiğini görmek, aralarında olduğunu sandığı mükemmel ilişkiyi etkiliyor mu?

Frannie ve Lenina arasında bir nevi Yin-Yang ilişkisi var. Birbirimizi dengeliyoruz yani. Frannie sosyal tek biçimliliği ve koşullandırmayı kabul ettiği için, Lenina bunu sorguladığında bu Frannie’nin içinde bir şeyi tetikliyor. Her şeyi olduğu gibi muhafaza etmek istiyor, o yüzden kesinlikle arada bir kıskançlık var ve bu dizinin güzel yanı da bu karakterlerin daha önce hissetmedikleri şeyleri keşfetmelerini izliyorsunuz: Acı, kıskançlık, aşk – bu ne? Ne demek? Ve sanırım en yakın arkadaşının bunu onsuz yapması onu etkiliyor. Değişime davet edildiğini hissetmiyor ama değişimi de istemiyor. O bu kıskançlık hislerini anlamıyor, başka hisler de olabilir. Son üç bölümde bunların gerçekten gün yüzüne çıktığını ve Frannie’nin patladığını görüyorsunuz, bu da harika.

Kitapta Fanny Crowne diye bir karakter var. Senin kitaptaki kişiden ne farkın var ve ayrıca ismi neden değiştirmişler?

Kitaptaki Fanny epey bir farklı. Lenina’yla hâlâ çok yakın arkadaş olmasına rağmen yazar David Weiner’ın Yeni Londra’da gerçekten eğlenen bir karaktere ihtiyacı vardı. “Fanny” ismine gelince, sanırım bunun İngilizcede bir vücut organının adıyla ilgisi var, o yüzden araya “R” harfi koymuşlar.

Dizi oldukça müstehcen, özellikle de seksli dans partileri. Kolektif bir öfori hissi var, manevi zirveye çıkar gibi, adeta tarikatları anımsatıyor. O sahnelerle ilgili senin görüşün ne?

Kesinlikle tarikatları anımsatıyor. Dizide hoşuma giden şeylerden biri, Yeni Londra vatandaşlarının tek bir organizma gibi gösterilmesi. Bence bunu çekme şekilleri gerçekten çok güzel, anlamsız gelmiyor. Gerçi John, Yeni Londra’ya girince, olaylar değişmeye başlıyor.

Dansın kendisine gelince, onda da bir güzellik ve sanatsallık var. Dansçılar kesinlikle kendimizi rahat hissetmemizde çok yardımcı oldu ve ben de bunu bir dans ve tamamen birbirimizle bağ kurmanın nasıl olacağının dışavurumu olarak görmeye çalıştım. Bu anlamda sanırım insan herkesi düşününce, kendini düşünmeyi bırakıyor.

Öyle bir anın içinde sana kendini nasıl hissettiriyor?

Toplumumuzun içinde bulunduğu durumu yansıtıyor gibi. Kendimi insanlara daha yakın hissettim. Bir de buna, herkesin kendini rahat hissedeceği şekilde yaklaştık ama evet, o anlar çok hoşuma gitti. Bence çok güzel ve sanatsallardı, özellikle de Zevk Bahçesi’ndeki ilk sahne. O sahneleri çekerken bile önemli olan danstı. Aslında seksle ilgili olmasına rağmen seksle ilgili değildi. İlginçti çünkü gerçek hayatta kendi alanım olmasını severim (güler) ama çok eğlendim.

brave new world 1. sezon Kylie Bunbury
Kylie Bunbury (Frannie)
Dizi ne gibi felsefi soruları ortaya koyuyor?

Toplumumuzun şu anki hâlini sorguluyor. Anlık tatminlere, uyuşturuculara, hissizleşmeye ve materyalizme bağımlılığımızı inceliyor. O konuları derinlemesine inceliyor ama çok da güncel.

Böylesine büyük ve görsel anlamda abartılı bir dizinin parçası olmak nasıldı?

Öncelikle çok büyük çaplı, her şey çok büyük. Setler ve ortamlar, kendi içlerinde ve kendi başlarına karakterler adeta. Ben büyük şaşkınlık yaşadım çünkü böyle bir sette hiç çalışmamıştım. Pitch de büyük çaplıydı, bir stadyumdaydık. Çok sayıda figüran vardı ve şimdi COVID’i falan düşününce, “vay canına, artık bu kadar çok sayıda insanla öyle bir dizi yapamazlar,” diye düşünüyorum, bu çok ilginç. Ben çocuk gibi şaşkınlık yaşadım, gerçekten çok güzel bir deneyimdi.

Sence neden şimdi Brave New World’ü seyirciyle tanıştırmak için iyi bir zaman?

Şu an dünya olarak büyük bir uyanış yaşıyoruz. Bu dizi 2020’de yaşananlardan önce de çok günceldi. Neyin önemli olduğunu irdelemek ve yüzeysel olarak tatmin edici bir şeyi bir nevi araştırmak çok önemli. Bence bu dizi biraz daha içinize girmeye, sizin için neyin doğru olduğunu anlamaya ve kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını anlamanıza yardımcı oluyor. Bireyselliğiniz, mutluluğunuz olabilir ama etrafınızdaki birlikle de ilgilenmeniz gerekebilir. Vahşiler Diyarı ve Yeni Londra’nın da kendi içlerinde
bir toplumu refaha kavuşturacak şeyler var.

Jessica Brown Findlay, ekran partneri olarak nasıl?

Sürekli çalışıyor ve prova yapıyordu, o yüzden onu araya sıkıştırmak zor oldu ama çok iyi anlaştık ve mümkün olduğunda birlikte vakit geçirdik. Ve bir açıdan da çok farklı insanlarız, Frannie ve Lenina gibi. O harika biri, burada da harika. Onunla çalışmak benim için çok keyifliydi.

Gerçek hayatta ne açılardan farklısınız? Kim daha dışa dönük?

Pardon yani (güler) ben kesinlikle daha dışa dönüğüm. Onun içindeki sersemliği ve şapşallığı ben dışarı çıkarıyorum. Onun adına konuşmak istemem ama ben daha dışa dönüğüm. Çok iyi kaynaştık, kimin daha çok sesi çıkacak kavgası olmadı.

Merak ettim, bu ütopyayı ziyaret etsen, en sevdiğin ve hiç sevmediğin kısımlar hangileri olurdu?

Ütopya. Bu çok ilginç. Ben buna negatif ütopya diyorum. Kylie olarak bu ütopyaya girsem kostümlere bayılırdım, bazen bir iki Soma hapı alırdım. Kendimi uyuşturmaya çalıştığımdan değil ama bazen insan küçük bir turuncu Soma atmak istiyor. (güler) Kast sistemi hoşuma gitmezdi. Onu sevmezdim.

Bu role çalışmak sana neler öğretti?

Bence insanın canlandırdığı her rol belli bir yere kadar kalıcı oluyor ama ben olayları arkamda bırakmakta da iyiyimdir. Şimdiki zamanda yaşarım, o yüzden Frannie’nin yüklerini taşımıyorum. Dersimi aldım. Daha samimi durumlarda daha başarılı olduğumu düşünüyorum ama bu inanılmazdı. Bir daha böyle bir şey çekmek istemem demek istemiyorum ama bu çok farklı çünkü dünyayla çok ilgili.

İkinci sezon olabilir mi?

Bence kesinlikle ikinci sezon olabilir. Bilmiyorum, göreceğiz. Başka sezonu konuşmadan önce insanların ilk sezonu sevip sevmeyeceğine bakalım.


Brave New World 1. Sezon Sen Mitsuji ve Nina Sosanya Röportajları

Bu projeye dâhil olmadan önce Aldous Huxley’nin kitabını biliyor muydunuz? Bilmiyorduysanız, içinde bugün bile güncel olan konuları görünce şaşırdınız mı?

NINA SOSANYA: Bu projeden önce kitabı okumamıştım ama olduğunu biliyordum çünkü “1984” tarzı kitaplardan biri. Daha sonra okudum, büyüleyici, okuması çok tuhaf bir roman çünkü adeta bir düşünce deneyi gibi, çok garip. Çünkü bu kitap birçok şeye ilham vermiş, hafif bir dejavu yaşatıyor. Bazı açılardan giriş kısmındaki fikre daha aşina olduğumu fark ettim, okumadan önce anladım bunu.

- Reklam -

SEN MITSUJI: Evet, ben lisede okumuştum, yani aslında tam olarak okumamıştım (güler). Ama hayır, konuların güncel olmasına şaşırmadım. Ne yazık ki şartlara göre ayrımcılık, mahremiyeti, neyin ne kadar gerekli olduğu, evrende ne neyin ne kadar sağlıklı olduğu ve mutluluğu tanımladığı fikirleri hep olacak, o yüzden şaşırmadım. Senaryo ekibinin önemli konuları öngörmesi ve onları genişleterek bu dünyaları yaratmaları beni çok etkiledi, harika.

brave new world 1. sezon Nina Sosanya
Nina Sosanya (Mustafa Mond)
Merak ediyordum, Nina, karakter Mustafa Mond’u erkekten kadına çevirme kararını anlatır mısın? Kitaptakiyle dizideki arasında karakteristik değişiklikler oldu mu?

NINA SOSANYA: Belli karakterleri kadın karakterlere dönüştürmelerine hiç şaşırmadım, çok mantıklıydı. Kitaptaki karakterler güç sahibi karakterlerdi ve evet, erkektiler. Ama bu dünyada gücü olan kadınlar var, gücü ya ustaca kullanıyorlar ya da güç onları bozmuş, bu erkek olsalardı da aynı olacaktı. Bu konuşulmuş bir şey değildi çünkü bana göre yapılması gereken, doğru olan şey buydu.

Bize Mustafa Mond’dan biraz daha bahseder misin?

NINA SOSANYA: Mustafa Mond, dünyayı kontrol eden biri. Hatta, bence “monde” kelimesi, Fransızcada “dünya” demek, yani o Yeni Londra’yı kontrol eden kişi ve o dünyanın sosyal yapısını muhafaza etmekle sorumlu. Karakterin kendisinde bana ilginç gelen şey, onun mutlak güce sahip olması ama iğneleyici mizaha sahip biri olarak yazılmış ve bunun bir yerden kaynaklandığı belli. Henüz onun ne olduğunu bilmiyoruz ama bu hâle nasıl geldiğini, aslında nasıl biri ve kim olduğunu öğreniyoruz. Karakterini bir şeyleri açık etmeden anlatmak zor, bunu yapmak istemiyorum çünkü onları öğrenmek keyifli ama o, kendine çok güvenen ve gördüğü her şeyi kontrol eden biri olması açısından kesinlikle bana benzemiyor, onun böylesi hoşuna gidiyor.

O zaman onu canlandırmak eğlenceli olmuştur.

NINA SOSANYA: Evet, karakterinizin tam zıddı birini canlandırmak her zaman için eğlenceli çünkü alakanız olmayan bir karakter oluyor ve başkalarının buna nasıl tepki verdiğini görebiliyorsunuz.

Daha önce buna değinmiştin ama dizide olanlarla günümüz dünyasında olanlar arasındaki paralellikleri anlatır mısın?

NINA SOSANYA: Bu kitap 1932’de yazılmış ve iki savaş arasında, bir şair, filozof, denemeci ve romancı biri tarafından yazılmış. Bunun olduğu zamana karşı bir nevi bir tepki ve dünyaya olabileceklerin bir yansıması gibiydi. Bence o zaman da kesinlikle çok güncelmiş, şimdi de çok güncel ve gelecekte de güncel olacak çünkü insanlar hep aynı hataları yapıyor. Toplum olarak olduğumuz yerde daire çiziyoruz. Bu beş yıl önce çıksa ya da on yıl sonra çıksa bile güncel olacaktı çünkü insanoğlu mutlaka sorunlu süreçler yaşıyor.

Sen, Yeni Londra halkı Soma hapı gibi ilaçlarla duygularını kontrol ediyor. Sen bu çözümle ilgili ne düşünüyorsun?

SEN MITSUJI: Değerlerini okuyarak dengesiz duygu durumlarına muazzam çözümler bulduklarını düşünüyorlar ve sinir sistemi kimyalarını her zaman belli bir seviyede tutmak için Soma kullanıyorlar. Bu durum, dünya çapında bilinen reçeteli ilaç sorunlarına fazlasıyla benziyor.

Sen, karakterin Henry Foster, Alfa Artı olarak resmediliyor. O da bu konumu gururla taşıyor. Yeni Londra, eşitlikçi bir dünya olduğu için, egosu onu sivriltmiyor mu? Onu canlandırmak nasıldı?

SEN MITSUJI: Beni düşünmeleri bile… Ben yarı Japon, yarı Avustralyalıyım. Bu rol için beş yıl önce beni düşünmezlerdi, hele on yıl önce hiç düşünmezlerdi. Bu kendi içinde bir şey anlatıyor zaten. O yüzden beni düşünmüş olmaları bile koltuklarımı kabarttı.

Henry Foster bir nevi mükemmel insan, DNA’sı adeta tasarlanmış gibi. Belli bir seviyenin her zaman üstünde olduğunu bildiğiniz karakterleri irdelemeye çalışmak tuhaf. İrdelenmiyorlar ve özellikle de derinlemesine bir iç gözlem yok çünkü öyle bir vakitleri yok ve düşüncelerinizle baş başa, yalnız kalmak hoş karşılanmadığı için bunu yapmıyorsunuz. Ama aynı zamanda yukarıda bir sürü şey olup bitiyor, o mutlu alanı gerçekten içgüdüsel ve temel insan eğilimleri belirliyor. Yani biri bu noktada diyelim ama sonra Henry korkunç bir şey söylüyor, kendinizi birkaç saniye berbat hissediyorsunuz, sonra bir Soma atıyorsunuz. Bence Henry’nin yaptıkları, modern bir toplumda olacağından çok daha fazla yanına kalıyor çünkü etrafınızdaki insanlara kendilerini berbat hissettirmenin çok daha fazla sonucu oluyor.

brave new world 1. sezon Sen Mitsuji
Sen Mitsuji (Henry Foster)
1932 yılında çıkan kitapta olmayan şeyler var mı?

NINA SOSANYA: Aslında oradaki şeylerin çoğu dizide var, sadece artık biz daha aşinayız.

SEN MITSUJI: Huxley’nin hayal gücü çok zenginmiş. Haplar, roketler, yerden yukarıda bir şehir, inanılmazdı. Muhteşem bir adammış.

Yeni Londra setleri çok büyük. O setlerde olmak nasıldı?

NINA SOSANYA: Setler müthişti. (gülüyor) Ben genelde “müthiş” lafını kullanmam ama büyüleyiciydiler. Kocamanlardı ve tasarımcılar onları çok iyi uyguladı, yani bir nevi oyun parkıydı çünkü her şey vardı. Karakterimin gittiği belli başlı konumlardan dolayı benim için bu çok heyecan vericiydi. Şekerci dükkânındaki çocuk gibi derler ya? Öyleydim. Seks dansı yapmaya gitmedim ama. (güler)

Evet, lütfen dizide yaşanan danslı seks partilerini anlat.

SEN MITSUJI: Dans etmeye tabii ki gittim. Ama bakın ne diyeceğim, o sahneleri 100 profesyonel dansçıyla çektik, onlar bedenleri konusunda o kadar rahatlar ki, insan sürekli rahat olmalarını kıskanıyor. Onlar geçimlerini dans ederek kazanıyor, o yüzden kameraların kayıtta olması, müziğin olması fark etmiyor, enerji yayıyorlar. İnsanın gözü korkuyor. Henry’nin tavus kuşu olması lazım ama yine de çok korkuyorum ve istifimi bozmamaya çalışıyorum. O pek harika değildi. (güler)

Sadelik yanlıları açısından, bir başyapıtla oynamanın olumsuz yanları var mı sizce?

NINA SOSANYA: Hiç sanmıyorum çünkü kitap hep var olacak. Bir kitap tek başına var olabiliyorsa bunu kimse değiştiremez.

SEN MITSUJI: Doğru söyledi, ekleyecek bir şeyim yok, bu harika. (güler)


Brave New World 1. sezonu halihazırda beIN Connect üzerinden yayınlanmaya devam ediyor.

Huxley’in eserinden uyarlanan Brave New World dizisini sizler izlediniz mi? İzlediyseniz nasıl buldunuz? Yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.


* Brave New World 1. Sezon İncelemesi

Hakan Tunç

Kocaeli Üniversitesi'nden mezun. Kitap okumayı, film izlemeyi ve özellikle animeleri çok sever.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ömer Can Saroğlu - Toplu Oyunları

Ömer Can Saroğlu İmzalı Tiyatro Oyunları Bir Araya Geliyor

Scooby-Doo Çizgi Dizi Joe Ruby

Scooby-Doo Çizgi Dizisinin Yaratıcısı Joe Ruby Yaşamını Yitirdi