Ayşegül Yalvaç, ekolojik kurgu türüyle yerel efsaneleri buluşturduğu Bir İstanbul Efsanesi kitabının ortaya çıkış sürecini Kayıp Rıhtım okurlarıyla paylaşıyor.
Bir İstanbul Efsanesi bitirmemin üzerinden bugüne 4 sene geçmiş.
O gün “son” yazdıktan sonra hemen bir kenara tarihi not ettim.
17.05.2019, ilk roman.
Saat: 20:44
Yer: İstanbul
Romanım eko-kurgu türünde. Ancak fantastik kurgu ile şekillenmiş bir ekokurgu. Konusu iklim değişikliğinden ve ani çevre felaketlerinden kaynaklanan bir göç öyküsü. Kahramanlar ise nesli tükenmekte olan balıklar ve onları korumaya çalışan diğer canlılar ile insanlar. Boğaziçi ekosisteminde çevre duyarsızlığına dayanıklılığın önemli bir parçası olarak periyan adı verilen kurgusal canlı türleri yaşıyorlar. Bu canlılar alg özellikleri gösteren bir bedene sahipler. Fakat aynı zamanda bir insan misali konuşabilmektedirler. Periyanlar karada hayatta kalabiliyorlar. Macera bir “periyan” canlısının insanlar tarafından yakalanması ile karaya çıkmasıyla başlıyor.
“Bir İstanbul Efsanesi” Masalsı Bir Üsluba Sahip
Hikâyenin masalsı üslubu kasıtlı bir seçim. Hem masalsı anlatımı hem de isminin efsane olarak anılması iklim şüphecilerine bir yanıt olma özelliği taşıyor. Bugüne dek iklim şüphecilerinin ortaya attığı birçok argüman iklim krizine karşı alınacak tedbirlerin gecikmesinde rol oynadı. Aynı zamanda bu konuya bir şehir efsanesi olarak baktılar. Bu sebeple masalsı anlatımı tercih ettim ve “Periyan Efsanesi” içine iklim krizi gerçeğini çevre sorunları ile yedirdim.
Kısacası kitap İstanbul üzerine yazılmış efsaneleri çevre sorunları ile harmanlayan bir öykü kitabı değil. Böyle bir yanlış anlaşılma olmuştu. Bu roman size Boğaziçi altından tek bir hikâye anlatıyor. Ayrı ayrı öyküler barındırmıyor.
Romanın fantazya olması gerçeklikten tamamen kopuk bir kurmaca olduğuna gelmiyor. Fantazya olarak şekillendirdiğimiz bir denizaltı dünyası. Kitapta bahsedilen çevre tahribatı ve iklim konuları ise gerçekten var, biliyorsunuz.
Aslında bu yazı tam burada bitecekti fakat Kayıp Rıhtım ile konuştuk, kitabın yayımlanmasının üzerinden kocaman bir sene geçtikten sonra böyle bir yazıyı kaleme almayı anlamlı bir hale getirme kararı aldık. Bu sefer “Yazarın Kaleminden” köşesi ilk kitabını yayımlatmaya hazırlanan yazarlara bir rehber olsun dedik.
Beklemek Üzerine
Kitabın bittiği tarih ile baskıya girmesi arasında tam 3 sene var. Zira arada küresel pandemiye maruz kaldığımız seneler var ve bu durum her şeyi geciktirdi. Bu demek oluyor ki, bunu okuyanların elinde bir dosya varsa 3 sene kadar beklemeyecekler. Yine piyasaları durduran olağanüstü bir durum olmazsa tabii.
Öncelikle kitabı bitirdikten sonra ben de herkese gibi hemen yayınevlerine göndermeye heveslendim. Fakat elinde bitmiş veya bitmek üzere kitabı olan ve dosyayı yayıncılara göndermeye hazırlanan arkadaşlara diyeceğim tek şey: “İndir o silahı.”
Çünkü kitabın bitmedi, düzenlemen gerekiyor.
Kimi zaman sadece bununla da bitmiyor. İnsanlar genelde kendi hatalarını gözden kaçırabilirler. Bu yüzden ikinci bir göz veya üçüncü bir göz bakarsa daha başarılı bir kitap dosyası ortaya çıkabiliyor.
Bana şunu söylediler: “Editörün işi ne kadar kolaysa şansın o kadar yüksek.”
Bunu göz önünde bulundurduktan sonra kitap dosyanızı yayıncılara göndermeye başlayın. Fakat ilk taslak neredeyse istisnasız düzenlemeye muhtaç.
Bu süreç içinde kimi yayıncılar size jenerik bir dönüş yapacaklar: “Kitap yayın programımız an itibari ile müsait değil.”
Kimileri samimi ve dürüst olacak “Olumlu bir karara varmadık.” Kimileri geri bildirim verecekler (bu da olabiliyor) “Bu romanın kurgusu başarılı ama edebi estetiği olmamış.” gibi veya başka türlü.
Kimilerinden hiç yanıt gelmeyecek.
Mesela, dosyamı ilk gönderdiğim yayınevlerinden biri olan Yeni İnsan Yayınevi ile olan süreci tarihli ekleyim:
- 28 Mayıs 2019 benim onlara dosya gönderdiğim tarih.
- 29 Mayıs 2019 onların dosyayı aldıklarına dair ileti geldi.
- 13 Haziran 2019 dosyaya ret verdikleri iletisi geldi.
Bu süreçlerde hiç kitabı yayınlanmamış dostlarıma tavsiyem, dosyayı yayıncılardan evvel muhakkak kendine hem dijital ileti hem de posta yoluyla göndermesidir. Sonra hemen gelen yanıtları tarihleri ile ekran görüntüsü olarak saklamasıdır. Çok tanımadığınız yayınevlerine de dosya göndereceksiniz ve intihal, aşırmacılık gibi konularda hiç risk almayın.
Benim en büyük şansım “periyan” canlı türünü uydurmamın yanında mantık hatası barındırmayan, kendisi ile çelişmeyen kurgu idi. En düşük şansım da bunu değerlendirebilecek birine rastlamanın zorluğuydu. Neticede bu durum ancak romanın tamamını okumakla değerlendirilebilir.
İlk sayfalarda yazım veya edebi teknik sorunlar söz konusu olduğunda yayınlanma şansı çok azalıyor.
Bunun anlamı ise, gönderdiğiniz kitap dosyasının tamamı okunmuyor. Yayınevlerine yoğun bir şekilde dosya gönderildiği için yayınlanıp yayınlanmayacağını belirleyen belki ilk 35 sayfa kadar bölüm belki daha az.
Demek istiyorum ki ilk sayfalara özen gösterin, özellikle imla hatası gibi göze batabilecek sorunları ilk sayfalarda olmadığına emin olun.
Umutsuzluk Yok
Hayal gücüne değer veren birilerinin olması fantastik kurgu yazarlarını özellikle şaşırtacaktır. Zira fantastik kurgu türünde hatta genel olarak spekülatif kurguda karşılaştığımız en büyük sorun önyargı. Burası İngiltere değil ve haliyle bu türde yazanlara “ne kadar geniş hayal gücün var” veya “çok yaratıcısın” gibi tepkiler vermiyorlar. Tam aksine “saçma sapan işler” gibi hayal kırıklığı yaratan önyargılar söz konusu olabiliyor.
Ama güzel haber, yayıncılık sektöründe hayal gücüne değer veren insanlar da var ve karar verici konumunda olabiliyorlar. O yüzden şansınızı deneyin.
Kitap dosyanıza güvenecek kadar üzerinde çalıştıysanız ve iyi bir iş yaptığınıza inanıyorsanız gelen her olumsuz tepkiyi almamak gerekecek. Böyle bir durumda özellikle dosyanızın bulunduğu kategoride, mesela spekülatif kurgu ise, genel yargılar nelerdir ona bakmak lazım. Genel yargıları çoğu zaman olumsuz önyargılar ise o olumsuz cevap sizin dosyanıza özel bir cevap olmayabilir.
Umutsuzluk yok.
Geri Bildirim Almanın Önemi
Periyanlardan ilk bahsettiğim kişi Saygın Ersin. Bu süreçte kitabın düzenlenmesinde ve yayına hazır hâle gelmesinde bana destek oldu. Yayıncılık dünyası hakkında birçok şeyi de ondan öğrendim. Bunun öncesinde Saygın Ersin’i Yedi Kartal Üçlemesi ile tanıyordum. Aslında tanışmaya vasıta olması amacı ile ona romanımdan bahseden kısa bir mesaj gönderdim. Böylece bu mesaj hem tanışmaya vasıta oldu hem de Saygın Ersin yayına hazırlama sürecinde bana geri bildirimleri ile yardımcı oldu.
Alanınızda yazan insanlarla iletişime geçeceğinizde yanıt almak için kısa, neden onlara ulaştığınızı belirten, romanın özetine içeren bir mesaj yazın. “Merhaba” veya “Nasılsın?” yazıp cevap gelmesini beklemeyin.
Saygın Ersin bana bu yüzden yanıt vermiş. Kısa bir paragrafla hem roman özetini hem kendisine neden ulaştığımı açıkça ifade edebildiğim için öncelikle ve “periyan” canlılarını ilginç bulduğu için.
Bu esnada ben edebiyat dünyasından insanlarla tanıştım.
Bunlardan biri Serdar Yıldız, kitabın editörü.
Serdar Yıldız’la tanıştığım günün tarihini de anımsıyorum çünkü o gün 4 Temmuz ve benim doğum günüm. Romanımdan ona da bahsettim ama o zaman Antares Yayınları henüz kurulmamıştı. Ben dosyamı yayıncılara göndermeye devam ediyordum ve geri bildirim veren kişilerle iletişimimi sürdürdüm. Böylece bir edebiyat çevresi oluştu.
En son Haydar Barış Aybakır ile konuştuktan sonra kitabın üzerinde çalışırken bana ne zaman yayınlanabileceği konusunda bir tarihten bahsetti. Aslında ilk roman da olması sebebiyle Karakum Yayınları şans veriyordu.
Fakat sonuç olarak herkesin vardığı ortak bir husus vardı, kitabın edisyon sürecinden geçmesi gerekiyordu. Ayrıca bu benim yapacağım bir düzenlemeden ibaret değildi. Bir ikinci göz kitabı elden geçirmeliydi. Bu herkes için aynı zaten. O yüzden “editörün işi ne kadar kolaysa şansın o kadar yüksek” diyorlar ya.
Bu geçen zamanda Antares Yayınları kuruldu ve Serdar Yıldız dosyayı alabileceğini söyledi. Antares Yayınları’nın gelecek yayın programı Kasım 2020 idi ve bu tarih bana göre daha makuldü.
Acele Etmeyin ve Her Şeyi Kontrol Etmeye Çalışmayın
Edisyon süreci karmaşık bir süreç, o kadar detaya girmeyeceğim. Pandeminin duyulması, Dünya Sağlık Örgütü’nün acil durum ilan etmesi ile benim paniğe düştüğüm bir dönem oldu. Sürekli pandeminin Türkiye’ye de geleceğini, piyasaları durduracağını, işleri aksatacağını, kâğıt masraflarını artıracağını, dosyanın yayına hazır hâle gelmesini hızlandırmak gerektiğini söylerken yaptığımın küresel bir sorunu kontrol etme çabasına dönüşmüş gibiydi. Bu panik ve sabırsızlığın neticesi Kasım 2020 kitap yayın programını kaçırmak oldu.
Dolayısıyla acele etmeyin ve kontrolcü olmayın diye bir tavsiye verebilirim size.
Normalde ben de öyle değilim ama pandemi hepimizi afallatan bir süreç. Yayıncılık sektörüne etkileri bugün bile devam ediyor.
Hatta pandemi etkileri nedeniyle yayıncılık sektörünün yaşadığı ekonomik kriz yeni yazarın ilk romanını yayınlatma şansını çok düşürüyor.
Sonra belirsiz olan gelecek kitap yayın programını bekledik. Mart 2022 tarihine kadar süreci takip ettikten sonra bu konunun artık beni rahatsız ettiğini düşünerek edebiyat konusunu kapadım. Başka bir ifadeyle umutsuzluğa kapıldım. Serdar Yıldız’a “Boş verelim artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dedikten sonra Bir İstanbul Efsanesi romanı daha fazla aklımda yer etmeyecekti.
Fakat Serdar Yıldız, bu kitaba en başından beri inanan arkadaşım, mart ayı sonrasında da süreci takip etmeye devam etti.
17 Mayıs 2022 itibari ile Serdar Yıldız aniden bana kitap baskıya giriyor haberini iletti. Aynı gün Saygın Ersin arka kapak yazısını yazdı. Aynı gün kapak tasarımına karar verildi.
Detaylarla ilgilenirken en önemli hususları unuttuk. Bunlar ciddi, kitap kapak tasarımı aynı gün kararlaştırıldı. Kitap ismi Elveda İstanbul iken Bir İstanbul Efsanesi oldu. Hatta o kapakta gördüğünüz kılıçbalığı hakkında ben şöyle dedim: “Ama böyle bir karakter yok.” Ancak kime sorduysam onun orada kalmasını istedi, sevimli görünüyordu.
İşte bu yüzden kitapta bir teşekkür yazısı yok. Aceleden bir kişiyi bile unutmak nahoş olurdu.
Kitabın yazım aşamasının hangi noktadan başladığını tam olarak bilmiyorum, belki de bir romanın ortaya çıkış fikrinde bir başlangıç yoktur, aslında her şey gibi.
Kitabın hikâyesi böyle. Kısaca toparlayacak olursak mümkünse bir editör ile çalışın. Acele etmeyin. Dosya tertemiz hâle geldiğinde yayına girsin zaten başka türlü girmeyecek ve bu bekleme sürecini kabul edin. Her şeyi kontrol etmeye çalışmayın. Olmazsa çok üzülmeyin. Hayatınıza devam edin fakat umutsuzluğa kapılmadan.
Ayşegül Yalvaç imzalı Bir İstanbul Efsanesi hakkındaki görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilirsiniz. Sitemizdeki diğer yazar maceralarına ulaşmak için buraya tıklayabilir, yeni içerikler için bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.
Editöryel süreçlerden de bahsetmiş olmasına sevindim, yazar adayı arkadaşlara katkısı olabilir. Kendisine de yazarlık yolunda başarılar dilerim, ilginç ve güzel bir kitaba benziyor. Hem kurgu olup hem mesajlar, dersler verebilmesi çok güzel. Ben de almaya çalışacağım. Genç yazar arkadaşlara değer vermek lazım.