Watchmen Dizisini Heyecanla Beklemek İçin 6 İkna Edici Sebep

Çizgi roman kültürüne gönül veren hemen herkes Watchmen’i bilir. Amerikan çizgi roman kültürünü kökünden değiştiren bu eser, kült mertebesini en çok hak eden çizgi romanlar arasında boy göstermektedir. Sıkı takipçilerinin bildiği üzere 2009 yılında Zack Snyder tarafından filmi çekilen eser bundan on yıl sonra, yani 2019’da Damon Lindelof tarafından yazılan bir de diziye kavuşacak.

Biz de dizi gelene kadar bilenler tekrar hatırlasın, bilmeyen dönüp bir baksın diye Watchmen üzerine bir şeyler yazalım dedik. Durup Watchmen’i hangi açıdan ele alsak diye uzun uzun düşündük. Elimizde Watchmen’in ne olduğuna dair o kadar görüş belirdi ki sonunda Watchmen’in tüm bu olduğu şeyleri listelemeye karar verdik.

1. Watchmen Bir Edebi Eser

Alan Moore tarafından yazılıp Dave Gibbons tarafından çizilen bu güzide eser birçok insan tarafından çizgi romanın şu ana dek ulaştığı en yüksek noktalardan biri olarak görülüyor. Karakterlerin işlenişindeki özen, muhteşem diyaloglar, romanlar boyunca işlenebilecek kadar derinlikli temalar ve yazar ile çizerin bu temaların üstesinden gelmekteki başarısı Watchmen’i şüphesiz bir şekilde bir edebi eser mertebesine sokmaya yetiyor.

Time dergisi de görüşlerimizi paylaşıyor olacak ki Watchmen’e “En İyi 100 İngilizce Roman” listesindeki tek çizgi roman olma payesini vermişler.

2. Watchmen Bir Amerika Öyküsü

Sene 1986-1987. Soğuk Savaş bütün “sıcaklığıyla” devam ediyor, özgürlük vaatleriyle Amerika ve eşitlik vaatleriyle Sovyetler Birliği, ringi bütün dünya olan bir maçta birbirlerine tekme tokat girişiyorlar. Nükleer silahlanma almış başını gitmiş. Her iki süper gücün elinde de dünyanın tamamını birkaç kez yok etmeye yetecek kadar nükleer silah var. İşinde gücünde, yaşadığı ülkeden memnun, kendisine sunulan fırsatları sevinçle karşılayan Amerikan vatandaşı bu tehdit karşısında gergin, sinirli ve dehşete kapılmış halde.

İşte Watchmen tam bu ruh halini yansıtan bir eser. Bir taraftan öykü devam ederken bir taraftan New York sokaklarında bir gazete büfesinde sürüp giden konuşmaları duyuyor, Amerikan halkına ve Amerika’ya dair ziyadesiyle makul fikirler ediniyoruz.

Jean Baudrillard’ın Amerika’ya dair bahsettiği “gerçekleşmiş bir ütopyanın krizi”ni Watchmen’de yakinen gözlemleyebilir, Amerikalı olmanın anlamını sezebilir ve tüm bunlardan yola çıkarak günümüzün politik ve sosyolojik iklimine bakmak için özgün bir bakış açısı edinebilirsiniz

3. Watchmen Kahramanlığı Sorgulayan Bir Kahramanlık Öyküsü

Quis custodiet ipsos custodes: “Gözcüleri kim gözleyecek?” yahut “Koruyuculardan kim koruyacak?” Watchmen’in merkeze aldığı sorunlardan birisi de bu. Kitap boyunca kahramanların neredeyse hiçbirinin aslında kahraman olmanın gerektirdiği etik pusulaya sahip olmadığını, kahramanlık kavramının nasıl da bir anda zorbalığa dönüşebileceğini defalarca görüyoruz. Üstelik Moore ve Gibbons ikilisi bu temaları dünya çapında popüler yapan Avengers: Civil War’dan 20 sene evvel konuşmaya, tartışmaya açıyorlar. Eser bittikten sonra pelerinli adalet savaşçılarında tutun kolluk kuvvetlerine kadar bütün koruyuculara karşı bakışınız değişiyor.

4. Watchmen İnsanlık Üzerine Bir Öykü

Çizgi roman dünyasının göz bebeklerinden biri sayılan bu güzide eser, sayfalar boyunca sizi insanlığın ve insanüstülüğün binbir farklı hali ile karşılaştırıyor. Macera arayan komik giyimli ve zengin tipler; tecavüz ve şiddet; varoluşa dair felsefi sorgulamalar; aşk; hayatın anlamına dair derin diyaloglar derken eser bittikten sonra boş bir zemine bakıp insanın bu dünyadaki varoluşunun anlamlılığı üzerine düşünmemek imkansız hâle geliyor. Yukarıdaki satırlarda Amerika’dan ve Amerikalı olma halinden bahsettiğini söylediğimiz eser sadece bununla da kalmıyor, bu örnek üzerinden insan olmanın, dünyada var olmanın anlamı üzerine derin derin laflar ediyor.

5. Watchmen Postmodern Bir Öykü

Paul Auster, Julian Barnes, İhsan Oktay Anar, Calvino falan sever misiniz? Postmodernizmin edebiyattaki yansımalarından memnun musunuz? O zaman derhal bir yerden Watchmen tedarik etmenizi tavsiye ediyoruz. Çizgi romanın içerisinde çizgi roman okuyan çocuğun okuduğu çizgi romanı esere muhteşem dahil etmesiyle, her bölümün sonunda yaptığı muhteşem alıntılarla, süper kahraman kültürünü ve eserlerini muhteşem bir şekilde parodileştirmesiyle Watchmen gerçekten bir edebi eser olmakla da yetinmeyip şaşırtıcı, ezber bozucu, kafa karıştırıcı bir postmodern eser olarak kendini gösteriyor.

6. Watchmen Her Yönüyle Muhteşem Bir Çizgi Roman

Moore’un akılları uçuran öyküsü, Gibbons’ın gözleri bayram ettiren çizimleri derken Watchmen’e dair söylememiz gereken en temel şey bu sanırım. Eser başından sonuna harika bir çizgi roman. Her yönüyle, her noktasıyla tür içerisinde yapılabilecek en iyi işlerden biri. Çizgi romanların çocuk işi olduğunu, ciddiye alınır şeyler olmadığını savunan insanların kafasına vurup; “Al şunu bir oku da sonra konuşalım,” denecek kadar başarılı ve içi dolu.

Toplayacak olursak, Watchmen çizgi roman dünyasına kazandırılan lütuflardan biri ve üzerinden geçen 30 küsur yıla rağmen hâlâ türün en iyi örneklerinden biri olarak görülüyor. Kulislerde çizgi romanlardan sonrasını konu alacağı konuşulan diziyi beklerken bir taraftan esas öyküyü hatırlamak isterseniz yahut şu ana dek Watchmen’i hiç okumamış bir çizgi roman okuruysanız Watchmen’i tekrar okumak için çok iyi zamanlarda olduğumuzu hatırlatmak isteriz.

Sizce Watchmen’in size göre ne? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!