Uzun yıllar Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan, edebiyatımızın önemli isimlerinden Yusuf Atılgan, geçtiğimiz sene bütün eserleriyle Can Yayınları bünyesine katılmıştı. Özellikle yeni kapaklarıyla gündeme gelen Atılgan külliyatı, kimi okurlarca olumsuz eleştirilere tutulsa da, sular şimdilik durulmuş gibi görülüyor.
Çünkü ortada saklı kalmış bir eser var. Yusuf Atılgan’ın vakti zamanında yazıp sonra da yok ettiği romanın giriş bölümü de içeren bu kitap, belli ki yine çok konuşulacak. Yazarların tamamlamadığı ya da sonradan imha etmeye karar verdiği işlerin; daha sonra tekrar ortaya çıkması, yanında birçok etik tartışmayı getirdiği kuşkusuz. Yine de işe saf bir okur olarak bakmak ilk adımda çok daha çekici duruyor. Öyle ki Atılgan’dan birkaç satır fazla okumak bile, birçokları için son derece kıymetli bir deneyim olarak kabul edilebilir.
Yayınevinin, kitabı tanıtmak için seçtiği cümlelere hep birlikte bakalım:
Yusuf Atılgan gibi bir bakıma “saklı” bir yazarın ardında bıraktığı notlar her zaman heyecan vericidir. Atılgan’ın “Eşek Sırtındaki Saksağan” adlı bir roman yazdığı, sonra da o metni yok ettiği biliniyordu. Elinizdeki kitap, bu romanın yazarın sandığında bulunan giriş bölümüyle birlikte elyazılarından derlenen notlarını, şiirlerini, dergilerde kalmış kısa öykülerini ve yaptığı çevirilerden örnekleri içeriyor.
Şimdi de kitaptan kısa bir alıntı:
Kafamdaki romanı yazmak için işimden ve oğlumdan vakit ayıramıyorum, ama üzüldüğüm de yok. Bu koşullarda vaktim olsa da istediğim gibi yazacağımı sanmıyorum. Köyde, sessizlikte, üstünde dura dura çalışmaya alışmış biri için İstanbul çok hareketli; ama buna da alışacağımı, bu koşullarda yazacağım zamanın geleceğini sanıyorum. Yazmadığım için ne devleti ne de yayımcıları suçluyorum. Bunda bir suç varsa doğrudan benim suçum bu.
Kitabın gün yüzüne çıkması hakkında sizler ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!
YKY’nin hainliği. Çünkü kendileri bunu hep yapıyorlar. Gecikmiş bir Turgut Uyar tiyatrosundan tutun da İlhan Berk’in öykülerine kadar. Hatta yayın politikalarında bile bu var. Yerli fantastik ya da bilimkurgu yayınlamadıklarını dosya gönderim şartlarında belirtiyorlar. Ama satması garanti ve ‘‘tutacak’’ yabancı yazarların fantazyalarını piyasaya sürüyorlar. Muhtemelen bu dosyadan da haberleri vardı, yani kenarda köşede kalan parçalardan, ama yayımlamayı hep ertelediler.
Yazarın tarzına ve hikâyeciliğine az buçuk aşinaysanız, bir sebeple yarım kalan işlerini okumak bile keyifli; kendi tahminlerinizle hikâyeyi kendi kafanızda tamamlayabilirsiniz bile. Hayran kurgusuna girse de keyifli.
Tamamlanmamış romanı Canistan bayağı güzeldi. Anayurt Oteli ve Aylak Adam da güçlü eserler. Öyküleri romanları kadar olmasa da onlar da güzeldir. Okuyacak başka bir Yusuf Atılgan eseri kalmadığı için üzülüyordum. Bu haber beni çok mutlu etti
Keşke Oğuz Atay’dan da bir şeyler çıksa.