in ,

Kalite Ülkesi: Dertlerimize Gülme Vakti!

Güncel olaylardan ve haberlerden tükendik. O zaman alay vakti. Mizahı kuşanıp sorunlara savaş açan Marc-Uwe Kling’in “Kalite Ülkesi” kitabını inceledik.

Kalite Ülkesi İnceleme
- Reklam -
- Reklam -

Parlamento Sözcüsü, “Değerli meslektaşım,” diyerek araya girdi, “yeni Ülke Kimliği’ne sadık kalmanızı hatırlatma gereği duyuyorum. ‘Savaş’ siyaseten doğru bir sözcük değil. ‘Ticaret Yollarının ve Doğal Kaynak Temininin Korunmasına Yönelik Güvenlik Operasyonu’ adı kullanılıyor. – Kalite Ülkesi

İki Dünya Savaşı, nükleer silah, zehirli gaz ve türlü bomba kullanımı… Tarihte insan kaynaklı felaketleri, savaşları, kıyımları ve yıkımları saymaya kalksak bitmez. Doğal felaketler nasıl korkulu rüyamız olduysa, insanın sebebiyet verdikleri de hiç geri kalmadı.

Peki sayı vermenin tüyleri ürperttiği ölümler, yaralanmalar, günümüz ve özellikle gelecek için çok önemli doğal kaynakların yitimi akıllanmamıza yol açtı mı? Kesinlikle hayır! Belki biraz ders aldık, ufak da olsa aptallıklarımız azaldı diyebilir miyiz? Ona da hayır! Azalması ne demek, üstüne üstlük 2020 yılına girdiğimiz şu günlerde tekrar çalkantılar başladı. ‘Umut’ diyerek girdik, yine bu garabeti bulduk.

- Reklam -

Dünya savaş dediği zaman büyük bir hevesle elini en yukarı kaldıran Amerika tabii ki her zaman baş aktör. Tarih bunu her dönem basa basa gösteriyor. Bugün de farklı değil. Ülkemizde sosyal medyada bu günlerde #SavaşaHayır diyerek, ufacık bir etkisi olsa bile umut ederek sessiz çığlık atılıyor. Çünkü biliyoruz savaşın neler getirdiğini, daha doğrusu neleri götürdüğünü. Travmaya açız. Bunun başka açıklaması yok.

Tüm zayiatlara rağmen tarihin tekrar tekrar tekerrür etmesi, kabul edelim öfkemizin ve kaygımızın yanında biraz da komik gelmeye başlıyor. Akıl almaz olaylara karşı tepkiler bazen sinirden gülmeyi de içermez mi zaten? Trajikomik diye tam da buna deriz. Artık şaşkınlıktan ne yapacağımızı şaşırırız ve elimizde tek bununla dalga geçmek kalır. Esasen mizah her zaman gerçeği haykırmak için de önemli bir yol olmuştur.

O zaman bu çalkantılı gündemden hem biraz uzaklaşalım hem de derinine inelim. Gülelim ve dert yanalım. Bugün incelememe konu alan Marc-Uwe Kling’in Epsilon Yayınları aracılığıyla dilimize kazandırılan hicivle sarmalanmış, ilk defa 2017 yılında yayımlanan bilimkurgu romanı “Kalite Ülkesi” (Qualityland) de bize tam olarak bunu vadediyor.

Nedir, nasıldır? Bakalım.

Kusursuz Kalite Ülkesi

1982 doğumlu Alman yazar Kling, roman ve şarkı sözü yazarlığı yapıyor. Bunların yanı sıra bence en dikkat çeken özelliği, 2003 yılından beri güncel sorunları alayla, taşlamayla ele alan tiyatro türü kabare sanatçısı olması. Yani ciddi konulara karşı yanında mizah kılıcıyla savaşa geçmiş bir isim. Öncesinde ülkemizde Uyurgezer Kitap etiketiyle internet bağımlılığını alayla ele aldığı Büyükannenin İnterneti Bozduğu Gün! ile yer almıştı. İkinci kezse çok ün kazanan, hakları diziye uyarlamak üzere HBO tarafından alınan eseri Kalite Ülkesi’yle ağırlamış olduk.

Spor bir araba Herbert’i sollayıp önünü kesene kadar bir süre hiç konuşmadılar. Herbert fren yapıp bir küfür savurdu. “Orospu çocuğu! Ne yaptığını gördün mü? Bu piçin ehliyetini iptal edip kendisini de mahkemeye bile çıkarmadan hurdaya göndereceksin! En iyisi…” Araba, Peter’ın kafasının karıştığını fark edince sözünü yarıda kesti, “Özür dilerim. İstersen insan davranışı simülasyonu modelini kapatabilirim,” dedi.

Biliyoruz ki her vatandaşın ülkesi yaşamıyla, kültürüyle muhteşemlikler diyarı. Ama Kalite Ülkesi var ki… işte burası dünyanın en güzel, en iyi ülkesi! Burada mutsuzluk, üzülmek, keder, zorlanmak vesaire yok(!) Her şey, herkes için daha harika olamaz. Neden mi? Ohoo, bunun nedenleri say say bitmez. Yine de bu mucize ülkeyi övmeden geçmeyelim. Burada herkesin 0-100 arası belli bir seviyesi var. Seviyeniz ekonomik durumunuz, sosyal medyada aldığınız etkileşim, işiniz, ilişkileriniz gibi unsurlara göre belirleniyor. Eğer 0-10 arasındaysanız işe yaramazsınız. Buradayım diye üzülmeyin. Belki sosyal avantajlarınız diğer seviyelere göre çok daha düşük. Yaşam koşullarınız berbat. Hiçbir işe giremiyorsunuz. Ama çok ufak ihtimal de olsa seviyenizi biraz artırabilirsiniz! Bu umut değil mi önemli olan? Tek dikkat etmeniz gereken asla hata yapmamak. Bu kadar basit.

Komik ve Düşündürücü

Uzun süre gelmeyen kargolardan, bitmek bilmeyen alışverişlerden, indirim dönemlerinden, ürün kovalamaktan siz de bıktınız değil mi? Kalite Ülkesi’nde ne istediğinizi bilmeseniz bile dünyanın en büyük şirketi Dükkân, sizin yerinize alışveriş yapıyor ve dronlarla ayağınıza getiriyor. Ah, bir de hiçbir anlamı olmayan, âdeta bir yükümlülük hâline gelen soyadları… Burada o dert de yok, eğer yeni doğan erkekse babasının o anki işini, kızsa annesinin işini soyadı olarak alıyor. Daha güzel bir seçim olamaz. Bize hemen tanıdığımız kişi hakkında fikir edinmemize olanak sağlayan bir sistem.

Kalite Ülkesi Marc-Uwe Kling
Marc-Uwe Kling

Baş karakterimiz Peter İşsiz hurdacılık yapan, seviyesi oldukça düşük, soyadından da anlaşılacağı üzere babasından mirası da olmayan harikalar diyarının bir vatandaşı. Ancak ne kadar hurdacı olsa da onarımı ve geri dönüşümü engelleyen tüketici yasası kapsamında kendisine verilen makineleri parçalamaya kıyamıyor.

- Reklam -

Hâl böyle olunca travma sonrası stres bozukluğu çeken muharebe robotu, günün edebi tarzını beğenmeyen e-şair, uçmaktan korkan dron, kimseyle birlikte olmak istemeyen seks robotu gibi çeşitli kenara atılmış robotların lideri olarak buluyor kendisini. Mükemmel algoritmayla çalışan Dükkân’ın kendisine yanlış ürün getirdiğini düşünmesiyle de birlikte ekibimizin eğlenceli yolculuğu başlıyor. Ancak karşısında çok güçlü bir rakip var, o da hiçbir zaman hata yapmayan sistemi hatalı olduğuna ikna etmek. Görevleri kolay değil.

Keyifli Bir Derleme

Distopya ve alaycı dil kullanımı dediğimiz zaman akla ilk olarak kendine özgü tarzıyla Kurt Vonnegut geliyor. Yazdıklarında bilimkurgu arka planı olsun olmasın, her zaman insanlığa ve güncel sorunlara dair düşüncelerini alaycı diliyle ifade etmişti. Âdeta yazdıklarıyla okuyucuyu sarsıyordu.

Kling de başta Vonnegut olmak üzere bilimkurgu ve distopya eserlerinden oldukça etkilenmiş. Özellikle bu türlere hâkimseniz, Kalite Dünyası kitabında birçok tanıdık öğeyle karşılaşacaksınız. Çünkü bu kitap için keyifli bir derleme dersek yanlış olmaz. Cesur Yeni Dünya’dan 1984’e kadar birçok kitabın izlerini göreceksiniz. Çok özgün bir yanı olmasa da bu demek değil ki eser kopya. Aslında bu türlere çok hâkim bir kalemin elinden çıkma, başarıyla derlenmiş bir kurgu çıkmış ortaya. Hepsinin sağından solundan eserine uygun olan, eğlenceli dilini besleyen yanlarını almış.

Bu eserden çok özgün, derinlikli bir hikâye anlatımı beklememek gerekiyor. Ortalama bir anlatıma ve hikâyeye sahip ancak amacı da bu değil. Sizi başından sonuna kadar eleştirel bir dille hem insanlığa hem de güncel sorunlara ışık tutarak düşündürmeye ve gülmeye davet ediyor. Mesajlarını da kesinlikle okuyucuyu rahatsız edecek biçimde sunmuyor.

Aralarda geçen okuyucuları tıklamaya iten (clickbait) haberler, her yerde olur olmaz reklam dayatmaları, haber yorumları, Kalite Ülkesi’ne dair bilgiler gibi ana hikâyenin dışındaki anlatım araçlarıyla da mizahi dilini kuvvetlendiriyor. Kısacası ortalama hikâyesinin yanında, çok büyük beklentiler olmadığı sürece size gerçekten oldukça güleceğiniz bir eser sunuyor.

Toplum olarak çöküyoruz, o zaman dertlerimize gülme vakti!

Çeviri, Editörlük ve Kapak

Kitabın çevirmenliğini Murat Karlıdağ, editörlüğünüyse Su Akaydın üstleniyor. Düzeltiyi yapan isimse Kayıp Rıhtım’dan da tanıdığımız Setenay Karaçay. Bir okuyucu olarak gayet memnun kalacağınız bir iş çıkarılmış. Sadece arada fazla kelime kullanımı gibi küçük hatalar göze çarpıyor, ama bunlar okuma deneyimine zarar verecek seviyede değiller. Sonraki baskılarda düzeltilebilecek hatalar.

Kapak ve sayfa tasarımınıysa Şükrü Karakoç yapmış. Özellikle haber, yorum gibi farklı anlatım biçimi kullanılan yerler gayet göze hoş geliyor. Kapaksa yazı stili, puntosu, görsel seçimi ve genel tasarımıyla güzel. Eserin diğer ülkelerdeki kapak tasarımlarında kitap adının ön planda olduğu daha sade bir kullanım seçilmiş. O da fena olmasa bile bunu daha çok sevdim. Ayrıca kapağın ön kısmında estetiğe zarar verecek övgü yazısı falan görmemek de sevindirdi.

Son Olarak

Güncel olaylardan, haberlerden ve dertlerden tükendik. Birbirine güç gösterisi yapan yöneticiler, bitmek bilmeyen tehditler, savaşlar yakamızı bırakmıyor. Toplumun gözleri olsa ilk tepkisi ağlamak olurdu. O zaman biraz da bunlarla alay edelim, mizahı kılıç olarak kuşanıp savaş açalım.

Marc-Uwe Kling’in distopya ve bilimkurgu romanı “Kalite Ülkesi” tam olarak bunu vadediyor. Büyük beklentileri yanımıza bırakarak, gerçekten eğleneceğiniz keyifli bir eser arıyorsanız öneririm. Okuduktan sonra da yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da yapabilirsiniz.


* Hayalet Duvar: Demir Çağı’nı Tecrübe Etmek

* Londra Nehirleri: Büyü ve Bilimin İç İçe Olduğu Şehir Fantastiği

Cem Altınışık

1993 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun bir kısmını İzmir’de geçirdi ve şu an İstanbul'da yaşamakta. Psikoloji bölümünde eğitim gördü. Edebiyat, sinema, bilgisayar oyunları, müzik ilgisi ve bunları paylaşma sevgisiyle çeşitli kültür-sanat sitelerinde yazdı.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

50 Metrekare

50 Metrekare: Netflix Türkiye’nin Komedi Dizisi Yolda

Latife Tekin Çocuk

Latife Tekin İlk Çocuk Kitabı “Altınçayır Vadisi’nin Çocukları” ile Geliyor