Konuk Yazar
Mehmet Canpolat, geçen yıl yayımlanan Norad adlı bilimkurgu romanının yazım macerasını Kayıp Rıhtım okurları için anlattı.
Norad ile ilgili görüşlerimi açıklamadan önce hayatımla ilgili bazı önemli noktalara değinmem yerinde olacaktır. Çünkü hiçbir zaman yazar olmak gibi bir ideali olmayan birinin bir roman yazmasının, hatta bir bilimkurgu romanı yazmasının nedenlerini okurların daha anlamlı ve samimi bulacağına inanıyorum. Bu sebeple hayat tecrübemi size aktarırken iki bölümde ele almam gerekiyor: 2000 yılı öncesi ve sonrası olarak.
Ben çok güzel bir çocukluk geçirdim. 90’larda çocuk olan herkes gibi biz de hiç eve girmezdik. Saklambaç, basketbol, futbol… O yıllarda her çocuk gibi ben de sokakta büyüdüm. Bilgisayar ve tablet henüz hayatımıza giriş yapmamıştı ancak büyük bir değişimin de arifesindeydik.
On bir veya on iki yaşlarındayken mahallede yakın bir arkadaşımın bilgisayarı vardı, klavyesi şıkır şıkırdı, tuşlarına basmaya bayılırdık. O dönem için bilgisayar ciddi bir lükstü. Üç arkadaş ara sıra o arkadaşımızın evine gider sırayla bilgisayar oyunu oynardık. Bilgisayar bir anda sokak olmuştu bizim için. Bir sürü fantastik diyar ve bolca heyecan barındırıyordu. Kızılay’da insanların Okan Bilgisayar’a gidip 3.5’luk disketlere oyun çektirdiği dönemlerde biz bilgisayarımız olmamasına rağmen gidip Okan Bilgisayar’ın önünde oturur bilgisayar dergileri okurduk ve kendi bilgisayarımızın olacağı o muhteşem günün hayali ile yaşardık.
Norad ve Bilimkurgunun Temelleri Çocukluk Yıllarında Atıldı
Babam, ilk bilgisayarımı (386dx) aldığında nasıl mutlu olduğumu tahmin edebilirsiniz. Bilgisayarı ilk açtığımda içerisinden DOOM, Civilization, Dune vs. gibi muhteşem oyunlar çıkmıştı. Türlü fantastik dünyaya ardımıza bakmadan deyim yerindeyse gözü kapalı dalmıştık. Sadece oyun da oynamıyorduk. QBasic, Pascal gibi programlarla küçük yazılımlar üretiyor ve oyunları manipüle ederek bilgisayar denen inanılmaz makinenin yapabileceklerini tecrübe ediyorduk. Üç çocuk olarak o zamanlarda bir yazılım firması yaratmanın hayalini dahi kurmaya başlamıştık. Kısaca rüyadaydık ve bu yüzden hayal dünyam hep çok zengin kalmıştı. Güzel ülkemizin sosyo-ekonomik sıkıntıları her zaman derinden hissediliyordu ancak biz çocuk olduğumuz için o gerçeklikte yaşamıyorduk. Her çocuk gibi saftık. Bu güzel rüyadan uyanmamız da çok uzun sürmedi.
2000 yılında üniversiteye girdim ve hayatımın ikinci bölümü başlamış oldu. Üniversitede yaşadığım üzücü olayları ayrıntılı anlatmayacağım. Çünkü karanlıkta kalmaları gerekli. Onlara yakışan sadece karanlıktır… Kısaca insanlığın tabiatına mugayir olaylardır ve alıp, yüreği umutla, zihni türlü hayalle dolu saf bir çocuğu yirmi yaşında enkaza çevirmiştir. Ben insanlığın ne olduğunu görece erken bir yaşta öğrendiğim ve hem kendim hem ailem hem de öğrendiğim o değerler yok olmasın diye insanlığın tabiatına aykırı davranmama kararı aldım ve kendimi bu psikolojiden kurtarabilmek için başka yollar aradım. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine yazı yazmaya başladım. Tek amacım içimdeki öfkeyi bir şekilde sevdiklerime zarar vermeden dışarı atabilmekti.
Norad Karamsar Bir Tecrübeden Besleniyor
Roman yazma macerama da bu şekilde başlamış oldum. Öyküler yazarak başladığım bu serüvene yıldızlararasında geçen uzun soluklu bir kitap yazarak devam ettim. Bilimkurgu türüne yönelmem ise bir şeyler öğrenme sürecinin ve gerçekliğin ne denli korkunç olduğunu dert edinmemin doğal sonucuydu. Tüm bu olanlar ne? Biz burada ne yapıyoruz? Evren neden bu kadar vahşi gibi varlık felsefesinin en temel sorularına yanıt ararken üniversitede 19. yüzyıl Rus edebiyatından çok etkilenmeme rağmen kendimi deli gibi bilimkurgu okurken bulmuştum.
İnsanoğlunun varmak istediği menzili görmek istedim. Zekâ, gelecekte kibirli bir tanrıya mı dönüşecek yoksa tanrı kadar güçlü olsa bile bir canlıyı incitmemesi gerektiğini, gerekirse kendi doğasına bunun için meydan okuyup okuyamayacağını bilmek istedim. Bu bağlamda bilimkurgudan başka bir alternatif olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden NORAD isimli romanımda, insanoğlunun varmak istediği menzili, belirli bilimsel olguları temel alarak, biraz da tecrübe ettiğim olumsuzluklar nedeniyle karamsar bir şekilde, ortaya çıkarmaya çalıştım.
Uzun bir süre kitabımı yayınlama gibi bir düşüncem yoktu. Hikâyeyi iki üç sene önce bitirmeme rağmen yazı yazmayı terapi olarak gördüğüm için ufak tefek eklemeler yapmaya devam ettim. Bu süre zarfında baba oldum ve oğlum Tolga okula başladı. Sevgili eşim Tuyça, kitabın bir bilgisayar içerisinde yok olup gitmesini istemedi ve Tolga’nın okumayı sökmeden önce yayınlaması için ısrarcı oldu. Böylece bazı yayınevlerine gönülsüz de olsam romanımı gönderdim. Pandemi sürecinde yayıncılıkta yaşanan sıkıntılar nedeniyle birçok yayınevinden olumsuz yanıt aldım. Daha sonra internette geleneksel yayıncılık dışında kitabımı bastırabileceğim bir yayınevi ararken Luna Yayınevi ile karşılaştım ve tüm süreçlerde bana çok yardımcı oldular.
En Çok Etkileyen Yazar: Robert E. Howard
Romanımı yazarken en çok etkilendiğim ve beslendiğim yazar şüphesiz ki Robert E. Howard oldu. Dilini ve üslubunu gerçekten çok sevdiğim bir yazar. Bir hikâyeyi onun kadar etkileyici anlatabilen çok az yazar olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Ursula K. Le Guin, Isaac Asimov, R. A. Salvatore, Jack London, Philip K. Dick ve Robert A. Heinlein yine çok fazla etkilendiğim ve okumaktan en çok keyif aldığım yazarlardır. Kitapta ufak ufak bu yazarlardan etkiler görebilirsiniz.
Bunun yanında çocukluğumdan beri hem bilgisayar oyunlarında hem de çocuk kitaplarında olsun beni en çok etkileyen hikâyeler kahramanın henüz keşfedilmemiş bir yerde kaza sonucu mahsur kalması ve orada hayatta kalmaya çabalamasını konu alan hikâyelerdi. Gulliver’in Gezileri, Robinson Crusoe, Ay’a Seyahat, Another World (oyun) gibi eserler benim için her zaman büyülüdür. Romanımı oluştururken bu büyülü hikayeler her zaman aklımın bir köşesinde duruyordu. Ben de bu temel hikâye üzerine sürprizlerle dolu bir macera yerleştirdim.
Norad Hakkında
Kitaptaki olaylar 25. yüzyılda geçiyor. Güneş Sistemi’nde ticaret, korsanlık, insan kaçakçılığı sıradan faaliyetler haline gelmiş ve sistem içerisinde yoğun bir insan trafiği oluşmuştur. Yıldızlararası yolculuk, ışık hızı veya daha ileri teknolojiler henüz bulunmadığı için o dönemde de yapılamamaktadır. Şehirler inanılmaz uzunlukta ve genişlikteki gökdelenlerle çevrilmiş, hava kirliliği korkunç boyutlara ulaşmış ve yer seviyesi tamamen çöplük haline gelmiştir.
Dünya Birlikler Dönemi’ni yaşamaktayken, Batı ve Doğu Birlikleri Güneş Sistemi’ne egemen olabilmek için tarihte görülmemiş büyüklükte ve korkunçlukta bir yıldız savaşına girişmişlerdir.
Mutlak hâkimiyet için girişilen bu Büyük Yıldız Savaşı’nda Batı Birliği ağır kayıplar verse de başkaldıran tüm birliklerin, tüm cumhuriyetlerin, tüm milletlerin, tüm dinlerin ve hatta tüm kültürlerin sesini kısarak hepsini bir bayrak altında toplamayı başarmış ve ardından da görkemli bir imparatorluk kurmak için korkunç bir istibdat dönemi başlatmıştır. Doğu Birliği’nden kalan herkesi öldürmekte ve isyanları kanlı bir şekilde bastırmaktadır. Batı Birliği, gizli olarak yürütülen N.O.R.A.D projesi kapsamında eğittiği ve beyinlerini manipüle ettiği pilotları, sorgusuz sualsiz insan öldürsünler diye bu amaç için kullanmaktadır. Bu pilotlardan bazıları deneylere rağmen isyan edip kurulacak imparatorluğa karşı direniş göstermeye çalışmış fakat çoğu daha yolun başında öldürülmüştür. İnsan pilotların yerini gelişen teknoloji ile robot pilotlar ve otonom jetler aldıktan sonra isyan edip sağ kalan tüm N.O.R.A.D pilotlarının kaçmaktan ve saklanmaktan başka hiçbir şansları kalmamıştır.
Bu aman vermeyen kaçışa ortak olmak ve insanoğlunun varmak istediği menzili keşfetmek istiyorsanız, yerli bilimkurguya olan tüm önyargılarınızı bir kenara itip kahramanımız NORAD ile bu yolculuğa çıkabilirsiniz.
Mehmet Canpolat
Norad hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilirsiniz. Sitemizdeki diğer yazar maceralarına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.