in ,

Alan Gibbons: “Hâlâ Büyüdüğümde Ne Yapacağımı Çözmeye Çalışıyorum”

66 yaşındaki İngiliz yazar Alan Gibbons ile Türkçede baskısı çoktan tükenmiş fantastik romanı “Minotor’un Gölgesi” üzerine ve daha pek çok konuya dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Alan Gibbons
- Reklam -
- Reklam -

Mitoloji ve sanal gerçekliği buluşturan ürpertici bir gençlik romanı olan “Minotor’un Gölgesi” Türkiye’de 2007 yılında yayımlandı. Alan Gibbons imzalı eser ne yazık ki daha sonra yeni baskılar yapmadı. Gibbons dilimizde fazla tanınmasa da 20 yılı aşkın süredir devam eden çocuk kitabı kariyeri, aldığı ödüller, Japoncadan Dancaya sayısız dildeki okurlarıyla oldukça sevilen bir isim.

Kendisiyle Türkçede yayımlanan “Minotor’un Gölgesi” kitabı üzerine ve daha pek çok konuya dair oldukça değerli bir sohbet ettik.

hr

- Reklam -
Yazmaya nasıl başladınız? Yazdığınız ilk metni hatırlıyor musunuz?

Çocukken zevk için şiirler ve şarkılar. Bütün bunlar sınav stresi gibi nedenlerle 14 yaşımdayken durdu. Birçok işte çalıştıktan sonra, 1986 yılında öğretmenlik eğitimi aldım. Öğretmenim, öğretmen adaylarının öğrencilerin yaşadığı zorlukları anlasınlar diye şiir yazmalarını istedi. Hafta sonu boyunca 16 tane şiir yazdım, o da bana yayımlanmayı denemelisin, dedi. Pig adlı bir kitabı 25 yayıncıya gönderdim, 23. bana kontrat teklif etti.

Çocuklar için eser üretmenin sizin için en zor tarafı nedir?

Birinci sayfa ile kitabın sonu arasındaki her şey. Ben genellikle nasıl başlayacağımı ve sonun nasıl olacağını bilirim. Beni yıpratan şey karakterler yaratmak ve hikâyenin devamlılığını sağlamak. Bir diğer şey ise, özellikle gençler açısından, 66 yaşında bir adam olarak gençlerin zihnine sızıyorum. Buna hafıza derler!

Müzik ve sosyal medya referanslarından ise kaçınmaya çalışıyorum, bu tarz şeylerin modası çok çabuk geçtiğini düşünüyorum.

Minotor’un Gölgesi
Minotor’un Gölgesi, Alan Gibbons

“Pembe gözlüklerden kaçınmaya eğilimliyim.”

Edebiyatta çocuk ve gençlik kategorisi denildiğinde renkli hayal dünyalarının, güzel duyguların yazılmasını ileri süren bir tutum var. “Uçan Sınıf” adlı çocuk kitabının yazarı Erich Kastner, kitabın ön sözünde çocukların dünyasında yalnızca pembe gözlükler olmadığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Fantastik tarzda yalnızca birkaç kez yazdım, Minotor’un Gölgesi en başarılı olanıydı. İşlerimin çoğu gerçekçidir, tanıdık gelen ortamlar kullanılır ve yakın tarih olayları ile ilgilidir. Ben işimi modern yaşamın realiteleri ile temellendirmeyi severim, Kastner gibi, ki onun Emil and the Detectives kitabı favori kitaplarımdan biridir. Pembe gözlüklerden kaçınmaya eğilimliyim.

Yirmi yılı aşkın zamandır çocuk kitabı yazıyorsunuz. Peki, siz ne tarzda eserler okumaktan hoşlanıyorsunuz?

Garip bir şekilde başlıca kurgusal olmayan kitaplar okuyorum, tarih, politika ve biyografiler gibi. Okuduğum zaman tercih ettiğim favori kurgu yazarlarım ise Tolstoy, Balzac, Raymond Chandler, Dashiel Hammett, John Steinbeck, Doris Lessing, Malorie Blackman ve Bali Rai. Şiire gelince ise Shelley, Brecht, Yeats, Muir, McGough ve Zephaniah.

Yazarken değişmez alışkanlıklarınız var mı?

Pek sayılmaz. Evimde hâlâ yetişkin çocuklarım var bu nedenle zamanım olduğunda yapmak zorundayım. Heves beni ele geçirdiğinde yazarım ben. Daha fazla kitap yazmak gibi bir baskı hissetmiyorum. Yetmiş küsur kadar kitap yazdım bu nedenle bir şey hayal gücümü ele geçirdiğinde ancak o zaman yazıyorum.

Alan Gibbons Yazar 4
Alan Gibbons
Liverpool Walton Constituency İşçi Partisi aktivisti kimliğinizden söz açmak istiyorum. Yazarlık şapkasını çıkardığınızda dünyaya dair kaygılarınız nelerdir?

Jeremy Corbyn’in liderliğinde hali hazırda dahil olmama rağmen, politik olarak hep daha fazla aktif olmaya motiveydim. Beni daha fazla ilgili olmaya iten şeyler ise sertlik ve neoliberalizm gibi büyük sorunlardı. Burada, Liverpool’da çok fazla yoksulluk var. Kızlarım evsizlerle ilgili işler yapıyorlar. Arkadaşlarım aş evlerine yardım ediyor. Bütün ailemiz sosyal aktivite ile ilişkili. Dünyamızın ürettiği bolluklarla birlikte, insanların hayatı çok daha iyi olmalı, daha eşit olarak paylaşılmış ve daha etik olarak idare edilmiş.

- Reklam -
Sosyalist dünya görüşünüz etkisini kitaplarınızda da gösteriyor mu? Türk okurunuz olarak “Minotor’un Gölgesi” kitabında Phoenix’in zorluklar karşısındaki benmerkezci olmayan mücadelelerinde, karşısındaki kuvvetlerin davranışlarında ideolojik bir karşılık bulabilir miyiz?

Büyük ihtimalle evet, özellikle ırkçılık, çeteler ve terörizm sorunlarına değinen gençlik yılları romanlarımda. Bence Minotor’un Gölgesi kitabı daha çok zorbalığa karşı kendini savunmak ve başkaları için kendi çıkarlarını kurban etmeye gönüllü olmak ile alakalı.

Alan Gibbons
Alan Gibbons

Herkesin en azından bir kitap yazma potansiyeli vardır. Birden fazla kitap yazabilmek için ise kan, ter ve gözyaşı gerekir.

Çocuk edebiyatının yanı sıra devam eden yetişkin edebiyatı ve tarih yazarlığı serüvenleriniz de var. Bu kadar zamanı nasıl yarattınız? Kaleminizdeki bolluğu borçlu olduğunuz bir şey var mı, yoksa ilhama ve doğuştan gelen yeteneğe mi inanıyorsunuz?

Sıkı çalışmaya inanıyorum! “Dahi” gibi sözlerden tereddüt ediyorum, bazı yazarların diğerlerinden daha çok destek görmesi ve daha çok okunmasının açık olmasına rağmen. Bir şiir, şarkı veya hikâye yazmak için yapılan okumaları ve sanatçılığı görüyorum. Birisinin alnına çarpan cennetsel bir ışık olması ve bu ışığın onların zihnin aydınlatması fikri bana çok gülünç geliyor. Herkesin en azından bir kitap yazma potansiyeli vardır. Birden fazla kitap yazabilmek için ise kan, ter ve gözyaşı gerekir.

minotorun golgesi kapak kr
Alan Gibbons, Minotor’un Gölgesi
“Minotor’un Gölgesi” kitabındaki Glen Reede şirketi, teknolojik olarak her şeyin mümkün olduğu bir yapıydı. Böyle bir dünyada yaşamaktan keyif alır mıydınız? Peki sizin ütopyanız ne?

Ütopyam içinde yaşadığımız karmakarışık, telaşlı dünyadan tamamen kaçış olurdu diye düşünüyorum. Evet, iletişimdeki teknolojik ilerlemeler, yerel rahatlık ve refrijerasyon hoş karşılanabilir, ancak daha çok biz teknik innovasyona hizmet ediyoruz, onu daha çok boş zaman için kullanmak yerine. 60’lı yıllarda, hayalimiz teknolojinin gerçekten yapmak istediğimiz şeyleri yapabileceğimiz zamana sahip olmamızı sağlamasıydı. Bunca yıldan sonra, daha çok çalışıyoruz ve insanlar daha stresli ve daha az mutlu.

Tarihteki efsanelerin ne kadar acımasız olabileceğini biliyoruz. Özellikle mitolojik anlatılar, kahramanlarına şans tanımayan zorluklarla dolu. Yarattığınız kahramanları bu savaşın içine atarken hikâyenin ne şekilde sonlanacağını biliyor muydunuz?

Kitabın sonu için hep bir fikrim vardır. Bütün açık sonların bağlanmasını istemedim, çünkü karakterlerim büyük ve temel baskıların insafına kalmıştı. Efsanelerin zalimliği ve insafsızlığı konusunda haklısın. Bu efsaneler yaratıldığında hayat gaddar ve kısaydı. İnsanların bu korkunç güçlere karşı zayıf olması hissi hikâyeciliğimde sürdürmek istedim.

Son zamanlarda okuduğunuz ve sizi en çok etkileyen kitaplardan biraz bahsedebilir misiniz?

David Olusoga’nın Black and British adlı kitabı, Birleşik Krallık’taki siyahi insanların hikâyesini ve evlerini orada kurabilmek için yaşadıklarını anlatıyor. Malorie Blackman’ın Noughts and Crosses serisi ırkçılıkla ilgili muhteşem bir kısa hikâye. Bali Rai’nin City of Ghosts kitabı büyülü bir realizm kullanan birkaç kitaptan biri, bu kitap ilgimi çekti.

Klasik ama çoğu zaman yanıtı faydalı bir soru: Yolun başındaki yazarlara ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Tavsiyeleri çok ciddiye almayın. Yazı üstüne uzun bir kariyer kuran her yazar kendi karakteristik yöntemini bulur. Çoğu temel tavsiyeler bu kadardır, temel. Bir çift rehber/kılavuzda bilmeniz gereken belirli şeyleri bulabilirsiniz. Okuyun onları ve kendi yolunuzu bulun.

Alan Gibbons
Alan Gibbons
Phoenix, “Korku ne kadar büyük olursa onu yenmenin ödülü de o kadar büyük olur,” diyor. Uyanıkken görülen kâbusları nasıl yeneceğimizi düşünüyorsunuz?

Keşke buna bir cevabım olsaydı. Çok tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz. Çoğumuz, özellikle daha gelişmiş, metropolitan alanlarda yaşayanlar, atalarımızın elde etmeyi hayal bile edemediği bir rahatlığa sahip fakat birçoğuna bu engeller ve eşitsizlik infilak edici olabilir. Direnmenin ve potansiyel kâbusları idare edebilmenin bana göre tek yolu ise politik ve sosyal olarak aktif olmak.

“Minotor’un Gölgesi” Türkiye’de ne yazık ki satış dışı. Yakın gelecekte eserlerinizle ilgilenen Türk bir yayıncı var mı?

Benim bildiğim kadarıyla hayır, ancak kitaplarım 36 ülkede satıldı ve 66 yaşımdayken, kanıtlamam gereken bir şey olduğunu hissetmiyorum. Yurt dışı pazarında yer aldığımda bundan memnun oluyorum ama bunun haberini almak için saatlerce telefon başında beklemiyorum.

Alan Gibbons
Alan Gibbons
Sorularımı yanıtladığınız için teşekkür ederim. Hayatımdaki en heyecanlı röportajlardan birini yaşadım. Teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yalnızca bir şey. İnsanlar beni tanımlayan tek şey buymuş gibi beni yazar olarak tarif ediyor. Ben yazan bir kimse olduğumu söylemeyi tercih ediyorum. Yazmayı yarın bırakabilirim ve ben yine ben olurum. Hâlâ büyüdüğümde ne yapacağımı çözmeye çalışıyorum. Nefesimi tutmuyorum.
Çeviri: Ali Şiyar Doğan


* Minotor’un Gölgesi: Paralel Evrene Açılan Kapı

* Kayıp Rıhtım Forum’a Katılın!

Elif Şeyda Doğan

Eylül 1994’te Ankara’da doğdum. İzmir’de büyüdüm. İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında doktora yapmaktayım. Öykü yazıyorum. İki kişi olarak CosmicZion Zine (czz) adlı fantastik edebiyat, uzay ve mitoloji fanzinini çıkartmaktayız.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Joker

Joker, Eğer Joaquin Phoenix İsterse Devam Filmleriyle Gelecek

Kapattık Kardeşim

Kapattık Kardeşim: Sözünü Duymadan Okunması Gereken Öyküler