in ,

Yapay Zekâ Destekli Edebiyat Çevirisi Olur mu? | Dedalus Kitap’tan Faruk Akhan ile Söyleşi

Dedalus Kitap’ın bazı kitaplarında yapay zekâ destekli çeviri yaptığının ortaya çıkması edebiyat dünyasında geniş yankı uyandırdı. Yayınevinden Faruk Akhan ile gelişmeleri konuştuk.

Yapay Zeka Destekli Edebiyat Çevirisi - Söyleşi: Faruk Akhan
- Reklam -
- Reklam -

Türkiye’de edebiyat dünyası Dedalus Kitap’ın bazı eserlerinin tercümesinde yapay zekâ programı DeepL’i kullanmasını konuşuyor.

İlk defa Kayıp Rıhtım Forum’da ortaya çıkartılan, sosyal medyaya taşınmasıyla geniş kitlelere ulaşarak gündem olan konunun ardından Dedalus Kitap’tan resmi açıklama geldi. Yayınevi, bazı kitaplarında yapay zekâ destekli çeviri modelini tercih ettiklerini doğrularken bu adımın “nitelikli içeriğin ve inovasyonun tartışılmasının önünü açacağına” dikkat çekti ve bu yolla yayınladıkları kitapların arkasında durduklarını açıkladı.

Beraberinde büyük bir tartışmayı getiren yapay zekâ destekli edebiyat çevirisinin perde arkasını Dedalus Kitap’ın Yayın Yönetmeni Faruk Akhan ile konuştuk.

- Reklam -

Faruk Akhan ile Yapay Zekâ Destekli Edebiyat Çevirisi Üzerine

“Sektörde Durumundan Memnun Kimse Görmedim”

  • Ağır eleştirilerle karşılanan yapay zekâ destekli çeviri kararının ardındaki nedenleri sizden dinlemek isteriz.

Öncelikle şunu ifade edeyim, şu an yayımlanmış 9 kitap Dedalus Kitap markasında. Ve çevirmen isimleriyle bariz şekilde ayrışıyorlar. Listesini de paylaşacağım sonunda.[1] Bu kitaplar dışında bu proje kapsamında herhangi bir kitap yok Dedalus Kitap yayınlarında.

Zamanlama ve açıklama süreci tam istediğim gibi oldu diyemem. Yayınevinde on kitap gibi bir sayı konuşmuştuk ve proje arasına rutin yayımladığımız diğer kitaplar girince bu süreçte hangi aşamada ilan edeceğimiz noktasında karar verme aşamasındayken Kayiprihtim.com sitesinde bir arkadaşımızın çevirmen müstearlarındaki baş harfleri fark ettiğini ve sonrasında bir başka arkadaşın Twitter’da bunu paylaştığını gördük. Bu aşamada açıklama yapmamak bir tercih olamazdı.

Proje bir başka vesileyle kullandığım DeepL’de bir kitabı incelemek maksadıyla zaten yayınevi için çevrilmiş bir metni çevirtme denemem akabinde karar verdim. Bildiğiniz gibi Google Translate evlere şenlik karşılıklar veriyordu böyle denemelerde. Denediğim metinde görece az müdahaleyle olması gereken cümlelere ulaşabilince öncelikle kurgu dışı metinleri deneyelim dedik. Başarılı sonuçlar alınca ve metinlerin niteliği konusunda eleştirel okurluğuna güvendiğimiz arkadaşlarımızın olumlu görüşlerini alınca denemeler yapmaya başladık.

“Yapay Zekâ Aslında İşin Her Kademesinde Zaten Kullanılıyordu”

Denemeler içinde bolca başarısız örnek ortaya çıktı ve bu kitapların bu yöntemle yapılamayacağı konusunda karar kılıp ilgili kitapları proje kapsamı dışına çıkardık.

Projeye karar verme konusuna dönersem 10 yıldır yayıncılık sektörü içindeyim. Harcanan yoğun emek ve alınan maddi karşılık bağlamında sektörde durumundan memnun kimse görmedim. Bunun birçok sebebi var, en başta alım gücü ve maliyetler.

Ancak günün sonunda yapay zekâ katkısı aslında işin her kademesinde belli belirsiz zaten kullanılıyordu. Aksi de beklenemez, çevirmenler çeviri yaparken, editörler kontrol sırasında, raportörler raporlama sırasında benzer yazılımlardan destek alıyordu. Ve tabii sektörde dedikodu mahiyetinde gezen “bu kadar kötü çeviri ancak Google Translate ile yapılmıştır” minvalinde değerlendirmelere şahit oluyorduk. Aslında yapay zekâ sektörün içindeydi. Ama kimse üzerine açıklıkla konuşmuyordu.

Şahsi tecrübem ile acaba olur mu sorusu düştü zihnime. Kurgu metinlerde ciddi sorunlar olabiliyordu denemelerde. Öncelikli olarak kurgu dışı metinlerde aldığımız sonuç bizi kurgu metinleri deneme konusunda cesaretlendirdi. Çevirmen arkadaşlarımla paylaştım 3 tanesi ile deneme yapma konusunda uzlaştık. İlk denemeler akabinde gerek işi yapan çevirmen arkadaşlardan, gerekse çevirmen arkadaşlardan gelen metinleri kontrol eden editör arkadaşlardan metinlerin yeterliliği konusunda olumlu görüş alınca projeye başlamış olduk. Projenin başından itibaren kurgu metinlerde yeterlilik sağlanamayacağı konusunda önyargımızı koruduk diyebilirim.

Her ne kadar maliyet kısmak gibi eleştiriler gelse de projenin deneysel aşamada olmasından sebep fazla temkinlilik böyle bir tasarrufa müsaade etmedi, verimlilik düşünülebilir, zamandan tasarruf görece mümkün ama şu aşamada birincil öncelik olmadığı iddiası projenin finansman maliyetleriyle uyumlu zaten.

“Nitelikten Taviz Vermedikçe Yayıncılığın Hızlanması Sektördeki Her Paydaşın Faydasına”

  • Yapay zekâdan gelen metnin alanında uzman çevirmen ve editör ekibiyle redakte edildiğinden bahsediyorsunuz. Bu durumda çevirinin en baştan alanında uzman birisi tarafından yapılmaması ‘zamandan tasarruf’ dışında ne gibi motivasyonları barındırıyor?

Projeyi planlarken ilk aşamada bir kitabı yayımlama maliyetini düşürmenin çok mümkün olmayabileceğini öngördük, aslında bu mümkün mü, ortaya çıkan metin klasik usullerle yapılan çeviri gibi olur mu merakıyla başladı iş. Ancak projedeki denemeler ve proje içindeki arkadaşlar aldığımız geri dönüşlerle proje mimarisinde değişiklikler yaptık.

Zamandan tasarruf her açıdan kitabın yayın sürecinin yayınevine maliyetini etkileyen bir faktör. Zira kitabın ne kadar süre mutfakta kaldığı ince hesabı çok zor olan birçok maliyeti etkiliyor. Basitçe yayınevinin sabit giderleri için bile bir sene içinde yayımladığınız kitap sayısı cironuzu o da ayakta kalabilme gücünüzü etkiliyor.

Ve projenin mimarisi sonucu çeviri editörlüğü yapan çevirmen arkadaşlar için yaklaşık olarak yarısı kadar zamanda benzer bir getiri ne anlama gelir mesela? Nitelikten taviz vermedikçe yayıncılığın hızlanması sektördeki her paydaşın faydasına olur diye düşünüyorum.

Motivasyon konusuna gelirsem yapılmamışı denemek başlı başına bir motivasyon bence. Ancak tabii ki işin inovasyon olması için verimlilik sağlaması ve sürdürülebilirliğe katkısı gerekir. Buradaki hız faktörü niteliği bozmuyorsa işe dâhil olan tüm paydaşların getiriden daha mutlu olduğu bir düzlem oluşturacaktır.

Asgari ücretli bir Alman’ın bir Türk vatandaşından daha fazla satın alabildiği çok az şeyden biri kitap, durumumuz bu. Alım gücü artmayacaksa, işe emek harcayanların emeğini daha nitelikli kullanımla değerlendirmek, refahlarını verimlilik yoluyla artırmak makul bir motivasyon diye düşünüyorum.

Bunları söylerken ulvi bir amaçlar bu projeye giriştim gibi bir kastım yok, ancak mesele kutsiyetse bir işe verilen emeğin karşılığının alınabilmesini, emeğin harcanma yönteminden daha kutsal buluyorum.

Şunu da eklemeliyim sosyal medyada çokça ifade ettim. Yayımladığımız metinlerin niteliğine sonuna kadar güveniyoruz. Eleştirmek isteyen herkesin erişimine açmaya da hazırız. Takdir edersiniz ki tüm kitapları tamamen erişime açamayız. Ancak Kitapyurdu E-Kitap uygulamasında erişime açık çoğu. Ancak burada bir Drive linkiyle bir kitabı erişime açmış olalım: (Büyük Bow Esrarı, Israel Zangwill, 114-124 syf.)

  • En çok tartışılan başlıklardan birisi de “şeffaflık” meselesi. Mevcut tartışmada, kitabı bir çevirmenin Türkçeleştirdiği ön kabulüyle satın alan okurun ‘yanıltıldığı’ görüşüne katılıyor musunuz? Çevirmen isimlerinde DeepL göndermesi dikkat çekse de stratejiyi “okurların bir gün fark etmesi” üzerinden kurmak riskli bir tercih değil mi? Bunlarla birlikte, tüm bu süreci saklama nedeniniz neydi ve gerçeği hangi noktada paylaşmayı tasarlıyordunuz?

Bu eleştirilere kısmen hak veriyorum, zaten projenin her aşamasında bunun haklı bir eleştiri sebebi olacağını tartıştık. Çevirmenlerin isimleri daha gerçek isimlerle yazılabilir, etik olmayan anlaşmalarla bazı kişilerden bu çevirilerin isimlerini üstlenmeleri istenebilirdi. (Bunun hâlihazırda yapıldığı dedikoduları mevcut sektörde.) Ancak mutlaka ilan edilmesi konusunda baştan karar vermiştik. Bu aşamada şöyle bir dilemma oluştu. Başta ilan edilse işin olabilirliğine dair tartışmada metinler üzerinden değil bunun olamayacağı olsa da klasik usulle olanla asla kıyaslanamayacağı argümanı tartışmayı domine edecek, okurun metin üzerindeki görüşü oluşamayacak, olsa da çok geri planda kalacaktı. Eleştiren önyargısıyla motive olacak okuyan da salt merak güdüsüyle inceleyecekti. Haliyle metinler merak güdüsünü tetiklediği okurlara önyargı barajıyla ulaşacaktı. Ama metinlerin niteliğinin yeterliliği tartışma konusu olamayacaktı. Tüm bunlara rağmen sorunlu bir karar olduğunu kabul ediyorum.

“Önyargıya Maruz Kalmamak”

Çevirmen müstearlarının bu şekilde belirlenmesinin de 3 nedeni vardı. Birincisi bahsettiğim önyargıya maruz kalmadan okunabilmelerini sağlamaktı. İkincisi ortaya çıkan metinlerde 4-5 kişinin direkt emeği olabiliyordu ve çevirmen olarak birini yazdığımızda başka etik sorunlar çıkarabilecekti. Üçüncüsü, ilan etmeme konforu mümkün olmasın hatta bizi bir vadede açıklamaya zorlasın istedik.

Yeri gelmişken ifade edeyim bu isimlerle yayımlamışken “ortaya çıkmasa gizleyecektiniz” gibi zanları makul bulmuyorum. Ortada epey bariz bir niyet ve alameti var.

Yapay Zeka Destekli Çeviri - Midjourney

  • Yaptığınız basın açıklamasında, “emeği değerli kılacak yeniliklere kayıtsız kalamadığınıza” dikkat çekiyorsunuz. Yapay zekânın çeviri emeğine nasıl bir değer katacağını düşünüyorsunuz?

Çeviri emeği dersek anlamlı olmayabilir söyleyeceklerim. Çevirmen emeği ise konumuz şöyle ifade edebilirim. Türkiye’de yayımlanan çevirilerin çok çok büyük bir kısmı (yüzde olarak ifade edemiyorum zira sağlıklı veri yayımlamıyor) 2.000 adet barajını aşamıyor. Meslek birliği olan Çevbir’in tavsiye ettiği de 2.000 baskıdan az olmamak şartıyla % telif ödenmesi. Ancak burada şöyle bir dilemma ortaya çıkıyor. Klasik usulle çevirisine takribi 2 ay emek harcanan 250-300 sayfalık bir çeviri 2.000 adet basılıp yeni baskı yapmadığında (ki bu akıbete uğrayan kitapların oranı çok çok yüksek) çevirmen bu iki aylık emeği karşılığı Çevbir’in tavsiye ettiği net %7 ile anlaştıysa ve kitap 120 TL fiyatlandı ise net ödeme olarak 16.800 TL ödeme alabiliyor. Yeni ödeme ancak kitap yeni baskı yaparsa söz konusu. Ve kitapların çok büyük kısmı yeni baskı yapmayabiliyor. Net %10 anlaşsa alabileceği ödeme 24.000 TL. Asgari ücretle 2 ayda 22.800 TL kazanılıyor. Burada önünüzde çok fazla seçenek yok. Ya çevirmen sadece 5.000 adet peşin telif ödeyenlere çeviri yapacağım diyecek, ya yayıncı kitap fiyatlarını artırıp % oranını artıracak veya bu projede çevirmenin bu kitaba 2 aydan daha az vakti daha kaliteli harcamasının bir yolunu düşüneceksiniz.

“Emeği Değerli Kılmanın Tek Yolu Karşılık Olarak Alınan Ücreti Artırmak Değil”

Belki yeri değil ama benim diyen kitabın 200.000 sattığı, ortalama kitap satışlarının on binleri bile görmediği bir sektörde % telif anlaşmasının çevirmenlerin mutlak hayrına olduğunu düşünmüyorum. Zira aslında riski yayınevinden alıp çevirmene yükleyen bir sistem. Ve bu haliyle isimli ve tecrübeli yahut kıdemli; kitapları on bin adet civarı basabilen yayınevlerine çeviri yapan çok az çevirmenin hayatını idame ettirmesini sağlayan ama satması daha az muhtemel kitaplarda bütün riski çevirmene yükleyen bir anlaşma türü bu. Evet ilk baskı adedi üç bin üzerindeyse makul denebilir, ama baskı adedi düşükse tek adil anlaşma bu değil bence.

- Reklam -

Bir iş karşılığı geçiminizi temin için almanız gereken ücret artmalıysa ve işin aynı nitelikte daha az zaman harcanarak yapılması mümkünse bu düşünülmeli ve denenmeliydi. Emeği değerli kılmanın tek yolu karşılık olarak alınan ücreti artırmak değil, mesai azalıp benzer ücret kazanılıyorsa bu verimliliktir ve aynı matematik çalışır. Ve zamandan tasarrufun maddi olmayan olumlu sonuçları da söz konusu tabii ki.

Ve YZ katkısının niteliği koruma şartıyla kullanılması durumunda çevirmenlerin rollerinin azalması bir yana artacağını düşünüyorum. Bizim deneyimimiz dile hâkim çeviri editörünün katkısı ve inisiyatifinin çok daha belirleyici olduğuna bizi ikna etti. Bununla birlikte çevirmenlerin klasik usulle yaptığı çevirilere talebin de azalacağını düşünmüyorum. YZ katkısı satmayacağı öngörüsüyle dile kazandırılmayan kitapların yayınlanmasını, yayınevlerinin çeşitliliğe daha fazla kaynak ayırmalarını sağlayacaktır. Bu da sektördeki çevirmene olan talebin niteliğini de niceliğini de artıracaktır. YZ katkısı doğru kullanılırsa sektördeki tüm paydaşlar (okurları da dâhil ediyorum) “win-win” bir sonuç ortaya çıkacaktır.

David Levinsky’nin Yükselişi - Abraham Cahan

  • Yapay zekâ destekli çevirinin maliyeti ne ölçüde etkilediğinden bahsedebilir misiniz? Bu yöntemle yayıma hazırlandığı bilinen Abraham Cahan’ın “David Levinsky’nin Yükselişi” adlı kitabı için belirlenen 170 TL etiket fiyatı, yazarının telifi serbest kalmış bir isim olduğu da düşünülürse olağan bir fiyatlama mı?

Anlattığım kısımdan devam edeyim. Projede öngördüğümüz sonuç kitaba harcanan mutfak bütçesini kısmaktan çok zaman tasarrufu idi. Yoksa bir çevirmen neden yapsın bu işi? Bununla birlikte yine bahsettiğim gibi zaman tasarrufunun birçok olumlu etkisi var yayınevi bütçesine. Örnek kitaba gelirsek bu kitabın kâğıt ve baskı maliyet 40 TL civarı. Çevirmen ve editör giderleriniz kitap başına azalmamış, %50 dağıtım iskontosu da keza. Zaten vergi ve iskonto hesaba katıldığında mesela 120 TL fiyatı olsa yayınevinden çıkışı 60 TL olur baskı kağıt maliyeti düştüğünde vergiyi öder, mutfak tarafı için bir pay kalmaz. Sektörde vade finansmanı ve üretici enflasyonu düşünüldüğünde adetli baskıyla kitap depoda uzun süre duracak şekilde üretilmediğinde ortaya çıkan maliyet bu. 170 TL fiyatlı kitap için yayıncının elde edeceği 85 TL ama takribi 6 ay vadeli çekle. 6 aylık enflasyon %40 iyimser bir tahminle. Üretici enflasyonunun tüketici enflasyonuna geç yansıması ve rakamları biraz anlamsızlaştırdı. 468 sayfa bir kitap çeviri olmasa, telifsiz de olsa 3.000 adet ve üzeri basılmıyorsa 100 TL altında fiyatlanması çok zor. Ancak sübvansiyonla mümkün olabilir. Bu hacimde baskısız bir defter almak isteseniz bile 40-50 TL civarı fiyatı olur. Zira kâğıt maliyetiyle ancak bu fiyata satılabilir. Kültür hizmeti olarak telifsiz kitap yayımlayan malum banka yayınevlerinden biri benzer sayfada telifsiz kitabına 110 TL liste fiyatı belirlemiş mesela. Burada finansman maliyetlerinden azade olmaları, baskı adedini yükselterek baskı maliyetine belki bizden %40 daha az ödemeleri ve kâğıt maliyetlerinde döviz sabitleme gibi hareketlerle tasarruflarını hesaba kattığınızda sorudaki fiyatlamanın makul olduğu görülecektir.

Nitelikten taviz vermediğinizde fiyat konusunda aşağı yönlü hareket alanı sınırlı oluyor diyebilirim. Bu kitap klasik usulle yayımlansa muhtemelen 220-230 TL civarı bir fiyatlamayla satılması gerekirdi.

Ve projenin deneysel bir aşamada olması birçok açıdan tasarruf edilebilecek proje mimarisinde basitleştirmeyi fazla temkinlilikten dolayı yapmamamızı sonuç verdi. Proje mimarisini basitleştirerek kitapların görece ucuz fiyatlanmasını sağlamak mümkündü ancak bu süreçte kontrol aşamalarını azaltma riskini alamazdık. Yöntemin olası dezavantajları konusunda çözümler ürettikçe daha ucuz fiyatlar söz konusu olacaktır.

  • Bu süreçte yalnızca telifi serbest kalmış yazarların eserleri üzerine mi çalıştınız? Bu yöntemin uygulandığını telif hakları korunan bir yazarın metninde de görebilecek miyiz?

Öncelikle projeye inancımız eksilmedi. Proje devam edecek. Evet, telifi serbest kalmış yazarları çalıştık, böylece kıyaslanabilir çeviriler ileride ortaya çıkabilirdi. Ancak ileriki zamanlarda çeviri metin niteliği ve yöntemin sürdürülebilirliği hâlinde böyle bir girişimde bulunabiliriz.

  • Kurgu ve kurgu dışı ayrımında yapay zekâ destekli çeviride ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz?

Projeyi deneyimlemeden önce kurgu eser yapay zekâ desteğiyle çevrilebilir mi diye sorulsa oldukça mesafeli olurdum ve proje başlarında da bu tavrımızı tüm ekip olarak koruduk. Ancak kurgu dışı için bunu söyleyemeyeceğim. Ve şunu söyleyebilirim ki grift yapıya sahip olmayan ve referans yoğunluğu az kurgu dışı eserler çevirmende özel alan bilgisi gerektirmiyorsa, bu kitapların 5 yıl vadede klasik usulle çevrilmesi istisna olabilecektir. Zira makine çevirisi bu tip kitaplarda oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Hatta daha iddialı olacak olsaydım şunu söylerdim: Böyle kategorize edebileceğimiz kitapların yabancı yayıncıları bu kitapları asıl dilleri dışındaki dillerin çoğunda direkt kendileri yayımlayacaklar.

Ancak bu yöntemle çevrilemeyecek çokça kitap tecrübe ettik. Kimisi yazarın üslubu, kimisi referans yoğunluğu, kimisi ise dil kullanımı itibarıyla makinenin algı kapasitesini aştığından çevirisi proje kapsamında mümkün olmadı.

Yine makinenin çevirirken en büyük eksikliği üslupsuzluk. Çoğu zaman anlam olarak doğru olsa da yavan denebilecek Türkçe karşılıklar verdi. Bunlarla uğraşmanın olumlu sonuç vermeyeceği noktasında karar verdiğimizde bu kitapları da eledik.

Dili ne kadar basit olsa da kurgu kitaplarda bu üslupsuzluk bahsettiğimiz yöntem çerçevesinde işin yapılmasını klasik usulle yapmaktan daha çok zamana mal edebildi, bu durumlarda da kitapları eledik.

“Angaryayı Makineye Yüklemek”

Kullandığımız yöntem aslında çevirmenin ekibinin çeviri sürecinde işin doğasında olan angaryayı makineye yüklemesi olarak basitleştirebileceğimiz bir proje mimarisi denebilir. Ve bu yöntem her kitapta özellikle kurgu kitapların çoğunda geçerli olamayabiliyor. Burada istisna çeviri editörünün yazarın diline kitaplarına ne kadar hâkim olduğu olabilir. Özel ilgisi olan ve bizim “olmaz herhâlde” dediğimiz bir kitapta başarılı sonuç alan çeviri editörü arkadaşımız da oldu.

“Ancak edebiyat YZ ile çevrilebilir mi?” büyük bir soru. Metin bazlı tartışmak en makulü olur.

  • YZ’nin üslup, söz oyunları, göndermeler ve argolara dair tercihlerini yeterli buluyor musunuz?

Meseleyi karmaşıklaştıran ve yöntem konusunda bizi zorlayan en temel mevzulardan biri bunlar oldu. Zira bu konularda belirgin özelliği olan kitaplar için YZ’nın yeterliliği çok kısıtlı. Çeviri editörü ne kadar kitaba hâkim olsa da bunların yoğunluğu işin zaman maliyetini klasik usulle çeviriye yaklaştırıyor hatta bazen aştırıyor. Haliyle bir karar vermek gerekiyordu. Hepsinde proje dışına alma kararı vermek durumunda kaldık. YZ henüz güvenilecek bir araç değil edebi ağırlığı yüksek metinler için, güven duymadan kullanmak gerekiyor.

Sadece bu da değil daha önce başka kitapları çevrilmiş bir yazarın okur zihninde bir Türkçesi oluyor. Haliyle çokça çevrilmiş bir yazarın kitabını bu yöntemle çevirmek isterseniz üslupsuzluk sorunu daha majör bir hâl alabiliyor. Bu da yine iş yükünü oldukça artıracaktır.

  • Yapay zekâ desteğiyle 6 ayda 9 kitap yayımladığınızı görüyoruz. Geçen bu süreçte kitapların çevirilerine dair okurlardan dönüş alabildiniz mi?

Olumsuz hiçbir dönüş almadık, ama kendi arastamız dışında aldığımız olumlu yorumların yoğunluğu da çok beğenildi dedirtecek seviyede değil. Zira kitaplara yorum yapmak istisna düzeyinde bir okur davranışı. Çokça olumlu yorum aldı metinler ama aynı okurlar muhtemelen YZ katkısını öğrenince yorumlarını revize etmek isteyeceklerdir. Buna dair yapacak bir şey olmadığını düşünüyorum.

“Hukuk Çoğu Zaman Hayatın Gerisinden Gelir”

  • İşin hukuki boyutuna gelindiğinde süreç nasıl işliyor? Makine öğrenmesinin telif özelinde uluslararası hukukta çeşitli davalara konu olduğunu biliyoruz. Türkiye’de bu alana dair yapılması gereken düzenlemeler var mı?

Benim beklentim nitelik ve yöntem tartışmasına telif hukuku tartışmasının eşlik etmesi. Orijinali telifsiz kitapların yapay zekâ destekli kolektif çevirisinin “işlenmiş eser” olarak kabul görmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ancak hukuk çoğu zaman hayatın gerisinden gelir. Burada gerek yazılımın profesyonel lisansla kullanıyor olmamız gerek çeviri editörleriyle aramızdaki anlaşma gereği yayınevi tarafında sorun olduğunu düşünmüyorum. Ama dediğim gibi telif hukuku tarafı tartışılmalı. Henüz çok flu bir alan, mutlaka yapıcı katkılar olacaktır.

Yapay Zeka Destekli Edebiyat Çevirisi - Midjourney

“Esaslı Değişimlere Gebe”

  • Gelecekte yapay zekâ teknolojilerinin edebiyatı ve yayın dünyasını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Edebiyata etkisinin oldukça sınırlı olacağını öngörmek yanlış olmaz sanırım. Ancak çeviri süreçlerinde yayıncılığın esaslı değişimlere gebe olduğunu söylemek için erken olduğunu düşünmüyorum. İçerik üretimi artacak ve nitelik de yükselecektir, henüz olmadıysa da Black Mirror dizisinde bir bölümde dizi içeriğini YZ’nın üretmesinde olduğu gibi Mark Twain üslubunda x konulu öykü yazdırmak bunu epey iyileştirmek mümkün. Ancak endüstriyel inci üretiminin gerçek incinin değerini etkilemesi oranında edebiyata etki edebilir en fazla.

Çeviri kısmında da benzer düşünüyorum. Robotik cerrahinin kullanılmaya başlanması cerrahların refah veya itibar kaybına uğraması sonucunu vermedi. İyi cerrah çok daha aranır oldu, gördüğü talep düşmedi. Tepkisel yorumların süreci anladıkça yumuşayacağını düşünüyorum.


[1]: Bahsi geçen 9 kitap:

  1. Kanlı Parmak İzi – R. Austin Freeman
  2. Büyük Bow Esrarı – Israel Zangwill
  3. Alevler – Olaf Stapledon
  4. Sirius – Olaf Stapledon
  5. David Levinsky’nin Yükselişi – Abraham Cahan
  6. Mavi Şato – Lucy Maud Montgomery
  7. Kayıp Bir Kadın – Willa Cather
  8. Ağaçların Sevdiği Adam – Algernon Blackwood
  9. Çağrılmayan – Paul Laurence Dunbar

İllüstrasyonlar: Midjourney

Hakan Tunç

Kocaeli Üniversitesi'nden mezun. Kitap okumayı, film izlemeyi ve özellikle animeleri çok sever.

29 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for MelihAntepli MelihAntepli dedi ki:

    Korkulan şey başa gelmeye başladı. Bir örnek işte bu. Yavaş yavaş her sektöre yapay zeka ve robotlar hakim olmaya başlayacak ama ben de boş durmam ve kendimce boykot ederim. Çevirmen arkadaşlar taş mı yesin?

  2. Avatar for murgul murgul dedi ki:

    Öncelikle röportaj için teşekkürler.

    Benim anlamlandıramadığım birkaç nokta var, birincisi yapay zeka teknolojilerinin gelişme hızına bakarak önümüzdeki 5-10 yıl gibi bir süreçte kurgu metinlerde dahi çok iyi sonuçlar alınacağını herkes kabul edecektir sanırım.

    Yapay zeka teknolojilerine erişimin de kolay olduğunu düşünürsek okur olarak elimin altında bu teknoloji olduğunda neden yayınevine ihtiyaç duyayım ki? Orijinal metni bilgisayarımdan yapay zekayla Türkçeye çevirterek sonrasında da e-kitap okuyucuma yükleyerek yayınevini aradan çıkarabilirim.

    Yani yapay zeka çevirileri için yayınevine ihtiyacım yok, yayınevleri yapay zeka çevirilerinin yaygınlaştığı bir ortamda asıl nitelikli çevirmenlerle çalışarak ve bunun reklamını yaparak varlıklarını sürdürebilirler.

    Telifi olmayan bir yazarın yapay zeka ile çevrilmiş kitabına neden para vererek satın alayım ki? Bunun için bir sebep ne olabilir?

    Diğer nokta ise Dedalus Yayınları yazım yanlışları, imla hataları ve çeviri hataları yüzünden tercih etmediğim bir yayıneviydi. Beyefendi nitelikten söz ediyor ancak noktalama ve imla yanlışlarını olmayan ürün ortaya koymak için bile yeterli niteliğe sahip değil bu yayınevi. Sadece Dedalus değil birçok yayınevinde bu sorun mevcut. Yani çeviriyi bir kenara bıraktım noktalama ve imla sorununu bile çözemiyor yayınevleri. Durum böyleyken nitelikten söz edilmesini de garipsedim doğrusu.

    Matbaa gelmişken hattatlarla devam edelim diyor durumuna düşmek istemem, sonuçta hayat hep ileri gidiyor ve değişim kaçınılmaz fakat yapay zekanın standart haline geldiği ortamda yayınevlerinin ayakta kalabilmelerinin tek yolu nitelikli çevirmen ve editörler ile çalışmak ve imla, noktalama hataları olmayan kitaplar çıkarmak ve hatta özel tasarım baskılar yapmak bence.

    Okurun yapay zeka çevirilerini okumak için yayınevlerine ihtiyaç duyacağını hiç sanmıyorum.

  3. Avatar for ilydious ilydious dedi ki:

    Geçen sene farklı yayınevlerinden ayda bir kitap çevirip karşılığında 1000 TL almak ve 3 ay sürecek çeviriye 4000 TL gibi absürt teklifler aldım. Staj yaptığım yayınevinde kitap çevirdim, bir buçuk yıldır basılmadı. Duyup duyabileceğiniz tüm yayınevlerine yaptığım başvuruların %90’ına cevap gelmedi derken sektörden nasibimi aldım. Kendi mesleğimi ağız tadıyla yapamadan başka sektörlere yönelmek durumunda kaldım. Görünüşe göre çıtayı daha da yükseltmişler, artık çevirmene 0 TL veriyorlar. :slight_smile:

  4. Avatar for MelihAntepli MelihAntepli dedi ki:

    Benzer şeyleri ben de yaşadım kendi alanımla ilgili ve başka işlere de başvurdum ki kitabevleri de dahil ama olmadı, az moralim bozulmadı o günlerde. Bende mecbur baba mesleğine döndüm. Abimle ikimiziz, babam da yardım ediyor. Memnunum. Yani demem o ki moralini bozma, her şey olacağa varıyor. Gerekirse kendi işini kurmaya çalış, namerde muhtaç kalmamaya bak. Umarım her şey gönlüne göre olur :pray:

  5. Avatar for ilydious ilydious dedi ki:

    Çok teşekkür ederim. Şu an istediğim mesleği/kendi mesleğimi yapmasam da gayet memnun olduğum bir işte çalışıyorum. En azından sigortam ve düzenli maaşım var. Kitap çevirmeni olsaydım bunların hiçbiri olmayacağı için Allah’a emanet yaşıyor olurdum. Dediğiniz gibi istediğiniz yerde olmamak üzücü bir şey ama insan bir şekilde yolunu buluyor. :slight_smile:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

24 cevap daha var.

Assassin's Creed Heresy - Christie Golden

Ödüllü Yazar Christie Golden’ın “Assassin’s Creed” Macerası “Heresy” Türkçede

Ukrayna II. Dunya Savasi Ingiliz Ucagi Hurricane

Ukrayna’da Bir Ormanda II. Dünya Savaşı’ndan Kalma İngiliz Hurricane Savaş Uçağı Kalıntıları Bulundu