in ,

Rosewater İstila: Wormwood Üçlemesi Başlasın

Uzaylılar, zihin okuma, sebebi bilinmeyen ölümler… Nijerya’da geçen, bilimkurgu serisi Wormwood Üçlemesi’nin Arthur C. Clarke ödüllü ilk halkası Rosewater İstila’yı inceledik.

Rosewater İstila: Wormwood Üçlemesi Başlasın!
- Reklam -
- Reklam -

Çamaşır makinesi tamircisi bir adam gırtlak kanserinden ölmekteyken tekrarlayan tek bir düşüncesi vardı:

“Bir meleği ağlatmanın bahanesi olmaz.”

Tam ne demek istediğini hâlâ anlayamıyorum ama ıstıraplı bir tınısı vardı, o yüzden not aldım.

- Reklam -

Bilimkurgu, fantastik ve korku gibi türlerdeki yakın dönemli eserlerin genelde dilimize uğraması hepinizin bildiği üzere geç olabiliyor. Bunun birçok sebebi var: Yüksek telif ücreti, uzun süren karşılıklı anlaşmalar, çeviri ve editörlük süreci gibi unsurların yanı sıra yayınevlerinin daha güvenli limanlardaki eserlere yönelmesi ve telifi olmayan kitapları yayımlamayı daha çok kovalamaları sayılabilir. Hepsi birleştiği zaman çok konuşulan eserlere dilimizde bazen hiç kavuşamıyor, bazılarınaysa çok geç kavuşuyoruz.

Hâl böyle olunca yakın zamanda ödüllerle anılan eserleri okuduğumuzda yayınevinin yaptığı bu ‘riskli’ hamle okuyucu için daha değerli oluyor. Çünkü ya aynı ya da hiç olmazsa bir sonraki yıl ödüllerde, forumlarda, edebiyat sitelerinde adı geçen eserleri Türkçede görmek istiyoruz.

Bunlardan biriyse Tade Thompson’ın yazdığı, Rosewater İstila adlı ilk kitabı 2016 yılında yayımlanan Wormwood Üçlemesi adlı bilimkurgu serisi. İlk kitabı özellikle bu yıl kazandığı Arthur C. Clarke ödülüyle ses getirdi ve yakınlarda Eksik Parça Yayınları aracılığıyla dilimize kazandırılınca ben de okuma şansına eriştim.

Yazarı ikinci (The Rosewater Insurrection) ve üçüncü (The Rosewater Redemption) kitapları bu yıl yayımlayarak seriyi hızlıca bitirdi. Bu tabii ki iki türlü değerlendirilebilir. Acaba devam kitaplarına özensiz yaklaşıldı mı diye sorulabilir ya da daha ilk kitaptan üçlemeyi kafasında oturttu ve planladıysa geçmişe uzanan güçlü bir yapısını sonlandırmakta yazarın zorluk çekmediği akla gelebilir. Ancak her şeyden önce ilk kitabı nasıl onu yanıtlamak gerekir.

O zaman gelin başlayalım.

Rosewater İstila Serisininin Yazarı Tade Thompson Hakkında

Tade Thompson pek tanınmadığı için temel olarak biraz anlatmakta fayda var. Yorubalı ebeveynlere sahip ve Nijerya’da büyüyen Londra doğumlu yazarın en dikkat çekici özelliği, yazdığı bilimkurgu eserlerinin dışında aslında psikiyatrist olması. Bu önemli zira yazdığı karakterleri tasarlarken ve onların ilişkilerini aktarırken yetkin olduğu bu daldan oldukça yararlanabilir. Bunun dışında yazar 1 yıl Somoa’da da iş için bulunmuş ve şu anda İngiltere’de çalışmakta. Yani farklı ülkelerde yaşamayı deneyimlediğini söyleyebiliriz. Farklı bölgeler farklı kültür, çeşitli insanlarla tanışma imkânı demek.

Tade Thompson yazar

Kitabın Türkçedeki baskısında yazarla ilgili başında ya da sonunda herhangi bir bilgiye ulaşamıyoruz. Okuru için kitaplarda çevirmenle birlikte kısa biyografi bilgisinin konulmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunun küçük de olsa bir eksiklik olduğunu söyleyebilirim.

Hadi gelelim kitap ne anlatıyor.

Bu Tuhaf Yapı Ne Ola ki?

Öncelikle hikâyemiz gelecekte geçiyor, 2066 yılında. Maceranın geçtiği yer ne İngiltere ne Amerika ne de diğer sık sık gördüğümüz bir ülke. Yer, Nijerya! Uzaydan gelen, nereden ve ne amaçla geldiği belirsiz bir biyokubbe var. Bazıları bunu korkutucu, bazıları da ilahi buluyor. Zaten insanlık için bilinmeyen her zaman böyle karşılanmıştır.

rosewater kapak
Rosewater İstila

Rosewater adlı pek önemsenmeyen, kenarda kalmış bir kasabanın yanında yer alan bu gizemli kubbe, kasabayı bir anda Nijerya ve tüm dünyada odak noktası hâline getiriyor. Birçok farklı yerden çaresiz, sakat, hasta, yardım arayan insanlar yılda bir kez kapılarını açıp iyileştirici güçler dağıttığı söylenen yapının yakınına geliyorlar. Yararlı etkileri olsa da kimse nasıl olduğunu, insanlığa uzun zamanlı tesirini bilmiyor. Zira bu ilginç yapı ölüleri bile canlandırıyor, ancak artık canlananların ne düşüncesi var ne de eskiden oldukları kişiler, âdete zombiye dönüyorlar ve her yıl bu kişiler kubbenin açılışından sonra avlanıyor.

- Reklam -

Baş karakterimizse eski hırsız, günümüzde hükümet için çalışan ajan Kaaro adlı zihin okuma, insanlar arası zihinsel ağa ulaşabilme gibi çeşitli doğaüstü yeteneklere sahip bir psişik. Kendisi gibi sayısı az da olsa dünyada başka insanlar da var. Ancak bilinmeyen bir şey Kaaro gibi insanları öldürmekte. Bir insan mı, hastalık mı yoksa bambaşka bir şey mi bilmiyoruz. Zaten karakterin amacı da bunun nedenini araştırmak.

Kolay bir yolculuk olmayacak. Baş karakterimiz yetenekleri aracılığıyla hem dünyanın hem de kendisinin karanlık geçmişini aydınlatıyor, bunlarla birlikte geçmişin günümüzle ilişkisini kuruyoruz. Kitabı okurken kâh günümüzdeki akışı izliyor kâh 10 yıllık yakın bir geçmişteki önemli olayları okuyoruz. Hepsini birleştirerek gizemi aydınlatmaya çalışıyoruz.

Uzaylılar Hoş Geldiniz

400 sayfadan oluşan kitap, başlangıcındaki dünyasına giriş ve tanıma aşaması dışında hep sürükleyici ilerliyor ve sonuna kadar hiç sıkmıyor. Merak duygusunu okuyucu olarak kaybetmiyoruz.

Zihinsel ağ, başkalarının düşüncelerini okuma gibi psişik becerileri hep bilimsel bir temele bağlanıyor, kurgulanan bilimin yanı sıra kitapta aynı zamanda ölümlerden sorumlu ‘şeyi’ aradığımız bir gizem de mevcut. Bu da türünü çeşitlendiriyor.

Baş karakterinin genel tasarımı, diğerleriyle ilişkileri gibi sosyal yaşamı, bireysel özellikleri gibi detayların fena olmadığını düşünüyorum. Bunun dışında yazar duyguları, bununla bağlantılı davranışları da fena işlememiş. Yazım açından bu eserin ortalama olduğunu söyleyebilirim. Beğendiğim kısımları olsa da edebî açıdan genel olarak baktığımda özel bir eser göremedim.

Tabii bu yazım becerisi kısmında bir uyarı geçmek istiyorum. Kitabın çevirmenliğini Özge Dolunay, editörlüğünü de Kürşad Kızıltuğ üstleniyor. Ne yazık ki vasatın biraz altında bir iş çıkarılmış, düzenlenmesi gereken birçok harf ve kelime hatasının yanı sıra cümlelerde sırıtan kelimeler, çeviriden kaynaklandığı çok bariz anlaşılmayan cümleler barındırıyor. Keşke biraz daha özenselermiş. Bunun gibi nedenler özellikle yazarın yazım becerisi hakkında kısıtlı yorum yapmama neden oldu.

Bazı sinirlendiren hatalara ve özensizliğe maruz kalınsa bile bu kitap okunamayacak seviyede demek değil. Ama anlamaktan ziyade edebiyat zevkinizi baltaladığı kesin. Dilerim ki serinin ilerleyen kitaplarına daha ciddi yaklaşılır ve emek sarf edilir.

Ayrıca ah bu kitap kapağı nedir? Bu kadar karmaşık ve kötü bir dizayn son zamanlarda hiç görmemiştim. Her bir şey sığdırılmaya çalışılmış ve sonuç tamamıyla bir karambol olmuş. Kitabın kapağında övgü yazısı var, zaten arka kapağında bir sürü koyulmuş. Ki arkası da ayrı bir cümbüş. Önünde iki yerde gözümüze Arthur C. Clarke ödülü sokulmuş. Tabii eksik kalır mı, arkada da bu ödülün kazanıldığı var. Yer olsa 2-3 yere daha yazacaklarmış sanırım. Neyse ki kalmamış.

Son Olarak

Wormwood Üçlemesi’nin ilk halkası Rosewater İstila; sonunu güzel bağlayan, sonraki kitapları merak ettiren, güzel yapıya sahip sürükleyici bir bilimkurgu kitabı. Açıkçası çok abartılacak bir kaliteye sahip olduğunu söyleyemem. Belki vasatın biraz üstü diyebilirim. Yine de bilimkurgu serisi arayışında olanları memnun edecektir.

Diğer yandan çeviri ve editörlüğünün zayıf kaldığını ve bunun da alacağınız keyfi olumsuz etkileyeceği aşikâr. Ben bir sonraki kitabı ne kadar merak etsem de bu özensizlikten dolayı devamını okur muyum emin olamıyorum.

Rosewater İstila kitabına dair görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.


* Kanadı Kırık Melekler Evi: Güçlü Bir Aile Destanı

Cem Altınışık

1993 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun bir kısmını İzmir’de geçirdi ve şu an İstanbul'da yaşamakta. Psikoloji bölümünde eğitim gördü. Edebiyat, sinema, bilgisayar oyunları, müzik ilgisi ve bunları paylaşma sevgisiyle çeşitli kültür-sanat sitelerinde yazdı.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Geleneksel Türk Okçuluğu

Geleneksel Türk Okçuluğu UNESCO Kültürel Miras Listesi’nde

Tenet Christopher Nolan

Tenet: Christopher Nolan’ın Geri Dönüş Filminden İlk Fragman!