in ,

Şehir ve Şehir – M. İhsan Tatari | Çevirmenin Çemberi: “Besźel ve Ul-Qoma’ya Yeni Bir Hayat Üfleme Çabaları”

M. İhsan Tatari, China Miéville’in polisiye ve tuhaf kurgu türündeki ödüllü romanı “Şehir ve Şehir”in gözden geçirilmiş yeni çeviri macerasını anlatıyor.

Şehir ve Şehir - M. İhsan Tatari | Çevirmenin Çemberi
- Reklam -
- Reklam -

China Miéville imzalı Şehir ve Şehir geçen aylarda yeni ve gözden geçirilmiş çevirisiyle bir kez daha Türkçe raflarındaki yerini aldı. Romanın yeni çevirmenlerinden M. İhsan Tatari, eser hakkındaki çeviri sürecini detaylarıyla Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.

* * *

Daha önce başkası tarafından tercüme edilmiş bir kitaba Çevirmenin Çemberi yazısı yazmak ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuçta karşımızda iki ayrı kişinin çabalarıyla ortaya çıkmış bir eser var; bütün emek bana ait değil. Ama Şehir ve Şehir o kadar gurur duyduğum, beni o kadar heyecanlandıran bir çalışma oldu ki çeviri macerasını anlatmamaya gönlüm razı olmadı. Sonuç olarak işte buradayım. Seneler sonra ilk defa bir Çevirmenin Çemberi yazısıyla karşınızda…

- Reklam -

2010 yılında China Miéville’e Hugo, Locus, Arthur C. Clarke, World Fantasy ve BSFA ödüllerini kazandıran bir roman Şehir ve Şehir. Tuhaf kurgu ve polisiye türlerinin çok başarılı bir karışımı olan kitap, Besźel ve Ul Qoma adlı iki komşu şehirde geçen bir cinayet soruşturmasını konu alıyor. Bu şehirler akıl almaz bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Öyle ki bir caddenin sağı Besźel’e, solu Ul Qoma’ya ait olabiliyor. Bazı sokakları birbirini çaprazlama kesiyor, meydanları iç içe geçiyor, mahalleleri birbirine karışıyor, daha neler neler…

Ancak şöyle bir durum var ki şehir sakinlerinin birbirlerini “görmeleri” kanunen yasak. Besźler caddenin karşısında yürüyen Ul Qomalılara bakmıyor, çapraz yollarda araba sürenler trafikte birbirlerini dikkatle görmezden geliyor, bir yaya geçidinde karşı karşıya gelenler itinayla gözlerini başka tarafa kaçırıyor. Ve bunu yapmayı çocukluktan itibaren öğreniyorlar. Peki, bakarlarsa ne oluyor? İhlâl yapmış oluyorlar. Ve gizemli “İhlâl” gelip o kişileri oradan götürüveriyor. Bir daha kimse onlardan haber alamıyor, hatta isimlerini bile ağızlarına almıyorlar.

İşte böylesine tuhaf bir coğrafi ilişkiler yumağına hapsolmuş bu iki şehirde bir gece gizemli bir cinayet işleniyor. Davayı çözmekse başkarakterimiz Müfettiş Tyador Borlú’ya düşüyor. Ama bu hiç de göründüğü kadar basit bir cinayet değildir ve Borlú çok geçmeden kendisini iki rakip şehir arasında mekik dokuyup, çocukluğundan beri öğrendiği tuhaf kurallara uymak ve İhlâl işlememek için mücadele ederken bulacaktır.

“Şehir ve Şehir” Kitabını Çevirmenin En Eğlenceli Kısmı

Şehir ve Şehir - China Miéville

Şehir ve Şehir’in çevirisini gözden geçirirken en çok keyif aldığım şey, eserin dilini yazarın anlatmak istediği asıl seviyeye çekmekti hiç şüphesiz.

Kitabın eski çevirisini okuduysanız belki siz de (benim gibi) şu cümleyi kurmuşsunuzdur: “Evet, gerçekten de başarılı bir polisiye romanı bu; ama içinde hiç bilimkurgu öğesi yok ki. Neden Arthur C. Clarke ödülü vermişler buna?

Meğer varmış. Hem de bir dünya dolusu. Öteyerler, bütünsel bölgeler, dışsal alanlar, bütünrafya… Bunun gibi daha bir sürü orijinal terim ve kelime oyunu var kitapta. Bilimkurgu öğeleri içermeyen şey, aslında romanın bizdeki eski çevirisiymiş. Ama çoğu ya hiç anlaşılmadığı, ya yanlış anlaşıldığı için çeviri sırasında kaybolmuş. İşte bunları kitaba geri eklemek, ona bilimkurgu kimliğini geri kazandırmak bu çeviri düzeltisi sırasında en çok keyif aldığım şey oldu kesinlikle.

Bir o kadar keyif aldığım bir şey varsa o da China Miéville’in yaptığı dil oyunlarıydı. Kitapta Besźce, Ul Qomaca ve İngilizce arasında bazı ince espriler bulunuyor. Bir Amerikan vatandaşıyla konuşuyorlar örneğin. Adam “pissed,” (öfkelenmek/tepesi atmak) diyor ama Beszce konuşan memur anlamıyor, “işemek” (piss) ne alaka diye amirine bakıyor. Lâkin önceki çeviride bu durum anlaşılmamış ve işin esprisi kaybolmuş. Eski çeviri şöyle:

“Ve bu bilgilerin birilerinin aklını başından aldığını söyledi,” diye ekledi Bay Geary.

Corwi bana baktı. Kafası karışmıştı.

“Bay ve Bayan Geary…” Thacker onlarla konuşurken, ben çabucak Corwi’ye Besźce açıklama yaptım.

“Yanlış anlama, aklını başından almış derken birilerinin bundan hoşlanmadığını kastetti. Sinirlenmişler, yani. Amerikalılar işte.”

Bu kısımları İngilizce kelimeleri koruyup küçük birer ek yaparak baştan çevirdim. Hem daha anlaşılır kıldım hem de yazarın vermek istediği asıl anlamı korudum.

“Ve bu bilgilerin birilerinin tepesini attırdığını söyledi,” diye ekledi Bay Geary. Tepesini attırmak’ derken İngilizcedeki pissed kelimesini kullanmıştı.

Corwi kafası karışmış bir şekilde bana baktı. “Bay ve Bayan Geary…” diye araya girdi Thacker. Adam onlarla konuşurken ben de fırsattan istifade Corwi’ye dönüp durumu Besźce olarak izah ettim.

“İşemek anlamındaki ‘pissed’ değil. ‘Öfkelenmek’ anlamında. Amerikalılar öyle der.”

Feld adlı uyuşturucunun ismiyle yapılan üç dilli kelime oyunundan bahsetmeden olmaz. Mieville burada âdeta kendini aşmış. Önce eski çeviriye bakalım:

Bu otun sokaktaki adı Feld, bilimsel adı ise Catha edulis idi. Tütün ve kafeinle güçlendirilip sakız gibi çiğneniyor, içindeki uyuşturucu madde dil altından kana karışıyordu. Üç ismi vardı: Ona ana vatanında khat, İngilizcede kedi anlamına gelen cat, bizim dilimizde ise feld deniyordu.

Şehir ve Şehir: China Miéville Kitabı Yeni Çevirisiyle Çıktı

Şimdi burada uyuşturucunun kana karıştırılma şekli yanlış çevrilmiş, o ayrı. Az önce bahsettiğim üç dilli kelime oyunuysa hiç anlaşılmıyor ne yazık ki. Bu cümlenin yeni çevirisi şöyle oldu:

Bu otun sokaktaki adı feld idi. Catha edulis bitkisinin bir tür melezinin tütün, kafein ve daha sert maddelerle güçlendirilmesiyle elde ediliyordu ve fiberglas ya da benzer bir maddeyle diş etlerinizi aşındırıp kanınıza karışmasını sağlıyordunuz. İsmi üç farklı dilde yapılmış bir kelime oyunundan ileri geliyordu. Ana vatanında ona khat diyorlardı. İngilizcede “kedi” anlamına gelen cat kelimesinin bizim dilimizdeki karşılığıysa feld idi.

Buna benzer başka bir örnek de “I’ll be back,” (Geri döneceğim) cümlesiyle yapılan kelime oyununda yaşanıyor. Yazar burada Terminatör filminin ünlü repliğine bir gönderme yapmış, ama eski çeviride bu nüans gözden kaçmış maalesef. Bahsettiğim bölümün eski çevirisi şöyle:

“Bir yere ayrılma,” dedim. “Geri geleceğim.” İngilizce konuşmama rağmen, Aikam bu dediğimi anlamıştı. Gülümsedi. Ona da Avusturya aksanıyla aynı şeyleri söyledim. Yolanda bir şey anlamadı.

Bu kısmı baştan çevirip, “I’ll be back” cümlesini metne ekleyerek (Türkçe yazıp okuduğunuzda bütün oyun bozuluyor çünkü) hem daha anlaşılır kılmaya hem de espriyi korumaya çalıştım:

“Burada kal,” dedim. “Geri döneceğim.” İngilizce konuştuğum için Aikam meşhur ‘I’ll be back’ repliğini tanıyıp gülümsedi. Ben de onun için aynı sözü bir kere de Avusturya aksanıyla tekrarladım. Yolanda espriyi anlamadı.

Star Wars da kitaptaki göndermelerden nasibini almış. Bir noktada karakterlerden biri şanssızlığından yakınırken “The force was not with me,” diyor. “Güç benimle değildi,” diyor yani. Maalesef bu gönderme de eski çeviride anlaşılmamış ve “Şansım yaver gitmedi,” şeklinde tercüme edilmiş bu cümle. Bu da düzeltildi.

En Zor Kısmı

Kitabın bir bölümünde “Gallimaufrians” adlı uydurma bir halktan bahsediliyor. Arkeoloğun biri anlatıyor: “Sözüm ona tarihi eserleri çıkarıp kendi ıvır zıvırlarıyla karıştıran, sonra da hepsini tekrar gömen farazi bir medeniyet bu,” diyor.

Eski çevirmen bu kelimeyi olduğu gibi bırakmış. Peki İhsan durur mu? Hayır, durmaz! Çünkü işgüzarlık… aman, şey… editörlük bunu gerektirir. Dedim şunu bir araştırayım, bakalım buna benzer bir medeniyet ismi var mı… Yokmuş. Ama onun yerine “gallimaufry” diye küflü bir tabir buldum. “Karmakarışık” manasına geliyormuş. Taaa 1800’lü yıllarda Fransızcadan geçmiş İngilizceye. O zamandan beri de pek kullanılmamış.

“Haaa,” dedim. “Tarihi eserleri kendi eşyalarıyla karıştırdıkları için bunu kullanmış yazar.” Karmakarışıklar gibi bir anlamı vardı yani. Dedim ben bunu değiştiririm! “Karmançormanlar” olsun diye düşündüm önce. Ama zihnimin karanlık köşelerindeki bir ben “Yaşıyor! YAŞIYOR!” diye bağıran Doktor Frankenstein misali, “Daha eski bir kelime bulmalısın. Daha eski! DAHA ESKİİİ!” diye hönkürüyordu gözlerini pörtleterek.

- Reklam -

Ben de açtım sözlükleri, başladım karıştırmaya. Darmadumanlar olmaz, Darmadağınıklar olmaz, Tarumarlar heç olmaz… Derken “hercümerç” kelimesine denk geldim. Eski Türkçede “karmakarışık” anlamına geliyormuş. Hah, dedim. Hem eski, hem de Farsçadan geçmiş. Öbürü de Fransızcadan geçmişti zaten. İkisi de F ile başlıyor, hohoho! Böylece “Hercümerçler” yaptım onu. Ama epey uğraştırdı kerata.

Satır Aralarında Gizlenenler

Şehir ve Şehir İncelemesi: China Miéville Kitabı
Şehir ve Şehir’in Türkçedeki ilk baskı kapak tasarımı.

Herhâlde en uzun ve ayrıntılı bölüm bu olacak. Şehir ve Şehir’de bir sürü değişiklik yaptım çünkü. Bunun sonucunda da roman 50 sayfa kadar uzadı.

En büyük değişiklik tabii ki az önce de bahsettiğim özel terimlerde yaşandı. Kitapta iç içe geçmiş iki şehir söz konusu olduğu için belirli yerlerden bahsetmek için özel bir jargon geliştirmiş bu iki kentin halkı. Mesela Besźel’desiniz diyelim, ama yanından geçtiğiniz sokak Ul Qoma’da. O sokaktan diğer şehrin ismini ağzınıza almadan, orayı gördüğünüzü kabul etmeden, “öteyer” (elsewhere) diye söz etmek zorundasınız. Bu terim önceki çeviride hiç yok mesela. Eklendi.

Eğer bir mahalle, meydan, park, cadde vs sadece tek bir şehre aitse, içinde komşu şehirden bir parça yoksa buralara “bütünsel” (total) bölge deniyor. Şehirlerin birbirinden bütünüyle ayrıldığı yerlerse “dışsal” (alter) bölge adını alıyor. Aslında “alter” kelimesinin tam karşılığı dışsal değil, değişken. Ama “dışsal” yazarın kullandığı anlamı çok daha iyi karşılıyor. Bu iki terim de eski çeviri sırasında kaybolanlardan. Eklendi.

İki şehrin birbirlerini kesen sokaklarına “çapraz hatlar” (crosshatch) deniyor. Bu kelime daha önce verdiğim örneklerin aksine eski çeviride var; ama bazı yerlerde atlanmış, kullanılmamış. Bu da anlam karmaşasına sebep olmuş. Mümkün mertebe düzeltildi.

Bu tür terimlerin eski çeviride hiç yer almaması cümleleri de epey kısaltmış ve anlamlarını değiştirmiş. Bununla ilgili birkaç örnek cümle vermek istiyorum izninizle.

Eski Çeviri: Her yerde kısa yollar keşfederdim.

Yeni Çeviri: Kestirme yollarım öteyerdeydi.

Eski Çeviri: Sarsılarak yavaşladık, arabaların arkasında durduk. Durduğumuz sokakta antikacı dükkânları vardı.

Yeni Çeviri: Hem yerel hem de öteyer araçlarının arkasında sarsılarak yavaşladık ve Besźel binalarının antikacı dükkânlarından oluştuğu bir çapraz hatta geldik.

Eski Çeviri: Burası Besźel’in sakin bir semtiydi, ama caddeler çok kalabalıktı. Kalabalığı yararak ama insanlara bakmadan yürüyordum.

Yeni Çeviri: Besźel’de kalan bölge sakin bir semtti, öteyerdeki sokaklarsa kalabalık. Onları görmezden geldim ama aralarından geçip gitmek zaman aldı.

Eski Çeviri: İki şehre ait bölgeler ve birbirini çapraz kesen kısımlar gösterilmiş, sınırlar griye boyanmıştı.

Yeni Çeviri: Başları kanunlarla derde girmesin diye iki şehri birbirinden ayıran bütün çizgiler ve tonlamalar – bütünsel bölgeler, dışsal alanlar, çapraz hatlar– yerlerini koruyordu fakat gözle görülür şekilde silik ve grinin belirgin tonlarındaydılar.

Eski Çeviri: Şehrin eski sokakları çok dardı, hızlı gidemiyordum. Arabayı bırakıp koşmaya başladım.

Yeni Çeviri: Şehirlerin en eski sokakları bir arabanın geçemeyeceği kadar dar ve dolambaçlıydı. O yüzden araçtan inip Eski Besźel’in parke taşlarıyla kaplı sokakları ve saçaklı evleri ile Eski Ul Qoma’nın karmaşık mozaikleri ve kubbelerinin arasında koşmaya başladım.

Örnekleri çoğaltmak mümkün ama sizi daha fazla sıkmayayım. Yarınız döküldünüz zaten; yazının bundan sonraki kısmını çok az kişi okuyacak muhtemelen (Böhü!)

Özel terimlerle devam edelim. “Grosstopical” iki şehrin farklı bölgelerini oluşturan fakat aynı coğrafi alanı kaplayan yerler için oluşturulmuş bir kelime. Uydurma bir terim. Eski çeviride yok. Coğrafik/Coğrafya kelimesinden yola çıkarak “bütünrafik/bütünrafya” gibi bir terim türettim ben de bunun için. Benzer şekilde “Dopplurbanology” adlı başka bir uydurma terim daha vardı kitapta. O da “ikizkentbilimi” oldu. (Aslında buna “ikizkentoloji” desem çok daha güzel olurmuş, şimdi fark ettim. Tüh… Neyse, sağlık olsun, ne yapalım? O an aklıma gelmedi.)

China Miéville

Besźel polis güçlerinin ismi orijinal metinde “Policzai” (eğik harfle) olarak geçiyor. Aynı şekilde Ul Qoma polisinin adı da “Militsya” (yine eğik harfle). Yazar bu isimleri bilerek böyle yazmış ve bu şehirlerde yabancı bir dil konuşulduğu vurgusunu vermeye çalışmış. Ancak eski çeviride Policzai direkt “Polis,” Militsya ise sadece “Milis” diye çevrilmiş, o otantik hava kaybolmuş. Ben ikisini de Policzai ve Militsya olarak değiştirip orijinal hâllerine geri çevirdim.

Besźel vatandaşlarından da Besźli veya Besźelli olarak değil, tıpkı kitapta yazdığı gibi “Besź” diye bahsediliyor artık (Türkiye-Türk gibi düşünün).

Başka bir değişiklik Ul Qomalıların yakarış cümlelerinde yaşandı. Kitapta Ul Qoma halkının “ışığa” taptığı belirtiliyor. Hatta şehirdeki en büyük yapılardan birinin adı “Mutlak Işık Kilisesi.” Dolayısıyla şaşırdıklarında veya kızdıklarında “Holy Light!” diye bağırıyorlar. “Kutsal Işık!” diyorlar yani, ya da “Işık aşkına!” Ama eski çeviride bu ayrıntı gözden kaçmış ve Ul Qomalılardan biri ne zaman “Holy Light” dese “Aman Tanrım” diye çevrilmiş. Bu da değiştirildi ve hepsi ışıkla ilişkilendirildi.

Bunların haricinde bazı özel isimlerde yapılan küçük ama önemli dokunuşlar var. Mesela “Inspector Borlú” ilk kitabın aksine “Dedektif Borlú” yerine “Müfettiş Borlú” olarak geçiyor artık metinde. “Milkrat” adlı özel fare türünün ismi sadece “fare” yerine, “sütfaresi” olarak yazıldı. “Mectec” (Mise-en-crime technician) adlı özel terimin kısaltması “Oyim” (Olay yeri inceleme memuru) yerine “Cintek” (Cinayet Mahalli Teknisyeni) şeklinde değiştirildi. “Major Yorj Syedr” adlı karakterin ismi “Büyük Yorj Syedr” yerine olması gerektiği gibi “Binbaşı Yorj Syedr” olarak yazıldı.

Bir de bazı cümleler nedenini anlamadığım bir sebepten ötürü iki kere çevrilmişti. Sanki editör cümleyi düzeltmiş ama eskisini silmeyi unutmuş gibi. Buna benzer 10-15 cümleye rastladım kitapta. Onları da sildim.

Son Sözler

M. İhsan Tatari
M. İhsan Tatari

Son olarak burada anlattıklarımın hiçbirisini kitabın önceki çevirmeni Mehtap Gün Ayral’ı rencide etmek için yazmadığımı belirtmek isterim. Öyle bir niyetim kesinlikle yok, olamaz da. Bu yazının tek amacı iki çevirisi arasındaki farklılıklara dikkat çekmek ve insanları yeni çeviriye bir şans vermeye teşvik etmek.

Şehir ve Şehir’in gerçekten de kendine has bir dili var. Eğer bilimkurgu ve fantastik edebiyatla hiç alakanız yoksa, anlatılanları gerçek dünyayla ilişkilendirip bildiğimiz kurallara oturtmaya çalışırsanız bir çevirmen olarak işin içinden çıkamazsınız. Anladığım kadarıyla Mehtap Hanım da bu durumdan mustarip olmuş. Ayrıca aynı dönemde bazı ailevi sebepler yüzünden kitapla istediği kadar ilgilenemediğini de belirtmiş kendisi. Çeviride yaptığım değişiklikleri kabul edip, benim ismimin de kitapta ikinci çevirmen olarak yer almasına izin verdiği için kendisine buradan teşekkürlerimi yolluyorum. Yordam Kitap’a da bana bu kitabı düzeltme şansı verdiği için ayrıca teşekkürler.

Epey bir uğraştım anlayacağınız. Ama ortaya güzel bir çalışma çıktığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hatta Şehir ve Şehir en çok gurur duyduğum çevirilerimden biri oldu benim için. Umarım siz de okurken benim kadar keyif alırsınız. Eski çeviriyi okuyanların da bu yeni baskıya bir şans daha vermesiyse en büyük temennim.

M. İhsan Tatari


Şehir ve Şehir hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilir, diğer çevirmen maceralarına buradan ulaşabilirsiniz.

Benzer içerikler için bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.

M. İhsan Tatari

Yirmi yılı aşkın bir zamandır fantastik edebiyat, bilimkurgu, çizgi roman ve bilgisayar oyunlarıyla haşır neşir oluyor.

Fantastik edebiyat alanında dört basılı kitabı bulunan yazar, Kayıp Rıhtım'ın yanı sıra Oyungezer dergisinde de serbest yazar olarak çalışmakta, çeşitli yayınevlerinde çevirmen ve editör olarak görev almaktadır.

7 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Vordue Vordue dedi ki:

    Keyifli bir yazıydı, zor bir macera olmuş ama kitabı çok sevmişsiniz belli :smile: Elinize sağlık @mit .

    Perdido Sokağı İstasyonu ile listeme alıp okumayı düşündüğüm bir yazardı Mieville. Hatta askere giderken çantama atmıştım da koğuş çok kafa olunca okumadan geri getirmiştim :smiley: O gün bu gündür kütüphanede bir yerlerde duruyor, sırası gelmedi :confused: Şehir ve Şehir i de listeme ekliyorum, yazı aynı zamanda bir tanıtım görevi görmüş oldu benim için.

  2. Avatar for GKS GKS dedi ki:

    Kitabı erteliyordum ama yazdıklarınızı okuyunca almaya karar verdim. Emeğinize sağlık, çok değerli bir iş yapmışsınız.

  3. Avatar for mit mit dedi ki:

    @Vordue Teşekkürler :slight_smile: Evet, zaten çok sevdiğim bir kitaptı Şehir ve Şehir. Şimdi daha çok seviyorum :smile: Kitabı yazarın niyetlendiği seviyeye çekmek ayrı bir keyif oldu benim için.

    Perdido’yu fi tarihinde işe gidip gelirken metroda okumuştum ben de. Kalın bir kitap olduğu için kalabalık ortamlarda okuması zor oluyor. Şu an onun çevirisini gözden geçiriyorum. Yakında o da yeni baskısıyla raflarda olur. Ne kadarı değişir faha belli değil tabii.

    @GKS Çok teşekkür ederim. Umarım siz de benim kadar seversiniz. Keyifli okumalar şimdiden :slight_smile:

  4. Avatar for GKS GKS dedi ki:

    En hoşuma giden kısmı çeviri aracılığıyla kitaba bilimkurgu kimliğini tekrar kazandırdığınızı söylemeniz oldu. Perdido da umarım en kısa sürede raflarda yerini alır ve siz de emeğinizin karşılığını alırsınız.

  5. Avatar for Elmakurdu23 Elmakurdu23 dedi ki:

    China Mieville yıllardır okumak isteyip bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir yazar.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

2 cevap daha var.

Johnny Depp Otoportre

Johnny Depp, ‘En Karanlık Zamanlarında’ Yaptığı Otoportresini Satışa Çıkardı: “Deliliğin Beşinci Yılı”

One Piece Animesinde Gear 5 Dönüşümü Unutulmaz Olacak

“One Piece” Animesinde Heyecan Dorukta: Luffy’nin “Gear 5” Dönüşümü Başlıyor