in , , ,

İstanbul’un Kurucu Tanrıları: Apollon ve Poseidon

İstanbul’un kurucu tanrıları Apollon ve Poseidon’un etkisiyle şekillenen Byzantion ve Khalkedon, bu büyülü şehrin temellerini attı.

İstanbul'un Kurucu Tanrıları: Apollon ve Poseidon
- Reklam -
- Reklam -

İstanbul’un iki kurucu tanrısı vardı ve bunlar Apollon ile Poseidon’du. Bu iki tanrı, tarihi yarımadanın bulunduğu yerde kurulan Byzantion’un ve Kadıköy yakasındaki Khalkedon’un kaderini birebir etkiledi.

İstanbul’da kent niteliğindeki ilk yerleşmeler milattan önce 7. yüzyılda, Helen ana karasındaki Megara şehrinden gelen Helenler (Yunanlar) tarafından kuruldu. Bunlardan ilki Kadıköy’de yer alan Khalkedon, ikincisi ise tarihî yarımadanın bulunduğu yeri kapsayan Byzantion’du. Tarihi vesikalar Byzantion’un Milattan Önce 659 yılında, Khalkedon’un ise ondan on yedi yıl önce kurulduğunu gösteriyor. Pek çok antik dönem kenti gibi Byzantion’un tarih sahnesine çıkış öyküsü de efsanelerle iç içe geçmiş durumda. Ancak bu efsanelerin satırları arasında gerçeğin izlerini bulmak mümkün.

Antik Dönem ve efsaneler söz konusu olduğunda işin içine mutlaka mitoloji ve tanrılar da girer. Bu durum pek tabii ki İstanbul için de geçerli. Byzantion ve Khalkedon, diğer antik Helen kentleri gibi tanrı ve tanrıça kültlerinin, tapınaklarının vazgeçilmez olduğu şehirlerdi. Üstelik kuruluşlarında da tanrılar Apollon ve Poseidon’un başat rolü vardı.

- Reklam -

İstanbul'un Kurucu Tanrıları: Apollon ile Poseidon

İstanbul’un Kurucu Tanrıları: Apollon’dan Gelen Kehanet

Helen panteonunun baş tanrısı Zeus’la Anadolulu ve titan soylu Leto’nun oğlu olan Apollon hem Byzantion hem de Khalkedon için son derece önemli bir tanrıydı. Her iki kentin de koruyucusu olan Apollon, Byzantion’un kurulmasını da sağlamıştı.

Nasıl mı? Bu sorunun cevabını verebilmek için İstanbul’dan biraz uzaklaşıp Helen ana karasına, Parnassos Dağı’nın eteklerindeki Delphi’ye gitmemiz gerekiyor. Delphi, antik dünyanın kalbiydi. Çünkü Helen coğrafyasının dört köşesinden insanlar, Delphi’de bulunan, tanrı Apollon’a adanmış kehanet merkezini ziyaret eder ve Apollon’dan geleceğe dair bilgiler alırlardı. Aynı zamanda Apollon rahibesi olan Delphi kâhinine sorular sorar ve kâhinin bizzat Apollon’dan aldığına inandıkları cevapların şifrelerini çözmeye çalışırlardı. Ne de olsa Apollon katından gelen yanıtlar öyle kolaylıkla anlaşılacak basitlikte değildi.

Işığın, müziğin, şiirin, güzel sanatların ve kehanetin tanrısı Apollon’a adanmış tek bilicilik merkezi Delphi’de değildi. Batı Anadolu kıyıları da boydan boya Apollon kehanet merkezleri ve tapınaklarıyla doluydu. Bunlar arasında ilk akla geleni ve Delphi’den sonra en önemlisi Didyma yani Didim’deki Apollon tapınağıdır deyip asıl konumuza dönelim.

Khalkedon Meclisi

Antik Helenler, MÖ. 750-550 yılları arasındaki 200 senelik dönemde tarım ve hayvancılık bakımından elverişli yeni topraklar bulmak ve buralarda yeni kentler kurmak amacıyla kolonizasyon hareketleri yürüttüler. Başka coğrafyalarda koloni şehirleri kurmak arzusundaki kentlerden biri de Helen ana karasının merkezinde yer alan Megara’ydı. Bâkir toprakların onlara sunacağı ürünlere ve avantajlara tüm Helen kentleri gibi Megara’nın da ihtiyacı vardır. Henüz ortada Byzantion diye bir yer yokken, Helenlerin Dor kavmine mensup olan Megaralılardan bir grup, Delphi’deki Apollon Kehanet Merkezi’ne gitti ve Pythia namındaki Delphi kâhinine yeni kentlerini nerede kurmaları gerektiğini sordu. Megaralıların sualine cevap bulmak için transa geçip tanrısıyla irtibat kuran Pythia, akabinde Apollon’un yanıtını danışanlarına iletti. Apollon, Pythia’ya “Şehirlerini Körler Ülkesinin karşısına kursunlar,” demişti. Bu, Apollon’un tüm yanıtları gibi şifreliydi. Peki, tanrının ‘Körler Ülkesi’ dediği yer neresiydi?

Megaralılar Apollon’un onlara gösterdiği toprakları bulmak için gemilerle denize açıldılar ve geçtikleri kıyılarda ‘Körler Ülkesi’ni aradılar. Ta ki Bosphoros’un yani İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne açıldığı yerde bulunan Sarayburnu açıklarına gelinceye kadar… MÖ. 7. yüzyılın Sarayburnu günümüzdeki gibi değildi. Ormanlar içinde ve yemyeşildi. Toprakları verimliydi ve kelimenin tam anlamıyla bâkirdi. Üstelik de Karadeniz’le Marmara Denizi’ni birbirine bağlayan su yolunun yani İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne açıldığı yerde ve her yöne hâkim bir konumdaydı. Megaralılar yeni vardıkları toprakları hayranlıkla keşfederken, karşı kıyıda, bugün Kadıköy’ün olduğu yerde bir kent olduğunu gördüler. Khalkedon’du burası.

Megaralı kolonistler bir ayak bastıkları topraklara, bir de karşı kıyıya baktılar ve dediler ki, “Böyle güzel, verimli bir yer dururken denizin karşı kıyısına yerleştikleri için Khalkedon’lular kör olmalı. Demek ki tanrı Apollon’un bahsettiği Körler Ülkesi Khalkedon’du.”

Apollon’un kehanetindeki şifreyi bu şekilde çözen Megara’lılar Byzantion adını verdikleri yeni kentlerini Sarayburnu açıklarında inşa etmeye başladılar. Orayı kehanetiyle Megaralılara gösteren Apollon ise Byzantion’un kurucu tanrısı oldu.

Herodot’un Aktardıkları

Tarihin Babası olarak anılan Herodot da ‘Körler Ülkesi’ konusuna eserinde yer vermiş ve konuyu Pers Kralı I. Dareios’un komutanı Megabazos’a bağlamıştı. Şöyle yazmıştı Herodot:

Bu Megabazos, Hellespontoslulara, unutulmaz bir hatıra olarak geçecek bir söz bırakmıştır. Byzantion’da bulunduğu sırada, Khalkedon’luların kentlerini Byzantion’lulardan on yedi sene önce kurmuş olduklarını öğrenmişti; bunun üzerine Khalkedon’luların o zamanlar kör olmaları gerektiğini söyledi; gözleri kör olmasaydı ellerinin altında bu kadar güzel bir yer dururken gidip o kadar güzel olmayan o yeri seçmezlerdi.”

Apollon’un İstanbul tarihindeki rolü Megaralılara ‘Körler Ülkesi’nin karşısını işaret ederek Byzantion’un kurucu tanrısı olmasından ibaret değildi. Hem Byzantion’da hem de Khalkedon’da büyük saygı gören bu antik tanrının her iki kentte de tapınakları vardı. Üstelik Megara’da ve bu kentin kurduğu diğer koloni yerleşimlerinde olduğu gibi Byzantion ve Khalkedon’un koruyucu ve baş tanrısı da Apollon’du. Özellikle Khalkedon’daki Apollon tapınağı antik dünyada çok mühimdi ki bu konuya yazının ilerleyen satırlarında detaylarıyla değineceğim. Şimdi Byzantion’un diğer kurucu tanrısı Poseidon’dan bahsetme zamanı.

Denizlerin Tek Hâkimi Poseidon

Poseidon Byzantium

İstanbul gibi denizlerle çevrili, antik dönemde balıkçılığın çok önemli olduğu bir kentte denizler tanrısı Poseidon’a büyük saygı gösterilmesi kadar doğal bir durum olamaz. Ancak Poseidon’un kurucu tanrı olmasının nedeni denizlere hâkimiyetiyle sınırlı değil. Poseidon, İstanbul mitlerinde başrolü oynayan bir tanrı ve Byzantion’un ilk kralı olarak bilinen, efsanevi bir kişilik olduğundan gerçekte yaşayıp yaşamadığı da tartışmalı olan Byzas’ın babası.

- Reklam -

Evet, yanlış okumadınız; mitolojiye göre, Byzantion’a adını veren Byzas, Poseidon’un öz oğluydu. Şimdi gelin bu hikâyeye göz atalım.

Öykünün başlangıç noktasında Helen panteonunun baş tanrısı, Poseidon’un ağabeyi Zeus var. Zeus, karısı Hera’nın rahibelerinden İo’dan hoşlanır ve onunla birlikte olmak ister. Kız ilk başta bunu kabul etmez ama Zeus bir gece uykusunda İo’ya yaklaşır. Bu arada Hera da durumdan şüphelenmeye başlamıştır. Zeus, Hera’dan korumak için İo’yu beyaz bir ineğe çevirse de Hera ineğin kendisine hediye edilmesini ister. Zeus bunu kabul etmek zorunda kalır. Hera da ineği yüz gözlü dev Argos’un gözetimine verir.

Haberci tanrı Hermes, Zeus’un emriyle Argos’u öldürür, ama İo’ya kurtuluş yoktur. Hera’nın ona musallat ettiği at sineğinden kurtulmak için denizden atlayarak İstanbul’a kaçar. Eyüp civarına gelerek kızı Keroessa’yı doğurur. Akabinde at sineğinden kurtulmak için kaçmaya devam eder. İstanbul Boğazı’ndan da geçtiği için boğaza ‘İnek Geçidi’ anlamına gelen Bosphorus adının verilmesine neden olur. Daha sonra Keroessa tanrı Poseidon’la birlikte olacak ve ikisinin birlikteliğinden Byzantion’un efsanevi kurucu kralı Byzas doğacaktır. Byzas’ın babası ve varlık sebebi olmasıyla Poseidon da Byzantion’un ikinci kurucu tanrısıdır.

İo Zeus

Poseidon sadece denizlerden sorumlu değildi. Pınarları fışkırtan, atları ve boğaları evcilleştiren Poseidon, yer hareketleriyle daha net bir ifadeyle depremlerle de ilişkiliydi. Genellikle elinde tuttuğu üç uçlu yabasıyla tasvir edilirdi. Bununla birlikte balık ve at da onun simgeleriydi. Tarih boyunca belli aralıklarla büyük depremler geçiren İstanbul’un pagan dönemlerinde Poseidon’un üç uçlu yabası, zelzelelerden korunmak için tılsım olarak da kullanılırdı. Pek tabii ki hem Byzantion’da hem de Khalkedon’da Poseidon’a adanmış tapınaklar vardı. Hatta Byzantion kurulduğunda ilk olarak Poseidon tapınağı inşa edilmişti. Byzantion’un bu ilk mabedinin Sarayburnu’nun denize inen yamaçlarından birinde bulunduğu tahmin ediliyor.

Apollon Bilicilik Merkezi

Daha önce de belirttiğim gibi Apollon, Byzantion ve Khalkedon’un en önemli tanrısıydı. Antik dönemde günümüzde Topkapı Sarayı’nın bulunduğu yerde Byzantion akropolü vardı. Akropolde Apollon, Artemis ve Aphrodite kutsal alanları bulunuyordu. Helenistik ve Roma dönemlerinde kent meclisinin aldığı kararların kazındığı kitabeler akropoldeki Apollon kutsal alanına dikilirdi. Bu, kararlara Apollon’un da onay verdiği anlamına geliyor ve kutsallık kazandırıyordu. Ayrıca Byzantion sikkelerinde de Apollon tasvirleri yoğunlukla kullanılırdı.

Aynı Byzantion gibi Megaralılarca kurulan Khalkedon ise bir Apollon Kehanet Merkezi’ne sahip olması hasebiyle antik dünyada önemli bir yer edinmişti. Neticede Apollon Kehanet Merkezi’nin bulunduğu yerler kutsaldı ve dokunulmazlığı vardı. Bu bilicilik merkezinin Khalkedon’a ekonomik anlamda da pek çok avantaj kazandırdığına şüphe yok. Antik dünyanın dört bir köşesinden kehanet merkezine gelip Apollon kâhinine danışanların tapınağa yaptıkları cömert bağışları düşünün…

Delphi’den Gelen Kutsal Emanet: Yılanlı Sütun

İstanbul ve Apollon bahsini kapatmadan önce günümüzde Sultanahmet Meydanı’nda, eski hipodromda bulunan Yılanlı Sütuna, diğer bir adıyla Burma Sütuna da değinmek gerekir. Çünkü İstanbulluların geçmişini pek de bilmeden önünden geçtiği bu eser de doğrudan Apollon’la ilişkili. Yılanlı Sütun, MÖ. 479’da otuz bir Helen kent devletinin Perslere karşı kazandığı zaferin anısına yaptırılıp Delphi’deki Apollon Kehanet Merkezi’ne hediye edilmişti. O zamanlar şimdikinden çok daha görkemliydi.

Sütunların üstünde üç tane devasa büyüklükte yılan başı olan anıtın en üstüne ise altın bir kazan konduğu biliniyor. Daha sonra maddi nedenlerle altın kazan eritildi, ama yılanlar yerinde kaldı.

Yılanlı Sütun

Yüz yıllar boyunca Delphi’de duran anıtı, Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin, MS. 324 yılında İstanbul’a getirtti. Bu anıtın kenti yılanlardan, böceklerden ve tekmil haşerattan koruduğu düşünülürdü. Bu inancın Osmanlı döneminde de varlığını sürdürmesi ilginçtir. Yılan başları, 1700’lere kadar anıtın üstündeydi. Şu an biri İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, diğeri British Museum’da, üçüncüsü ise kayıp. Burma ya da Yılanlı Sütun, kutsal emanetleriyle de ünlü bir kent olan İstanbul’a Delphi’den, Apollon’un en büyük kehanet merkezinden gelen bir pagan kutsal emaneti olarak kentin merkezinde ayakta durmayı sürdürüyor.

Helen Değil, Anadolu Tanrısı

Apollon, Antik Helen sanatında son derece yakışıklı, genç bir erkek olarak tasvir edilir. Bu yönüyle Antik Helen’in kusursuz güzellik anlayışının simgesidir. Ancak Apollon aslında Helen değil, Anadolu tanrısıydı. Batı Anadolu’nun Helen öncesi halkı Luviler tarafından Appaliunas adıyla tapınım görmüş ve daha sonra Helen tanrılar topluluğuna girmişti. Appaliunas adına Hitit Kralı II. Muwatalli’yle Wiluşa Kralı Alaksandu arasında MÖ. 1280 yılında yapılan anlaşma metninde de rastladı. Troya ile aynı kent olduğu düşünülen Wiluşa’yı Hititlere bağlı vasal bir krallık haline getiren anlaşmaya şahit gösterilen ilahlar arasında Wiluşa tanrısı Appaliunas da vardı.

Byzantion

Anadolu’da doğan ve ardından Helen dünyasını kutsayan Apollon’un İstanbul’daki tapınaklarının kalıntıları bulunamamıştır. Aslına bakılacak olursa İstanbul’daki hiçbir antik dönem tapınağı günümüze ulaşamadı. Varlıklarını antik dönem yazarlarının eserlerinden biliyoruz. Tarihin her döneminde yerleşim gören bu kadim kentte eskinin izlerini bulup çıkarmak çok zor. Pek çok antik dönem yapısı yüzyıllar evvel sonsuza dek yok oldu. Kim bilir belki de bir kısmı her tarafı binalarla dolu olan İstanbul’un artık erişilmesi mümkün olmayan derinliklerinde. Ancak antik dönemlerin ve İstanbul’un kurucu tanrılarının anıları hâlâ kentin üstünde gezinmeyi sürdürüyor.

Sizler de geçmişin izlerini araştıran bu yazıya katkılarınızı Kayıp Rıhtım Forum‘da bizlerle paylaşabilir, benzer içerikler için bizi Google News‘ten takip edebilirsiniz.


Kaynakça:

– Herodot, Herodot Tarihi, İş Bankası Kültür Yayınları, 2002
– Oğuz Tekin, Eskiçağ’da İstanbul, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 2005
– Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, 2008
– Erhan Altunay, İstanbul’un Pagan Çağı, Destek Yayınları, 2019
– Edith Hamilton, Mitologya, Varlık Yayınları, 1992
– Güngör Karauğuz, Hitit Devletinin Siyasi Anlaşma Metinleri, Çizgi Kitabevi, 2002

Özlem Ertan

Ankara’da doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları memleketi İzmir’de geçti. 2005 senesinde Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünden bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Diyarbakır Kavuşan Höyük, İzmir Ulucak Höyük ve Van Ayanis Urartu Kalesi kazılarında çalıştı. Anadolulu tanrıça Hekate’yi tüm yönleriyle anlattığı kitabı "Hekate: Bize Ne Mesaj Veriyor?" 2023’ün haziran ayında; Hitit döneminde geçen fantastik roman serisi "Bir Hitit Masalı"nın ilk kitabı "Kanatlı Güneş" ise 2024’ün ocak ayında; Destek Yayınları’ndan çıktı. "Âşık Kadınlar Denizhanesi", "Benim Güzel Ölülerim" ve "Dolunay Ayini" adlarında yayımlanmış üç fantastik romanı daha bulunan yazar, pek çok antolojide öyküleriyle yer aldı. YouTube’da arkeoloji ve mitolojiyle ilgili videolar hazırlamayı, Instagram sayfasında antik medeniyetlerle ilgili içerikler üretmeyi, farklı etkinliklerde arkeoloji ve mitoloji anlatmayı sürdürüyor. Aynı zamanda kitap editörü, kültür – sanat gazetecisi ve müzik yazarı. Çeşitli basın organlarında klasik müzik, opera, arkeoloji, mitoloji ve edebiyatla ilgili yazılar yazıyor, söyleşiler yapıyor. Hititleri tutkuyla seviyor.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for ilkaysf ilkaysf dedi ki:

    Yazıyı büyük bir keyif ile okudum, ellerinize sağlık.

  2. Avatar for erce erce dedi ki:

    Elinize sağlık. Her nekadar eski keyifle İstanbul gezileri yapamasam da benim icn faydasi olan bir yazi oldu…

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Black Panther 2 Yıldızına Cinsel Saldırı Suçlaması

Black Panther 2 Filminde Namor’u Canlandıran Marvel Yıldızı Tenoch Huerta Cinsel Saldırıyla Suçlanıyor

Leprechaun Serisi Yeni Film

İrlanda Korku Folklorundan İlham Alan 90’ların Ünlü Serisi “Leprechaun” Geri Dönüyor