Doctor Who dizisinde akıllara kazınan Ağlayan Melekler (The Weeping Angels), serinin çizgi romanlarında çok daha ölümcül ve acımasız olarak tasvir ediliyor.
Doctor Who çıkış yaptığı ilk tarihten bu yana sayısız uzaylı medeniyetini izleyicilerle buluşturdu. 13. Doktor’a da veda etmeye hazırlanan dizi evrenin karanlıkta kalmış birçok varlığını ortaya koydu. Ancak bu ırklar arasından hiçbiri The Weeping Angels kadar dikkat çekmeyi başaramadı. Kurbanlarını zamanda geriye gönderen ve kalan zamanını çalan bu uzaylı ırk birden fazla bölümde Zaman Lordu’nun başını ağrıtmayı başardı.
İlk defa 2007 yılında Steven Moffat tarafından yazılan Blink isimli bölümde Doktor ile karşılaşan yaratıkla,r kurbanlarının potansiyel zaman enerjilerinden besleniyor. Dizide anlatıldığı üzere “quantum-kilit” pozisyonunda bulunan bu uzaylı ırk gözlemlendiği sürece ağlayan bir melek heykeli olarak biçimleniyor. Ancak gözlemlenmedikleri zaman diliminde ise oldukça sessiz ve hızlı bir şekilde hareket edebiliyorlar. Serinin hayranları bu popüler ancak acımasız heykellerin ne kadar tehlikeli olabileceğini Amy ve Rory Pond’ın hikâyesinde görmüştü.
Roby Morrison’ın yazdığı ve Daniel Indro’nun çizdiği Doctor Who çizgi romanı ise Ağlayan Melekler ırkının zamanda geçmişe gönderdiği insanlar için ne kadar ölümcül bir kader çizdiğini panellere aktarıyor. Doktor, yol arkadaşı Gabby’ye uzaylıların kurbanlarını nasıl seçtiğini anlatırken okurlar ise üç farklı kişiyi panellerde görüyor.
İlk kurban 1879 yılına, tren raylarının hemen üzerine geri gönderiliyor. Kazanın yaşanmasından sonra tren yoldan çıkarak bütün yolcuların ölümüne sebep oluyor. Bir diğer kişi ise antik Roma’ya bir gladyatör savaşının tam ortasına gönderiliyor ve büyük bir dehşetin ortasında kalıyor. Üçünü kurban da 1530’lu yılların Londra’sına gönderiliyor. Modern kıyafetleri yüzünden cehennemden şeytanın işlerini yapmak için gönderildiğine inanılan kişi ise daha sonrasında herkesin önünde ateşe veriliyor.
Ağlayan Melekler, Doctor Who Dizisinde Gösterildiğinden Daha Acımasız
Dizinin sıkı takipçileri çizgi romanlardan sonra bu uzaylı ırkının televizyon uyarlamasının daha nahif bir şekilde aktarıldığında hemfikir. Doctor Who dizisinde Amy ve Rory, Ağlayan Melekler tarafından geçmişe gönderildikten sonra kendilerine yeni bir yaşam kurmayı başarmışlardı. Ancak Morrison ve Indro’nun hikâyesi kurbanları daha acımasız sonlara itiyor. Ağlayan Melekler’in kötü şöhreti düşünüldüğünde genel kanı çizgi romanlarda yansıtılan senaryonun daha sık yaşandığı yönünde.
Diğer taraftan dizi takipçileri, serinin devamlılığı ve bu tür şiddet içerikli sahnelerin ekranlarda fazla yer alamayacağından dolayı Ağlayan Melekler’in dehşetini azalttıklarını düşünüyor. Bütün bunlara rağmen Steven Moffat’ın kaleme aldığı bu uzaylı ırk, Doctor Who evreninin en sevilen kötüleri arasında yer almayı başarıyor.
Siz The Weeping Angels hakkında ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynak: Screen Rant
Blink ile Angels Take Manhattan bölümlerindeki hallerinden de kötüyseler çizgi romanını okumak farz oldu.
Hatırladığım kadarıyla Blink bölümünden sonra uzun süre göz kırpmamıştım. Özellikle gece tuvalete gittiysem asla aynaya bakamıyordum, gözümü kırpmadan yatağa gidiyordum. 10 yıldan fazla olmuştur ama hala aklımda beni nasıl etkiledikleri. Tabii en sevdiğim ikili olan Amy ve 11. Doctor’u ayırdıkları için kinim devam ediyor.
Moffat’ın diziye uyarladığı the weeping angels hakkında daha çok merak uyandırdı bende bu yazı. Modern seriye 5. Sezondan başlayıp 4. ya da 5. bölümde hem River Song hem de Ağlayan Melekler ile tanışmış ve çok etkilenmiştim.