J.R.R Tolkien’in “Çocukluğumun en gözde kitapları” dediği “Princess Irene and Curdie” serisinin ilk kitabı Prenses ve Goblinler bizi fantastik evrene davet ediyor. ODTÜ Yayıncılık tarafından 2011 yılında Türkçeye kazandırılan George Macdonald imzalı eseri sizler için inceledik.
İki kitaplık serinin birinci kitabında yer alan bu masalsı roman 19. yy’da yazarın ellerinden çıkıyor. Fantastik edebiyatın devlerinin yolunu aydınlatan yazar, eserleriyle fantastik evrenin adeta bir protipini sunuyor. “Goblin” kelimesinin literatüre girmesine vesile olduğu söylenen kitaptaki düşmancıl arketipler 21. yy da yazılan eserlerde hala geçerliliğini koruyor. Bunların dışında yazar, yazma amacını ise şöyle özetliyor:
“Çocuklar için yazmıyorum, yaşlarının beş, elli ya da yetmiş beş olması fark etmez ama çocuk gibi olanlar için yazıyorum.”
Yazarın Dünyası: George MacDonald Kimdir?
George Macdonald (10 Aralık 1824 – 18 Eylül 1905) İskoçyalı bir Hristiyan papazı. Aynı zamanda yazar ve şair. Çocuk ve fantazi edebiyatında eserler veren yazarın Türkçeye çevrilmiş eserleri: Prenses ve Goblinler, Prenses ve Curdie, Altın Anahtar, Ağırlıksız prenses, Kuzey Rüzgarının Ardında (ODTÜ) ve son olarak İthaki Yayınları’ndan 2019’da çıkan, “Unutulmuş Fantastik Eserler Serisi”ne dâhil edilen Fantastes.
W.H. Auden, J.R.R. Tolkien, C.S. Lewis, E. Nesbit ve Madeleine L’Engle gibi yazarlara ışık olmuş yazarın bizde bilinen eserlerinin yanında yayınlanmış birçok eseri bulunuyor.
Bunlar şu şekilde sıralanabilir: Men and Women (1858), David Elginbrod (1863), The Portent (1864), The Maiden’s Bequest (1865), Annals of a Quiet Neighbourhood, Volume 2 (1867) Sir Gibbie (1879) Warlock O’ Glenwarlock (1881), Robert Falconer Volume 3 (1868), The Vicar’s Daughter (1872),Wilfred Cumbermede (1872), The Fisherman’s Lady (1875), Marquis of Lossie (1878), Sir Gibbie (1879), Warlock O’ Glenwarlock (1881), What’s Mine’s Mine – Volume 1 (1886), What’s Mine’s Mine – Volume 3 (1886), The Day Boy and the Night Girl (1888), The Flight of the Shadow (1891), Lilith (1895), The Minister’s Restoration (1896), Salted With Fire (1897), Windlestraws (1925), The Diary of an Old Soul (1965), The Curate of Glaston (2002), The Carasoyn (2009), The Vicar’s Daughter Volume 2 (2010), The Vicar’s Daughter Volume 3 (2010).
Görüldüğü gibi yazarın Türkçeye çevrilmeyen çok sayıda eseri mevcut. Prenses ve Goblinler kitabının Türkçe çevirisi ise Dilek Cenkçiler tarafından yapılmış. Kendisi ODTÜ mezunu bir mühendis ve hali hazırda ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık, Yapı Kredi ve Türk Tarih Kurumu Yayınlarında çevirmenlik yapıyor. Genellikle tarih kitaplarını dilimize kazandırsa da roman çevirileri de mevcut.
Eserin tercümesi oldukça anlaşılır ve basit bir dille ele alınmış. Her yaştan okuyucuya hitap eden bir sadelikte yazılmış. Bu anlamda yazarın bütün çocuk kalanlara hitap etme fikri, hedefine ulaşmış oluyor. Serinin ikinci kitabı Prenses ve Curdie de aynı şekilde dilimize kazandırılmış durumda.
Prenses ve Goblinler Kitabının Konusu
Hikâye, Prenses Irene’ın köy evi ve civarında sınırlı kalan hayatını konu alıyor. Olay örgüsü evin içinde, çevresinde ve madenlerde geçiyor. Prensesin hayatındaki en muhteşem olay, büyükannesiyle çatı katında buluşmak. Bakıcısından kurtulup ona koşmak ve belki de hayatındaki anne eksikliğini telafi etmek. Kral babası, kızının korunması için geleneklere uygun şekilde köye yerleştirdiği kızının hayatı için endişelenmekte.
Diğer yandan goblinler kötü planlar peşinde. Bu iki cephenin arasındaki musibeti yöneten madencinin oğlu Curdie’ye büyük iş düşüyor. Madenlerde başka damarlarda çalışsalar da goblinleri iyi tanıyan Curdie, bu kötü mahluklarla baş edebilen bir kahramana dönüşüyor.
J.R.R. Tolkien ve George MacDonald’ın Ortak Yanları Hakkında
Yazarın bu hikâyesinde yarattığı kapalı dünyasında çevre betimlemesi basık ve net olarak önümüze seriliyor. Neredeyse bir küreye koyup bakabiliyorsun bu evrene. Elle tutup havasını soluyabileceğimiz bir mekân tasviri bu. Resmen gerçeklik! Oldukça dar bir çerçeve ile betimlenen çevre koşulları hikâyeyi daraltmıyor aksine zenginleştiriyor. Başarılı tasvirler ve kurulan yepyeni dünya hikâyeyi besliyor.
Hikâyeye konu olan prensesin etkisi oldukça zayıf ki zaten hikâyenin bir kahramanı var: Curdie. Karşı taraftaki düşmanlar ise goblinler. Evet, Tolkien’in evreninde de yer alan her uğursuz köşede karşımıza çıkan ve kötülükle beslenen nam-ı diğer goblinler. Prensesler, masallarda genellikle muhtaç durumda, iyilik bekleyen ve iyilik gösteren edilgen karakterlerdir. Yine etki alanı dar tutulan bir prenses ve yine türlü kahramanlıkların sahibi erkek kişi: Curdie.
Ataerkil yapıyı eleştirecek durumda değiliz çünkü roman 19. yüzyılda yazılmış. Ve belki de, yazarın aslen bir papaz olduğunu unutmadan okumalıyız kitabı.
Goblinlerin Hikâyeye Katılışı ve Diğer Karakterler
Goblinlerin masala entegresi düşman safında; kalemle çizilmiş ve kameraya alınmış gibi sadelik ve gerçeklikle tiksinti uyandırıyor. Bu açıdan çok başarılı bir karakter yaratımı var hikâyede. Ancak başka bir boyutta ve güzellikte beyaz kraliçe masala iyilik katmak için geliyor (Bknz: Galadriel) ama etki alanı gene sınırlı bir dişi kişisi var karşımızda. Biraz da ketum bir karakter bu. Derinlemesine neden arayışına girmek ve karakterleri olay örgüsüne bağlamaya çalışmak sonuçsuz kalıyor. Hikâyenin sınırları dağılıp gidiyor. Çünkü hikâyelerde sınırları yaratan bu nedensellikse sıkıca tutturulmuş olay örgüsü, hikâyenin akışını yatağında akan nehir misali koruyor ama nedenselliği maalesef koruyamıyor.
Örneğin; hikâyede beyaz kraliçenin kökeni, Curdie’nin geçmişi, kralın ve ülkesinin tarihi ve goblinlerin yanında değişerek çirkinleşen ev hayvanlarının önceki günahlarına değinilmiyor. Yani ağzımıza bir parmak bal çalınıp merakla ortada kalıyoruz ki hikâyeleri asıl besleyecek bu detaylar olacakken yan dalları kuruyan ağacın azalan cüssesi gibi hikâye de küçülüyor.
Hikâyenin karakterleri ser verip sır vermese de mekân tasvirlerindeki başarı hikâyeyi baş tacı yapıyor. Yumuşak ve yeşil tepeler yeryüzü hayatını tasvirde sıkça önümüze koyulurken (Bknz: Shire) yeraltı için madenler (Bknz: Moria) konu oluyor. Ve tıpkı J.R.R. Tolkien evreninde olduğu gibi uğursuz şeyler yine madenlerden çıkıyor.
Yine de evren yaratmadaki maharetiyle George Macdonald, fantastik edebiyat tutkunu okurların kaçış ihtiyacını başarıyla karşılıyor. Kırsaldaki kral evi ve merkezdeki saray mekânlarını ustaca romana yediren yazar, karakter geliştirmedeki çabasıyla okura kendi yarattığı dünyada gezinme şansı veriyor. Ne de olsa fantastik var oldukça bu dünyadan başka dünyalara yelken açmak her zaman olasılıklar dahilinde.
Peki siz daha önce George Macdonald okumuş muydunuz? Prenses ve Curdie serisine ve yazara dair yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
* J.R.R. Tolkien Efsanesine İlham Vermiş 10 Masal
Kaynaklar: Wiki, Fantastic Fiction
Serinin ikinci kitabı daha tempolu ve ilgi çekici. Öneririm. İlk kitap hediyesi için çok ince bir fikirmiş ayrıca.
Var baskısı, evet.
2. baskısı aynı yayınevinden çıktı çoktan.
Geçmişteki Vector’ u geçmişte bırakıp şimdiki Vector’un bakış açısı ile kitaba bir daha bakmak gerekiyor belki de
Merhaba, Kayıp Rıhtım, bu benim ilk mesajım olacak o yüzden biraz heyecanlandım. Yıllar oldu bir foruma bir şey yazmayalı…
Kitapla ilgili bir sorum olacak:
Bu kitabın başka bir çevirisi daha önce İş Çocuk Klasikleri’nden “Prenses ve Goblin” adıyla basılmıştı elimizde o var. Ben iki versiyonunu da okumadığım için kararsız kaldım. Bu mu yoksa İş Çocuk mu? Çevirileri değerlendirebilecek, iki kitabı kaba taslak da olsa karşılaştırabilecek biri varsa, yardımcı olursa çok memnun olurum.
“O çeviri mi yoksa bu mu diye yorma kendini, bende orijinal dilde olanı var ve satıyorum.” diyen varsa, o da kabulüm.
Şimdiden teşekkürler.
Çeviri kıyaslaması yapamam her iki kitaba birden sahip olmadığım için ancak İş Bankası baskısı da tam metin, çeviri sıkıntısı yok. Elinizdeki kitapdan okuyabilirsiniz. Tek eksik ikinci kitabın İş Bankası baskısı yok.
Hızlı cevabınız için çok teşekkür ederim.
Siz birinci kitabı İş Çocuk Kütüphanesi’nden ikinciyi ODTÜ’den okumuş olabilir misiniz?
İkinci kitapla arasında çeviri uyumsuzluğu olabilir İş Bankası yayınlarından çıkan kitabın diye kaygılıyım aslında. Çevirmen değişiyor sonuçta… Piyasada ODTÜ edisyonunun sadece ikinci kitabı var, birinci kitabın baskısı tükenmiş maalesef.
Küçükken okuduğum bir kitapta iblisler vardı mesela, ben onları daha sonraları hep deamon olarak tasavvur etmiştim; geçen gün kitabın orijinaline denk geldim, meğer orc’muş bizim iblisler. İşte bu tür farklar olursa birinci ve ikinci kitap arasında, tatsız olur sanırım.