Zankyou no Terror incelemesi sizlerle. Türkçe adıyla Yankıdaki Terör olan bu macera, tadı damağımızda kalan, anime dünyasının kıymetli parçalarından biri.
Anime dünyasına az çok aşina olanlar, genel algının farkındadır. Türe göre değişen klişe manzaralar, cümleler ve karakter tasarımları vardır. Fakat her türün öne çıkan ve bahsedilmeyi ya da incelemeyi hak eden birçok yapımı mevcut.
2014 yılında yayınlanan Zankyou no Terror de kendi türünde böyle bir önem teşkil ediyor.
Öncelikle yapımın arkasındaki isimleri araştırdığımızda, anime dünyasında adını duyurmuş bir ekiple karşılaşıyoruz. Yönetmen koltuğunda Cowboy Bebop, Samurai Champloo ve Ergo Proxy gibi önemli animelerin yapımlarında yer almış Shinichirō Watanabe’yi görüyoruz. Karakter tasarımında Kazuto Nakazawa ve müziklerde ise Yoko Kanno karşımıza çıkıyor. Stüdyosu ise anime severlerin sık sık ismini duyduğu MAPPA.
Peki böyle bir ekiple ortaya çıkan yapım sizce neden çok bilinmiyor? Nedeni, Shojo türü bayatlamış romantik komedilerin yersiz yaygınlaşması mı? Yoksa Shonen türünün çok abartılması mı?
Animelere olan bakış açısını göz önünde bulundurduğumuzda aslında bu sorunun cevabını vermiş oluyoruz.
Peki nedir bu Zankyou no Terror? Neden hakkında inceleme okumalısınız? Bunların yanıtını vermeye çalışacak, izlediyseniz animeyi tekrar size hatırlatacak; izlemediyseniz bu yazıyla farklı bir sekme açmanıza ve hemen başlamanıza yardımcı olacağım. Yazının bazı kısımlarında spoiler olabilecek kısımlar yer alsa da, izleme zevkini baltalamayacak türden bilgiler olduğunu söyleyebilirim.
Zankyou no Terror ve Geçmişin Acılarına Başkaldırma: 9 ve 12
İlk bölümde animeye hızlı bir giriş yapıyor ve iki ana karakterimiz 9 ve 12 ile tanışıyoruz. Nükleer yakıt tesisine sızan karakterlerimizin plütonyum çaldığını öğreniyoruz. Arkalarında bıraktıkları mesaj ise sprey boya ile yere yazılmış “VON” kelimesi oluyor.
9 ve 12 aynı amacın kurbanları olarak hayata beraber tutunurlar. Tokyo’da merhametli bir terör estirmeye başlarlar ve kısa sürede dehalarıyla polisin ve şehrin gündemine otururlar. İlk bölümde normal birer lise öğrencisi gibi gözükmeye çalışan 9 ve 12’nin çaldığı plütonyum ise sadece bir başlangıç oluyor.
İkili, bir bombanın yerini bir bilmece cevabının arkasına saklayarak,Tokyo’nun karanlığa gömüleceğini söyledikleri bir video yayınlıyorlar. Videoda kendilerini Sphinx olarak tanıtırlar. Başlarda dikkat çekmeye yönelik bir video sanılsa da, patlama gerçekleştiğinde işler ciddiye biniyor. Polisin kalıntılar arasında bulduğu bir diğer “von” mesajı, onların plütonyumu çalan kişiler olduğunu gösteriyor.
9 ve 12 böylece gerçak anlamda dikkatleri üzerilerine çekmeyi başarıyor ve geri kalan planlarına devam ediyorlar. Sevimli ve sıcak 12, soğuk ve amacına odaklanmış 9’un isimsiz bırakılıp, sadece sayıdan ibaret görenlerden intikam alma vakitleri artık geliyor.
Yunan Mitolojisinden Esintiler: Neden Sfenks?
9 ve 12 kendilerini Sphinx adıyla tanıtıyorlar: Sphinx 1 ve Sphinx 2 olarak.
Sphinx, Sfenks anlamına geliyor. Sfenks’in genelde bildiğimiz anlamıyla aklımıza, başı firavun, gövdesi aslan şeklinde olan Mısır sfenksleri gelir. Kahramanlarımızın bilmecelerinin yolunun geçtiği ise Yunan mitolojisinde yer alan sfenksin hikâyesine ve Oedipus’a dayanıyor. Yunan mitolojisinde yıkım ve kötü şansı temsil eden sfenks yolda gelip geçene bilmece sorması ve cevabı bilemeyenleri yemesiyle biliniyor.
Sordukları bilmeceler ve kullandıkları yöntemle 9 ve 12, bir dava yüzünden rütbesi düşen ve arşivde vakit geçirmekte olan dedektif Shibazaki Kenjirou’nun dikkatini çekmeyi başarırlar. Kahramanlarımız böylece kendilerine denk bir hedef bulmuş olurlar. Fakat ilginç nokta, Shibazaki’nin davası ile bu çocukların başına gelenler bir kişide kesişecektir. Çünkü olayları birbirine bağlamakta usta olan Shibazaki yavaş yavaş bombaların bulunması için bırakılan mesajları çözdükçe, zanlıların aslında sanki arkalarında bilerek iz bırakmaya çalıştıklarını düşünür. Polis onları yakalamakta güçlük çekerken, aslında onlar kendilerini çok sakınmadan, planlarına devam etmektedirler.
Lisa Karakterine Gerek Var mıydı?
Animenin başında zorbalık gören Lisa ile tanışıyoruz. Karakteri, konuşması ve içine kapanıklığı ile diğer anime kızlarını bize pek aratmayan Lisa, belki de izleyenler tarafından varlığı sorgulanan bir karakter. Yine de, 9 ve 12’nin hayatlarında küçük bir ışık oluyor. İzleyenlerin fark edeceği üzere, 12’nin başka birisi için bir şey yapma heyecanına tanık oluyoruz ve bu itici güç Lisa oluyor.
Okulda hiç arkadaşı olmayan ve annesinin sıkboğaz etmeleriyle hiçbir yerde kendine yuva bulmayan Lisa, kendini 9 ve 12’nin planları içinde bulur. Ne kadar adım atmaya korksa da işbirliği yapmayı kabul etmesiyle hayatlarına dâhil olur.
Bir gün evden kaçan Lisa’nın, sokaklarda başıboş dolaşması 12’nin gözünden kaçmaz. 9’a nazaran daha merhametli olan 12, yardım etmek ister. Çünkü Lisa’nın gözlerinde geçmişte kaçtıkları yerde bulunan çocukların bakışını görmektedir.
Lisa amaçsızca sokaklarda gezerken, polislerin durduğu bir vakit 12 motoruyla gelir ve Lisa tereddütsüz biner. Lisa ve 12’nin konuşması, sahnenin verdiği his ve şarkı ile, sözlerinde bahsi geçen uyumu biz de izlerken hissedebiliyoruz:
“Kalbimdeki bu boşluk yaşamın bir kanıtı.
Hayat devam ediyor ve herkes şarkısını söylüyor.“
Tanıdık Bir Yüz: 5
9’un anılarında genellikle 12 ile yanan bir binadan kaçtığını ve arkalarında kalan beyaz saçlı başka bir çocuğu görüyoruz. Bu çocuğa verilen numara ise 5.
Olaylara Amerika’nın el atmasıyla, işlere FBI dahil oluyor. Amerika hükumeti tarafından büyütülmüş olan 5 Japonya’ya geri dönerek 9 ve 12’nin planlarını bozmak amacıyla bir oyun oynar. Yapması gereken onları birer terörist sıfatıyla yakalamak olsa da, aslında geçmişten gelen ve kahramanlarımıza musallat olan bir hayalet gibi gözükür. Çünkü 5 görevi gereği onları yakalamak zorunda olsa da, 9’a ulaşmayı istemektedir.
5, 9, 12 ve Geçmiş Ağrısı
Bulundukları yerden bir deney için koparılan çocukların hikâyesi… Olayların çıkış noktası aslında bu. 9 ve 12’nin içlerinde yanan intikam ateşinin sebebi ise Athena Programı.
Belli testlere tâbi tutulmuş ve denek olarak kullanılan çocuklar, Athena Programı adı altında belli bir deneyin parçalarıydı. Hiçbir şefkatin yer almadığı bu program, Savant Sendromu’na sahip bu çocukları kontrol etmek ve üstün yetenekli insanlar yetiştirmek amacıyla kullanılıyordu. Merhametten yoksun ve kan donduran bu program, 9 ve 12’nin tutuldukları yerde yangın çıkartıp kaçmalarıyla son buldu. Fakat sadece bir numara verip denek olarak gördükleri çocukların, intikam almak adına döneceklerini tahmin etmiyorlardı.
9 ve 12’nin patlayıcı yerleştirdikleri mekânlar Athena Programı’na zamanında destek sağlamış isimlerin çalıştığı yerlerden oluşuyordu. Aslında Sfenksimizin istediği, Shibazaki gibi biriydi.
Planlar dâhice ve gedikler olsa da bütüne zarar vermeyen bir hikâye akışı var. Peki başka bir yolu yok muydu kendilerini anlatmanın? İnsanların ölümüne göz yummadıklarını görüyoruz fakat etkilenen, ölümden dönen ve yaralanan birçok kişi gördük. 9 ve 12’ye merhamet duysak da, büyük şeyler için kurban olması gerekenler olmalı mıydı? Bu soruların cevabını siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
9 ve 12 sadece zamanlarının az olduğunu bildikleri için olayı hızlandırmak ve veda etmeden önce yaşananların bilinmesini istiyorlardı. Nitekim öyle de oldu, fakat bedeli ağır ödendi. Şarkıları bile soğuk ülkelerden gelen çocukların, söyleyecek şarkısı kalmadı.
Soğuk Ülkelerden Bir Umut: “VON”
Von, İzlandacada “umut” anlamına geliyor. Animede bu şarkıya ve bu kelimeye oldukça önem veriİiyor. Belki de bu kelimeyi seçme nedenleri, yaptıklarının intikamının alınacağına dair bir umut olmasıydı.
“Kış ve yaz birlikte akar gider,
Ve bir yerde büyüyen bir şeyler varsa, orada umut vardır.”
Yaşadığımızı Hatırla
Kimine göre dramatik kimine göre ”hak edilen” bir son olsa da, zaten yaşam sürelerinin azlığını en baştan tahmin ettiğimiz 9 ve 12’nin vedası kolay olmadı. Son sahnede Shibazaki’ye hedeflerine ulaştıklarından ve Oedipuslarının o olduğundan bahsetseler de, yaptıklarının bedellerini ödemek zorundaydılar. Fakat bunun için vakitleri yoktu. Vedaları da, kısa ömürlerinde uğruna çabaladıkları istekle oldu:
“Bizi hatırla. Yaşadığımızı hatırla.”
Zankyou no Terror animesini sizler nasıl buldunuz? Anime hakkındaki düşüncelerinizi ve yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Direktörü Watanabe işin ustalarındandır. Underrated kalmış serilerden biri, hatta kendisine gereksiz bir nefret var. Müzikleriyle(Yoko Kanno) yaşattığı duygularla tam bir başyapıt bana göre. MAL’de de puanı nispeten düşük sayılır.
İnceleme için teşekkürler.