Virginia Woolf hakkında söylenebilecek çok söz var. 20. yüzyılın en önemli edebi figürlerinden olan Woolf, feminist edebiyatın çarpıcı eşiklerinden birisinde yer alıyor.
İngiliz yazar Virginia Woolf çoğunlukla Mrs. Dalloway, Deniz Feneri, Dalgalar ve Kendine Ait Bir Oda kitaplarıyla tanınıyor.
Ardında bıraktığı romanlar, denemeler, biyografiler, günlükler ve mektuplarla tam kapsamlı bir edebi külliyatta imzası bulunan Woolf; çoğu eserindeki feminist bakış açısıyla çağının ötesinde bir kavrayışa sahipti.
Virginia Woolf hayatı ve eserleri ile okurlarına ilham vermeyi sürdürüyor. Bu yazıda bu ikonik kalemin yaşamının perde arkasına kısa bir bakış atıyor.
Virginia Woolf Hakkında Bilgiler
1. Virginia Woolf Kitaplarını Yazarken Mevcut Düzene Karşı Çıktı
Virgina Woolf 1882’de Londra’da doğdu. Yaptıklarında, yazdıklarında ana akımda kalmayı; mevcut düzene uymayı reddederek modern edebiyatın, feminizmin öncülerinden biri oldu. Mrs. Dalloway ve Deniz Feneri gibi romanlarında doğrudan anlatım yapısını bozmakla yetinmeyip üzerlerindeki toplumsal beklentilerin kısıtlamalarından kaçmak için mücadele eden kadın karakterler yarattı.
2. “Dalgalar” Romanı, Virginia Woolf’un Alışılmadık Kaleminin En Öne Çıkan Örneklerinden Biriydi
Woolf teknik açıdan bir roman olarak anılan Dalgalar kitabını bir tür “oyun-şiir” olarak adlandırmıştı.
Altı farklı karakterin bakış açısıyla anlatılan Dalgalar’da perspektif değişimleri bölüm aralarında yapılmaz. Bunun yerine her bir karakter hızlı bir şekilde art arda neler yaşandığının kendi versiyonunu versiyonunu (ve ne olup bittiğine dair verdikleri tepkiyi) anlatır. Bu da oldukça belirsiz bir hikâyenin parça parça bir portresini ortaya çıkarır. Karakterlerin anlatımı, deniz ve gökyüzüne dair lirik tanımlarla kesintilere uğrar, bazen bir oyun gibi görünürken bazen de bir şiir gibi şekillenir.
3. Virginia’nın Annesi Julia Stephen, Ressamlar için Modellik Yapmıştı

Virginia’nın annesi Julia Stephen, Ön Raffaeloculuk akımına mensup birçok ressama model olmasıyla tanınan ünlü bir güzeldi. İngiliz ressam ve tasarımcı Edward Burne-Jones’un yanı sıra ünlü ressam ve heykeltıraş George Frederic Watts’ın eserlerinde kendisinden izler yer almaktaydı. Stephen aynı zamanda ünlü bir fotoğrafçı olan teyzesi Julia Margaret Cameron için de sık sık modellik yapmıştı.
Anne ve babasının sanatsal ve edebi bağlantıları sayesinde, Virginia ve kardeşlerinin çevresi genellikle o toplumun en seçkin isimlerinden bazılarıyla çevriliydi. Böyle bir ortamda yetişmiş olmak Woolf’un yaratıcılığını beslerken onun kitaplara ve edebiyata olan erken ilgisine de kaynaklık etmişti.
4. Virginia Woolf, “Orlando” Kitabında Sevgilisi ve Dostu Yazar Vita Sackville-West’ten Esinlenmişti
Woolf, Julian adını kullanan Vita Sackville-West ile tanıştığında günlüğüne onun hakkında “doğuştan yetenekli, güzel, aristokrat Sackville-West” yazmıştı. İkili bir süre romantik bir ilişki yaşadıktan sonra ilişkileri ömür boyu dostluğa evirildi. Vita bazen dönemin erkek kıyafetlerini bazen de kadın kıyafetlerini giyip kılık değiştiriyordu. Woolf edebi macerasında bu durumdan ilham aldığını günlüğüne şu satırlarla aktarıyor:
“1500 yılında başlayan ve günümüze kadar devam eden, Orlando adında bir biyografi. Vita; sadece cinsiyetten cinsiyete yapılan bir değişiklikle..”
Kitapta, ana karakter Orlando hikâyeye bir erkek olarak başlayıp anlatıyı bir kadın olarak tamamlıyor.
5. Virginia Woolf’un Kız Kardeşi Vanessa Bell, Modernist Bir Ressamdı

Virginia Woolf genç bir kız olarak yaratıcı arayışlara giren ablası Vanessa ile çok yakındı. Büyürken ikisi de evde eğitim gördü, ancak Vanessa’ya müfredatının bir parçası olarak çizim dersleri verildi. Vanessa 1901’de Kraliyet Akademisi’nde resim eğitimi almaya başladı. Hyde Park yakınlarındaki ebeveynlerinin evini sattıktan sonra taşındıkları Bloomsbury’deki yeni konutlarında Virginia ve kız kardeşi, daha sonra Bloomsbury Grubu olarak anılacak olan yazarlar, sanatçılar ve entelektüellerden oluşan bir çevreyle tanışıp sosyalleşmeye başladılar.
Sanat eleştirmeni Roger Fry ve sanatçı Duncan Grant de dahil olmak üzere grubun bazı üyelerinin etkisi altında Bell, Post-İzlenimcilerin yenilikçi tarzından ve parlak renklerinden ilham aldı.
6. “Kendine Ait Bir Oda”da William Shakespeare’in Kurmaca Kız Kardeşinin Hayatından Esinlendi
Virginia Woolf 1928 yılında yayımlanan Kendine Ait Bir Oda adlı makalesinde, üniversite edebiyat topluluklarına verdiği iki dersten ilham alarak Judith Shakespeare adında bir karakter oluşturdu. Makalede bu karakter, William Shakespeare’in kardeşi gibi “keşfetmeye, hayal etmeye ve dünyayı görmeye hevesli” olarak betimlendi. Ancak William eğitimini tamamlayıp potansiyelini gerçekleştirirken Judith evde kalmak zorunda kaldı ve sonunda pratik sebeplerle evlendi.
İlginç bir şekilde, William Shakespeare’in gerçek hayatta yetişkinliğe kadar yaşamış bir kız kardeşi bulunuyor. Ancak bu kişinin adı Judith değil Joan.
7. “Kim Korkar Virginia Woolf’tan” Kitabının Yazarı Edward Albee, İlhamını Bir Bar Tuvaletindeki Grafitiden Aldı
1950’lerin sonunda yazar Edward Albee, bir bar tuvaletinde aynaya kazınmış “Kim Korkar Virginia Woolf’tan?” sorusunu gördü. Şimdilerin popüler oyununu kaleme aldığı o dönemde, bu ifadeyi hatırladı ve Disney’in 1933 yapımı Üç Küçük Domuzcuk (The Three Little Pigs) filminden “Who’s Afraid of the Big Bad Wolf?” (Kim Korkar Hain Kurttan?) şarkısıyla uyumlu bir kelime oyunu olduğunu düşündü.
1966’da The Paris Review’a verdiği bir röportajda Albee, bunun “tipik bir üniversite, entelektüel şakası” olduğunu ve “sanrısız bir hayat yaşamaktan korkmak” hakkında olduğunu açıkladı. Başka bir deyişle, bu aslında Virginia Woolf’tan korkmakla ilgili değil, onun hayatında ve eserlerinde savunduğu otantik yaşamdan korkmakla ilgiliydi.
8. Eşi Leonard Woolf ile Hogarth Press Yayınevini Kurdu
Leonard Woolf, Virginia’nın erkek kardeşinin bir okul arkadaşıydı ve Virginia’yla 1904 yılında tanıştılar. 1912 yılının ağustos ayında evlendiler. Virginia, 19 yaşından beri kitap ciltlemeye büyük bir ilgi duyuyordu ve evlendikten sonra genç çift, bir yayınevi kurma hayalleri kurmaya başladı. Resmi olarak planlara 1916 yılında başladılar. Malzemeleri toplayıp yemek masalarının üzerine bir matbaa kurmayı başardılar. Yayınevine çiftin önceki evleri olan Hogarth House’un ismini verdiler.
Virginia’nın birçok romanı, kendi şirketi olan bu yayınevinden yayımlandı. Yayınevi daha sonra ünlü şair T.S. Eliot gibi diğer isimlerin eserlerini de yayımlamaya başladı.
9. Ömür Boyu Süren Psikolojik Rahatsızlığının Ardından Hayatını İntiharla Sonlandırdı
Virginia Woolf 1941 yılında, henüz 59 yaşındayken ceplerini taşlarla doldurdu ve kendini nehre bıraktı. Geçmişte cinsel istismar, ebeveynlerinin erken ölümleri, sinir krizleri, manik depresyon, halüsinasyonlar ve intihar girişimi gibi birçok zorlu deneyim yaşamıştı.
Woolf intihar notunda eşi Leonard’a şunları yazdı:
“Tekrar delireceğime eminim. O korkunç zamanlardan bir başkasını daha yaşayamayacağımızı hissediyorum.
“Benim her şeyim oldun. Bu korkunç hastalık gelene kadar iki insanın daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Daha fazla savaşamam.”
Virginia Woolf hakkında sizin belirtmek istediğiniz sıra dışı bilgiler bulunuyor mu? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazla edebiyat içeriği için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.
Kaynaklar: Mental Floss, My Modern Met
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!