in ,

Duyarlı – Sena Bayraktar | “Her Şeyi Daha Derinden İşleyen Beyin ve Duyarlılığın Beş Armağanı”

Sena Bayraktar, Jenn Granneman ve Andre Sólo imzalı “Duyarlı” kitabının çeviri macerasını Kayıp Rıhtım okurları için anlatıyor.

Duyarlı - Sena Bayraktar | Çevirmenin Çemberi
- Reklam -
- Reklam -

Jenn Granneman ve Andre Sólo imzalı Duyarlı kısa bir süre önce Timaş Yayınları etiketiyle Türkçeye kazandırıldı. Kitabın çevirmeni Sena Bayraktar, çeviri sürecinin nasıl başladığını ve devam ettiğini detaylarıyla Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.

* * *

“Hikâyemiz bir oğlan ve bir kız çocuğuyla başlıyor. Hiç tanışmamışlar ama geçmişleri aynı.”

- Reklam -

Jenn Granneman ve Andre Sólo’nun 6 ay önce Amerika’da yayımlanan kitabı Duyarlı ile çeviri sürecinin öncesine denk gelen bir gönül bağım vardı. Konuya kişisel hayatımda da ilgi duyduğum ve kurmaca dışı eserleri okumayı çok sevdiğim için, duyarlılıkla ilgili yayımlanan tüm Türkçe kitapları okumuştum. Yine de psikoloji alanında çalışanlarla veya genel olarak çevremdeki insanlarla konuştuğumda, duyarlılığın hâlâ içe dönüklükle, asosyal olmakla karıştırıldığını veya kaygı bozukluğu gibi durumların uzantısı olarak görüldüğünü gözlemledim. Evet, duyarlılar daha kaygılı olabilir ancak kaygı başlı başına bir duyarlılık belirtisi değil (yani pek çok “aşırı duyarlı” kişinin kaygı düzeyleri gayet normal seyredebilir).

İşte bu konuda halen bir açık gördüğüm dönemde, Jenn ve Andre’nin kitabına denk geldim ve Timaş Yayınları’na bu kitabı çevirme önerisiyle gittim. Onların da öngörülü olması hoş bir tesadüf oluşturdu ve haklarını zaten almış oldukları kitabı çevirme işini böylece ben üstlendim. İyi ki öyle oldu, çünkü kitabı çevirirken hem büyük keyif aldım hem de bu konuyla ilgileneceğine emin olduğum pek çok okur için kapsamlı bir kaynak sunmuş olduk.

Temel Hatlarıyla “Duyarlı”

Kitabın en göze çarpan yönü, yazarların bölüm başlarında ilginç anekdotlara ve tarihî olaylara yer vermesi. Böylece esas anlatmak istedikleri konuya sürükleyici bir geçiş yapmış oluyorlar. Bu bir araştırma-inceleme kitabı olsa da içi yalnızca psikoloji deneylerinden veya tıbbi araştırmalardan örneklerle dolu değil; aynı zamanda pek çok kişisel tanıklık ve duyarlı olup olmadığınızı tespit etmeniz için mini testler, öz değerlendirme tabloları yer alıyor. Yalnız araştırma kısımlarını okurken şaşırmayın; genelde dipnotla verilen ve belki de bazı okurların hemen görmek isteyeceği kaynaklar bu kitapta en sonda, bölüm bölüm ayrılmış Notlar kısmında yer alıyor. Bu da yazarların en ufak detaylar için bile bolca araştırma yaptıkları, olayı kişisel değil bilimsel perspektiften aktardıkları anlamına geliyor.

Duyarlı - Jenn Granneman ve Andre Sólo

Kitapta ayrıca duyarlı oluşunuzun getirdiği bazı olumsuzluklarla nasıl baş edebileceğiniz hakkında tavsiyeler var. Buradaki en can alıcı nokta, bence kitabın alt başlığında bahsedilen bir hakikat, yani biz “gürültülü, hızlı ve sürekli üstümüzde gelen” bir dünyada yaşıyoruz. Haliyle duyarlı kişiler de ses, duygu, ışık, sıcaklık gibi içinde bulundukları ortamdan fazlasıyla etkileniyorlar.

Düşünsenize, en basit bir mutfak alışverişi için gittiğiniz markette sıra sıra ürün dolu raflar, gündüz bile pasparlak ışıklar var. İşe gitmek için bindiğiniz metro veya otobüs, yoldan geçerken gördüğünüz reklamlar, her yer uyaran dolu. Zaten duyarlıların beyinleri, olumlu-olumsuz her tür girdiyi derinden işlediği için, uyaranlardan daha çok etkileniyorlar. Pek çok farklı alt grubun -örneğin, engellilerin- olduğu kadar duyarlıların da düşünülmediği iş yerlerinde veya okullarda herkesin aynı kapalı ortamda, aynı sıcaklıkta ve dış seslere tepki vermeden çalışmasının beklenmesi de cabası. Tüm bu sebeplerden, yazarlara göre duyarlı insanlar duyarlı olmayanlara kıyasla daha hassas ve zayıf görülüyorlar ama doğru koşullar sağlandığında, mutluluğa ve başarıya en çabuk ulaşanlar onlar oluyor.

Bu da bizi duyarlılığın beş armağanı konusuna getiriyor. Bu armağanlar duyarlı insanlarda doğuştan bulunan özellikler, yani onların yetenekleri: Empati, yaratıcılık, duyusal zekâ, işlem derinliği ve duygu derinliği. Toplumlarımız duyarlılığı kusur olmaktan ziyade armağan olarak gördüğünde, duyarlı insanların ihtiyaçlarını makul bulduğunda, tüm dünyanın duyarlıların yeteneklerinden faydalandığını görebiliriz. Örneğin, herkesin içinde “gözetlendiğinde” iyi bir performans sergileyemeyen duyarlı ofis çalışanı, tek başına bir odada veya başkalarının rahatsız etmeyeceği bir köşede çalışırsa işleri herkesten hızlı ve iyi halledebilir. Duyarlı bir hemşire kimsenin fark etmediği bir detayı fark ederek hastaların hayatını kurtarabilir:

“Bu durum, cerrah onayı olmadan bir prosedür uygulamak anlamına gelse de Anne buna olumlu yanıt verdi. Bu durumdan nefret ediyordu. Ancak yapılan testle Anne’in sezgileri doğrulandı –hastanın kalbinde büyük bir kan pıhtısı vardı. Kalbin durmasına yalnızca birkaç dakika kalmıştı. Hasta aceleyle ameliyata alındı, kalbindeki pıhtı çıkarıldı. Anne sayesinde iyileşti. Anne’e eğer bunu yapmasaydı hastanın öleceğini söylediler. “Aşırı duyarlı oluşumu, birinin yararına kullandığım için onur duydum,” dedi Anne. “Artık keskin gözlem becerilerimin ve içsel gücümün, duruma farklı açılardan bakmama yaradığını biliyorum.”

Duyarlı’nın Çeviri Süreci

Çeviri sürecinden bahsedecek olursam, bu yazıya sığmayacak kadar çok görüşüm olabilir ve işin çok farklı yönlerinden bahsederek sizleri sıkmak istemem- zira çocukluğumdan beri dil meselelerini düşünüyorum, bu sebeple de mektepli olmayı tercih ettim zaten. Ancak bu yazıda çeviri kuramlarından veya teknik meselelerden söz açıp işi ders çerçevesine sokmaya gerek yok; bu yüzden süreç hakkındaki düşüncelerimi yalnızca yazılı çeviri bağlamında ve esasen okur olarak çeviri eserleri nasıl gördüğüm üzerinden ele almak isterim.

Orijinal metin zaten son derece akıcı -ve elbette en önemlisi konu tam benlik- olduğundan çok keyifli bir çeviri süreci yaşadım. Kitabı yeni almış ve okuyormuş gibi bir yandan da çevirdim.

- Reklam -

Temel güdüm her zaman bir okur perspektifinden çevirmekti zira çeviri olsun Türkçe olsun, kimi kitapları okurken çok sinirlendiğim veya beni yoran anlar oluyor. Bazen kitabın orijinal dilini (genelde İngilizce) bilmesem anlamayacağım yerlerle karşılaşıyorum. Bunun temel sebebi İngilizce ve Türkçe’nin söz dizimlerinin birbirinden çok farklı olması ve ne yazık ki çeviri eyleminin, genelde sözcükleri karşılığıyla bulup değiştirmek olarak algılanması.

Bu sebeple, çok üzücü olsa da, alanında uzman kişilerin çevirdiği kitaplarda bile (örneğin, bir psikoloğun psikoloji kitabını, felsefecinin felsefe kitabını çevirdiği durumlarda) anlaşılması zor, hatta bazen orijinal dilden tahmin yürütmeden anlaşılmayan ifadelerle karşılaşıyoruz. Onların bu eserleri çevirmesi bence çok kıymetli, bu sebeple yorumlarım sığ bir hata avcılığından ziyade çeviren kişinin çeviriye bakışıyla ilgili. Zaten bu konu o kadar karmaşık ki saatlerce podcast yapsak, seminerler düzenlesek herkes yine bildiğini okur- ne de olsa çeviri sosyal bir bilim dalı! O yüzden meramımı daha iyi anlatmak için sizi Ülker İnce, Feyza Hepçilingirler ve Necmiye Alpay’ın yazılarına yönlendirebilirim.

Kitap boyunca okurun dikkatini dağıtmayacak kadar ama konuya hâkim bir şekilde okumaya devam edebilmeleri için bazı dipnotlara yer verdim. Bunun sebebi kimi zaman dil ile ilgiliydi, kimi zaman da Amerikan kültürüne özgü bazı kavramların (örneğin, doo-wop müzik türü) orijinal dilde haliyle açıklama verilmeden yazılmasıydı.

Jenn Granneman ve Andre Sólo
Jenn Granneman ve Andre Sólo

Terimsel açıdan ise şunu söyleyebilirim. Bu kitap temelde bir psikoloji metni, dolayısıyla alandan pek çok kavrama yer verilmiş. Duyarlılık zaten bu araştırmaların çoğunun yürütüldüğü “Batı” dünyasında da yeni bir kavram sayılır, dolayısıyla bu kavramların Türkçesi her zaman yerleşik olmayabiliyor. Buna bir örnek olarak “vantage sensitivity”yi verebilirim. Bu konuyu araştırdığınızda karşınıza çıkan Türkçe kaynakların sayısı çok az (hatta karşınıza akademik bir yazı çıkarsa şanslısınız demektir!), dolayısıyla bu gibi durumlarda en uygun olduğunu düşündüğünüz şekilde bir karşılık bulmanız doğru bir yaklaşım olur.

Alanında uzman kişiler bu terimi sözcüğü sözcüğüne çevirisiyle, gayet makul bir şekilde “avantajlı hassaslık/duyarlılık” olarak vermişler ki ben de öyle kullandım. Ancak meraklısına, henüz terim yerleşik olmadığı için dipnotta İngilizcesini de verdim. Bu, konuyu araştırmak isteyen okurlara borcumuzdur diye düşünüyorum. (Bu arada kitabın adı olan Duyarlı bile henüz yerleşik bir terim değil; zira İngilizcesi her daim “sensitive” olsa da Türkçesi yerine göre “duyarlı”, yerine göre “hassas” oluyor. Diller ne kadar ilginç, değil mi?)

Az önce bahsettiğim yöntemi yaptığım çevirilerde ve redaksiyonlarda da uygularım. Örneğin, meşhur sanat eserleri dışında Türkçemizde hiç bahsi bile geçmemiş pek çok eser vardır ve erek metinde (çevirinizde) bunları kaynak dilde bırakmanız uygun düşmeyebilir- hedef kitlenizin illa o kaynak dili bilmesi gerekmiyordur mesela.  Bu durumda da uygun bir Türkçe karşılık bulup yalnızca onu yazabilir ya da benim tercih ettiğim gibi, orijinaliyle beraber verebilirsiniz. Yine mesele, çeviriye bakış açınızla ve çeviriyi yaptığınız mecra-hedef kitle gibi değişkenlerle ilgili.

Son Söz

Duyarlı’nın yazılma amacı bu konuda farkındalığı arttırmak ve insanların duyarlı olmaktan utanmamasını, hatta bu özelliğin olumsuz yanlarını kontrol edilebilir hale getirip olumlu yanlarına odaklanmasını sağlamak. Yazarların kendilerinin duyarlı olması, anlatının samimiliğini pekiştiriyor. Dilerim her duyarlı birey bu kitabı okur, dünya üzerindeki milyonlarca insanın kendisi gibi olduğunu görür ve duyarlılığın teşhis edilen, ardından düzeltilmesi gereken psikolojik bir bozukluk değil normal bir kişilik özelliği olduğunu öğrenir.

Kitabın yayımlanmasında emeği geçen herkese ufak bir teşekkür olarak, bu eserde imzası olan herkesin adını belirtmeden geçmeyeceğim.

Editörler: Gizem Olcay ve Seval Akbıyık
Son okuma: Dilruba Aydın
Kapak tasarım: Esra Burak
İç tasarım: Nur Kayaalp

Not: İlgililer, yazarların Sensitive Refuge (Duyarlıların Sığınağı) sitesine şu bağlantıdan erişebilir.

Sena Bayraktar


Kitap hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilir, diğer çevirmen maceralarına buradan ulaşabilirsiniz.

Benzer içerikler için bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Naruto 20. Yıl Özel Bölümleri Ertelendi

“Naruto”nun 20. Yıl Özel Bölümleri Süresiz Olarak Ertelendi

Stephen King - Favori Kitapları

Stephen King’in En Sevdiği 10 Roman: İşte Korkunun Ustasının Favorileri