Mimarlar arasında her zaman hangi filmlerde mesleklerinin önemli bir yer tuttuğu konusu konuşulur. Mimarlığın filmlerdeki bu önemi, gerçek hayattaki durumuna benzesin veya benzemesin, listemizdeki bu filmleri izleyen mimar ya da adaylarının meslekleriyle gurur duyacaklarına eminiz.
1. Metropolis (1927)
Fritz Lang’ın yönettiği ve bir distopya olan Metropolis, bilimkurgu sinemasının temelini oluşturur. Aynı zamanda da döneminin en pahalı sessiz sinema filmi olma özelliğine sahip. Filmde üç katmana sahip distopik bir şehir tasvirine yer verilir.
İlki herhangi bir sosyal haklarının olmadığı ve makinelerle birlikte yaşayan işçi sınıfının, ikincisi bu işçi sınıfını idare eden makinelerin, üçüncüsü ise ilk iki katman sayesinde konforlu bir şekilde yaşayan üst sınıfın yer aldığı bölgedir. Filmin zamanına göre olan farklı ve fütüristik yapısı ise bu sosyal katmanların betimlemelerinde kullanılır.
2. The Fountainhead (1949)
Ayn Rand’ın aynı adla yazdığı romandan etkilenerek yapılan film, kendisi de bir mimar olan ana karakterin etrafında dönüyor. Haliyle de yönetmen King Vidor, bizlere mimarlığın toplumdaki yerini göstermek için elinden geleni yapıyor. Ayn Rand’ın baş karakteri için, modern mimarlığın en önemli isimlerinden biri olan Frank Lloyd Wright’tan etkilenmesinden dolayı filmde birçok modern mimarlık ögeleri de kullanılmakta.
3. Mon Oncle (1958)
The Fountainhead ile yüceltilen modernizm, Jacques Tati tarafından yönetilen Fransız-İtalyan ortak yapımı bu komedi filminde ise eleştiri yağmuruna tutuluyor. Özellikle çekici eski yapılar ve yeni oluşumlar arasındaki farklılıkların insan yaşamına etkisi, eğlendirici bir şekilde anlatılıyor. Acaba 2. Dünya Savaşı’ndan sonra geleneksel mimarinin yıkılması ve yerine soğuk modern binaların yapılması, toplum, aile ve bireyleri ne derecede etkiliyor? İşte sorunun cevabı bu filmde gizli.
4. Playtime (1967)
Yine Jacques Tati’nin yönettiği bu film de yönetmenin önceki işleriyle benzer yapıya sahip. Ancak bu sefer geleneksel mimarinin yanı sıra modern binaların, yapay kentleşmenin ve mekanik düzendeki iş dünyasının yıkımı anlatılıyor. Özellikle tüketim kavramına olan düşkünlük, modern hayatın stresi, yüzeysel ilişkiler ve kullanışsız uzay çağı teknolojisi gibi kavramlar ele alınıyor. Tati’nin hayat verdiği baş karakter Monsier Hulot, paltosu, şemsiyesi, şapkası ve piposu ile sinema tarihinin en bilindik karakteri olmakla birlikte, yaşamdaki bu modern değişimlere sakarlığıyla sert bir şekilde tepkisini koyuyor.
5. Blade Runner (1982)
Ridlet Scott’ın yönettiği film, o zamanki dönemin geleceğinde ve bir distopya haline gelmiş 2019 yılının Los Angeles’ında geçer. Tabi ihtişamlı Los Angeles, artık yıkık bir sanayi şehridir. Eski yapılar ve nesneler yeni teknoloji ile yer değiştirmemiş, yeni olan her şey eskinin üzerine inşa edilerek katmanlı bir durum ortaya çıkmıştır. Bu tasarım kararı, şehri gerçekçi yapan en önemli unsurdur. Replikalari üreten şirketin sahibi Tyrell, gücü sempolize eder şekilde büyük bir piramidin üstündeki Gotik Evinde yaşar. Ana karakterimiz ise betonla kaplı gayet mütevazı bir apartmanda hayatını sürdürür.
6. The Belly of an Architect (1987)
Peter Greenaway tarafından yazılıp yönetilen filmde olaylar Amerikalı bir mimarın İtalya’ya varmasıyla başlar. Katı simetrik ögelerle bezeli bu yapımda konu, oldukça ilginç bir nesneden alınmış: Hastanın ve mimarın hamile eşinin karnı! Filmdeki bu yuvarlak formlar, mimarın tasarladığı ancak gerçeğe dönüştüremediği hayali küresel yapıları temsil etmekte.
7. Inception (2010)
Christopher Nolan tarafından yazılıp yönetilen Inception’da mimarlık, sadece merkezi bir tema değildir. Çünkü bu filmde mimarlık, diğer insanların hayallerine ve tasarlama becerilerine göre değişip gelişebilir. Ana karakterimiz Dom Cobb yetenekli bir hırsızdır ve bu seferki görevi, insan zihninin derinlerinden en kıymetli sırları çalmaktır. Cobb, genç mimar Ariadne’ye, “Her zaman yeni mekanlar hayal et,” dediğinde aslında bize tasarlanmış dünyaya merakla bakmamız için bir sebep sunar. Paris’in kendi üstüne katlanır hale geldiği o muhteşem sahneyi ise, izleyen herkesin hatırlayacağından eminiz.
8. Blade Runner 2049 (2017)
Filmin kıyamet sonrası atmosferi ve distopik hikayesi, beton ağırlıklı olan brütalizm mimarlığından esinlenerek oluşturulmuştur ki brütalizm, 20. yüzyılın en çarpıcı mimari akımından biridir.
Bonus Olarak Mimarinin Etkisini Hissettirdiği Şu Filmler de İlginizi Çekebilir:
Rear Window – Alfred Hitchcock (1954)
Le Mepris – Jean-Luc Godard (1963)
A Space Odyssey – Stanley Kubrick (1968)
Brazil – Terry Gilliam (1985)
Gattaca – Andrew Niccol (1997)
My Architect – Nathaniel Kahn (2004)
The Great Beauty – Paolo Sorrentino (2013)
Oblivion – Joseph Kosinski (2013)
Her – Spike Jonze (2013)
Grand Budapest Hotel – Wes Anderson (2014)
Tomorrowlans – Brad Bird (2015)
Skyscraper – Rawson Marshall Thurber (2018)
Black Panther – Ryan Coogler (2018)
Hiçbir zaman sonlanacağına ihtimal vermediğimiz film ve mimarlık ilişki hakkındaki yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşmayı unutmayın!
* Mimarlık Hakkında Bilmediğiniz 13 Tuhaf Gerçek
* Mimariye İlgi Duyan Herkesin Mutlaka Okuması Gereken 7 Kitap
Kaynak: Parametric
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!