Yeni The Running Man filmi hakkında uzun süren sessizlik bozuldu. Yapımcı Simon Kinberg, Stephen King uyarlamasının gelecek yıl çekim aşamasına geçebileceğini açıkladı.
1987 senesinde Paul Michael Glaser imzasıyla beyaz perdeye taşınan The Running Man (Ölüme Karşı Koşan) filmi başrolünde Arnold Schwarzenegger’e yer vermiş ve Schwarzenegger’ın kültleri arasına girmeyi başarmıştı. Yazar Stephen King’in eserinden ilham alan yapım, kitaba kıyasla oldukça serbest bir uyarlamaydı.
Stephen King’in ilk defa Richard Bachman takma adıyla 1982’de yayımladığı bilimkurgu romanı The Running Man, şimdi aslına daha sadık bir adaptasyon ile izleyicilerle buluşacak. Okura distopik bir gelecek tasavvuru sunan kitap Türkçede Azrail Koşuyor adıyla yayımlanmış ve dünyada şiddetin giderek arttığı bir dönemi konu almıştı. Hayatta kalma temalı bir yarışma programına katılan Ben Richards’ın, peşindeki avcılardan kurtulma hikâyesini anlatan eserin yeni uyarlaması 2021’den beri biliniyordu.
Shaun of the Dead, The World’s End, Scott Pilgrim ve Last Night in Soho ile tanınan BAFTA adayı yönetmen Edgar Wright projeye dahil olalı 4 yıl geçmesine rağmen yapımdan yeni bir detay paylaşılmamıştı.
Yeni The Running Man Filmi 2024’te Prodüksiyona Başlayabilir
Suçluların hükümet affı kazanmak için hayatları pahasına mücadele etmek zorunda kaldığı bir yarışma programı etrafında şekillenen The Running Man kitabının yeni uyarlaması Edgar Wright tarafından perdeye taşınacak. Yapımın senaryosu Scott Pilgrim ve Manic’in senaristi Michael Bacall imzasını taşıyacak. Remake’in yapımcıları arasında ise Simon Kinberg, Audrey Chon ve Nira Park yer alıyor.
SlashFilm geçen günlerde Simon Kinberg ile bilimkurgu dizisi Invasion’ın yeni sezonu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi. Kinberg röportaj sırasında Edgar Wright ile çalışma konusundaki heyecanını paylaştı ve yeni The Running Man filmi üzerinde aktif olarak çalıştıklarını, prodüksiyonun ise 2024’te başlayabileceğini kaydetti.
Kinberg yeni The Running Man filmi hakkında şunları aktardı:
“Edgar Wright tüm zamanların en sevdiğim yönetmenlerinden ve en sevdiğim insanlardan biri. Harika bir adam. Tam bir sinefil. The Running Man’in üzerinde aktif olarak çalışıyoruz. Michael Bacall senaryo üzerinde çalışmayı sürdürüyor. Umudumuz -her şey yolunda giderse- gelecek yıl Edgar’ın filmi yönetmesi.”
Distopik Hayatta Kalma Öyküleri Popülerliğini Koruyor
The Running Man’in başrolünde Schwarzenegger’ın yer aldığı versiyonundan beri benzer hikâyeler modern kurgu tarihi boyunca yaygın şekilde işleniyor. Hatta eserin yaratıcısı Stephen King’in de Azrail Koşuyor’dan önce 1979 tarihli The Long Walk (Uzun Yürüyüş) adlı bir başka macerası daha bulunuyor. Yine Bachman imzasıyla çıkan bu kitapta gençler ölümcül bir yarışmada hızları belli bir kilometrenin altına düştüğünde öldürülüyorlardı.
The Running Man’den bu yana geçen yıllarda, bu distopik format giderek daha fazla popülerlik kazandı. Özellikle Suzanne Collins’in 2008’de yayımlanmaya başlayan Açlık Oyunları serisi ve Japon yapımı Battle Royale şimdilerde türün önde gelen işleri arasında yer alıyor.
Yeni The Running Man filmi için henüz oyuncu kadrosu ve vizyon tarihi gibi detaylar açıklanmadı.
Sizler de yeni The Running Man filmi hakkındaki beklentilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazla sinema haberi için bizleri Google News’ten takip edebilirsiniz.
Kaynak: Screen Rant
Bu filmler o dönem biz bakir ruhlar için çok önemliydi, çok okur, çok etkilenir, çok beğenirdik. Hayal gücümüz çok çalışırdı. İnternet olmadığından herşeye ulaşamazdık. Bu filmde arnıld rüzgarının estiği dönemlerde hayali bir gerçeklik rüzgarı olarak girdi, özünde herkesin av ve avcının sistem mazlum ve mağduru olduğu bir sistem eleştirisiydi ve bizleri avucuna alırdı. şimdi bir filmi izliyorum ve ertesi gün neredeyse unutuyorum. Çokluk ve ulaşım kolaylığı değeri azalttı, güzel hayal kurmakta kalmadı! senaryolar zaman, uzay yolculuğu ve süper güçlerden ibaret. Rol modeller gerçek dışılaşıyor. Cinsiyetler arası keskin hatlar da grileşiyor. Rambolar, Arnıldlar, yerini k-pop, bts gibi grileşmiş tiplere bıraktı. O dönemler de aktörler gücü maskülenliği ve doğrulukla haktan ayrılmamayı öğretirdi. Kadın oyuncular dişilik analık ve sadakat kokardı. öf sıkmayayım görüşürüz.