in , ,

Doğu Yücel: Yıldız Tozu, Mitat ve Sinema

Doğu Yücel bir yazar, senarist ve editör. Ama dahası da var. “Mitat” sinema salonlarında gezinirken bu yıldız tozunun perde arkasını Yücel’in kendisinden dinleyelim.

Doğu Yücel Profil Söyleşi
- Reklam -
- Reklam -

Korku filmlerini sevmem; ama Glasxs’in türe olan düşkünlüğü sayesinde hem Türkiye’de hem de dünyada korku sinemasının örneklerini, hangisinin ne yönüyle iyi, ne yönüyle kötü olduğunu sürekli konuşuruz. Bu konuşmalarda Glasxs hep dönüp dolaşıp 2000’lerdeki iki Türk filminden heyecanla bahseder. Okul ve Küçük Kıyamet.

Karşımda Doğu Yücel’in inatla yaşlanmayan ve inatla her daim gülümseyen yüzüne bakarken bu adamın akılda yıllarca kalan, popüler kültürün bir parçası hâline gelebilen hikâyeleri nasıl anlattığını düşünüyorum. Yazdıkları roman da olsa, öykü de olsa, senaryo da olsa, parçalar metinden fırlıyor ve kolektif bilincimizde bir yer ediyor.

İki yıl önce pandemide Kayıp Rıhtım Görüntülü Arıyor için konuştuğumuzda, o sırada en son çıkan Kimdir Bu Mitat Karaman? romanında bazı kısımları gerçekten de o kolektif bilinçte yer etsin, popüler kültüre bir parça olsun diye yazdığını söylemişti. Şimdiyse, onu kendi kulvarında bir yazar da yapan asıl yıldız tozunun yazdığı her şeyi film gibi yazmasına bağlamadan edemiyorum.

- Reklam -

“Zaten benim ilk aşkım sinema,” diye başlıyor söze Doğu Yücel. “Hikâyeciliğe en başta ekranda, sinemada Spielberg filmleriyle, Star Wars ile, Twilight Zone ile başladım. İlk onlardan öğrendim. Tabii ki romanların ve hikâyelerin edebi tarafına da önem veriyorum. Özellikle dil ve üslup benim için çok önemli; ama benim için iyi hikâyenin kıstaslarından biri gözlerinin önünde film gibi görülebilmesi, anlatılabilmesi. Bir okur olarak da filmi yapılamayacak olan şeyleri okumayı sevmiyorum.”

Bu konuşmamızın üstünden tam bir yıl geçti. Kimdir Bu Mitat Karaman?, Süleyman Arda Eminçe’nin yönetmenliğinde ve Kadir Doğulu’nun canlandırmasıyla büyülü perdede yerini aldı. Söyleşi boyunca Doğu Yücel’le pek çok şeyden bahsediyoruz; ama ikimizi de şaşırtan şey Küçük Kıyamet’ten sonra 15 yıldır sinemada bir senaryosu olmaması.

kimdir bu mitat karaman

Doğu Yücel, Senaryo ve Cin Filmleri

“Ne kadar süre geçmiş, ben hiç ara vereceğimi düşünmemiştim,” diye şaşırıyor ekranın öte yanından. “O kadar güzeldi ki Okul ve Küçük Kıyamet dönemi. O arada bir de askerlik yaptım, o yüzden hakikaten üst üste oldu. Bir de arada Şaşkın var, o biraz daha az biliniyor gerçi. Ben her hâlde dedim bu yoldan ilerleyeceğim. Hiç beklediğim gibi olmadı. Sektör çok ilginç dinamiklere sahip. Senaristin adı yok. Senaristin fikirleri umursanmıyor. O dönem, 2011’de Varolmayanlar’ı yazdım, kim okusa yine film gibi diyor. Yapımcılar çağırıyor, kutlarız çok güzel kitap, hadi şimdi bize şu cin filmini yazar mısın?”

Cin filmleri konusunda hassas Doğu Yücel. Açıkçası onun elinden yeni bir korku filmi çıksa da izlesek diye düşünmeden edemiyorum, varsın cin filmi olsun.

“Yok, asla. Bir defa kendi hikâyelerimi anlatmak istiyorum. Birkaç kez başkası için iş yapmak üzere yola çıktım; ama hiçbir zaman bir neticeye varmadı onlar. Ne para kazanabildim, ne tatmin olabildim. Bir de cin filmlerine ayrı bir alerjim var. Korku sinemasını çok seviyorum. Bana vampir, zombi filmi yazın deseler tamam. Hepsini kafamda canlandırabiliyorum; ama cini kafamda canlandıramıyorum. Zaten iyi bir cin filmi de yok; bence bu bir tesadüf değil. Bir tane İran filmi var Under the Shadow, o çok güzel. O kadar.”

Cin filmlerine alerjisi olabilir; ama Türkiye’de korku-fantastik hikâyelere ilgi duyan herkesin bildiği bir ad Doğu Yücel. Bu türün bayrağını en güzel taşıyan kalemlerden Mehmet Berk Yaltırık’a bu profili yazarken mikrofon uzatıyorum. Acaba onun tanıdığı Doğu Yücel nasıl biri?

Mehmet Berk Yaltırık’ın Gözünden Doğu Yücel

Mehmet Berk Yaltırık’ın Gözünden Doğu Yücel

“Doğu Yücel ile ilk kez, 2000’lerin başında Türkiye’de açılmaya başlayan fantastik-korku içerikli öykülerin, yazıların olduğu siteleri, forumları takip etmeye başladığımda karşılaşmıştım. 2002’de ’Düşler ve Kâbuslar’ adlı sitesi ve bu sitenin forumunda. İlk olarak 2004 gibi Düşler, Kâbuslar ve Gelecek Masalları’nı okur okumaz da yine burada forum sitesi ve e-posta üzerinden kendisiyle yazışma imkânı bulmuştum. Hayalet Kitap’ı seneler sonra 2009’da okuyabilsem de Doğu Yücel’in tarzı, günlük yaşam içerisinde fantastik unsurları ustalıkla kullanması beni etkilemişti. Her iki kitabı da notlar alarak okuduğumu hatırlıyorum.

“Onunla ilk kez yüz yüze tanışmamın anısı ise başlı başına bir hikâyedir. 13 Ocak 2010 gecesi Efes Rock’n Dark yarışmasının Edirne ayağı düzenleniyordu. Trakya Üniversitesi Tarih bölümünde son sınıf öğrencisiyim o vakit, ilk dönemin finalleri var. Yarışmaya katılan bir müzik grubu, üyesi olduğum tiyatro topluluğu Yaşam Sahnesi’nden arkadaşlarım (Control+Z ), uzun süredir İstanbul’dalar, hazır Edirne’ye gelmişken kapıdan onları görür öyle eve dönerim diye düşünmüştüm ama ertesi gün sınav var diye vazgeçmiştim.

“Saat 22.00 gibi mola verdiğim esnada Facebook’ta gezinirken Doğu Yücel’in bir gönderisine denk geldim, ‘Edirne soğuğundan’ bahsediyordu. “Edirne’ye ne zaman geldi acaba?” diye düşünürken mesaj attım. Edirne’ye gelip gelmediğini sorunca Doğu Abi Rock’n Dark yarışmasının jürisinde olduğunu, yarışmanın yapıldığı mekânda bulunduğunu söyledi. Düşler, Kâbuslar ve Gelecek Masalları ile Hayalet Kitap’ı montumun cebine atıp son minibüslerden birine atlayıp çarşıya gittim, yarışmanın düzenlendiği Barfly’a. Buğrahan Çayır’ların Control+Z grubu ile orada bulunan ve ezkaza hava almaya çıkmış olan arkadaşım Doğa Konakoğlu ile karşılaşıp mekana onun aracılığıyla sızdıktan sonra içeriye girdim.

“Telefon yok, bir şey yok. Jüri masası arıyorum loş ışıkta onu da göremiyorum, sorsam gösteren olur mu tedirginliği falan derken denk geldim bir şekilde Doğu Yücel’e. Ayaküstü konuştuktan, fantastik mecraları andıktan sonra kitaplarını getirdiğimi, imzalatıp imzalatamayacağımı sordum çekinerek. Orada imzayı görüp yanıma gelen arkadaşlarımla, Doğu Abi ile bir hatıra fotoğrafı da çektirmiştik. 2011’in eylül ayında çıkacak Varolmayanlar romanının haberini de burada almıştım.

“Doğu Yücel günün sıradanlıklarındaki fantastik detayları fark edebilen iflah olmaz bir hayalperest. İlhamını kısmen sahne hayaletlerinden alır, hayalgücü bulaşıcıdır.”

Hayal Kırıklıkları ve Rastlaşmalar

Gerçekten de Yaltırık’ın dediği gibi, Doğu Yücel’in yazdıklarında sahne hayaletlerinin ilhamını görmemek mümkün değil. Onunla konuştukça anlıyorum ki neredeyse on yıldır yeni bir senaryoda adının geçmemesi yalnızca yapımcıların istediği filmlerle onun istediklerinin örtüşmemesi değil. Aslında hem Türkiye’de hem de dünyada sinema sektörüne yayılmış bazı pratiklerden usanması da etkili.

Mitat Poster

“Benim her kitabımdan sonra aynı şey oluyor. Sanırım OKUL filminin başarısından dolayı. İstiyorlar, film yapalım diyorlar, toplantılar yapılıyor, buluşuluyor, 9-6 çalıştığın işten izin alıyorsun, yetişebilmek için de taksilere biniyorsun, gidiyorsun; ama sonunda hep hüsran. Ben de artık çok sıkılmıştım böyle olmasından.”

Hakikaten Kayıp Rıhtım Görüntülü Arıyor sohbetimiz geliyor aklıma. O zamanlar Kimdir Bu Mitat Karaman’ın ekrana taşınma olasılığını konuşurken böyle bir bezginlikle birkaç denemenin olduğunu; ama bir noktaya varamadığını söylemişti. Şimdi Mitat sinemalara da girmişken, o bezginlikten filmin çıkış noktasına nasıl geldiklerini merak ediyorum.

“İstanbul Film Festivali partisinde Süleyman Arda Eminçe ile tanıştık. Kitabı aldı, ertesi gün beni aradı, ben bu filmi çekeceğim, dedi. Tamam Arda çekecek; ama para yok ortada. Yapımcı lazım. Ben senaryoyu yazdım, Arda askere gitti geldi, ortaklaşa senaryoyu tamamladık. Arda ve ben yapımcılarla konuştuk. Pek çok şirkete gittik, olmadı. Sonra Arda, Kadir Doğulu’ya götürdü kitabı. Kadir Doğulu kitabı okumuş, çok beğenmiş, başkarakteri de kendisi oynamak istemiş. Böylece kendi yapım şirketiyle bir yola çıkıldı.”

Mitat Fragmanı: Kadir Doğulu

Kitabın yazarının, filmin yönetmeninin, bir de başrol oyuncusunun aynı metne böyle büyük bir özveriyle odaklanması nadir görülen bir olay. Etkilenmemek elde değil. Film uzun bir maceradan sonra vizyona girdi. Kitabı okuduktan sonra izleyenler veya izledikten sonra kitabı okuyanlar fark edecektir ki gerçekten de kitaptaki bazı sahneler, diyaloglar neredeyse birebir ekrana aktarılmış. Şimdiden güzel yorumlar alan ama gizemli bir şekilde az salonda gösterilen filmi bir yana bırakıp kitaplara dönüyoruz.

Sahi, Kimdir Bu Mitat Karaman?

Kitapta yalnızca film gibi sahne sahne işleyen bir olay örgüsü değil, bir de ilmek ilmek örülmüş, bir arada görmeyi ummayacağınız ögeler var. Hele ki geçtiğimiz yıl çıkan ikinci kitap Beter Ol Mitat Karaman!’da bunlar iyice ayyuka çıkıyor. Cosplay yapan karakterler, WattPad ünlüsü yazarlar, Wellness guruları sadece birkaçı. Tüm bu ögeleri bir jonglör edasıyla avuçlarında evirip çevirmek için sistematik ve düzenli ilerlemek gerekiyor tabii.

“En başta bir tahta aldım. Ortasına MİTAT yazdım. Çevresine dost ve düşman güçlerini koydum. Hera, aile örgütü, Wattpadciler, narsistler… Sonra teker teker başladım her bölümde nedir bahsettiğim şey. Mesela ilk bölümde kararsızlık teması olacaktı. 6 ayda geçeceğini biliyordum; çünkü fonda bir de büyüyen ve gerçek mi değil mi bilmediğimiz bir bebek var. Dolayısıyla o doğumu görmek için bir 6 aya yaymam gerekiyordu. Böyle böyle, biraz kontrolüm dışında, hem de kontrolümle, kitabın matematiğini kurup ince ince dokumaya başladım.”

Konuştukça Doğu Yücel’in bu disiplinli pratiğine hayran kalmamak elde değil. Birkaç yıldır artık kitaplarına tamamen Google Docs üzerinden yazdığından bahsediyor. Senaryo pratiğini hiç kaybetmemiş, romanlar önce bir tretman olarak yazılıyor, sonra kanlanıp canlanıyor. Merak ediyorum, acaba bu aksamayan formül ülkenin -ve sonra da dünyanın- içinden geçtiği zor günlerden hiç mi etkilenmiyor. Sonuçta Kimdir Bu Mitat Karaman 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, Beter Ol Mitat Karaman! ise pandemi döneminde yazıldı. Doğu Yücel Güneş Hırsızları’nı da hatırlatıyor:

“Güneş Hırsızları da Gezi’den hemen sonraydı. Bir Gezi Parkı’na gidiyorduk, sonra eve dönüyordum, öyküleri yazıyordum.”

- Reklam -

Mitat’ın ilk kitabı yazıldığı dönemdeki Darbe Girişimi’ni barındırıyor; ama ikinci kitapta pandemi geçmiyor.

“İlk kitaptan sonra bazı arkadaşlarım demişti darbe girişimini keşke koymasaydın diye. Niye? Çünkü çok taze. Ben hiç düşünmemiştim koymasam mı, diye. Sadece şunu düşünmüştüm, yayınevi değiştiriyordum; acaba yayınevinde bir hassasiyet olur mu koyma diye; ama hiç olmadı. İkinci kitapta ise pandeminin kendisi kitapta yoktu; ama sanırım Mitat’ın kendini virüse benzetmesi, rüyasında veba doktoru görmesi gibi şeyler pandemiden geldi.”

Doğu Yücel Profil Söyleşi

Pandemi Süreci ve Yazmanın Zorlukları

Pandeminin kendisi kitapta yer etmemiş olabilir; ama yazma sürecine etki ettiği kesin.

“Pandemi sırasında önce şöyle düşündüm: En büyük hayalim gerçekleşti; çünkü evdeydim. Günde en az 1 saatim yolda geçmeyecekti, kalabalıkta çalışmaya çalışmayacaktım. İstediğim zaman durup kitap okuyabilecektim; ama tabii sonra öyle olmadığı ortaya çıktı. Meğer pandemide konsantre olmak daha zormuş. Hatta yazarlarla WhatsApp gruplarımız var, oralarda konuşuyorduk, yazabilen var mı? diye. Bir noktadan sonra artık bu tıkanıklığı çözmem lazım diye düşündüm, çözüldü. Arada Headbang dergisine son bir veda sayısı yaptık. Tretmanı yazdım her kitaptan önce olduğu gibi. Beklemediğim kadar zorlandım tretmanı yazarken.”

“Şöyle bekliyordum, bu ikinci kitap 150-200 sayfa novella gibi bir şey olur diyordum. Bu dönem herkes kısa yazıyor. Belli ki pandemide benim gibi odaklanamayanlar var. Hem de herhalde kısa yazmanın artık daha makul olduğu görüşü kendini göstermeye başladı. Gerçekten çok kırptım. Kırptım, kırptım ama yine de 440 sayfa mı ne oldu kitap. Okuduğu kitapları böyle üst üste dizen okurlar var, bakıyorum sosyal medyada öyle fotoğraflara, arada Mitat kocaman duruyor.”

Aslında Yücel’i şaşırtan bu durum benim hoşuma gidiyor. Edebiyatımızda roman formu ve onun uzunluğu yıllardır süregelen bir tartışma konusu. Bazı okurlarda niceliği öne çıkaran, yabancıların kapıyı açık tutmak için yere bile koyabileceğinizi söylemek için vurguladıkları ‘doorstopper’ denilen kitaplara yakınlık da vardır. İki Mitat kitabını üst üste koyunca yaşam alanınızda hatırı sayılır bir yer kaplaması yadsınacak bir şey değil.

Mitat’a Devam Macerası ve Üçüncü Kitap Fikri

Dahası ilk kitabın büyüklüğünden sonra ikinci bir kitaba kalkışmak da büyük iş. Ne zaman ortaya çıktı ikinci kitabı yazma fikri?

“İlk kitabın finaline doğru bir his kapladı içimi. Bu karakteri özleyeceğimi düşündüm. Her kitabın sonunda bir vedalaşma hissi oluyor ama bu defa veda etmek istemedim. Sonra, finalde bir kanca atınca – çünkü o yoktu kitabın ilk plan aşamasında – kurgu oraya gitti.

“Tek bir kitap, ucu açık bir macera olarak bırakabilirdim aslında; ama çok kişi sordu devamı olup olmayacağını. Hatta film çekilirken oyuncular da sormaya başlayınca bunun devamını, ben ikinci kitabı yazmalıyım dedim. Kasım 2017’de Mitat çıktı. Nisan 2018’de ben belgeyi açmışım yeni kitap için. Yine de emin değildim. Yazarken bile diyordum ki, güzel olmazsa iptal ederim. Baktım ilk bölümler güzel gidiyor; hemen yayınevi ve editörlere söyledim.”

Belki şimdi de üçüncü bir kitap için öyle bir his vardır diye düşünmeden edemiyorum. Eğer Beter Ol Mitat Karaman!’ı okumadıysanız belki de önümüzdeki birkaç paragrafı geçmelisiniz.

“İkinci kitaptaki bir ânı çok seviyorum. Mitat Doğu Yücel’le karşılaştığında bir yerde Doğu ona sanki kendi yazdığı bir karaktermiş gibi bakıyor. Mitat da sinirlenip kafa sesinde, ulan belki de sen benim yazdığım bir karaktersin, diyor. Şimdi mesela, üçüncü kitabı direkt Mitat Karaman yazabilir gibi bir fikir dönüyor kafamda.”

Beter Ol Mitat Karaman! - Doğu Yücel

İkinci kitabın en ilginç yönlerinden biri de Mitat’ın yalnız yazar Doğu Yücel’le değil, tanıdığımız başka çağdaş yazarlarla da karşılaşması. İnce düşünülmüş ve çok güzel işlenmiş, post modern bir meta-anlatı örneği oluşturuyor.

“Aslında yazar karakterler üçüncü kitapta yer alır diye düşünmüştüm; ama bir yerde elinden çıkıyor tabii, karakterler kendi kendine hareket etmeye başlıyor. Bu kitapta da öyle oldu. Hakan [Bıçakcı] ve Nermin [Yıldırım] kendi bölümlerini önden okudular. Çok da ilginç. Hakan’ı koydum kitaba, o sırada Nermin’le konuşurken anlattım hatta şakayla karışık gönül koydu bana, beni nasıl koymazsın diye. Sonra çok ilginç bir şey oldu. Mitat’ın geçmişi unutmak istediği bir bölüm var ve 2017 yılındayız. Böyle unutmak üzerine bir kitap olsa o sırada çıkan, ondan bahsetsem derken Nermin’in Unutma Dersleri romanı geldi aklıma. Hemen dedim demek Nermin turnedeymiş. Cuk oturdu.”

Doğu Yücel ve Yazar Arkadaşları

Doğu Yücel’in romanına konuk ettiği yazarlar yalnızca çağdaş Türk edebiyatının önemli sesleri değil, Yücel’in de dostları. Bu profili yazarken iletişime geçince Nermin Yıldırım romanda geçmesinden onur duyduğunu söyledi ve ekledi:

“Yıllardır birbirimizin edebiyattaki ve hayattaki yoluculuğuna tanıklık ediyoruz. Son anda satmak zorunda kalmasaydım düğününde bile şahit olacaktım, o kadar yakından şahidim yani hayatına. Geniş hayal gücü, olmadık zamanda olmadık şeyleri söyleyiverişi, bunu yapışındaki iyi niyet ve neredeyse çocuksu saflık beni her zaman hem gülümsetmiş hem de içimi ısıtmıştır.”

Saate bir bakıyorum, ona söz verdiğim bir saatlik süreyi çoktan geçmişiz. Doğu Yücel’in hayal dünyasına girince, aklından geçenleri dinlemeye başlayınca insan zamanı unutuveriyor. Âdettendir, bundan sonra neler var diye soruyorum:

“Şu an birkaç proje var. Yine bir Varolmayanlar dizi projesi ihtimali doğdu. Bir dizi projesi daha var, onun üstünde çalışıyorum. Yeni bir roman projem var; ama henüz çok başındayım. Biraz araştırma yapmam gerekiyor. Beter Ol Mitat Karaman! benim pandemi zamanı okumak istediğim türde bir romandı. Şimdi galiba daha Orhan Pamuk-vari, Benim Adım Kırmızı gibi, daha tarihi ögeler içeren bir şeyler okumak istiyorum galiba. O yüzden bu yeni roman projesi hoşuma gidiyor. Öyle bir şey okumak istiyorum; ama okuyamayacağım için bari yazayım diyorum.”

Doğu Yücel

O aslında yeni roman projesinin ne hakkında olduğunu da söylüyor; ama benden gelecek bir okurun baskısı yerine binlerce okurdan baskı görmesin diye söyleşiye koymuyorum. Sonraki projelerini anlatırken gözüm arkasındaki kitap dolu raflara dalıyor.

Darth Vader’ın büstü var bir rafta. Devasa bir Hacivat-Karagöz cildi çarpıyor gözüme. Sağ yandaysa Hayalet Kitap’ın bir baskısını görüyorum. Yirmi küsur yıl içinde sinema ve edebiyat arasında gidip gelen ve belki de bu ikisini harmanlayan Doğu Yücel’in yeni romanını düşünüyorum. Acaba içinde neler olacak diye kafa yorarken fark ediyorum ki ne düşünürsem düşüneyim beni şaşırtacak.

Doğu Yücel’in en iyi yaptığı şey de bu zaten. Usta bir sinemacı gibi, beklemediğiniz anda kadraja beklemediğiniz şeyler sokmak, sonunda tüm taşların yerine oturduğu kompleks bir senaryoyu ilmek ilmek işlemek…


Sizler de Doğu Yücel’in eserleri ve yeni film uyarlaması hakkındaki yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, içeriklerimizden haberdar olmak için bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.

Fotoğraflar: doguyucel.com

Orçun Can

Alanya’da doğdu. Uzun süre Ankara’da, bir süre de İstanbul'da yaşadı. Uluslararası İlişkiler ve Sinema-Televizyon alanlarında öğrenim gördü. Kitapları Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkıyor, öyküleri Kafasına Göre Dergi ve Kayıp Rıhtım’da yayımlanıyor. Şu an Londra’da yaşıyor; metrolara, çift satır aralığına, kablosuz teknolojiye ve kırmızıya ilgi duyuyor.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Gerard Depardieu Cinsel Saldırı ve Taciz ile Suçlanıyor

Fransız Aktör Gerard Depardieu Cinsel Saldırı ve Tacizle Suçlanıyor

Russell Crowe'a 'The Pope's Exorcist' Tepkisi

Russell Crowe’un Yeni Filmi ‘Uluslararası Şeytan Çıkarma Derneği’nden Tepki Gördü