İlk Yüzyıllık Uyku Teması
Pek çok mitolojiye konu olduğu kadar kendi kültürümüzde de yer bulmuş bir temaya geldi sıra. Bunun bilimkurguyla alakasını henüz çözememiş olabilirsiniz, ama bilimkurgusal yanına değinmeden önce ona temel olan şeyi de görmek gerekir.
Bizim kültürümüzde de bulunan yüzyıllık uyku halinden bahsetmiştik. Yedi Uyurlar’ı (Yedi Uyuyanlar diye de bilinir) herkes duymuştur. Hatta ilahi dinlerin kitaplarında bile kendine yer bulmuştur. Yedi Uyurlar, inançlı olanları yakalatıp öldüren bir hükümdardan kaçan yedi genci konu alır. Tanrı’ya yalvarmaları sonucunda bir mağarada uykuya dalarlar ve uyandıklarında uzun yıllar geçmiştir. Öyle ki ellerindeki para o dönemin parasıyla alakasızdır. Dönemin hükümdarı karşısına çıkarıldıklarındaysa karşılarında kendi hükümdarları yerine bambaşka biri durmaktır. Üstelik şehir de oldukça değişmiştir.
Uzun süreli uykunun bilimkurgudaki kullanımına gelecek olursak, farklı galaksilerdeki gezegenlere yolculuk ederken uzay yolcularının uyutulması ve varacakları yere kadar uyku halinde tutulmasının sık kullanılan bir unsur olduğunu biliyoruz. Hatta pek çoklarımıza mantıklı da gelir. Çünkü binlerce, belki de milyonlarca ışık yılı uzaktaki bir noktaya gidiş insan ömrünün el vermeyeceği kadar yıllar alırken, bu uyku halinde o geçen süre hiçbir şekilde hissedilmez.
Ancak uzay yolculuklarındaki yolcuyu uyutma metoduna gelmeden önce Yedi Uyurlar benzeri bir eserle temel taşlarını atmalıyız. Bunu içinde bakmamız gereken tarih 1771 olacaktır. Louis-Sebastien Mercier, 1771 yılında L’An 2440 adlı eserin kahramanın birkaç yüzyıl süreyle uyuması ve kendi zamanından çok uzak bir zaman diliminde uyanmasını konu etmiştir.
Safari’den giriyorum ve hiçbir ilerlemede ne görsel ne de açıklaması -açıklama olamayabilir- gözükmüyor. Bilginize…